Modern tarihin en trajik deniz kazalarından biri olarak hafızalara kazınan Titanic, 10 Nisan 1912’de İngiltere’den New York’a doğru yola çıktı. Döneminin en büyük ve en lüks gemisi olan RMS Titanic, 2.000’den fazla yolcusuyla unutulmaz bir seyahat vadediyordu. Ancak yolculuğun beşinci gününde gemi, bir buzdağına çarparak okyanusun derin sularına gömüldü. Yaklaşık 1.500 kişi bu felakette hayatını kaybetti. Enkazı ancak 1985’te bulunan Titanic, o zamandan bu yana pek çok keşif gezisine konu oldu. Araştırmacılar, gemideki yaşamın izlerini ve gizemini ortaya çıkarmak amacıyla çeşitli keşifler yaptı ve ortaya bazı ilginç nesneler çıktı. İşte Titanic enkazında bulunan ilginç eşyalar…
1. Evcil hayvan tasmaları
O dönem Titanic’te seyahat eden birçok yolcu, tıpkı bugün olduğu gibi evcil hayvanlarıyla birlikteydi. Gemide köpek, kedi ve hatta kuş gibi hayvanlar için özel kulübeler bile ayrılmıştı. Ancak trajedi anında gemideki cankurtaran botları zaten insan yolcular için bile yetersizdi, bu yüzden evcil hayvanlar da tahliye edilemedi. Enkazda bulunan kırılgan kafeslerdeki tasmalar, bu sadık dostların son izleri olarak trajik bir geçmişi hatırlatıyor.
2. Tavşan balığı
Titanic’in batığı yalnızca eski eserlere değil, aynı zamanda yeni bir ekosisteme de ev sahipliği yapıyor. Derin deniz canlılarından biri olan tavşan balığı (Chimaera monstrosa), Titanic enkazında görülen tuhaf yaratıklardan biri. Büyük kafası ve uzun, ince gövdesiyle dikkat çeken bu balık, tüp solucanları, örümcek yengeçleri ve köpek balıkları gibi sıra dışı deniz canlılarıyla birlikte yaşıyor. Korkutucu çenesi ve devasa gözleriyle tavşan balığı, batığın tuhaf ve mistik atmosferine katkıda bulunuyor.
Titanic’in ihtişamını yansıtan eşyalar arasında gösterişli bronz heykeller de bulunuyor. Bunlardan biri olan “Versay’ın Diana’sı” adlı melek heykeli, Titanic 1985’te ilk keşfedildiğinde görüldü; ancak sonrasında kayboldu. Nihayet Nisan 2024’teki bir keşif gezisinde yeniden bulunan bu heykel, geminin görkemli geçmişini ve aynı zamanda zamanla çürüyen yapısını gözler önüne seriyor.
4. Afyon kutuları
Titanic’te yalnızca değerli eşyalar değil, aynı zamanda afyon gibi gizli ve yasa dışı maddeler de taşınıyordu. Kayıtlara göre Titanic’te dört kasa afyon, Amerika’ya gizlice sokulmak üzere gemiye yüklenmişti. Bu kutuların sahibi net olarak bilinmiyor, ancak tarihçiler, uluslararası afyon ticaretiyle tanınan John Jacob Astor IV’un gemide olmasının bir tesadüf olmadığını düşünüyor. Astor ve eşyaları New York’a ulaşamasa da, afyon kutuları Titanic’in enkazında günümüze kadar saklı kalmayı başarmış.
Titanic enkazında bulunan parfüm şişeleri, tarihe koku yoluyla bir pencere açıyor. Üstelik bu şişelerden bazılarında hâlâ orijinal parfüm bulunuyor! Uzmanlar bu şişeleri açıp içlerindeki kokuyu aldıklarında, zamanın bir anını yeniden yaşar gibi hissettiklerini dile getiriyorlar. Deniz tabanında onlarca yıl geçirmesine rağmen kokusunu koruyan bu şişeler, Titanic’in görkemli geçmişine dair bir başka büyüleyici ayrıntı sunuyor.
6. Oyuncak bebek başı
Enkazda bulunan bir diğer çarpıcı parça ise bir oyuncak bebek başı. Bu ürkütücü kalıntı, geminin çocuk yolcularını ve yaşanan trajediyi akla getiriyor. Titanic battığında pek çok kişi kişisel eşyalarını geride bırakmak zorunda kalmıştı ve bu eşyalar arasında çocukların bebekleri gibi duygusal değer taşıyan nesneler de vardı. Enkazdan çıkarılan oyuncak bebek başı, gemide yaşanan dramı derinleştiren bir detay olarak karşımıza çıkıyor.
Titanic’in etrafındaki okyanus tabanında bir “ayakkabı tarlası” bulunuyor. Deniz suyu, geçen zaman içinde gemideki iskeletleri tamamen yok etmiş olsa da deri ayakkabılar, su altındaki mezarlarını koruyarak kaybedilen hayatların tek somut kalıntısı olarak kalmış durumda. Ayakkabılar, Titanic trajedisinin kurbanlarını hatırlatıyor; bir zamanlar bu dünyada yürümüş olan insanların izleri, hala okyanus tabanında yaşamaya devam ediyor.
Titanic enkazında bulunan ilginç eşyalar, yüz yılı aşkın süredir su altında korunmuş, tarihin sıra dışı tanıkları. Bu eşyalar, bir dönemin lüks yaşamını, trajedisini ve aynı zamanda doğal dünyanın yeniden doğuşunu gözler önüne seriyor.
