Dünya aylardır corona virüsü ile mücadele ediyor. Bu mücadelede ise vatandaşlar evlerinden çıkmamaları ve kimseyle temasta bulunmamaları konusunda uyarılıyor. Bazı ülkeler sokağa çıkma yasağı uygularken, bazı ülkelerde ise ülkemizde olduğu gibi “gönüllü karantina” uygulanıyor. Virüsün yayılımını önlemek için temastan mümkün olduğunca kaçınmak şart ve ne yazık ki bu süreçte hiçbirimiz sevdiklerimizle bir araya gelemiyor, onlara sarılamıyoruz. Virüs salgını bitse dahi sosyal mesafe uygulamasına devam edeceğiz gibi gözüküyor. Ancak gerçek şu ki, insanlarla temas etmememiz strese, anksiyeteye sebep oluyor. Bunun ise bilimsel bir ismi bulunuyor; Skin hunger. Ten açlığı olarak Türkçe’ye çevrilebilecek bu kavram nedir? Detaylara birlikte bakalım.
Doğduğumuz andan itibaren tensel temas oldukça önemli. Çünkü bebekken sevgiyi bu şekilde anlamlandırabiliyor ve hissedebiliyoruz
Dokunmak, biyolojik bir ihtiyaç. Bu nedenle bebekler yenidoğan ünitelerinde ebeveynlerinin çıplak göğsüne yerleştiriliyor
Minnesota Üniversitesi’nde 40 yıl boyunca sürdürülen bir araştırma sonucunda doğumundan itibaren sevilen, öpülen, okşanan, çocukların zeka seviyeleri ve okul başarılarının daha yüksek olduğu görülmüştü
Skin hunger yani ten açlığı, insan dokunuşuna duyulan biyolojik bir ihtiyaç olarak tanımlanabilir. Miami University Touch Research Institute’den Tiffany Field, cilde dokunulduğunda beynin uyarıldığını söylüyor
Tiffany Field; “Cilde dokunulduğunda beyinde vagus sinir sistemine mesaj gönderen derinin altındaki basınç sensörleri uyarılıyor. Sinir sistemi yavaşlıyor, kalp atış hızı ve kan basıncı düşüyor. Beyin dalgalarımız ise gevşiyor ve rahatlıyor. Kortizol gibi stres hormonlarının seviyeleri de azalıyor.”
Dokunmak ayrıca seks ve doğum sırasında salınan hormon olan oksitosini de serbest bırakıyor. Başka bir deyişle, insan dokunuşu biyolojik olarak olumlu etki yaratıyor
Dokunulmak, insanları daha sakin, mutlu ve aklı başında hissettiriyor. Dokunulmadığında ise fiziksel ve duygusal olarak kötü hissedebiliyor.
Milano-Bicocca Üniversitesi’nden bir nörobilimci olan Alberto Gallace; “Dokunma eksikliğinin sakinliğimize çok olumsuz etki yaptığını geçmiş çalışmalardan biliyoruz” diyor
İnsanların doğal olarak sosyal yaratıklar olduğunu gösteren çalışmalarda fiziksel temastan mahrum bırakmanın sağlık üzerinde olumsuz sonuçlara yol açtığı kanıtlandı. Beynimiz ve sinir sistemlerimiz dokunmayı hoş bir deneyim haline getirmek için tasarlandı.
Ancak şu an pek çoğumuz sosyal izolasyon nedeniyle dokunmaktan ve dokunulmaktan mahrum kalıyoruz. Bu ise sinir sistemimizi etkileyip, stres seviyemizi yükseltiyor
Uzmanlar, ten açlığının bağışıklığı zayıflattığını söylüyor. Bunun nedeni ise stres seviyesini artırması. Çünkü dokunulmadığında kortizol gibi stres hormonlarının salınımı artıyor.
Öte yandan karantina sırasında yapılan araştırmalarda, ankete katılan 100 kişiden yüzde 26’sı dokunulmaktan çok fazla mahrum kaldıklarını söylüyor
Katılımcıların yalnızca yüzde 16’sı kendilerini iyi hissettiklerini söylerken, yüzde 97’si uyku bozuklukları yaşadıklarını belirtti. Karantina süresince sevdiklerimizden ayrı kalmak ten açlığı yaşamamıza sebep oluyor. Aslında pek çok şeye olduğu gibi buna da bağımlıyız.