Bilerek küçük harflerle başlıyorum yazacaklarıma. İmla bilmezliğimden, isminin özel isim olmayışından değil; hayata dair tüm çabanın, kimsenin kimseden özel olmamasını sağlamaya çalışmaktan geçtiğini bildiğimden. Bilerek uymuyorum kurallara; senin, “kural” diye ezberlediğimiz ciddiyet, samimiyetsizlik dolu normları gülümsemenle yıkışına saygısızlık olmasın diye.
Düşünün ki bir siyasetçinin ahirete göç ettiği vakitte, sadece onun fanatiklerinin, müritlerinin kalemi oynamıyor ardından. Tüm mahalleler “Erken oldu be Sırrı abim,” diyor. Tıpkı benim gibi… Seninle hiç el sıkışamamış, aynı sohbeti edememiş, Mamak Cezaevi anılarını dinleyememiş ben gibi… El sıkışamadığın herkese, kucaklaşmış gibi hissettiriyorsun.
Bertolt Brecht’ten “Beni güldürmeyen şeye güler geçerim,” sözünü Meclis’te dile getiriyorsun.
Kalbi taşlaşmış, yumruklarını sözcüsü yapmış, sözüm ona milletin vekillerine…
Uçağa binemediğinden, ek tedavi yöntemi denemeye gittiğin Almanya’ya 3,5 günde varmışsın. Varmışsın da sürgündeki yazarları, gazetecileri ziyaret edip dertlerini dinleyip, sohbetini üst üste yaktığın sigara ateşiyle harlamışsın. Laf arasında, “Doktorlar 2-3 yıl ömür biçiyor,” demişsin.
Çok sevdiğim bir gazeteci, yazar hâlâ sürgündedir kendisi. Onun için “modern çağ dengbeji” yakıştırmasını yapıyor. Öyle yakışmış ki sana…
Ömrünün son demlerini barış görüşmelerine adamıştın. Herkesten çok umudun vardı; herkes için umut ediyordun. Kürtçeyi sonradan öğrendiğini, kökeninin Adıyamanlı Türkmen bir aileden geldiğini biliyor muydunuz? Belki bilmeniz, herkes için barış umudunu anlamanıza yardımcı olur.
Açlık grevleri, üzerine sürülen TOMA’lar, mapus işkenceleri ve tüm bu kötülüklere dayanamayan bir kalp… Yırtılan aort… Senin deyiminle “ağaort”… Ne yapsın, yırtılmasın da yav, Sırrı Abi!
“Bir kız babası olmanın hassasiyetini yaşıyorum,” dediğin röportajlarını dinlerdik .Kızının sana yazdığı veda satırlarından öyle hissettik ki… Sonunda, “Sen benim en iyi dostumdun,” dediği yerde, engel olamadım yanaklarımdan süzülenlere.
Kitap okuyan, kalem oynatan, film kültürü olan, samimi bir siyasetçiyi kaybettik.
Barış için çarpan kalbini yorduk ve onu kaybettik.
İyi bir insanı kaybettik.
Farklı görüşlerin farklı cenahlarda da yer bulabildiği sesini kaybettik.
Uzun süren, verimsiz Meclis toplantılarında “Çoğu cümlenin içinde fikir yok,” diyen naif serzenişini kaybettik.
Güle güle Sırrı Abi…
Biliyorum, barış gelirse huzurla uyuyacaksın.