Şu an için ülkece içinde bulunduğumuz duruma bakarsak biraz stres altında olduğumuzu söyleyebiliriz. Evet, biraz (!) İş bulamıyoruz, iş buluyoruz işimizi sevmiyoruz, istemediğimiz şartlarda çalışmak zorunda kalıyoruz… Çoğu kez bir güne uyanıyoruz ve baktığımızda bir önceki günün aynısı olduğunu görüyoruz. Bir şekilde bir döngüdeyiz ve zaman öylece akıp gidiyor.
Zaman öylece akıp giderken en azından sağlıklı olduğumuzdan emin olmak istiyoruz. Başımıza gelmesini isteyeceğimiz en son şeylerden biri de kalp krizidir diye düşünüyoruz. Bunca stres ve yoğunluk altında ezilirken kalp krizini tetikleyecek birçok etken bulunuyor. Tütün ürünleri kullanmak, obezite ve spordan uzak bir yaşam kalp krizi geçirme riskimizi artırsa da aklımıza gelmeyecek farklı tetikleyiciler de kalp krizine neden olabiliyor.
Gelin öyleyse fark edemeyeceğimiz ya da aklımıza gelmeyecek bu risk unsurları neler bir göz gezdirelim.
1. Yaşanılan travmatik bir olay
İnsanız ve doğamız gereği travmatik olaylar yaşayabiliyoruz ve bu olaylar tam anlamıyla kalbimizi kırabiliyor. Bu olayların başında sanıyoruz ki aile bireylerinden birinin kaybı geliyor.
Araştırmalara göre 3 ya da daha fazla travmatik olay yaşayan kadınların iş performansları, bu tarz bir olay yaşamayanlara göre daha düşük oluyor. Kardiyalog Jackie Eubany’ye göre de yüksek düzeyde stres, adrenalin üretiminde büyük bir artışa neden oluyor. Bu da kalp atış hızını artırarak tansiyonu yükseltiyor.
2. Menopoza girmiş olmak
Menopozla birlikte hormon üretimi azalıyor ve bu durum kadınların kalp damar sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla kadınların kalp krizi geçirme riski menopoz sonrasında artıyor. Bu durumun östrojen hormonunun doğal olarak üretilmesinin azalmasıyla bağlantılı olabileceği söyleniyor.
Genel bir kabule göre östrojen, damarların iç duvarlarına olumlu etkide bulunarak damarları esnek tutuyor. Kardiyalog Jackie Eubany, yaşın artmasıyla kalp damarlarının sertleştiğini ve damarlar üzerindeki baskının arttığını belirtiyor. Bu olumsuz etkileri dengelemek içinse iyi bir beslenme ve düzenli bir egzersiz öneriliyor.
3. Kullanılmayan diş ipi
Her diş ipi kullandığımızda kalbimiz bize teşekkür ediyor. Nitekim dişlerimiz ve kalbimizin ilişkisi sandığımızdan daha kuvvetli. Yapılan bazı araştırmalar, ağız sağlığımız kötüyse daha yüksek derecede kalp ve damar sorunlarıyla karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor.
Diş ve kalp arasındaki ilişkiyiyse şöyle açıklayabiliriz: Diş etlerimizdeki bir kanama ya da iltihaplanma, ağzımızdaki bakterilerin kan dolaşımımıza girmesine yol açıyor. Bu bakteriler de damarlarımızda yağlı plaklar oluşmasını kolaylaştırıyor. Bunun yanı sıra bakteriler, karaciğerlerimizin belirli proteinleri yüksek düzeyse üretmesine ve neticede damarlarımızda enflasmasyon oluşmasına neden oluyor. Bu da zamanla kalp krizi ya da felç gibi sonuçlara sebep olabiliyor.
Tüm bunların çözümüyse düzenle diş ipi kullanmaktan ve diş hekimini düzenli ziyaretten geçiyor.
4. Yalnızlık hissi
Hepimiz insanız ve çok iyi biliyoruz ki yalnızlık Allah’a mahsus. Dolayısıyla yalnızlık kalbimize kötü gelebiliyor. Bilimsel bir yayında sunulan bir araştırmaya göre, sosyal bağı daha az olan insanların kalp hastalığı yaşama riski %29 artarken kalp krizi geçirme riskleri ise %32 artıyor. Bu durumun nedenlerinden birinin yalnızlığın stresli olabilmesi ve yalnız bireylerin duygularını düzenleyecek birilerini bulamamasından kaynaklanabileceği belirtiliyor.
Bu duruma istinaden 2014 yılında Oxford Üniverstesince yapılan bir araştırmada 700 binden fazla kadın 8 yıl boyunca takip edilmiş. Bu araştırma sonucunda bir hayat arkadaşına sahip olan kadınların, yalnız kadınlara göre kalp krizinden ölme riskinin %28 daha az olduğu tespit edilmiş.
Kısacası sevin sevilin!
5. Nefret edilen bir patrona sahip olmak
Kulağa şaka gibi gelebilir ancak bu bir gerçek! Patronunuzdan nefret ediyorsanız bu kalp damar sağlığınıza zarar verebilir. İsveç’te gerçekleştirilen bir araştırmaya göre iş yerinde stres yaşayan kişilerde kalp hastalığı oranları ciddi derecede artıyor.
10 yılda yapılan bu araştırma gösteriyor ki iş yerlerindeki lider kadrosuyla ilişkileriniz kötüyse bu insanların %40’ında kalp krizi riskini artırıyor. Nitekim Kardiyalog Vijay Kumar, “Kalp krizleri, iş yerlerindeki önemli düzeydeki stresle tetiklenebiliyor.” açıklamasında bulunuyor.
İş yerindeki huzursuzluk, kötü beslenme ve uykusuzluk gibi diğer risk unsurlarıyla birleştiğinde kalp damar rahatsızlığı riskini daha da arttırıyor.
6. Depresyon
Amerikan Kalp Vakfı’nın açıklamasına göre ABD’deki kalp hastalarının %33’ünde depresyon da etkili olabilir. Ayrıca depresyon fiziksel sağlığı da olumsuz etkileyebilir.
Uzmanlara göre psikolojik sorunlara sahipsek sağlıklı karar vermekte zorlanabiliriz. Ayrıca sağlıklı beslenme ve alkolden uzak durma gibi alışkanlıklardan uzak durmak da depresyondaki kişiler için zor olabilir. Nieca Goldberg bu konuda “Kötü durumdaki insanlar, kendilerini teselli edecek şeylere başvururlar. Bunun sağlıklı olup olmadığı düşünmezler.” diyor.
Stres ve baskı altında olduğumuz aşikar ancak buna teslim olmak yerine küçük şeylere dikkat ederek sağlığımızı koruyabiliriz.
Kaynak 1