Vücutta herhangi bir kırık çıkık olduğunda yumurta sarısını süren bir zihniyetten sonra gelen nesil olan bizler, modern yaşamın etkisiyle kısmi değişimler yaşasak da hala alternatif tıp başlığıyla cilalanan kocakarı yöntemlerine başvurmaktan geri kalmıyoruz. Dolayısıyla tıp alanına bakış açımızın özetinin sunulmasını Cem Yılmaz’ın konuyla ilgili mizahına bırakmak durumunda kalıyoruz.
Ülkemizde doktor başına düşen hasta sayısının oldukça yüksek olması sağlığımıza dikkat ettiğimizden dolayı oluşan bir sonuç değil. Eğer öyle olsaydı inanın hastanelere akın etmez ya da sokakta baygın bir kişi gördüğümüzde ona soğan koklatmaz, ağzına metal kaşık sokmak gibi gerçeğe aykırı fantezilere girişmezdik. Sağlığa bakış açısını ya da sağlık sistemini ve sektörü eleştiremeyeceğimizden bu konuyu burada kapatıp sağlıklı bir yazıya devam ediyoruz. Buradaki sorunumuz sağlığın genel anlamda önemsenmemesi.
İşte önemsemediğimiz sağlık konularından birine bu yazıda yer verelim istedik ve uyku apne sendromuyla ilgili detayları aşağıda okumanızı sağlayacak yazıyı üretmiş olduk.
Horlama meselesi
Uyku apnesini anlatmadan önce yakın çevrenizdeki en az bir kişinin muzdarip olduğunu gördüğünüz horlama konusunda kısa bir bilgi vermek fayda sağlar, konuyu anlatmaya katkı sunar.
Horlama, “solunum sırasında havanın herhangi bir nedenle daralmış olan yutak ve geniz boşluğundan geçmesi ve bu kısımlardaki yumuşak dokuların titreşmesine sebep olmasıyla ortaya çıkan gürültülü ses” şeklinde açıklanıyor.
Bu gürültülü sesin daha çok erkeklere mal edilmesinin altında yatan sebep ise vücuttaki yağlanmanın kadınlar ile erkeklerin farklı bölgelerinde gerçekleşmesi. Çünkü malumunuz, kadınlarda yağlanma genellikle kalça bölgesinde gerçekleşirken erkeklerde boyun ile karın bölgesinde oluşuyor. Kısacası yağlanmanın farklı bölgelerde görülmesi daha çok erkeklerin horladığı algısını yaratıyor.
Ayrıca kadınların kas yapısındaki farklılıklar da horlamada kadınlar için avantaj yaratıyor.
Konunun omurgası uyku apnesi
Gelelim asıl konumuz olan uyku apnesine. Uykuda horlama ve solunumun durması olarak tanımlanan bu rahatsızlık, dil kökü veya yumuşak damağın veya şişen bademciklerin hava yolunu tıkamasıyla meydana gelen bir durum.
10 saniye kuralı
Horlama ve solunum durmasının uyku apnesi olarak tanımlanabilmesi için gerekli olan koşullardan biri 10 saniye kuralı. Solunumun en az 10 saniye durması uyku apnesi olarak adlandırılıyor.
Nefes almaya çalışmak horlama olarak yansıyor
Uyku apnesi sırasında solunum çabası sürüyor. Hayatta kalma güdüsüyle gerçekleşen bu işlem bir süre sonra artarak devam eden bir çabaya dönüşüyor ve sonuç olarak beyin uyarılıyor. Beynin uyarılmasıyla hava yolu açılırken horlayan kişi, gürültülü bir homurdanma ile yeniden nefes almaya ve horlamaya devam ediyor ve etrafındakilere de bu noktada azap olabiliyor. Bir başka ihtimalle siz horlayan birisiyseniz etrafınızdakilere azap oluyorsunuz.
Uyku apnesinin belirtileri
“Horlayan herkeste uyku apnesi vardır” gibi bir genelleme mümkün değil. Bu sendromun olduğu kişideki horlama durumu olağan sayılabilecek horlama durumlarının 3-4 kat daha fazlasına denk düşüyor.Horlamanın yanı sıra nefes darlığı, sık sık iç çekme, el kol hareketleriyle çırpınarak uyanmaya çalışma, sık ve uzun süreli solunum durmaları, sabah yorgun uyanmak da uyku apne sendromu yaşayan kişilerde görülüyor.
Ayrıca baş ağrısı, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, depresyon, sabah dinç uyanmada sorun yaşamak, aşırı derecede uykulu olmak ve yorgunluk hali ise uyku apnesinin gündüz gözlenebilen belirtileri arasında yer alıyor.
Uyku apnesi belirtilerinin görüldüğü kişiler gündelik yaşamı etkileyen ve ciddi sonuçlara gebe birçok sorunla karşılaşabiliyor; konunun uzmanları uykuda ani ölüm, inme, kalp krizi ve kalp yetmezliği, eğer hasta obez ise kilo vermede zorluk, akciğer hastalarında solunum yetmezliği, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık, kontrol altına alınamayan diyabet gibi sonuçlar bu olumsuzluklara örnek olarak gösteriliyor. Bunun yanı sıra, uyku apnesi kişide gündüz sürekli yorgunluk ve konsantrasyon eksikliğine neden olacağı için trafik ve iş kazalarına da neden olabiliyor.
Kuvvetle muhtemel bu satırları okurken belirtilerin büyük çoğunluğunu kendinizde görüyorsunuz ama evham yapmanıza gerek yok. Evham yapmayın tabii fakat doktora gözükmeyi de ihmal etmeyin.
Uyku apnesi sendromu ile hipertansiyon arasındaki ilişki
İlginç bir istatistiğe göre uyku apne sendromlu hastaların yüzde 30 ile yüzde 50’sinde hipertansiyon görülüyor ancak bu verilere dayanarak hipertansiyonun uyku apnesinin sebeplerinden biri olarak görülmemesi gerekiyor.
Uyku apne sendromunun tedavisi mümkün
Uyku apnesi, tedavisi mümkün olan bir sendrom. Bu konuda konulan teşhisin ardından yapılacak tedavinin ilk aşamasını kişide obezitenin (varsa) ortadan kaldırılması oluşturuyor. Kişi eğer üst solunum yollarında belirgin anatomik darlıklardan muzdarip ise hastanın kulak burun boğaz uzmanı tarafından cerrahi girişim yönünden değerlendirilmesi gerekiyor.
Tedavinin bundan sonraki aşamalarında PAP (pozitif hava basıncı) cihazları devreye giriyor ve süreç PAP ile ilerliyor.
Tedavi etkisine ve hastanın tercihine göre otomatik ayarlarda düzenleme yapılması ya da sabit basınçlı cihaza geçilerek hastanın takibe alınması sürecin istenilen sonuca götürülmesinde önemli bir kaplıyor.
Konuyla ilgili uzmanların bu noktada küçük ama önemli bir uyarısı daha var; PAP cihazı kullanmakta güçlük çeken ya da hafif derece vakalarda ağız içi aparey ile alt çene öne alınarak dilin geriye düşüp üst solunum yolunu tıkamasının önlenmesi sağlanabiliyor.
Mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sendrom
Uyku apnesi, “horlamanın” basit bir konu olarak görülmesi nedeniyle ciddiye alınmıyor ancak mutlaka tedavi edilmesi gereken hastalıklar arasında sayılıyor.
Sağlanan tedavi, kişinin daha rahat bir uykuyla dinlenmesini sağlayarak güne dinç ve daha enerjik başlamasını sağlıyor. Bu durum ise gündelik hayatı sekteye uğratmayacağından kişilerin yaşam standardını yükseltmeye doğrudan yardımcı oluyor.
Dolayısıyla siz siz olun, sağlığınıza zaman ayırın. Ayırdığınız bu zaman, yükselen yaşam kalitenizin kaynağı olacağından geç kalmalar sonrası klişeleşen “keşkeler”le şekillenen trajikomik replikleri kullanmanızı önleyecektir.