Sosyal bir ortama girdiğinizde kendinizi bir anda telefon ekranına gömülmüş halde buluyor musunuz? Hoş geldiniz… Yalnız değilsiniz. Sosyal anksiyete, utangaçlıkla kol kola gezer. Ama utangaçlıktan çok daha fazlasıdır aslında. Kimi zaman göz teması kurmaktan kaçınmak, kimi zaman iltifata “Aman canım bu eski bir şey” diyerek karşılık vermek… Hatta bazen sadece bir selamlaşma bile iç dünyamızda bir aksiyon filmine dönüşebilir! Sosyal anksiyete sandığınızdan daha yaygın ve aslında yalnız değilsiniz. İşte sosyal anksiyetenin yaygın işaretleri…
1. Sosyal ortamlarda sürekli telefonla uğraşıyorsunuz
Dürüst olun… Bir arkadaş buluşmasında, partide ya da kalabalık bir ortamda kendinizi ansızın telefon ekranına gömülmüş halde bulduğunuz hiç oldu mu? Hatta telefonla ilgileniyor gibi yapıp aslında ekrana bile bakmıyorsunuzdur, değil mi?
İşte bu çok tanıdık bir davranış. Klinik psikolog Dr. Chamorro’nun da dediği gibi, artık telefonlarımız adeta “sosyal kalkan” gibi oldu. İnsanlar sizi garipsemiyor çünkü herkes bunu yapıyor. Ama işin iç yüzü biraz farklı: Eğer biri gerçekten kaygılandığı için etkileşime girmemeyi seçiyorsa ve telefonu bir kaçış yolu olarak kullanıyorsa, bu aslında derinlerde bir yerlerde sosyal kaygının ipuçlarını veriyor olabilir. Yani olay sadece Instagram’a göz atmak değil, o anda görünmez olmak istemek!
2. Konuşmalar esnasında zihniniz bir anda boşalıyor
Biri size bir şey anlatıyor, siz de başınızı sallıyorsunuz ama… içeride tam bir “Error 404: Cümle Bulunamadı” durumu! Ya da siz bir şey anlatacaksınız ama kelimeler ağzınıza uğramadan kaçıyorlar.
Bu yalnızca “dalgınlık” değil, beyninizin sizi savunmaya aldığı anlardan biri olabilir. Uzmanlar, beynimiz tehlike hissettiğinde “savaş, kaç ya da don” moduna geçtiğini söylüyor. Bu, bir ayı saldırısına değil ama mesela kalabalık bir gruba bir şey anlatma stresine karşı da devreye girebiliyor. Beyin diyor ki: “Hayatta kalalım, ama düşünmeyi sonra yaparız.” İşte bu da konuşma sırasında bomboş hissetmenizin sebebi olabilir.
3. İltifat aldığınızda utanıyorsunuz
Birisi size “Bugün harika görünüyorsun!” dediğinde, gülümsedikten sonra “Aman canım, bu eski tişört zaten…” demek sizce tesadüf mü? Hayır! Bu bir savunma mekanizması!
Çünkü sosyal kaygısı olan kişiler için iltifatlar dikkat anlamına gelir. Ve dikkat = baskı. Hele ki olumlu bir dikkatse, bu bazen daha da zorlayıcı olabilir. Çünkü artık “Bu seviyeyi korumalıyım” hissi baş gösterir. O an bir anda herkesin gözü üzerinizdeymiş gibi hissedersiniz ve şaka yaparak ya da konuyu değiştirerek bu görünürlükten kaçmak istersiniz. Yani aslında iltifat sizi mutlu etmiyor, strese sokuyor.
4. Aşırı naziksiniz
Sürekli özür diliyor musunuz? “Sen ne istersen onu yapalım” diyenlerden misiniz? Aman karşımdaki üzülmesin, yeter ki ortam bozulmasın diye kendi isteklerinizi ikinci plana atıyor musunuz?
Dr. Chamorro bu durumu şöyle açıklıyor: Kaygı seviyesi yüksek olan insanlar genellikle çok vicdanlı ve dikkatli bireylerdir. Başkalarının duygularını incitmemek için fazlasıyla özen gösterirler. Ama bu özen zamanla kendinizi hiçe saymaya kadar gidebilir.
Eğer bu durum sürekli hale geldiyse ve kendi ihtiyaçlarınızı geri planda bırakıyorsanız, burada bir durup düşünmek gerek. Çünkü bu aşırı uyum hali de sosyal kaygının bir başka yüzü olabilir.
5. Söylediklerinizi ve davranışlarınızı sürekli kafada kurcalıyorsunuz
Sosyal anksiyetenin yaygın işaretleri yazımıza devam ediyoruz. “Dün akşamki o cümleyi söylemesem miydim?”, “Keşke şöyle deseydim…”, “Acaba yanlış mı anlaşıldım?” Bu içsel monolog size tanıdık geliyorsa, yalnız değilsiniz.
Uzmanlar bunun adına “olay sonrası düşünme” diyor. Bu, sosyal etkileşimler sonrası yaşanan zihinsel tekrar döngüsü. Bir nevi sosyal ‘replay’ modu. Ve bu sadece utanç ya da pişmanlık değil; bu döngü zamanla kaygıyı artırabiliyor. Çünkü beyin, sürekli en kötü senaryoya odaklanıyor: “O bana ters baktı çünkü kesin saçma bir şey söyledim” gibi düşünceler devreye giriyor.
Hatta bazı insanlar ertesi gün arkadaşlarını arayıp “Dün şunu dedim ya, kırıcı olmadı değil mi?” diye kontrol etme ihtiyacı hissediyor. Yani geçmiş bir anı, bugünün huzurunu kaçırabiliyor. Ve evet, bu da sosyal kaygının çok net bir işareti.
6. Sosyalleşmekten kaçınıyorsunuz
Evde battaniyenize sarılıp film izlemek tabii ki harika. Ama son zamanlarda tüm sosyal davetleri otomatik red mi ediyor musunuz? Hani şu “Yaa, bu hafta biraz yorgunum” bahanesini onuncu kez kullanırken bile artık kendinize inanmamaya başladığınız noktadasınız belki de…
Sosyal kaygı yaşayan biri için dışarı çıkma fikri bile mide burkucu olabilir. Dış dünyada ne konuşacağım, nasıl davranacağım, insanlar beni tuhaf bulur mu gibi düşünceler zihni kemirir. Ve siz de bir bakmışsınız, haftalardır insan yüzü görmemişsiniz.
7. Dışarı çıkmadan önce karnınızda garip hisler oluşuyor
Tuvalete gitme ihtiyacınız artıyor, midenizde garip bir kıpırtı var… Hani şu “dışarı çıkmadan önce ansızın gelen o rahatsız edici his.” Evet, o! Bunun sadece kötü bir akşam yemeğiyle alakalı olduğunu sanıyorsanız, bir daha düşünün. Çünkü sosyal kaygı, fiziğinizi de etkiler. Vücut “Tehlike var!” sinyali verir ve bir bakmışsınız, lavabonun yolunu tutmuşsunuz. Ama panik yok! Bu durum oldukça yaygın ve yalnız değilsiniz.
Sosyal bir ortama gireceksiniz ve aklınızdan geçen şu: “Bir kadeh içmeden konuşamam!” Eğer bu size tanıdık geliyorsa, belki de alkolden çok rahatlamaya ihtiyacınız vardır. Bazı insanlar, özellikle kalabalık ortamlarda sosyal kaygı yaşadıklarında, o içkiyi bir ‘cesaret iksiri’ gibi görür. Ya “kaygımı bastırsın” diye içerler ya da “içmezsem beni sevmezler” diye düşünürler. Oysa hiçbirimiz mükemmel olmak zorunda değiliz. Siz sadece siz olduğunuz için yeterlisiniz.
9. Sürekli soru soruyorsunuz ama kendinizle ilgili hiçbir şey anlatmıyorsunuz
Konuşmalarınız bir röportaj gibi mi geçiyor? Karşınızdakine sürekli sorular soruyorsunuz ama kendi hayatınıza dair tek kelime etmiyorsunuz… İşte burada bir alarm çalıyor olabilir.
Çünkü sosyal kaygı, sizi “Aman yanlış bir şey söylemeyeyim” korkusuyla sus pus yapabilir. Karşınızdakini ne kadar iyi tanırsanız tanıyın, kendinizi açmak bir duvarı yıkmak kadar zor gelebilir. Ama unutmayın, savunmasız olmak zayıflık değil, cesarettir.
10. Sohbetin her saniyesi mükemmel olsun istiyorsunuz
Sosyal anksiyetenin yaygın işaretleri listemizin sonuna geldik. Bir buluşma biter, siz eve dönersiniz ve başlar “Acaba yanlış bir şey mi söyledim?” sorgusu… Bir cümleyi defalarca kafanızda döndürür, “Keşke şunu deseydim”le sabaha kadar uyuyamazsınız.
Sosyal kaygı ve mükemmeliyetçilik el ele gezer. “Yeterince komik miydim? Akıllıca konuştum mu? Çok mu sustum? Çok mu konuştum?” gibi sorular zihninizi işgal eder. Bu yüzden ya hiç konuşmamayı seçersiniz ya da kendinizi kanıtlama derdine düşer, gereksiz detaylara boğulursunuz.