Bazı tıbbi durumlar iyi bilinir ve teşhis edilmesi oldukça kolaydır. Ancak bazı vakalar üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin bizler için gizemli olarak kalmaya devam ediyor. Bu vakalar ilk bakışta sıradan görünse de sonradan doktorları ve tıp uzmanlarını şaşkına çevirmiştir. Bir gün uyandığında yabancı bir aksanla konuşan hastadan, kendi bedeninde hapis kalan adama kadar ilginç ve açıklanamayan vakalar, bizlere insan vücudunun nasıl çalıştığını anlamanın ne kadar zor olabileceğini hatırlatıyor. İşte sizin için derlediğimiz şaşırtıcı tıp vakaları…
1. Martin Pistorius, 12 yıl boyunca kendi bedeninde hapis kaldı ve hiç iletişim kuramadı
1980’lerin sonlarında 12 yaşındaki Güney Afrikalı Martin Pistorius tuhaf bir hastalığa yakalandı. Doktorlar hastalığın ne olduğundan emin değillerdi, ancak kriptokokal menenjit olduğunu düşünüyorlardı. Martin’in durumu giderek daha da kötüleşti. Önce kendi başına hareket etme yeteneğini, ardından göz teması kurma kabiliyetini ve sonunda konuşma becerisini kaybetti. Doktorlar, ailesine oğullarının esasen bitkisel hayatta olduğunu, “gerçekten orada” olmadığını ve yakında öleceğini söylediler.
Ancak doktorlar yanıldı ve şaşırtıcı tıp vakaları arasında bulunan Martin ölmedi. Sonraki 12 yıl boyunca ailesi ona baktı. Bir gün Joan Pistorius, oğlunun onu duyabildiğini bilmeden ona şöyle dedi: “‘Umarım ölürsün. Bunun söylenecek korkunç bir şey olduğunu biliyorum.”
Babası oğlunun onu duymadığını düşünse de, Martin bunları duydu. Martin, 14-16 yaşları arasında uyanmaya başladı. Daha sonrasında her normal insan gibi her şeyin farkındaydı. Martin’in durumu, felç, travmatik beyin hasarı, enfeksiyon veya aşırı dozda uyuşturucudan kaynaklanabilen locked-in sendromu olarak biliniyor ve herhangi bir tedavisi yok.
Martin her şeyi görebildiği, duyabildiği ve anlayabildiği halde vücudunu hareket ettiremedi. NPR’ye verdiği demeçte, “Herkes orada olmamama o kadar alışmıştı ki, tekrar orada olmaya başladığımı fark etmediler. Hayatımın geri kalanını böyle, tamamen yalnız geçireceğim gerçeği beni çok etkiledi.” dedi.
Martin bu durumla başa çıkmak için olumsuz düşüncelerinden kurtulmak istedi. Garip bir şekilde, zamanının çoğunu geçirdiği bakım merkezinde her gün izlemek zorunda kaldığı çocuk dizisi Barney’e olan nefreti, onun düşüncelerini kontrol altına almasını sağladı. Düşünceleri geliştikçe bedeni de gelişti. Martin’in hafif hareketlerini ve iletişim kurabildiğini fark eden bir yardım görevlisiydi. Martin 26 yaşına geldiğinde iletişim kurmak için bir bilgisayar kullanmaya başladı. Sonunda bilgisayar bilimi okumak için üniversiteye kaydoldu ve çevrimiçi bir şirket kurdu. 2011 yılında anı kitabı Ghost Boy yayınlandı. Martin şimdi evli ve bir çocuk babası.
2. Natalie Adler günlerce gözlerini açamadı
Şaşırtıcı tıp vakaları arasında bulunan Natalie Adler, bir sabah uyandığında göz kapaklarının gizemli bir şekilde şiştiğini fark ettiğinde 17 yaşındaydı; Bu garip bir durum olsa da, ilk başlarda endişelenmedi. Ancak durumu hızla kötüleşti. Adler durumunun ilk ortaya çıkmasından 13 yıl sonra 2017’de 7 News’e verdiği demeçte, “Gözlerim üç gün boyunca spazmla kapanıp açıldıkları rastgele bir döngüye girdi.” dedi.
Bu garip durum sadece doktorlarını şaşırtmakla kalmadı, aynı zamanda o kadar nadir ki bir adı bile yok. Adler, göz kapaklarındaki kasların %99’una zarar veren birkaç başarısız ameliyat geçirdikten sonra artık yasal olarak kör sayılıyor. Botox gözlerini kısmen açık tutarken, yine de her ay rastgele körlük nöbetleri geçirmeye devam etti.
Bir haber röportajında Adler, bir tedavi bulma konusunda umutlu olduğunu söyledi: “Umudumu asla kaybetmem, çünkü bunu yapamam. Bu ben değilim.”
3. Brooke Greenberg, 20 yaşına kadar fiziksel ve zihinsel açıdan bir bebek gibi yaşadı
Şaşırtıcı tıp vakaları arasında bulunan Brooke Greenberg, 1993 yılında dört kilo doğdu. Ameliyatla düzeltilen ön kalça çıkığı dışında normal bir çocuk gibi görünüyordu. Fakat yaşlandıkça, zihni ve bedeni yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibi kaldı. Brooke hayatının ilk birkaç yılında biraz büyüdü. Brooke’un babası Howard, 2013’te verdiği bir röportajda çocuğunun büyümesinin 4-5 yaşlarındayken durduğunu söyledi.
Brooke 20 yaşına geldiğinde 1 metreden kısaydı ve yaklaşık 16 kilo ağırlığındaydı. Yemek borusu küçük olduğu için beslenme tüpünden beslenmesi gerekiyordu. Annesi Melanie, çocuğuna çocuk bezi giydiriyor ve onunla hala altı aylık bir bebekmiş gibi iletişim kuruyordu. Greenbergler yıllar boyunca düzinelerce uzmanı ziyaret ederek kızlarının durumuyla ilgili cevaplar aradı. Ancak doktorlar, büyük bir şaşkınlıkla çifte aynı durumda olan başka bir kişi tanımadıklarını söylediler. Daha sonra anlaşıldı ki, Brooke’un durumuna “sendrom X” adı veriliyordu.
Brooke, zihinsel veya fiziksel olarak gelişmemesine ek olarak, felç ve beyin tümörü gibi ciddi tıbbi sorun yaşıyordu. Brooke’un ailesine birçok kez çocuklarının ölme ihtimaline karşı hazır olmaları gerektiği söylendi.
Brooke, 24 Ekim 2013’e kadar yaşadı. 20 yaşında akciğerlerin bronş tüplerinde kıkırdak zayıflaması (trakeobronkomalazi) nedeniyle öldü. 2017 yılında, durumu neotenic complex syndrome (neotenik kompleks sendromu) olarak yeniden adlandırıldı ve onunla birlikte birkaç çocuk daha keşfedildi.
4. Gabby Gingras acı hissetmiyor
Gabby Gingras bebekken ellerini o kadar şiddetli ısırıyordu ki, annesi onun ellerini “çiğ hamburger” olarak nitelendiriyordu. Ancak Gabby ellerini ısırırken hiç ağlamıyordu.
Bu, daha sonra ağrıya karşı doğuştan gelen duyarsızlık ve anhidroz olarak teşhis edildi. Bu hastalık, nadir görülen bir sinir sistemi bozukluğuydu ve bu hastalık onu herhangi bir acı hissetmeye karşı bağışık bırakıyordu. Ayrıca Gabby terleyemiyordu. Hastalık o kadar nadir bir durumdu ki, Gabby teşhis edildiğinde doktorları dünyada bu duruma sahip olduğu bilinen sadece bir düzine kadar insan bulabildiler.
Bu durumun bilinen bir tedavisi yok. Öyle ki Gabby, acıyı hissetmediği için gözlerini o kadar şiddetli kaşıdı ki, en sonunda kör oldu. 2004 yılında sol gözünün alınıp yerine protez takılması gerekti ve kalan gözünü korumak için yüzücü gözlüğü taktı. Bu hastalık ayrıca dişlerinin çoğunun dökülmesine neden oldu. Gabby bir şeyleri şiddetli bir şekilde ısırırken dişleri büyük hasar görüp düştü ve bazı dişleri hastanede gönüllü olarak çekildi.
5. Gary Dockery, 7 yıl komada kaldıktan sonra uyandı, konuşmaya başladı ve tekrar komaya girdi
17 Eylül 1988’de ABD’de bir polis memuru olan Gary Dockery, 911 çağrısına yanıt verdi. Ancak olay yerine gittiğinde başından vuruldu. Sonraki yedi yıl boyunca Dockery, komada kaldı. Saldırıda beyninin yaklaşık %20’si tahrip olmuştu.
1996 yılının Şubat ayının başlarında Dockery’nin ailesi onun zatürre olduğunu ve ameliyat olmazsa muhtemelen öleceğini öğrendi. Chattanooga Hastanesine nakledildi ve ciğerlerinden sıvı alındıktan sonra antibiyotik verildi. Kız kardeşi, bir şeylerin farklı olduğunu anladığında onun başucundaydı. Daha sonra Dockery’nin gözleri fal taşı gibi açıldı.
Kız kardeşi, Dockery’ye kendisinin kız kardeşi olduğunu anlattı. Dockery ise “hı, hı” dedi. Bunun üzerine kız kardeşi “sen konuşuyorsun!” diye haykırdı. Dockery, “hiç şüphesiz” diye cevap verdi. Dockery hala 1988 olduğunu düşündü ve vurulduğunu hatırlamıyordu, ancak hayatı hakkında ne kadar çok şey hatırladığına dair ailesini ve doktorlarını şaşırttı. Dockery’nin oğlu Shane, “Babam o gün sürekli konuştu. Bu inanılmazdı.” dedi.
Dockery’nin iyileştiğini düşünen ailesinin sevinci kursaklarında kaldı. Pazartesi günü uyanan Dockery, o haftanın Çarşamba günü konuşmayı bırakmıştı. Akciğerlerini temizlemek için yapılan ameliyattan sağ çıktı, ancak felçli kaldı ve yavaş yavaş yarı bilinçli bir duruma düştü. Nisan 1997’de 43 yaşındayken öldü.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Komadan Uyandıktan Sonra Hafızası Silinen Kadın”
6. Ashleigh Morris’in suya alerjisi vardır
İnsan vücudunun yaklaşık %60’ı sudan oluşur. Ancak bazı insanların suya alerjisi vardır ve bu da onları akuajenik ürtiker olarak bilinen bir durumla baş etmeye zorlar. Bu çok nadir görülen bir hastalıktır (2014 itibariyle, bilinen 50’den az vaka vardır) ve semptomlar genellikle ergenliğin başlangıcında başlar.
Avustralyalı Ashleigh Morris, 14 yaşından beri bu durumla baş ediyor. Cildi, ter de dahil olmak üzere herhangi bir sıcaklıktaki suyla temas ederse, öncelikle vücudunun üst kısmında ağrılı ve kaşıntılı kırmızı kurdeşenler oluşuyor ve bu inanılmaz derecede acı verici bir şeydir. Öyle ki, Ashleigh bir dakikadan fazla duş almaya dayanamıyor.
Ashleigh 19 yaşındayken The Daily Mail’e verdiği demeçte, “Çok kaşındım ve kendimi kaşıdığım için fazlasıyla kanımın aktığı durumlar yaşadım.” dedi. Kurdeşen birkaç saat içinde kaybolma eğiliminde olsa da, akuajenik ürtikerin bilinen bir nedeni ve tedavisi yoktur.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Suya Alerjisi Olduğu İçin Duş Alamayan 23 Yaşındaki Rachael Fetter”
7. Norveçli bir kadına şarapnel çarptı ve Alman aksanıyla konuşmaya başladı
Birisi aniden farklı bir aksanla konuşmaya başlarsa, inme veya travmatik beyin hasarından sonra ortaya çıkan nadir bir beyin bozukluğu olan yabancı aksan sendromuna sahip olabilir. En eski vakalardan biri, İkinci Dünya Savaşı’nda bir Alman hava saldırısı sırasında şarapnel yüzünden beyin hasarı geçiren Astrid adında Norveçli bir kadındır.
Astrid, Norveç’ten hiç çıkmamış olmasına rağmen geçirdiği kazadan sonra güçlü bir Alman aksanıyla konuşmaya başladı. Alman olduğu düşünüldüğü için birçok Norveçli tarafından dışlandı. Çünkü, Almanya ve Norveç İkinci Dünya Savaşı sırasında düşmandı. Astrid için her şey o kadar kötüye gitti ki, bazı dükkan sahipleri ona hiçbir şey satmıyorlardı.
Görünüşe göre bu sendrom herhangi bir dili konuşan kişileri etkiliyor. 2018’de Arizonalı bir kadın migren ağrısı yüzünden yorgun düştü ve yatıp uyudu. Uyandığında İngiliz aksanıyla konuşuyordu. Bugüne kadar sadece yaklaşık 100 belgelenmiş vaka mevcuttur. Bu fenomen, beynin (konuşmadan sorumlu olan) Broca bölgesi hasar gördüğünde ortaya çıkıyor gibi görünüyor.
8. Karen Keegan’ın DNA’sı kendi oğulları ile akraba olmadığını gösterdi
Şaşırtıcı tıp vakaları arasında bulunan Karen Keegan, üç oğlundan birine böbreğini vermek için test edildi. Kardeşlerden hepsi aynı anneden doğmasına rağmen iki oğlu Keegan’ın biyolojik çocukları değildi.
Boston’daki Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi’nde bir transfüzyon tıbbı uzmanı olan Lynne Uhl, “Testle ilgili bir sorun ya da bir hata olduğunu düşündük. Bu yüzden onu tekrar test ettirip muayene ettirdik ve aynı sonuçla karşılaştık. Bu kadını çok iyi tanıyorduk ve bu çocukların annesi olduğunu hiç şüphesiz biliyorduk.” dedi.
Daha ileri testler, Keegan’ın bir kimera (genetik olarak farklı iki hücresel hattan oluşan bir kişi) olduğunu ortaya çıkardı. Gerçek bir ikiz ile doğmayan kimeraların, gebeliğin erken döneminde ölen bir ikizden hücrelere sahip olduğu düşünülmektedir. Uhl, Keegan’ın durumunu şöyle açıkladı: “İki yumurtanın döllendiğini ve çok erken bir zamanda kaynaştığını varsaydık. Aslında gelişimde oldukça ileri giden ve daha sonra emilen bir ikiz yoktu, ama daha büyük olasılıkla, iki döllenmiş yumurta çok erken bir tarihte birbirine kaynaşmıştı.”
Keegan gibi insan kimeraları çok nadirdir; 2014 itibariyle yaklaşık 100 vaka resmi olarak kayıtlara geçmiştir.
9. Joey DeGrandis, hayatının neredeyse her gününü mükemmel bir şekilde hatırlayabiliyor
Beyin gizemli bir organdır. Bazı insanların geçmişleriyle ilgili belirsiz veya belirli anıları yoktur. Sadece birkaç kişi, son derece üstün otobiyografik bellek adı verilen bir durumla kutsanmıştır (veya lanetlenmiştir). Dünyada 100’den az kişi, tarihleri ve olayları hatırlamak için mükemmele yakın bir hafızaya sahip.
Hipertimezi teşhisi konan ilk kişi, Dr. James McGaugh’a hafıza sorunu hakkında e-posta gönderen Jill Price’dı. Price şunları yazdı: “Ne zaman televizyonda bir flört görsem otomatik olarak o güne dönüyorum ve nerede olduğumu, ne yaptığımı, hangi güne denk geldiğini hatırlıyorum. Bu kontrol edilemez ve çok yorucu.”
McGaugh durumu araştırmaya başladı ve 2010’da bulgularını tartışmak için 60 Minutes adlı programa çıktı. Bölüm yayınlandıktan sonra ona ulaşanlar arasında 10 yaşından beri mükemmele yakın hafızasının farkında olan Joey DeGrandis de vardı. Yıllarca bunu bir tür sihir numarası olarak gördü, hatta okuldayken mükemmel hafızası sayesinde bir sihir numarası bile yaptı. Joey, 60 Minutes’i izledikten sonra McGaugh’un çalışmalarına katılmaya karar verdi. Araştırmalar, hipertimezili birçok insanın takıntılı özelliklere sahip olma eğiliminde olduğunu gösteriyor.
10. Wim Hof asla üşümüyor
1959’da Hollanda’da doğan “Buz Adam” lakaplı Wim Hof’un dondurucu soğuklara karşı bağışıklığı vardır. Buzla en uzun süreli tam vücut teması ve buz altında yüzme konusunda Guinness Dünya Rekorları kırdı. Şaşırtıcı tıp vakaları arasında bulunan Hof, başarılarını herhangi bir tıbbi hastalığa değil, sık sık soğuğa maruz kalmaya, özel nefes alma tekniklerine, yoga ve meditasyonu birleştiren Wim Hof Metodu’na (WHM) bağlıyor. Hof’un iddia ettiği derin nefes alma, WHM’nin temel taşıdır. Hof’un umudu, yönteminin sonunda geniş çapta kabul görmesi ve tıp dünyasını değiştirmesidir.
Hof’un hayatı, 17 yaşındayken aniden soyunup yarı donmuş Beatrixpark kanalına atladığında değişti. Ertesi gün tekrar yaptı ve sonraki yıllarda birçok kez daha yaptı. Bir TV haber ekibi, Hof’un buzdan düşen bir adamı kurtarmak için donmuş bir göle atladığını filme çekene kadar Hof, çok az başarı elde etmişti. Kısa bir süre sonra, Hof’a “Buz Adam” denmeye başlandı.
2012’de Hollanda’daki araştırmacılar, Hof’un kan örneklerini incelediler. Sonuçlara göre Hof, bağışıklık sistemini istediği gibi manipüle edebiliyordu. İki yıl sonra araştırmacılar, Wim Hof Metodu’nu bir hayat tarzı haline getiren 12 kişiye normalde mide bulantısı ve grip benzeri semptomlara neden olan bir toksin enjekte ettiler, ancak deneklerin hiç etkilenmediklerini keşfettiler.
11. Kral VI. Charles camdan yapıldığına inanıyordu
Kral VI. Charles, 1380’den 1422’ye kadar Fransa’yı yönetti ve VI. Charles’ın oldukça garip inançları vardı. Bunlardan biri onun camdan yapılmış olmasıydı. Vücudunu korumak için güçlendirilmiş giysiler giyiyordu ve hiçbir saraylının yakınında olmasına izin verilmiyordu.
Bunu yaşayan tek kişi VI. Charles değildi. Aslında, 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar olan tıbbi ve edebi eserler, cam kemikleri, kafaları veya kalpleri olduğuna inanan insanlardan birçok kez söz eder. Bir hikayede, kalçasının camdan yapıldığına inanan bir adamdan bahsediliyor. Bu adam kalçasının paramparça olmasından korktuğu için hiç oturmadı. Ayrıca bir camcının onu eritip pencere camına çevirmesinden endişe ettiği için evinden hiç çıkmadı.
O zamanlar, bu durumdaki insanlar için tıbbi terim bir tür melankoli idi. Doktorlar, vücutta camsı bir parlaklığa neden olduğuna inanılan aşırı siyah safranın bu duruma neden olduğunu düşündüler. Şimdiki adıyla “cam delüzyonu (glass delusion)” olarak bilinen bu vakanın modern tarihte de örnekleri bulunuyor.
12. Kral III. George’un deliliğine neyin sebep olduğu hala belli değil
III. George, 1760’tan 1820 yılındaki vefatına kadar Büyük Britanya ve İrlanda kralıydı. Saltanatının sonları davranışlarını değişmeye başladı. Bu nedenle oğlu Galler Prensi George’un İngiltere’de vekil naip olarak seçildi. III. George’un doktorları teşhis edemedikleri bir hastalıkla başa çıkmaya hazır değildi. Ona verdikleri ilaç zehirle karıştırıldı ve bu da onun delilik nöbetlerini daha da kötüleştirdi.
Araştırmacılar ve bilim adamları henüz bu “çılgınlığın” nedenini belirleyemediler. Çeşitli teoriler arasında bipolar bozukluk ve porfiria var. 2018 yılında PLOS ONE dergisinde yayınlanan bir raporda akut mani olabileceği ifade edildi. Akut mani, bazı yönlerden bipolar bozukluğun manik aşamasına çok benzeyen hiperaktif bir durumdur.
Bu çalışmada araştırmacılar, III. George tarafından saltanatı sırasında yazılan mektupları incelemek için bir bilgisayar programı kullandılar. Program, zihinsel bozukluğu olan ve olmayanları ayırt etmek için kullanılan 29 yazılı özellik belirledi. III. George’un zihinsel olarak sağlam olduğu varsayıldığında yazdığı mektuplar ile bir “delilik” nöbetinden muzdarip olduğu düşünüldüğünde yazdığı mektuplar karşılaştırıldığında büyük farklılıklar bulundu.
Nöroloji profesörü Peter Garrard, “Manik dönemlerde, daha az zengin kelime hazinesi ve daha az zarf kullandığını görebiliyorduk açıklamasını yaptı. Kral III. George’un sağlık durumu hakkında kesin bilgi henüz bulunmuyor. Yani, şaşırtıcı tıp vakaları arasında bulunan III. George’un deliliğinin gizemi hala çözülmüş değil.
Kaynak: 1