Saykodelik uyuşturucular hala Brezilya, Çekya, Kanada, Avusturya ve Jamaika gibi ülkeler dışında dünya genelinde kullanımı yasa dışı olan bir madde olmaya devam ediyor. Buna rağmen halüsinatif etkili bu uyuşturucular yardımıyla yapılan psikolojik tedavi seansları dünya çapında oldukça yaygın. Uyuşturucular aracılığıyla yapılan psikoterapi seansları sanılandan daha çok talep alıyor. Halüsinatif uyuşturucular konusunda tecrübeli rehberler ile birlikte gerçekleşen bu alternatif psikoterapi dünyası gün geçtikçe daha çok rağbet görüyor. Ruhsal gelişim ve psikolojik tedavi görmek isteyen insanlar bu paralel tedavi metoduna erişim konusunda zorluk çekse de dünya çapında saykodelik uyuşturuculara karşı olan tavır sanılandan daha hızlı bir evrim geçiriyor.
Amerika’da yapılan anketlerde birçok insan kenevir kullanımını destekliyor
Tıbbi anlamda da yaygın bir kullanım alanına sahip olan kenevir bir dönem dünyanın birçok yerinde olduğu gibi yasa dışı idi. Fakat 1973 senesinden itibaren başta Oregon olmak üzere bütün eyaletlerde kenevir ile ilgili yasal düzenlemeler tekrar gözden geçirildi. Yine Amerika Birleşik Devletleri’nde 2016 senesinde, saykodelik uyuşturucular üzerine yapılan bir ankette çoğunluğun yasallaşmaya pek sıcak bakmadığını gösteriyordu. Halüsinatif uyuşturucuların tıbbi kullanım alanlarıyla ilgili akademik çalışmalar arttıkça insanların tepkilerinin de değişebilmesi olağan gözüküyor.
Halüsinatif uyuşturucular günümüz dünyasına nasıl adapte olabilir?
Saykodelik uyuşturucular bugün yasal olsaydı nasıl bir dünyada yaşardık? Ya da uyuşturucuların kötüye kullanımını nasıl kontrol edebiliriz?
LSD gibi saykodelik uyuşturucular 1960’larda dünyada birçok topluluğa sızdı. Şüphesiz ki bu uyuşturucuların kendine has bir kültürü oluştu. Aynı zamanda kültürel bir ters tepki ve saykodelik uyuşturucuları yerden yere vuran yasal engeller de ortaya çıktı. Fakat şu günlerde halüsinatif uyuşturucular konusunda resmen bir Rönesans söz konusu. John Hopkins Üniversitesi ve New York Üniversitesi gibi akademik enstitülerin psilocybin’in (uyuşturucu etkili bir mantar türü) tedaviye direnç gösteren kaygı bozukluğu ve depresyon türlerine çare olabilecek şekilde adapte edilebileceği üzerine klinik çalışmaları umut verici sonuçlar veriyor. Geçtiğimiz Ekim ayında Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi psilocybin gibi bir halüsinatif uyuşturucu maddenin psikolojik bir terapide kullanılmasına onay verdi. Tedavinin potansiyeli o kadar yüksekti ki FDA (Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi) mantar kullanımının sonuçlarını gözlemlemek ve araştırmak istedi. FDA’nın bu atılımı ABD ve dünya çapında saykodelik uyuşturuculara karşı genel tavrın ne kadar değiştiğinin bir göstergesi. Bu ve bunun gibi adımlar bize bu maddelerin tıbbi kullanım alanlarını tekrar gözden geçirmemiz gerektiği hususunda öncü olabilir.
Günümüz yasaları alkol ve sigara gibi zehirli maddeleri yasal kılıyor
Alkol ve sigara gibi bedeni zehirleyen ve bağımlılık yapma potansiyeli yüksek maddeler dünya çapında kullanılabilecekleri ortamlar dışında herhangi bir yasal kısıtlamayla karşılaşmıyor. Buna karşın, yapılan araştırmalar gösteriyor ki profesyonel bir rehber eşliğinde ve tıbbi kullanımla kısıtlı olduğu takdirde saykodelik uyuşturucuların bağımlılık yapıcı bir etkisi yok. Araştırmacılar, eğitimli profesyoneller yardımıyla kullanılan bu uyuşturucuların zihinsel sağlık tedavi yöntemleri açısından çığır açabileceğine inanıyor.
Dünya saykodelik uyuşturucuları 1960’larda tanıdı
60’ların kültürel dönüşüm hareketleri; sivil haklarının savunulması, çağdaş feminizm ve savaş karşıtı örgütlenmeler gibi oluşumları doğursa da aynı zamanda saykodelik uyuşturuculara karşı günümüze kadar süregelen karşıt görüşü de tetikledi. Bu karşıt görüşler saykodelik uyuşturucuların tıbbi kullanım alanlarının araştırılmasını büyük ölçüde engelledi diyebiliriz. 1960’ların sonlarına doğru ABD ve birçok Batı ülkesinde tamamıyla yasal olan ve psikolojik araştırmalar konusunda büyük gelecek vaat eden saykodelik uyuşturucular çok geçmeden siyasal ve politik atılımlar yoluyla bastırıldı. Bu maddelere karşı başlatılan anti-kampanya hareketleri insanların uyuşturucu tedavisine karşı görüşünü köklü bir değişime uğrattı. 60’ların sonuna gelindiğinde çoğu ülkede halüsinatif uyuşturucuların üretimi ve satışı tamamıyla yasa dışı ilan edildi.
Halüsinatif uyuşturucular Antik Yunanistan’dan Güney Amerika’ya birçok kültüre entegre edilmişti
Aslında çağdaş anlamda baktığımızda insanlık halüsinatif maddeleri 60’larda tanısa da kültürel anlamda yeni keşfedilmemişti. Dünyanın dört bir yanından bu maddeleri kültürüne entegre etmiş ve hatta bunları dini ritüellerine bile yansıtmış toplumlar vardı. Antik Yunanistan’dan yerel Amazon kültürlerine kadar, insanlar saykodelik uyuşturucuları binlerce yıldır kullanıyorlardı. Tecrübeli rehberler aracılığıyla gerçekleştirilen bu ritüeller sağlam temeller üzerine oturtulmuş olduğu için kötüye kullanım minimuma indirgeniyordu. 60’larda olan ise tam bir kaostu. Konu üzerine tecrübeli ve eğitimli kimseler olmadığı için dünyaya hızla yayılan saykodelik uyuşturucular insanlar tarafından suistimal edildi. Bütün bu olanlardan sonra halüsinatif uyuşturuculara karşı görüşün tamamıyla olumsuz olması pek de anlaşılmaz değil. Fakat o zamandan bu zamana köprünün altından çok sular geçti diyebiliriz. Dünyanın politik ve kültürel atmosferi tamamıyla değişti ve yeni fikirlere, yeni görüşlere eskisinden çok daha açık.
Saykodelik uyuşturucularla yapılan araştırmalar
Psilocybin araştırmalarda kullanım için en popüler tercih zira insanlar tarafından daha çok kabul gören bir yapıya sahip. Katılımcılar LSD gibi zihni daha fazla stimüle eden bir uyuşturucu yerine mantarı tercih ediyor. Ayrıca psilocybin’in oldukça güvenli bir test geçmişi var. Bu yüzden FDA gibi devlet otoriteleri mantarlarla yapılan psikoterapi çalışmalarına izin veriyor. John Hopkins Üniversitesi tarafından 2014 yılında yapılan bir çalışmada sigara kullanan katılımcıların yüzde sekseninin mantarlarla yapılan testlerden sonra sigarayı bıraktığı gözlemlenmiş. Testler küçük gruplarla yapılsa da varenicline gibi yüzde otuz beş başarı oranına sahip ve sigara bıraktırmayı hedefleyen ilaçlardan daha büyük bir başarı yakaladığı yadsınamaz bir gerçek. 2016’da yapılan bir başka çalışmada kaygı bozukluğu ve depresyondan muzdarip elli bir kanser hastasının yüzde elli üçü tek doz psilocybin aldıktan altı ay sonra genel ruh hallerinde olumlu değişimler olduğunu söylemiş. Katılımcıların çoğu deneyimledikleri şeyin hayatlarındaki en anlamlı tecrübe olduğunu da belirtmiş. Tipik bir psilocybin seansı dört ile altı saat arasında sürüyor fakat uzun vadede hastaların kaygı bozukluklarını ve depresyon belirtilerini köreltiyor.
Güncel araştırmalar ve somut veriler gösteriyor ki profesyonel rehberler aracılığıyla kullanıldığı takdirde LSD ve mantar gibi uyuşturucular tıbbi alanda mucizeler yaratabilir. Ülkemizde ve dünyada bu uyuşturucuların kontrollü ve yasal kısıtlamalar çerçevesinde kullanımı için araştırmalar artar ise gelecek vaat eden bir alternatif tedavi alanı oluşturabilir.
Kaynak: 1