2000’li yıllarda Oscar Ödülleri, bir şekilde politik doğruculuk denilen hatanın içine düştü. Bu hata, Akademi’nin tarafsızlığına da gölge düşürdü, törenin öngörülebilir olmasını da sağladı. Fakat Akademi’ye göre onlar politik doğruculuk ile değil, ‘iyi film’ algısıyla ödülleri dağıtıyorlar. Geri kalan herkes ise bu işte bir şeyler olduğunu düşünüyor. Sahiden, “O film nasıl o ödülü aldı ya?”
Komik değil, hepimiz için büyük önem taşıyan bir ödül töreninden bahsediyoruz. O ödül töreninde ödüllendirilen kişiler ve filmler, kartvizitlerine ve özgeçmişlerine altın harflerle işlenecek bir başarı ile adlandırılmaya başlıyorlar. Bir kez Oscar alan kişi, kariyerinin devamında yaptığı tüm işler üzerinden ciddi bir takibe tabi tutuluyor. Kendisi ve kendisiyle çalışanlar bunu ciddi bir şekilde kullanıyor. Herkes için ciddi bir referans olma özelliği taşıyan bu ödüller, son yıllarda gerçek bir fiyaskoya dönüşmeye nasıl başladı peki?
Politik doğruculuk nedir?
Politik doğruculuk, farklı ırk, dil, din, düşünce, inanış gibi özelliklere sahip bireyleri de gözeterek yapılan davranışlar olarak tanımlanabilir. Bir bakışta pekâlâ olumlu ve mantıklı görünen bu davranışın Oscar’a yansıması, günümüz insanının temel “uçlarda yaşama” eğiliminin bir sonucu oldu.
Oscar, artık söz gelimi bundan 15-20 yıl önce ödül alması mümkün olmayan yapımların da bir şekilde ödül alabilir hâle geldiği bir ödül gecesine dönüştü. Beklentiler düşmeye, ödül töreni hakkındaki tüm tartışmalarda “Şu film almalı ama bu film alacak” gibi algılar oluşmaya da bu şekilde başladı.
Gençleşen Akademi, yenilenen görüşler
Sosyal medya sayesinde değişken gündemiyle dünyadan haberdar olma fırsatını daha da kolay yakalayan insanlık, bu gücü kullanarak aktivist bir profil çizen gençler yarattı. Twitter gibi platformları yaygın olarak kullanan bu aktivist kitle, dünyadaki pek çok soruna parmak basarak gündemi belirleyebilen bir güç elde etti. O güç, aktivist kitlenin içinde bulunan kuvvetli değişim arzusunun en önemli etkeni oldu: Gençler artık daha fazla söz sahibi ve bu şekilde politik doğruculuk kendisi için yepyeni alanlar yaratabiliyor. Elbette, sinema da bunun en önemli örneklerinden birisi.
Akademi’nin dönüşümü süreci hızlandırdı
Oscar dendiği zaman aklınızda canlanan şeyin ne olduğu az çok belli: Sinema sektöründen seçkin bir Hollywood kafilesi bir araya gelerek birbirini onurlandırır. Geçtiğimiz yıllarda gençleşme politikası izleyerek hem daha fazla hem de yaş ortalaması daha düşük yeni üyelerle büyüyen Akademi, ödül dağıtımını gerçekleştirirken bu genç kitleyi göz önünde bulundurmaya başladı.
Sosyal medyayı aktif kullanan bu kitlenin kötü bir amacı yok elbet. Hollywood’u yıkma gibi bir planları da yok. Zaten “Politik doğruculuk büyük bir tehlike ve başımıza dev işler açacak” demek yerine, aslında Oscar’a karşı git gide kaybolan bu güvenin nedenleri üzerinde durmaya çalışmamız gerek.
Problemleri kendine has
Gençleşen Akademi’nin, kendine has dertleri var. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde hızlı bir değişime giren ödül alan film seçimlerinden de bunu görmek ziyadesiyle mümkün. Size göre “ödül alması mümkün olmayan” bir filmin bir anda en büyük dallarda ödülleri kucaklayıp götürmesinin nedeni de bu. Yeni şeyler söylemeye niyetlenen bireylerin birlikte yaptığı seçimlerin açıkça karşımızda durması…
Akademi’ye göre etkisi düşük
Akademi’den Cheryl Boone Isaacs ve Dawn Hudson’un The Guardian’a verdiği bir röportaja göre, değişen neslin esas hedefi politik doğruculuğu zirveye çıkarmak değil, film kültürünü ödüllendirmek. Öyle yahut böyle, ödül verilen filmlerden ‘tema’ bazında çok farklı örneklerle karşılaşmasak da belirli yönlerden çeşitliliği gözettiklerini söylemek gerek. Kabul edelim, üretimler çeşitlendi ve bu çeşitlenen üretimlerin Oscar’da da bir karşılığı var.
Get Out örneği
Siyahi-beyaz çatışmasından yola çıkan bir Trump dönemi filmi olan Get Out, oldukça dikkat çeken ve farklı bir yapımdı. Zira yapım, bin kez anlatılan bir şeyi hem günümüz diliyle hem de farklı bir yöntemle anlatmayı deniyordu. Film kültürüne çeşitlilik bazında hizmet edilmesinden bahsediyorsak, elbette Akademi temsilcilerinin söyledikleri yanlış sayılmaz.
Gençleşen nesille birlikte bir yandan da değişen bir yapı gördük röportajın verildiği yıl olan 2016’da: Kadın üye sayısı arttı, siyahi üye sayısı arttı ve etnik azınlıklar da gözetilmeye başladı. Fakat Cheryl Boone Isaacs ve Dawn Hudson’a göre bunlar, yalnızca yeni söylemler geliştirilmesine imkan sağlayabilmek için atılan adımlardı, politik doğruculukla ilişkisi yoktu.
Kevin Hart ve sunucusuz Oscar
Bu seneki Oscar Ödülleri gecesini sunacağı açıklanan oyuncu Kevin Hart’ın bazı tweet’lerindeki tavrı nedeniyle büyük bir tartışma başlamıştı. Tartışmanın çıkış noktası da sosyal medya oldu konu tweet’ler olduğu için… Hart’ın hesabında bulunan birkaç yıl önceye ait düşünceleri, kendisinin bu görevi üstlenmeye uygun olmadığı yönünde bir kamuoyu oluşmasını sağladı. Kevin Hart da bunun ardından ödül gecesini sunmaktan vazgeçtiğini açıklayarak sunuculuktan çekildiğini açıkladı.
Akademi ise bundan 30 sene önce uyguladığı yöntemi tekrar uygulamayı seçti: Sunucusuz, dış ses ile yapılan bir ödül töreni. Bu da beraberinde büyük bir tartışmayı getirdi. Tartışmada en belirgin tavrı alan yukarıdaki videonun temel görüşü de şu: “Hollywood’da bir yandan politik doğruculuk dengesini gözetip bir yandan da şakalar yapabilecek kimse kalmadı mı?”
Görünüşe göre, Oscar üzerinden yapılan politik doğruculuk tartışmaları, uzun bir süre daha devam edecek. Beklentilerin düştüğü ve geleceğine dair kaygıların arttığı gelenekselleşmiş ödül töreninin kaderini de bu tartışmanın sonunda ortaya çıkacak ortam belirleyecek.