Hayat zaten zor! Pazartesi sendromu, hafta ortası yorgunluğu, hafta sonu başlamadan bitti derken kendimizi iyi hissettirecek filmlere her zaman açız. Hayata kısa bir mola verirken haftanın geri kalanına daha keyifli bakmanızı sağlamak için işte size depresyon düşmanı 14 film.
1. Her tür listenin gediklisi: Amelie
Fransa’nın bağrından kopup gelen bu rengârenk, pozitif film bizlere yaşam enerjisi pompalamakla kalmadı, tüm dünyaya da Audrey Tautou’yu armağan etti. Üstad Jean-Pierre Jeunet yine yapmıştı yapacağını.
Bonus: Muhteşem Paris sahneleri
2. Şifa niyetine: Sleepless in Seattle
Romantik komedi deyip geçmeyin. Türün ilk örneklerinden ve sinema tarihine geçmiş oyuncu kimyalarından biri var karşımızda. Meg Ryan ve Tom Hanks’in naif hallerinden doğan benzersiz uyumu ile film her izlendiğinde gülümsetiyor, ruhu rahatlatıyor.
Bonus: Meg Ryan ve Tom Hanks’in en genç halleri
3. Akıllı olmak neye fayda? Little Miss Sunshine
Her karakterinin kendine has haliyle insanı büyüleyen bu film, sorunlu ruh halleriyle birbirini tamamlayıp kusursuz bir bütün oluşturan üyeleriyle bir ailenin hikâyesini anlatıyor. En iyi film dalında Oscar adayı olan yapımı izleyip de günün yorgunluğunu atmamak imkansız.
Bonus: Şiir gibi bir görsellik
4. Aynı günü tekrar tekrar yaşamak: Groundhog Day
Yönetmeninden oyuncusuna efsane isimler barındıran yapımda Bill Murray büyükşehirden küçük bir kasaba şenliğine gelen bir gazeteciyi canlandırıyor. Bir süre sonra her sabah aynı güne uyandığını fark eden kahramanımız, her günü farklı bir maceraya çevirmeye karar veriyor.
Bonus: Her gün aynı şeyleri yaşamaktan bıkanlar (yani hepimiz) için küçük mesajlar
5. Kendi saçmalığının farkında: Charlie’s Angels
Bazen hiç kafa yormadan öylesine bir film izlemek istersiniz ya işte bu film tam o günler için çekilmiş gibi. Başroldeki ünlü oyuncuların kılıktan kılığa girmesiyle, bitmeyen aksiyonuyla ve kendi mantıksızlığının farkında hali ile keyifsiz bir güne neşe katmak için bire bir.
Bonus: Baştan sona kadınların gücünü gösteren bir macera filmi
6. Ey aşk nerdesin? Love Actually
İngiliz sinemasının dahi isimlerinden Richard Curtis yepyeni bir tarzın fitilini ateşlediği Love Actually ile birbirinden çok farklı karakterlerin yollarının kesiştiği bir hikaye anlatıyor. Cuk oturmuş oyuncu seçimleri ile insanı aşka inandırıyor.
Bonus: Hugh Grant’i dünyanın en saf başbakanı rolünde izleme keyfi
7. Sen yeter ki iste: Up!
Animasyonlar, bize çocuk gibi hissettiren, yetişkin dertlerimizi unutturan mucizeler gibi. Buna bir de benzersiz bir senaryo ve inanılmaz sevimli karakterler ekleyince ortaya her izlemede ayrı keyif alınacak bir film çıkıyor. Çok yaşa Pixar!
Bonus: Gelmiş geçmiş en şirin yaşlı kahramanlar
8. Aşk engel tanımaz: Notting Hill
Başta imkânsız gibi görünen bu aşk hikâyesi bizlere, karmaşık görünen şeylerin basit tarafından ele alınca hayatın nasıl bir masala dönüşebileceğini anlatıyor. Böyle mutluluk sadece masallarda olur diyen bir arkadaşınıza izletin, etkisini görün.
Bonus: Dünyanın en ünlü mavi kapısıyla tanışma şansı
9. Müzik en iyi terapi: School of Rock
Jack Black’i bilen bilir, sevmeyeni de çoktur. Sözümüz sevenlere: Müzik ve komedinin bir araya geldiği bu yapım hem ruhu, hem kulakları besliyor.
Bonus: Ünlü rock parçalarını dinleme keyfi
10. Madenci adamın balet oğlu: Billy Elliot
İngilizlerin o yağmurlu havalarda uzanıp mutluluğa bakışı bir başka oluyor. Madenci bir babanın baleye meraklı oğlu… diye konuyu anlatmaya başlayınca bile filmin ruhu belli oluyor. Ailesine ve çevresine karşı hayallerinin peşinden giden herkesin bayılacağı bir karakter Billy Elliot.
Bonus: “Bir çocuk oyuncu bu hareketleri nasıl becerebilir?” hissi
11. Ne olursan ol gel: Ratatouille
Animasyonlar içinde farklı bir yeri olan ve fare Remy’nin usta aşçılığa uzanan hikayesini anlatan Rataouille, benzersiz karakter çizimleri ve sanat yönetimiyle hem sıradışı hikayesinin hem de Paris manzaralarının hakkını veriyor.
Bonus: Paris’in muhteşem animasyon manzaraları
12. Her şeyin özü cesaret: Kinky Boots
Ünlü müzikalleri sahnede izlemek aslında her türlü depresyona iyi gelir ama bu şansı pek bulamıyoruz. Neyse ki onlardan doğan filmler var. Kadrosu ile göz dolduran film bitip de jenerik akmaya başladığında aklınızda şunlar yankılanacak: Cesur ol, denemekten korkma, ama hepsinden önce kendine karşı dürüst ol.
Bonus: Birbirinden renkli, tuhaf, muhteşem çizmeler
13. Tarihten gelen güncel güzelleme: O Brother Where Art Thou?
Dahi Coen kardeşler, Antik Yunanlıların Odysseus hikayesini ele alırsa, üstüne biraz da kara komedi serperse ne olur? 1930’larda Büyük Buhran ABD’yi kasıp kavuruyor, ve bu karmakarışık ortamda üç kanun kaçağı hapisten kaçıp kendilerini saçmasapan bir maceranın ortasında buluyor. Amaç yakalanmamak, sonuç ise bundan çok daha ötesi.
Bonus: Filmi izledikten sonra günlerce mırıldanacağınız bir country şarkısı
14. Tutku, şehvet ve günah: Moulin Rouge!
Siz de müzikal sevmem diyenlerdenseniz gelin inadı bir kenara bırakın ve bu benzersiz deneyimden kendinizi daha fazla mahrum bırakmayın. Baz Luhrmann’ın izleyeni şoke eden yönetimi, Catherine Martin tarafından tasarlanmış kostümleri, modern çağın eskiye uyarlanmış şarkıları, Jill Bilcock’un aklı baştan alan kurgu çalışması ve daha niceleri ile Moulin Rouge! Yaşamanın tek bir duygudan değil hepsinin bir arada bütün olarak var olduğunun altını kalınca da çiziyor.
Bonus: Roxanne şarkısının muhteşem tango versiyonu
Frameby kimdir?
Frameby, websitesi ve mobil uygulamalarıyla, herkesin kendi zevkine göre paylaşımlar yaptığı bir sosyal film kulübü. En önemli amacı, üyelerine başka hiçbir yerde bulamayacakları film tavsiyeleri sunmak. En iyi filmleri ve dizileri bulup izlemek istediklerinizi not edecek bir yer arıyorsanız, onbinlerce sinemasever ile birlikte yeni keşiflere çıkmak için Frameby tam size göre.