Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), sinema tarihinin en unutulmaz yapımlarından biri. Frank Darabont’un 1994 yılında Stephen King’in “Rita Hayworth and Shawshank Redemption” adlı kısa hikâyesinden uyarladığı bu film, sadece bir hapishane dramı değil, aynı zamanda insan ruhunun dayanıklılığı ve özgürlüğe olan umudunun simgesi. Film, haksız yere müebbet hapse mahkûm edilen Andy Dufresne’in (Tim Robbins) Shawshank Hapishanesi’nde geçirdiği yıllar boyunca yaşadıkları, dostlukları ve mücadeleleri üzerinden özgürlüğün, umudun ve sabrın ne kadar güçlü olabileceğini gösteriyor. Morgan Freeman’ın canlandırdığı Red karakteriyle Andy’nin kurduğu dostluk, hikâyeye derin bir insani boyut kazandırıyor. İlk başta gişede beklenen başarıyı elde edememiş olsa da zamanla bir kült haline gelen Esaretin Bedeli, sinema dünyasında unutulmaz bir yer edindi ve kült film listelerinde zirvede yer almayı başardı. Özgürlüğün anlamı, insan ilişkileri ve adalet sistemi üzerine derin düşünceler sunan bu başyapıt, izleyiciler üzerinde uzun süre etkisini sürdüren güçlü bir anlatıma sahip. İşte Esaretin Bedeli hakkında bilmediğiniz gerçekler…
1. Film, Stephen King’in bir eserinden uyarlandı
Esaretin Bedeli, Stephen King’in 1982 yılında yayımlanan Different Seasons adlı kısa öykü koleksiyonundaki Rita Hayworth and Shawshank Redemption adlı bölümünden sinemaya uyarlandı. Bu koleksiyondaki diğer iki kısa öykü de beyaz perdeye aktarıldı: 1986’da Stand By Me ve 1998’de Apt Pupil.
2. Stephen King’in hikayesi Leo Tolstoy’un hikayeleriyle benzerlikler taşıyor
King’in hikayesi, Tolstoy’un dokuz sayfalık kısa öyküsü “Tanrı Gerçeği Görür Ama Bekler” ile birçok benzerlik taşıyor. Her iki eser de işlemedikleri suçlar nedeniyle hapse düşen karakterleri konu alıyor ve adaletin geç de olsa tecelli edebileceğini vurguluyor.
3. Yönetmen Frank Darabont, hikayenin haklarını çok ucuza satın aldı
Yönetmen Frank Darabont, Stephen King’in eserinin uyarlama haklarını sadece 1 dolara satın aldı. Bu, King’in genç ve yeni yönetmenlere tanıdığı bir fırsattı ve buna “dolar bebek programı” adını vermişti. Yıllar sonra Darabont, King’e 5000 dolarlık bir telif hakkı çeki gönderdi ancak King bu çeki hiç bozdurmadı. Hatta çeki, “Kefalet parası lazım olursa, sevgilerle Steve” notuyla Darabont’a geri gönderdi.
4. Filmin yapım şirketinin isminde King’e gönderme yapılıyor
Filmin yapım şirketi olan Castle Rock Entertainment, adını King’in birçok eserinde geçen hayali Maine kasabasından alıyor. Şirket, aynı zamanda Stand By Me filminin yönetmeni Rob Reiner tarafından kurulmuştu.
5. Darabont senaryoyu sekiz haftada yazdı
İlginizi çekebilir:
Neredeyse Her Filmde Gördüğümüz Yaşayan Efsane Morgan Freeman’ın En İyi 19 Filmi
6. Film Ohio’da çekildi, ancak hikaye Maine’de geçiyor
Esaretin Bedeli hakkında gerçekler yazımıza devam ediyoruz. Hikaye Maine’de geçiyor olsa da film, Ohio’nun Mansfield kasabasında yer alan Ohio Eyalet Islahevi’nde çekildi. Bu yapının yıkılması planlanmıştı ama film ekibi yıkımı bir yıl erteletti. Çekimler tamamlandıktan sonra yalnızca hücre bloğu ve idari bina korundu; diğer yapılar ise yıkıldı.
7. Orijinal hikayede Red karakteri orta yaşlı bir İrlandalıydı
King’in orijinal hikayesinde Red, orta yaşlı bir İrlandalı olarak tasvir ediliyordu. Ancak yapımcılar rol için Morgan Freeman’ı seçmeye karar verdiler. Freeman, senaryoyu okur okumaz projeye dahil olmak istediğini belirtti. “Hangi rol olduğu önemli değil, mutlaka bu filmde olmalıyım” demişti.
8. Freeman’ın gençlik fotoğrafı aslında oğluna ait
Filmde, genç Red’in sabıka fotoğrafı Morgan Freeman’a değil, oğluna aitti. Alfonso Freeman, filmde sadece bu sahneyle yer almadı; aynı zamanda gelen mahkumlara “taze balık” diye bağıran mahkumu da canlandırdı.
9. Yakalama sahnesi tam 9 saat sürdü
Andy’nin Red’e bahçede yakalama oynarken yaklaşma sahnesi, tam 9 saat süren bir çekimle tamamlandı. Freeman, bu süre boyunca hiç şikayet etmeden devam etti. Ancak ertesi gün, kolunu askıya almak zorunda kaldı.
10. Film tarz olarak Goodfellas’tan ilham alıyor
Darabont, Goodfellas filminden büyük ilham aldığını açıkladı. Filmin seslendirme ve kurgu teknikleri, bu etkileyici tarzın bir yansımasıydı. Morgan Freeman’ın filmdeki seslendirmeleri ise çekimlerden önce kaydedildi, ancak teknik sorunlar nedeniyle post prodüksiyonda yeniden kaydedildi.
İlginizi çekebilir:
Oscar Kazanamasa da Gönüllerde Taht Kuran 18 Başarılı Film
11. Darabont’un elleri ve ayakları film sahnelerinde yer alıyor
Filmde Andy’nin ellerine ve ayaklarına yakından bakıldığında, aslında o sahnelerdeki eller ve ayaklar Tim Robbins’e değil, yönetmen Frank Darabont’a ait. Robbins yerine Darabont’un bu sahnelerde yer alması, küçük ama ilginç bir detay.
12. Yönetmenin emlakçısının yaptığı bir espri de senaryoya dahil edildi
Filme başka bir katkı da Darabont’un emlakçısından geldi. Andy’nin kaya çekicini İncil’in içine sakladığı o unutulmaz sahnenin esprisi, filmin emlakçısı Tom Shaw’dan esinlenilerek oluşturuldu. Bu ufak dokunuş, filme mizahi bir hava katıyor.
13. Tim Robbins kaçış sahnesinde gerçek dışkıların içinden geçiyor
Tim Robbins’in canlandırdığı Andy karakterinin, kanalizasyon tünellerinden sürünerek kaçtığı sahne akıllarda yer eden anlardan biri. Robbins, bu sahne hakkında verdiği bir röportajda tüneldeki pisliğin gerçek insan dışkısı olmadığını ama inek gübresi olduğunu belirtmişti. Ancak yine de bu sahnenin oldukça zorlu olduğunu kabul ediyor: “Zehirli bir ortamdaydık” diyerek, çekimlerin ne kadar zorlayıcı olduğunu dile getiriyor.
14. Yağmurlu sahne tekrar tekrar çekildi
Andy’nin hapisten kaçtıktan sonra yağmur altında kollarını gökyüzüne kaldırdığı ikonik sahne, izleyen herkesin aklında yer etmiştir. Ancak bu sahne hiç de göründüğü kadar kolay çekilmedi. Tim Robbins’in yağmur altında çekilen her sahnesi ya odak dışı ya da teknik olarak sorunluydu. Filmde kullanılan çekim ise son deneme oldu ve bu unutulmaz kareyi yakalamayı başardılar.
15. Film gişede başarısız oldu
Esaretin Bedeli hakkında bilmediğiniz gerçekler yazımızın sonuna geldik. The Shawshank Redemption 23 Eylül 1994’te vizyona girdi. Ancak, başlangıçta büyük bir gişe başarısı elde edemedi. 28 milyon dolarlık bütçeye sahip film, gişelerde sadece 16 milyon dolar kazandı ve kısa süre sonra gösterimden kaldırıldı. Filmin asıl yükselişi, birkaç Oscar adaylığı (En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu gibi) aldıktan sonra oldu. Tekrar gösterime girdiğinde 12 milyon dolar daha kazandı. Ancak, esas başarısı VHS kiralamalarında ortaya çıktı. O dönem, Forrest Gump’tan bile daha fazla kiralandı. Ama asıl büyük çıkışını kablolu TV’de yaptı. TNT kanalı, filmin yayın haklarını satın aldı ve sık sık gösterimde olan film, klasik statüsüne bu sayede ulaştı.
Kaynak: 1