Son Akşam Yemeği, Milano’daki Santa Maria delle Grazie Manastırı’nın duvarında yer alan ve birçok kişi tarafından tüm zamanların en büyük sanatsal başyapıtlarından biri olarak kabul edilen nadide bir eserdir. Ancak 1494 yılında Milano Dükü Ludovico Sforza, Leonardo da Vinci’den bu resmi yapmasını istediğinde, da Vinci bu konuda pek de heyecanlanmadı. İşte konuya ve Son Akşam Yemeği resmine dair detaylar…
Da Vinci’nin yapmakta isteksiz olduğu eser: Son Akşam Yemeği
“Leonardo ve Son Akşam Yemeği” kitabının yazarı Ross King, “Leonardo, Son Akşam Yemeği’ni resmetmek istemedi” diyor ve ekliyor; “Bunun yerine devasa bir bronz at yapmak istiyordu ( bu onu kesinlikle ünlü kılacak anıtsal bir çalışmaydı). Ancak 1494’teki savaşın patlak vermesi, bronz atını yapamayacağı anlamına geliyordu. Bu yüzden ona tazminat olarak bir grup rahibin her gün akşam yemeğini yediği bir odada bir duvar boyama görevi verildi. Hiç bu kadar büyük boyda resim yapmamıştı. Böylesine zor bir görevde çok az tecrübesi olan komisyondan acı bir şekilde şikayet etmesi hiç de şaşırtıcı değil. Sefil bir şekilde başarısız olması tamamen olasıydı. Ne mutlu ki, hikaye başarıyla sonlandı.”
da Vinci’nin tereddüt etmesinin sebebi, İsa Mesih’in havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğini tasvir eden bir duvar resmiydi. Resim, Yuhanna İncili 13: 21’deki açıklamaya dayanmaktadır ve da Vinci, Hz. İsa’nın havarilerinden birisinin kendilerine ihanet edeceğini öğrendikleri anda onların tepkilerini aktarmayı amaçlamıştır.
King, “da Vinci’nin Son Akşam Yemeği çeşitli nedenlerden ötürü, özellikle de sanatçıyı ünlü statüsüne yükseltmesi için oldukça önemliydi. da Vinci ‘şöhret eseri’ olarak adlandırdığı şeyi yarattı.” diyor ve ekliyor; “Leonardo’nun Son Akşam Yemeği’nden önce çok az şey başardığını düşünmek şaşırtıcı. Mesela 1492’de 40 yaşındayken ölmüş olsaydı, muazzam vaatlerde bulunan ancak eserleri asla teslim etmeyen biri olarak bilinecekti. Ancak Son Akşam Yemeği resmini muhteşem bir şekilde teslim etti. Son Akşam Yemeği’ni yapmasaydı, muhtemelen Mona Lisa’da dahil olmak üzere sonraki görevlerini asla alamazdı. Yani bu şaheser sadece sanat tarihi için değil, aynı zamanda kendi kariyeri için de çok önemliydi.”
Resmin boyutu 4,5 metreye 8,8 metredir
Son Akşam Yemeği adlı başyapıtı özel kılan şeylerden biri de büyüklüğüdür. Ünlü eser 4,5 metreye 8,8 metre ölçülerindedir. King, “Tarihte da Vinci’den başka hiç kimse bu kadar gerçekçi ayrıntılara sahip, bu kadar inandırıcı duygular ve dramatik ifadeler içeren bu büyüklükte bir resim yapmamıştı.” diyor ve ekliyor; “Sonraki yüzyıllarda Son Akşam Yemeği resmini yapan hiç kimse Leonardo’nun şaheserine bakmadan bunu yapamaz.”
Leonardo da Vinci, resimde çok önemli bir anı canlandırmayı seçti. Resimde Hz. İsa’nın ekmeğe (çarmıha gerilmiş bedenini sembolize ediyor) ve şaraba (kanının bir temsili) ulaştığı an tasvir edilmişti. Son Akşam Yemeği’inde İsa ve havarileri, Kutsal Kase’den şarap içiyorlar ve ekmek yiyorlardı. Ancak resimde kase ve şaraplı ekmek görülmemesi Hristiyan dünyasında yıllardır tartışma konusu olmuştur.
Resmin kurgusu büyük bir anakronizm sorununu içinde barındırır. İsa Peygamber ve havarilerinin yaşamış oldukları tarih göz önüne alındığında masada oturarak yemek yemeleri olası değildir. Masa etrafına konulan sandalyeler ve bu düzenekte yemek yeme çok sonraki zamanlarda yerleşmiş bir gelenektir.
Resimdeki kişiler kimler?
Da Vinci’nin notları, uzmanlar bazı ayrıntılar üzerinde hala tartışsa da, Son Akşam Yemeği resmindeki kilit kişilerin kimler olduğu konusunda bir anahtardır. Bir grupta Bartholomew, James (Alpheus’un oğlu) ve Andrew birlikte oturuyorlar ve Hz. İsa’nın az önce ortaya çıkardığı şey yüzünden gerçekten şok olmuş görünüyorlar. Başka bir grupta Judas Iscariot, Peter ve John var. Bilinen ihanetçi Yahuda ise birçok şey yaşıyor; arka planda biraz kayboluyor, elinde bir çanta dolusu para var ve bir tuzluk deviriyor. Uzmanlar bunun “tuzun üzerine düşme” ifadesini sembolize ettiğini söylüyor. Bu da efendisine ihanet etmek anlamına geliyor. Hz. İsa grubun ortasında oturuyor ve diğer tarafında elçi Thomas, Büyük James ve Philip’i görüyor. Grubu tamamlayanlar arasında Matthew, Jude Thaddeus ve Simon the Zealot yer alıyor. Figürlerin simetrisi ise da Vinci’nin imzasıdır. Sanatçı çalışmalarında dengeyi tercih etti. Yatay resimde Hz. İsa’nın her iki tarafında eşit sayıda insanı ve göze hoş gelen perspektifin düşünceli bir şekilde kullanılmasını sağladı.
Son Akşam Yemeği, her geçen yıl daha da fazla hasar aldı
Son Akşam Yemeği resmini efsanevi kılan şey, sadece içeriği değildi. King, “Resmin çok üzücü bir geçmişi var.” diyor. Boya, yemekhanenin soğuk ve nemli duvarı yüzünden dökülmeye başlamıştı. Çünkü Leonardo da Vinci, fresk yerine kendi tekniği kullandı. Fresk tekniği kullanılmış olsaydı, resim çok daha dayanıklı olabilirdi.
Son Akşam Yemeği, ilerleyen zamanda da Vinci’nin yanlış tercihleri ve kötü restorasyonlar nedeniyle kaba bir görüntüye sahip oldu. Resim, ne yaptığından bir haber olan kişiler tarafından restore edildi. 1652 yılında manastırdaki rahipler, resmin içinden geçen bir kapı yapmak için duvarda delik açtılar. Bu yüzden Hz. İsa’nın ayaklarının olduğu kısım kayboldu. Yemekhane 19. yüzyılda sular altında kaldı. Son Akşam Yemeği, daha sonra 2. Dünya Savaşı sırasında yemekhanenin çoğunu tahrip eden bir bombadan zar zor kurtuldu. Hala bakılabilecek bir eser olması bile küçük bir mucize.