Hepimiz zaman zaman stresle başa çıkmakta zorlanıyoruz, değil mi? İş yerindeki baskı, trafik, sınavlar… Derken bir bakmışız kaygı seviyemiz tavan yapmış! Peki, stresin sadece insanlara özgü bir şey olduğunu mu sanıyordunuz? İşte burada yanılıyorsunuz. Hayvanlar da tıpkı bizler gibi kaygı ve stres yaşayabiliyor. Hatta bazen travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) bile geliştirebiliyorlar! Düşünün, bir askersiniz ve savaş bölgesinde hayatınızı tehdit eden bir olay yaşıyorsunuz. Büyük ihtimalle bu travma, zihninize kazınır ve uzun vadeli etkiler bırakır. İşte benzer bir durum, askeri ve polis köpekleri için de geçerli! Tehlikeli operasyonlara katılan bu köpekler, PTSD geliştirebilir. Şimdi hayvanlar zihinsel sağlık sorunları yaşar mı detaylıca inceleyelim…
Hayvanlar zihinsel sağlık sorunları yaşar mı sorusuna bazı örneklerle cevap verelim: Max, hayat dolu, gezmeyi ve insanlarla vakit geçirmeyi seven bir Labrador retriever’dı
Sahibinin ofisinde müşterileri karşılamak en büyük keyiflerinden biriydi. Ama yaşlandıkça bir şeyler ters gitmeye başladı. 16 yaşına geldiğinde, evin içinde tuhaf davranışlar sergilemeye başladı. Daha önce öğrendiği komutları unutur hale geldi, geceleri uyuyamıyordu ve sinirliydi. Sahibi için bu oldukça üzücüydü çünkü Max, eski neşeli halinden çok uzaklaşmıştı.
Veteriner kontrolü sonrası Max’in Bilişsel İşlev Bozukluğu Sendromu yaşadığı anlaşıldı. Bu, insanlardaki Alzheimer hastalığına çok benzeyen bir durumdu. Köpeklerin yaşlanmasıyla birlikte hafıza kaybı, kafa karışıklığı ve davranış değişiklikleri ortaya çıkabiliyordu.
Ama bu sadece yaşlı köpeklere özgü bir şey değil! Hayvanlar, genetik faktörler veya çevresel koşullar nedeniyle zihinsel sağlık sorunları yaşayabilir. İşte bu noktada, hayvanların genetik yapısını anlamak devreye giriyor.
Down sendromu, insanlarda öğrenme ve düşünme süreçlerini etkileyen bir genetik durum. Yeni şeyler öğrenmek, bilgiyi hatırlamak veya karmaşık kararlar almak zorlaşabiliyor. Peki, hayvanlarda da Down sendromu görülebilir mi? Cevap, evet
Aslında bu durum biraz karmaşık. Çoğu hayvan, Down sendromu geliştiremez çünkü genetik yapıları insanlardan farklıdır. Bizim hücrelerimizde 23 çift kromozom bulunurken, hayvanların kromozom dizilimleri farklıdır. Ancak şempanzeler ve orangutanlar gibi bize en yakın türlerde benzer durumlar gözlemlenmiştir!
Örneğin, Japonya’da bir araştırma tesisinde doğan Kanako adlı bir dişi şempanze, fazladan bir kromozoma sahipti. Bu durum, onun görme ve kalp problemleri yaşamasına neden oldu. Bilim insanları onun öğrenme yeteneğiyle ilgili kesin bir şey söyleyemese de, diğer şempanzelerle vakit geçirmeyi çok seviyordu ve bir yaban hayatı koruma alanında uzun yıllar yaşadı.
Peki, doğada Down sendromuna benzer genetik rahatsızlıklarla doğan şempanzeler hayatta kalabilir mi?
Ne yazık ki çoğu zaman hayır. Çünkü vahşi doğada, hayatta kalmak için mükemmel bir uyum içinde olmak gerekiyor. Kalp ya da organ gelişimi anormal olan hayvanlar genellikle doğada uzun süre yaşayamaz. Ama Kanako gibi şempanzeler, insanların bakımı ve veteriner desteği sayesinde sağlıklı bir ömür sürebiliyor.
Genetik faktörler bir yana, hayvanlar çevresel faktörlerden de büyük ölçüde etkilenir. Yani travma, stres, korku sadece insanlara özgü şeyler değil!
Örneğin:
Köpeklerde ayrılık anksiyetesi: Sahibinden ayrı kaldığında ağlayan, havlayan ve evi dağıtan köpekleri gördünüz mü? İşte bu tam olarak bir kaygı bozukluğu örneği!
Kedilerde stres: Evde düzenin değişmesi (yeni bir ev, yeni bir insan ya da başka bir kedi gelmesi) kedilerde strese neden olabilir. Hatta bazıları tüylerini yolmaya bile başlayabilir!
Kuşlarda tekrarlayan hareketler: Kafese kapatılmış kuşlar bazen sürekli aynı hareketi tekrarlar. Bunun nedeni zihinsel sağlıklarında bir bozulma olmasıdır.
Fillerde travma: Filler, inanılmaz derecede duygusal canlılardır ve sevdiklerini kaybettiklerinde uzun süre yas tutabilirler.
Herkesin korkulu rüyası olan doğal afetler ve kazalar, sadece bizleri değil hayvanları da derinden etkiliyor
Depremler, araba kazaları ya da aniden yüksek bir sese maruz kalmak, hayvanların psikolojisini ciddi anlamda bozabiliyor.
Bazen bu travmalar planlı bir müdahalenin sonucu da olabilir. Örneğin, bir hayvanın başka bir bölgeye taşınması gerektiğinde, veterinerler onu sakinleştirmek için hafif sedasyon uygulayabilir. Bunun amacı, hayvanın aşırı korkmasını ve uzun vadede ruhsal bir problem geliştirmesini önlemek. Ayrıca, gözlerini ve kulaklarını kapatarak dış dünyadan gelen aşırı uyaranları minimuma indiriyorlar. Böylece hayvanın travmayı daha hafif atlatması sağlanıyor.
Travmalar bir yana, hayvanların ruh sağlığını tehdit eden bir başka büyük faktör de günlük stres! Özellikle esaret altında yaşayan hayvanlar için stres kaçınılmaz bir sorun haline geliyor
Hayvanat bahçelerinde kafeslerde kapalı kalmak, doğal ortamlarında yapabilecekleri hareketleri kısıtlıyor. Çiftliklerde sürekli insan gözetiminde olmak, bazı hayvanlar için büyük bir baskı yaratabiliyor. Araştırma laboratuvarlarında deneylere maruz kalan hayvanlar için durum daha da zor olabiliyor.
Her hayvanın doğasında belirli temel davranışlar var:
Penguenler yüzer. Babunlar sosyalleşir. Tavuklar toz banyosu yapar.
Ancak bu davranışları sergileyemeyen hayvanlar için stres kaçınılmaz hale geliyor. İşte bu yüzden, hayvanat bahçesi bakıcıları ve veterinerler, onları mutlu etmek için “çevresel zenginleştirme” adını verdikleri teknikleri kullanıyor. Örneğin:
Hayvanları zihinsel olarak meşgul edecek oyuncaklar ve aktiviteler sunuluyor. Doğal ortamlarına benzer yapılar tasarlanarak stres seviyeleri düşürülmeye çalışılıyor. Günlük rutinlerinde çeşitlilik sağlanarak can sıkıntısı minimuma indiriliyor.
Bu yöntemler sayesinde, esaret altındaki hayvanlar bile daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürebiliyor.
Sokaktaki hayvanlardan hayvanat bahçesindekilere kadar hepsinin stres yaşadığı bir gerçek. Peki ya evcil dostlarımız? Onlar güvende değil mi? Maalesef öyle değil!
Hayvanlar zihinsel sağlık sorunları yaşar mı yazımızın sonuna geldik. Peki, evcil dostlarımızı nasıl mutlu edebiliriz?
Onları fiziksel olarak aktif tutun! Köpeğinizi köpek parkına götürün, kedinize tırmanma alanları sağlayın. Zihinsel aktiviteler sunun! Kuşunuza bulmacalı yem kapları hazırlayın, köpeğinize ödüllü oyunlar öğretin. Veteriner kontrolünü ihmal etmeyin! Bazı durumlarda veterinerin önerdiği ilaç ve terapiler gerekebilir.
Unutmayın, onların ruh sağlığı da en az bizim kadar önemli! Sevgi, ilgi ve doğru bakım ile hayvan dostlarımızın daha mutlu bir yaşam sürmesini sağlayabiliriz.