İki kişinin evlilik bağıyla bir araya gelme geleneği, insanlık tarihi kadar eski bir olaydır. Evlenirsiniz, bir parti verirsiniz ve sonsuza dek mutlu yaşarsınız… Peki düğün pastası, nedime, buket atma, beyaz gelinlik gelenekleri nasıl oluştu? Bazı düğün gelenekleri batıl inançlarla yakından ilgiliyken, diğerleri şaşırtıcı derecede derin tarihsel köklere sahiptir. Her şeye rağmen düğünler ve düğün gelenekleri, binlerce yıl önce olduğu gibi günümüzde de hala popüler. Sizler için düğün geleneklerini ve tarihlerini anlattık.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Evlilik Reklamları: Viktorya Döneminin Popüler Flört Uygulaması Hakkında Bilmeniz Gerekenler”
1. Evlenen çiftin ellerini birbirlerine bağlamak Kelt geleneğinden geliyor
“Düğümü bağlamak” ifadesi, el açma töreni olarak bilinen bir Orta Çağ düğün geleneğine kadar uzanır. Bu düğün geleneğinde, çiftlerin ellerine düğümler atılır ve evlilik bağıyla birbirine bağlandıkları ifade edilir. Eski bir Kelt uygulaması olan bağlama geleneği genellikle çift için unutulmaz bir hatıra yaratmayı amaçlar. Düğün gelenekleri arasında bulunan bu ritüel günümüzde hala uygulanmaktadır ve genellikle açık havada yapılır.
2. Eski Mısırlılar, alyansları sonsuzluğun sembolü olarak gördüler ve kalbe en yakın olduğunu düşündükleri parmağa taktılar
Alyans takma geleneği eski Mısırlılara kadar uzanır. Eski Mısırlılar bir dairenin sonsuzluğun sembolü olduğuna inanıyorlardı. Taktıkları yüzükler örgülü kamışlardan yapılmıştı ve doğrudan kalbe giden bir damarı olduğu düşünülen sol yüzük parmağına takılmıştı. Vena amoris olarak adlandırılan “aşk damarı”, yani yüzük parmağı fikri günümüze kadar geldi.
Eski Romalılar gelin parası ya da değerli bir nesne vermek yerine yüzük kullanmaya başlayınca, yüzükler evlilik törenlerinin bir parçası olmaya devam etti. Yüzyıllar sonra, elmaslar ilk olarak nişan yüzüklerinde kullanılmaya başlandı. Tarihte ilk elmas nişan yüzüğünü, 1477’de Avusturya Arşidükü Maximilian nişanlısına taktı.
3. Gelin buketi, Orta Çağ Avrupa’sında insanların gelinliği parçalamasını engellemek için havaya atılıyordu
Orta Çağ Avrupa’sında bekar kadınların gelini kovalaması ve elbisesinin parçalarını koparması yaygın bir uygulamaydı. Bir gelinin elbisesi, bekar kadınlar için iyi şans olarak görülüyordu. Bunun bir tür doğurganlık tılsımı olduğu düşünülüyordu. Ancak yıllar geçtikçe, gelinlik yapmak için gereken malzeme ve işçilik daha pahalı hale geldi ve bu da kadınların gelinliklerini saklamasını bir gelenek haline getirdi. Hal böyle olunca gelinler, dikkat dağıtmak ve konukların gelinliği parçalamalarını önlemek için buket atmaya başladılar. Bu olaydan sonra buket atmak, düğün gelenekleri arasında yer aldı.
4. Nedimeler, gelini korumak için onunla aynı renkte elbiseler giyerlerdi
Bazı tarihçilere göre, tüm nedimelerin gelinle aynı renkteki elbiseleri giyme geleneği, Eski Roma ve feodal Çin’e kadar uzanır ve gelini güvende tutmayı amaçlar. Bu zamanlarda, bir gelinin damadının kasabasına seyahat etmesi oldukça yaygındı. Bu durum da gelinleri, haydutlar veya rakip talipler için kolay bir “hedef” haline getiriyordu! Aynı şekilde giyinmiş bir nedime çevresi, özellikle gelinin bir saldırıya kurban gitmesini zorlaştırdı. Bu uygulama sonunda Romalılar için yasal bir gereklilik haline geldi. Roma’da düğünün geçerli sayılması için hepsi aynı renklerde giyinmiş 10 tanığın düğün törenine katılması gerekiyordu.
5. Eskiden sağdıçlar kılıç kullanma konusunda ustaydılar
Geçmiş yüzyıllarda erkekler, kızın ailesi evliliği onaylamadığı takdirde müstakbel gelini kaçırıyorlardı. Bu nedenle herhangi birinin müstakbel gelini almasını engellemek için damat kılıç dövüşüne hazır olmalıydı. Sağdıç ise herhangi bir durumda damadı korumak ve onunla birlikte “dövüşmek” durumundaydı. Bu nedenle sağdıç, kılıç dövüşü yeteneğine göre seçiliyordu.
6. Victoria dönemindeki gelinler bazı nesneleri giyiyor ve takıyorlardı
“Eski bir şey, yeni bir şey, ödünç alınmış bir şey, mavi bir şey ve ayakkabınızdaki altı peni (Something old, something new, something borrowed, something blue, and a sixpence in your shoe)”. Bu kafiye, bir gelinin düğün gününde şans getirmesi için sahip olması gereken nesneleri anlatıyor. Viktorya döneminde başlayan bu gelenek, bugün hala devam ediyor.
O zamanlar, “mavi bir şey” genellikle bir jartiyerdi ve gelini kısırlaştırabilecek bir lanete karşı korumak için kullanılırdı. “Ödünç alınan bir şey”, çocuğu olan bir kadından alınan iç çamaşırıydı. “Ayakkabınızdaki altı peni” ise yeni çift için refahı simgeliyordu.
7. Kraliçe Victoria beyaz gelinlik uygulamasına ilham verdi
Kraliçe Victoria’nın 1841 yılındaki düğün töreninden önce, gelinler başka durumlarda tekrar giyebileceği farklı renklerde elbiseleri gelinlik olarak kullanıyordu. 20 yaşındaki Victoria, elbisesinin narin dantelini vurgulamak için beyaz giymeyi tercih etti. Çok nadir olsa da Victoria’dan önce bazı kadınlar, servetlerini göstermek için beyaz giyerlerdi. Beyaz elbise, gelinin ailesinin elbiseyi temizletebileceğini gösteriyordu! Victoria, nedimelerinden başka kimsenin düğünde beyaz giymemesini istedi ve bugün hala uygulamada olan bir trendi başlattı.
8. Düğünden sonra damat, gelinle birlikte olduğunu kanıtlamak için gelinin jartiyerini meraklı kalabalığa atardı
Damadın, gelinin jartiyerini çıkarıp düğün misafirlerine fırlatması geleneği yüzyıllar öncesine dayanıyor. Ancak şimdiki uygulama eskisinden çok farklı. WeddingWire Kıdemli Editörü Kim Forrest’e göre: “Eski zamanlarda, yeni evli çiftlerin evliliklerini düğünden hemen sonra tamamlamaları (cinsel ilişkiye girmeleri) beklenirdi. Aile üyeleri ve arkadaşlar, bunun olduğundan emin olmak için odalarının dışında beklerdi. Evlilik sona erdikten sonra damat, birlikte olduklarını kanıtlamak için gelinin jartiyerini bekleyen kalabalığa atardı.”
Düğün gelenekleri arasında bulunan bu uygulama, bazı ülkelerde devam etse de iyi ki yaygın değil diyoruz. 🙂
9. Duvak, geçmişte gelinin yüz hatlarını saklamak için kullanılırdı
Günümüzde yaygın düğün gelenekleri arasında bulunan gelin duvağının kökenleri, Antik Roma’ya kadar uzanıyor. Eski zamanlarda gelinler, mutluluğunu kaçırmak isteyen kötü ruhlardan kendilerini saklamak için koridorda yürürlerken duvak takıyorlardı. Bu nedenle kadınlar evlilik töreni başarıyla tamamlanana kadar duvaklarını kaldırmazdı.
Düğün tarihçisi Susan Waggoner’e göre, duvak, istenmeyen ruhları engellemenin yanı sıra, mütevazı ve “el değmemiş” bir bakirenin doğumunu temsil ediyordu! Duvak ayrıca, görücü usulü evliliklerde gelinin yüzünü damattan gizlemek için kullanılıyordu. Böylece damat, evlilik mühürlenene kadar gelinin yüzünü göremiyordu.
10. Düğün pastasının kökenleri Antik Roma’ya kadar uzanıyor
Bir düğünde özel bir pasta yapma geleneği Antik Roma’ya kadar uzanır. Eski Romalılar, düğünün sonunda iyi şans ve doğurganlık getirmesi için gelinin kafasına çörek benzeri bir buğday veya arpa keki ufalarlardı. Yeni evliler karı koca olarak birlikte birkaç kırıntı yerdi ve bu, evli bir çift olarak ilk birleşik eylemlerinden biri olarak kabul edilirdi.
Kaynak: 1