Tüm mecburiyetlerin, yasakların ve dayatmaların arkasında bile her zaman, keşfedilmeyi bekleyen küçük bir umut ışığı olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. Her şey bitti derken bambaşka bir yerden başlıyor hayat. Yeni başlangıçlar için ise direnmek, sahip olduğun değerler ve güzellikler için mücadele etmek gerekiyor. Mücadeleci bir köy halkının ve aralarından sıyrılan kadınların hikayelerinden bahsedeceğiz sizlere; Yırca Köyü kadınlarından…
Yırca Köyü, 2014 yılında Kolin Holding’in yapmak istediği termik santral projesiyle gündeme gelmişti
Manisa’nın Soma ilçesindeki Yırca Köyü’ne yapılması planlanan termik santral için köy halkı haftalarca direndi. Sahip oldukları tek geçim kaynağı zeytin ağaçlarını bırakmak istemeyen köy halkının direnişi günlerce konuşuldu. Kolin Holding bunun bir devlet projesi olduğunu iddia ederken Bülent Arınç bunu “Bir yargı kararı olduğuna göre bu karara uymak ve kararın gereklerini yerine getirmek bizim için bir görevdir. Biz burada taraf değiliz. Aslında taraf olan bir şirkettir. Buraya termik santral yapmak üzere bir sözleşme imzalamıştır. Gereken çalışmaları yaptığını düşünüyoruz.” sözleriyle yalanlamıştı.
Bölgede 6666 zeytin ağacı söküldü
Tüm direnişe, köylülerin nöbetlerine ve itirazlara rağmen gece yarısı alana giren dozerler 6666 zeytin ağacını yerlerinden söktü.
Hüzünlü zafer
Binlerce zeytin ağacının katledilmesinin ardından Danıştay termik santral inşasında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Binlerce zeytin ağacı kesildikten sonra böyle bir kararın verilmesi büyük tepki toplamıştı. Yine de Danıştay’ın termik santralin yapılacak alanın acil kamulaştırılması ile ilgili Bakanlar Kurulu kararını esastan iptal etmesi köy halkının rahat bir enfes almasını sağladı.
Köyün 15 kilometre yakınına yapılan termik santral ve beklenmedik yangın
Köy halkı iptal kararının ardından rahat bir nefes alsa da köyün 15 kilometre uzağına yapılan termik santral köydeki tarım alanlarını büyük oranda etkiledi. Santralin atık sahası olan kül barajı köyün yakınından geçiyordu. Köylerine santrali sokmayan köy halkı santralin etkilerinden kaçamadı. Santral direnişi sırasında hukuksuzca kesilen zeytin ağaçlarının yerine dikilen fidanlar ise çıkan yangında kül oldu. 25 dönümlük alana yayılan yangında, dikilen 200 zeytin fidanıyla sekiz dönümlük arazide bulunan meyve ağaçlarının tamamı yandı.
Kadınlar, iş imkanının olmadığı köyde santralin atık sahası olan kül barajına giderek insanlık dışı koşullarda kömür topluyor ve çalışıyorlardı
Bu zor iş nedeniyle birçok kadın yaralanıyor ve uzun vadede KOAH gibi hastalıklarla karşı karşıya kalıyordu. Kolları ve bacakları kırılıyor, kömüre batıyorlardı.
Hayatlarındaki değişim ise Temel İhtiyaç Derneği’nin bir projesiyle başladı. Projeyi konuşmak için köy kahvesinde toplanan kadınlar erkeklerin şaşkın bakışlarıyla karşılaştılar
Erkekler önce kahveden çıkmak istemediler. Kadınlar ise bugün “Bugün burası bize ait, isterseniz kalıp dinleyebilirsiniz” diyerek toplantılarını gerçekleştirdiler.
Önce zeytin ağaçları ellerinden alınmıştı, sonra kötü şartlarda çalışmak zorunda kaldılar. Ama birlik olmanın gücüne inandılar ve Sabun Evi’ni kurdular
En büyük geçim kaynağı kömür olan köyde erkek egemen bir düzen söz konusu. Durum böyle olunca kadınların için iş alanları yok denilebilecek kadar az.
Köy kahvesinde ortaya çıkan sabun yapma fikriyle köyün kadınları işe koyuldu. Dernekle birlikte 1 yıl boyunca sabun ürettiler
Geçen bir yılın ardından proje sonlanınca devam etmeye karar verdiler. Birlik olmanın, bir arada olmanın, paylaşmanın ve üretmenin gücünü keşfetmişlerdi ve bu gücü kaybetmek istemediler
Kendi kooperatiflerini kurarak Hanımeli ismini verdiler. Yırca Hanımeli El ve Ev Ürünleri adıyla yollarına devam ettiler
“Kömürün isi, sabunun misi” sloganıyla önce zeytinyağı sabunu, daha sonra balmumumdan mum yaptılar. Bu sabunlar ve balmumları köydeki birçok haneye geçim kaynağı oluyor
Ekolojik sabunlar üreterek kendilerine bir geçim kaynağı oluşturan kadınlar Borusan için 6000’i aşkın sabun ve balmumu üretti.
Birlik duygularını hiçbir zaman yitirmediler, imece usulü 90 yıllık bir taş evi satın aldılar ve orayı sabun evi yaptılar. Elbette bunun için 1 yıl boyunca uğraştılar, yardım topladılar, çalıştılar
Hayatlarında ilk defa para kazanmanın yanında oluşturdukları kadın topluluğuyla hayatları değişti. Bir araya gelerek sohbet ediyorlar, yeni teknikler öğreniyorlar ve en önemlisi kadınlar için hiçbir imkanın olmadığı köylerinde kendilerini iyi hissediyorlar
“İlk paramı sabun evinde kazandım. Kocamın eline bakmadan gidip bir şey alabildim. Kendi paranı kazanmak başka. İnsan özgür hissediyor kendini” diyor tüm kadınlar
“Buraya geliyorum, arkadaşlarımı görüyorum, evdeki dertlerimi unutuyorum. Kafam dağılıyor, iyi geliyor.”
“Ben kendi avlumda evimde işimdeydim. Herkesin evine rahatça girip çıkamam. Buraya gelince tanıdım köyümüzdeki genç kızları.”
Kadınların gücüne güç katan, başaramayacakları hiçbir şey olmadığını hatırlatan birlik duygusu artarak devam edecek…
Güzel yerine “pek kadın” kelimesini kullanan Yırca köyü kadınlarının yakın zamanda gerçekleştirmek istedikleri birçok hedef var. Bunlardan ilki gıda ruhsatı alarak Salça, zeytin, zeytinyağı, erişte, köy ekmeği gibi ürünleri üretebilmek ve gelirlerine katkı sağlayabilmek. İkincisi taş evin tüm eksiklerini tamamlayarak daha fazla şey üretebilmek. Üçüncüsü ise kardeş köyler bulup bu imece usulünü devam ettirebilmek.
Onları Facebook ve Instagram hesaplarından takip etmeyin ve vereceğiniz siparişlerle desteklerinizi esirgemeyin?
https://www.instagram.com/p/Bkul7-2hsOv/?taken-by=yircahanimeli