Şair, ressam ve gravür sanatçısı olan William Blake, sanat dünyasının gizemli ve önemli isimlerinden biri. William Blake’in çalışmaları o yaşarken önemsenmemiş olsa da kendisi günümüzde İngiliz edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. William Blake sanat dünyası için ikonik eserler yarattı ve döneminin sosyo-politik değişimlerinden büyük ölçüde etkilendi. Üzerinden yüz yıllar geçse de onun özgün, deneysel ve mistik, çalışmaları hala insanları büyülemeye devam ediyor. Gelin hem deli hem dahi olarak tanımlanan William Blake’in hayatına yakından bakalım.
İlginizi Çekebilir: Tasavvuf Ve Mistisizim Üzerine Yazılmış Kitaplar
William Blake 28 Kasım 1757’de Soho, Londra’da doğdu. Ailesi zengin olmasa da Blake’in edebi ve sanatsal çalışmalarını destekledi
Sanatçının örgün eğitimi oldukça kısa sürdü. Sadece okuma yazma öğrenmek için okula gitmişti. Ancak ailesi onun edebi ve sanatsal yönüne çabuk fark etti. Blake, okulu bıraksa da ailesinin isteğiyle Strand’da bir çizim sınıfına kaydoldu. William rahat ve mutlu bir çocukluk dönemi geçirmişti. Özellikle örgün eğitimi bıraktıktan sonra büyük bir özgürlük kazandı. Günlük hayatında, zamanının çoğunu Londra’da ve kırsalda seyahat ederek geçiriyordu. Bu gezintilerinden birinde Peckham Rye’daki bir ağaçta ilk vizyonunu yaşadı.
Sanatçının ağaçta gördüğü “parlak melek kanatları” ilk vizyonuydu. Anne ve babası böyle bir hikâyeden pek hoşlanmamıştı. Bu nedenle Blake, vizyon gördüğünde bunu ailesine yansıtmak yerine sanatına aktaracaktı. Gerçekten de Blake’in hayatı boyunca sürekli olarak gördüğü vizyonlar, çalışmaları üzerinde belirgin bir etki bıraktı. Kısa sürede, genç William’ın kendisini özgürce ifade etmeye ihtiyacı olduğu anlaşıldı. Bu süre zarfında, ilgisini çeken konularda kitap okuma şansı elde etti. Blake, dönemin popüler edebiyatı reddediyordu. Ben Jonson gibi Elizabeth dönemi edebiyatçılarına büyük ilgi duyuyordu. Aynı zamanda Blake dindar bir insandı ve İncil onun ilham kaynağı olmuştu.
William Blake, kendi stilini bulana kadar pek çok sanat dalıyla ilgilendi
Bu sırada babası, gravürleri kopyalayabilmesi için ona birkaç tablo satın aldı. Bu süreçte Michelangelo, Raphael ve Dürer gibi birçok ünlü sanatçıyla tanıştı. On dört yaşına geldiğinde matbaacı James Basire’nin yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Bu iş, William Blake için bulunmaz bir fırsattı. Çünkü Orta Çağ sanatına ve Gotik’e dair her şeyi öğrenebileceği ve özgürce çalışabileceği bir ortamı oldu. William Blake, buradaki çalışmaları sırasında kendi fikirlerini geliştirmeye ve tarzını yakalamaya başladı. Yirmi bir yaşına geldiğinde Blake’in çıraklığı son ermişti. O artık kalfa olarak, ‘Don Kişot’ dahil olmak üzere romanlar için illüstrasyonlar yapmakla meşguldü. Çalışmaya devam ederken, Royal Academy of Art’ın Tasarım Okulu’na öğrenci olarak kabul edildi. Ancak okul müdürü Joshua Reynolds’ın öncülük ettiği sanat tarzı ve yaklaşımını benimseyememişti. Çünkü William Blake kendi zamanında yaşayan sanatçıların çalışmalarını beğenmiyordu ve okul müdürü çağdaş sanatla ilgileniyordu.
William Blake okula devam ederken Thomas Stothard adında bir öğrenciyle İngiltere’nin Güneydoğusundaki Medway Nehri’ne eskiz gezisine çıktı
Bu gezi sırasında casusluk yapmaktan tutuklandı. O dönemde sık sık genç öğrencilerin Amerika ve Fransa’ya casusluk yaptığından şüphe ediliyordu. Kısa süre sonra iki arkadaşın sadece öğrenci oldukları anlaşıldı ve serbest bırakıldılar. Okula devam ettiği yıllarda, Catherine Boucher adında genç bir kadınla tanıştı ve evlendiler. Catherine’in kocasına olan desteği William için çok önemliydi. Catherine ve William’ın çocuğu olmadı. Ancak ikili çok mutlu bir evlilik hayatı yaşıyordu. Catherine, kocasının hem vizyonlarına inanıyor hem de onun dehasını takdir ediyordu. William ise karısına temel çizim ve resim becerilerini öğretiyordu. William Blake bu sırada en büyük tutkularından biri olan şiiri de ihmal etmemişti. 1783’te, gençlik yıllarında bestelediği şiirlerinin bir koleksiyonunu yayınladı. Artık onun çalışmaları Ulusal Galeri’nin kurucuların biri olan George Cumberland gibi önemli insanların ilgisini çelmeye başlamıştı. Bu ilgi, William Blake’in bir diğer ilham kaynağı oldu.
1784 yılında William ve kardeşi Robert kendi matbaalarını açtılar. O tarihten sonra iki kardeşin evi entelektüel çevreler için yeni bir buluşma mekânı haline geldi
William Blake’in sosyal ve politik iklim hakkındaki düşünceleri çok netti. Hem Amerika’da hem de Fransa’daki faaliyetlerin, devrimle sonuçlanmasını istiyordu. Zaman zaman Amerikalı devrimci Thomas Paine, feminist Mary Wollstonecraft ve William Wordsworth gibi isimlerle görüşüyor ve fikir alışverişinde bulunuyordu. William ve kardeşinin bu güzel günleri ne yazık ki çabuk sonlandı. 1787 yılında Robert, yirmi dört yaşında tüberkülozdan hayatını kaybetti. William ise kardeşinin ölümü üzerine büyük bir travma yaşadı. Kardeşine çok yakın olduğu için, Robert’in kaybını çok derin bir şekilde hissetti. Bu noktada vizyon görme sıklığında artış yaşandı.
William Blake düzenli olarak melek ve şeytanları gördüğünü ifade ediyordu. Aynı zamanda ölen kardeşi Robert’in ruhuyla konuştuğunu söylüyordu
Onun vizyonları “ışıklı baskı” olarak adlandırdığı yeni bir stile yönlenmesine sebep oldu. William Blake, kabartma gravürü olarak da bilinen “Masumiyet ve Deneyim Şarkıları”, “Cennet ve Cehennemin Evliliği” gibi en ünlü eserlerinde “ışıklı baskı” yöntemini kullanmıştı. Blake, 1800 yılında şair William Hayley’den gelen bir daveti kabul etti ve Felpham’daki bir sahil kulübesine taşındı. Burada “Milton: Bir Şiir”i besteledi. Sanatçı, 1803 yılında bir subaya saldırdığı gerekçesiyle tutuklandı ve daha sonra isyan çıkarmakla suçlandı. Bu sırada çok zor günler geçirdi. Neyse ki Hayley, arkadaşı için bir avukat tuttu ve William Blake 1804 yılında suçsuz bulundu. Hapishaneden çıkar çıkmaz, karısı Catherine ile birlikte Londra’ya döndüler. Başkente döndükten sonra “Kudüs” üzerine çalışmaya başladı ve vakit kaybetmeden çalışmalarını insanlarla paylaştı. Ne yazık ki, onun eserleri pek iyi karşılanmadı. Hatta o kadar büyük eleştiriler aldı ki William Blake sanat icra edemez oldu.
Kariyeri boyunca mitoloji ve mistisizmden etkilendi. Bu etki, İsveçli ilahiyatçı ve mistik Emanuel Swedenborg’un felsefesiyle tanıştığında daha da güçlendi
O, 1824 yılında Dante’nin ‘İlahi Komedya’sı için 102 suluboya illüstrasyon yaratma planıyla iddialı bir projeye başladı. Ne yazık ki, 12 Ağustos 1827’de vefat ettiğinde proje yarım kaldı. Blake tüm yaşamı boyunca ruhsal olarak büyük iniş çıkışlar yaşadı. Bu nedenle çoğu kişi onu deli olarak etiketledi. Mektuplarından anlaşıldığı kadarıyla özellikle kardeşi öldükten sonra ağır bir depresyon sürecine girmişti. Hatta paranoya belirtileri gösteren davranışları vardı. Bu nedenle sosyal ve entelektüel ortamlardan dışlanıyordu. Fakat kendi döneminde William Blake’i seven insanlar da bulunuyordu. Yine de yaşadığı süre boyunca onun değeri büyük kitleler tarafından anlaşılmadı.
2021 yılında Exeter Üniversitesi’nde William Blake’in gerçekten akıl sağlığını yitirip yitirmediğini öğrenmek için bir çalışma yapıldı. Bu çalışmada 70 kişi gönüllü oldu. Çalışmanın sonucunda Blake’in vizyonlarının hiperfantazi olduğu sonucuna ulaşıldı. Yani Blake akıl sağlığını yitirmemişti. Sadece güçlü bir hayal gücü vardı. Hiperfantazisi olan bireyler, bir şeyin hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu anlamakta zorluk çekerler. Tıpkı milyonlarca insanda da görüldüğü gibi William Blake’de hiperfantaziden muzdaripti. William Blake, bu tür tarifsiz deneyimler yaşayarak bunları not alan tek tarihsel figür değildi. Onun gibi onlarca ressam, şair ve heykeltıraş vardı. Onlar gibi William Blake’de deli olarak etiketlenmişti. Blake, kendi zamanının en romantik, seçkin ve radikal figürüydü. Ancak onun değeri öldükten çok sonra anlaşıldı. Bugün William Blake, İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Onun çalışmaları genç sanatçılara ilham vermeye devam ediyor. İçeriğimizi onun en beğenilen şiirlerinden biriyle bitirelim:
Şarkı
Aşk ve uyum bir araya gelince
Çevresini ruhlarımız kuşatır
Dalların dallarıma karışınca
Köklerimiz birbiriyle buluşur
Mutluluklar konar dallarımıza
Şakır, tatlı tatlı şarkılar söyler
Su gibi, ayaklarımız altında
Masumiyet erdemle karşılaşır
Çeviren: Tozan Alkan
Bu içeriğimiz ilginizi çektiyse; Meleklerin Kulağına Notalar Fısıldadığını İddia Eden Besteci: Robert Schumann ve Sanat Akımları Nelerdir? Herkesin Mutlaka Bilmesi Gereken 15 Sanat Akımı başlıklı listelerimize de göz atmak isteyebilirsiniz!?