Spor denince akla ilk futbolun geldiği bir ülkede, tenissever olmak oldukça zor. Ne doğru düzgün izleyeni bulunur ne de oynayana rastlanır. Zaten oynamak isteyenin de hevesi, tenis kortu bulma çalışmaları sırasında körelir. Ama bu sporu izlemek bile ayrı zevk verir.
Bireysel gücün, zekânın, tekniğin ve yeteneğin ön planda olduğu tenis tarihi, nice unutulmaz an barındırır. Futboldaki gibi bazı maçlar tenis dünyasının “El Clasico”su sayılır. Federer ve Nadal’ın oynadığı her maç, tarihin en unutulmazlarından olmaya adaydır. Ya da Martina Navratilova gibi kadın tenisçilerin sergilediği inanılmaz mücadeleler, yıllar sonra başka bir tenisçinin adına ilham verir.
Tenis kortlarında şahit olunan unutulmaz anlar, vuruşlardan ya da kurtarışlardan ibaret değil. O kortlarda tenisçilerin ağladığına da şahit oluruz, bıçaklandığına da… Biz bu oyunu seviyoruz ve sizi unutulmaz tenis maçlarından bir seçki ile baş başa bırakıyoruz. “Şu anı nasıl atlarsın” diye serzenişte bulunduğunuzu şimdiden duyar gibiyiz. Üzülmeyin, o anlara yeniden dalar, başka bir liste ile karşınıza çıkarız.
Tenis dünyasına bıçak darbesi
Yıl 1993, yer Almanya. Kadınlar tenis turnuvasının çeyrek finalinde, o sırada dünyanın bir numaralı tenisçisi olan Monica Seles, Magdalena Maleeva karşısında ilk seti 6-4 almış, ikinci sette de 4-3 önde. Oyun değişimi sırasında sandalyesine oturan Seles, seyircilerin arasından korta giren biri tarafından sırtından bıçaklandı. Bıçaklayan kişi Steffi Graf hayranı olduğunu ve Graf’ın tekrar dünyanın bir numarası olması için Monica’yı yaralamak istediğini söylemişti.
Hingis’in hareketleri seyirciyi çıldırttı
http://www.youtube.com/watch?v=12a5vz5Lgrc
Çek asıllı İsviçreli Martina Hingis, kariyerinin zirvesindeydi. Kazanamadığı tek Grand Slam turnuvası vardı; Fransa Açık. 1999 yılında bu turnuvanın finalinde efsane Alman tenisçi Steffi Graf ile karşılaştı. Normal seyrinde giden maç ne olduysa ikinci setten sonra farklı bir ivme kazandı.
Hingis, ikinci sette, topun düştüğü yer hakkında hakemle tartıştı. Graf’ın kortuna girerek bir ceza puanı aldı. Hatta underarm servis atmayı bile denedi. Maç boyunca devam eden bu davranışları, seyircinin de tepkisini çekti ve seyirciler Graf’a inanılmaz bir destek verdi. Maçı kaybeden Hingis, maçın bitiminde öfkeyle kortu terk etti ancak daha sonra annesinin omzunda, gözyaşları içinde kupa törenine getirildi. Tören sırasında “Belki gelecek yıl kazanabilirim, hatta belki seyirci de o zaman benim tarafımda olur.” diyen Martina Hingis ne yazık ki, bu rüyasını gerçekleştiremedi.
Gönüllerin şampiyonu Kuerten
Sempatik olduğu kadar iyi bir tenisçiydi Brezilyalı Gustavo Kuerten. Bu sebeple de hayran kitlesi de her zaman fazlaydı. Ama onu hafızalara kazıyan anlardan biri, 1999 yılında Amerika Açık Erkekler Çeyrek Finali’nde yaşandı.
Kuerten, Fransız tenisçi Cedric Pioline ile karşılaşıyordu. Karşılaşmanın üçüncü setinde Kuerten’in sert vuruşuna, Pioline, olağanüstü bir paralel forehand ile karşılık verdi ve puanı aldı. Kuerten de raketini bırakıp karşı sahaya geçti ve rakibini vuruşu nedeniyle tebrik etti.
Tenisi sevdiren kadın: Navratilova
Tenis tarihinde Martina Navratilova, bir efsanedir. Öyle ki, Martina Hingis’in adının da ilham kaynağıdır. Kendinden sonraki çok sayıda tenisçiye örnek olmuş isimlerden biri olan Navratilova’nın unutulmaz maçlarından biri de ezeli rakibi Chris Evert ile 1981 yılındaki Amerika Açık’taki yaptığı karşılaşmadır.
Navratilova harika savunmasıyla izleyenleri bir kez daha kendine hayran bırakır.
Üç gün, 11 saat ve bir maç
Tarihin en uzun tenis maçı, üç günde ve 11 saati aşkın bir sürede tamamlandı. Fransız Nicolas Mahut ile oynayan ABD’li John Isner’in maçı tam 11 saat 5 dakika sürdü.
Bu zorlu maçın galibi, Isner oldu ve maç sonunda maçın kule hakemi Muhammed Yahyani’ye ve her iki oyuncuya özel ödül verildi.
Seyirciden evlilik teklifi
http://www.youtube.com/watch?v=XzWVutvnULo
Teklerde en fazla Grand Slam kazanan kadın tenisçi unvanını hâlâ elinde bulunduran Steffi Graf’ın tenisteki başarısını seyirciyle ilişkisinde de gösterdiğinin en büyük kanıtı bu video olsa gerek. Kendisiyle evlenmesi için bağıran seyirciye cevabı kısa ve net: “Ne kadar paran var?”
17 yaşında bir şampiyon
Boris Becker 1985 yılında Wimbledon’da büyük bir başarıya imza attı ve finalde Kevin Curren’i yenerek tek erkekler Grand Slam zaferini kazanan en genç oyuncu oldu.
Federer de insanmış!
Roger Federer ve Rafael Nadal maçları hep çok zorlu olur ve kimin yeneceği pek belli olmaz. Federer oyun tarzı ve duruşu nedeniyle tenis seyircisi için kimi zaman soğuk bulunur. Hatta ona “buzlar kralı” dendiği bile olur. Ama Federer duygulu adamdır. O soğuk ve renk vermez duruşunun altında bazen gözyaşlarını dizginleyemediği olur. Bu maç sonrası yapılan törende de böyle anlardan biri yaşanır. Bu tören özeldir çünkü Nadal’ı sevmeyenlere Nadal’ı, Federer’i sevmeyenlere ise Federer’i sevdirir.
Jeton geç düşüyor
Nasıl bir konsantrasyon ise! Federer maçı kazandığını fark etmiyor. Bir maç daha çıkartacak azme sahip Federer’i hakem uyarıyor. O an maçı kazandığını fark eden Federer, kendi haline gülmeyi de ihmal etmiyor.
Sampras’ı üzdüler!
Kariyeri ödüllerle dolu Pete Sampras’ı maç kazanırken ya da kupa kaldırırken görmeye alışmış bünyelere böyle anlar soğuk su etkisi yaratıyor. Maç içinde gözyaşlarına boğulan Sampras, yine de maçı kazanmayı biliyor.
Bir devrin sonu…
Herkes bir gün emekli oluyor ama bazılarının emekliliği diğerlerinden daha çok üzüyor. Çünkü bu anlar, bir devrin kapandığını da işaret ediyor. Andre Agassi’nin seyirciye teşekkür etmesi ve son kez selamlaması, tenis tarihindeki yerini alıyor.
Kortta şakalar, gülücükler havada uçuşuyor
http://www.youtube.com/watch?v=7HDs7_MJkLo
Aslında tenis dünyasında pek sık rastlanmaz böyle anlara. Teniste iki oyuncunun konuşması, üstüne üstlük şakalaşması pek görülür şey değildir. Agassi ve Federer bir araya gelince, oluyormuş demek.
Heyecan dorukta: Ivanisevic vs. Rafter
Tarihin en çekişmeli maçlarından biri. Tribünlerdeki seyirci tezahüratı futbol maçlarını aratmıyor. 2001 yılında Goran Ivanisevic ve Pat Rafter arasında oynanan bu maç, seyircinin coşkusu ve maçın heyecanı ile unutulmazlar arasındaki yerini alıyor.
Bu maçın tek kazananı yok
Hani öyle maçlar vardır, bir noktadan sonra kimin kazandığını bir önemi yoktur. İşte bu maç da onlardan biri. 2008 yılında Wimbledon finalinde Federer ve Nadal arasında oynanan bu maçın kazananı belki Nadal oldu, fakat iki oyuncu da büyük alkışı hak etti.
Emekçinin dostu Djokovic
Roland Garros’ta yağmurlu bir gün. Maça ara verilmiş, oyuncular yerlerine oturmuş dinleniyor. Yağmur nedeniyle görevli gençler, oyunculara şemsiye tutuyor. Djokovic kendisine şemsiye tutan çocuğun elindeki şemsiyeyi alıp, yanına oturtup bir de meyve suyu ikram ediyor. Djokovic bu hareketi ile gönülleri fethediyor.
Serena Williams’ın küfrü
http://www.youtube.com/watch?v=D-2-63IhLtk
Centilmenliğin ön planda olduğu bir spor dalında Serena Williams bir çığır açtı dersek pek abartmış olmayız. Bir maçta yan hakemin beğenmediği kararı sonrası ağız dolusu küfür savuran Williams gündeme tenisiyle değil, küfrüyle oturdu. Aldığı tepkiler nedeniyle günler sonra yan hakemden zar zor bir özür dilemesi de fazlaca eleştirildi.
Vay o raketin haline!
Avustralyalı kadın tenisçi Samantha Stosur, öyle bir sinirleniyor ki, maç içinde raketini parçalasa da siniri geçmiyor; köşeye fırlattığı raketini tekmelemeye devam ediyor. Böyle hareketlerden hoşlanmayan tenis seyircisi de tepkisini hemen koyuyor.
Azarenka’dan kortlarda görmek istediğimiz hareketler
http://www.youtube.com/watch?v=7MsTbV6IoLw
Victoria Azarenka karşısında mücadele ederken Andrea Petkovic talihsiz bir an yaşadı ve sakatlandı. Petkovic’e tıbbi müdahale yapılmasına yardım eden Azarenka, her şeyin kazanmaktan ibaret olmadığını da gösterdi.
Çığlık çığlığa bir maç
Malumunuz, Maria Sharapova maçlarını izlemek yürek ister. Yanlış anlamayın hemen. Sharapova’nın güzelliğine değil sözümüz. Maç boyunca çığlık atmasıyla ünlü tenisçinin çoğu zaman bu huyu, kimi izleyici için eziyete dönüşebiliyor. Bir de karşısında kendi gibi bir başka tenisçi varsa, seyirciye sinirden bir gülme gelebiliyor. Bu örnekte olduğu gibi…
Fantastik Arjantinli: Gabriela Sabatini
Bir dönem kortlarda Arjantin rüzgârı estiren Gabriela Sabatini, kendine has vuruşları ile de ünlüydü. Bu maçta olduğu gibi, arkasına düşen topu bacak arasından geçirerek vuran Sabatini, bazen inanılmaz sayılara imza atıyordu.