Utku Kaynar‘ın bu sene içinde yayınladığı ve Türkiye’nin güncel durumunu rakamlara dayalı bir şekilde anlatan iki yazısı sosyal mecralarda çok okundu ve paylaşıldı. Yazıların içeriği devletin ya da bağımsız kurumların yaptığı araştırmalar sonucu yayınlanan istatistikler ve bunların okunması yani yorumlanmasıyla ilgili.
Yani aslında ortada belli net rakamlar ve bu rakamlardan yapılan çıkarımlar var ancak sorunları fark edip belirtmek bile “sorunları görmezden gelen” kesimi kızdırmaya yetiyor herhalde. Her konuda olduğu gibi “Bu problemleri nasıl çözeriz?”i düşünmek yerine “Bana sorun yaratma senin ağzını burnunu kırarım!” demeyi tercih ediyor insanlar.
Bizim de aşırı ilgimizi çeken bu rakamlardan ve Utku Kaynar’ın yaptığı çıkarımlardan bazılarını sizlerle paylaşalım istedik. Çünkü bu ilgi çekici bilgiler ne kadar çok kişiye ulaşırsa etkisi o kadar artar. Rakamlar ortada, herkes kendi çıkarımını yapmakta serbest.
Huzurlarınızda Türkiye hakkında çarpıcı istatistikler:
Öncelikle nüfusa ve bu nüfusun ne kadarının genç olduğunu anlatan rakamlara bakalım
– 2013 nüfus sayımına göre 76 milyon 667 bin 864 kişilik bir ülkeyiz.
– Kişi başı gelirimiz 10 bin 782 dolar.
– 20-24 yaş arası 6 milyon 214 bin genç var.
– 25-29 yaş arası 6 milyon 286 bin genç var.
– Okul çağında 18 milyon 857 bin genç var.
Ardından üniversite eğitimi ve işsizlikle alakalı rakamlara bir bakalım
– 2014 Ocak ayında üniversiteye girebilmek 2 milyon 7 bin 69 öğrenci YGS sınavına başvurdu.
– Değişik puan türlerine göre, 518 bin ila 218 bin arasında aday barajı geçemedi.
– Her yıl liselerden 730 bin; 143 üniversiteden 430 bin genç mezun oluyor.
Peki işsizlik ve genç işsizliği hakkında rakamlar ne diyor?
– Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 17,5.
– 15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde 67′sini oluşturuyor.
– Türkiye’deki işsizlik oranı yüzde 9.
Bakalım rakamlar Türkiye ile ilgili “enteresan” başka neler söylüyor
– Türkiye’de aynı kaptan yemek yiyen kişilerin sayısı yüzde 63.9.
– Türkiye’de toplam 19 milyon hane var, bunlarda ev başına ortalama 4 kişi yaşıyor.
– Türkiyedeki internet abonesi sayısı 32 milyon kişi.
– Yabancı dil bilenlerin toplumdaki oranı yüzde 9.
– Üniversite mezunlarının nüfus içindeki payı yüzde 12.
– Türkiye’nin yüzde 67’si ailesiyle birlikte yaşıyor.
– Tek başına yaşayan kişilerin nüfusa oranı yüzde 2.
Gelelim tüketime ve gelirin harcandığı kalemlere
– Ortalama hane gelirinin yüzde 69’u, gıda, kira, ulaşım ve ev giderlerine harcanıyor.
– Eğitime harcanan hane bütçesi yüzde 2.
– Restoran ve hazır yemeğe harcanan hane bütçesi yüzde 6.
– Kültüre harcanan hane bütçesi yüzde 3, buna karşın alkol ve sigara yüzde 4.
– 2013’te toplam 8 milyon kişi yurt dışına çıkmış.
– Bunların 5 milyonu komşu ülkeler ve Türki Cumhuriyetlere gitmiş.
– 2013’te en çok gidilen ülke, 1 milyon kişi ile Gürcistan.
Peki bu rakamlar nasıl yorumlanabilir?
– Çok ama çok kalabalık bir ülkeyiz. İnanılmaz büyüklükte bir genç nüfusumuz var.
– Zengin değiliz. Eğitim kalitemiz düşük ve eğitime neredeyse hiç para harcamıyoruz.
– Birçokları için umut kaynağı olan üniversite aslında hiçbir şeyin garantisi değil.
– Her sene yüz binlerce mezun yaratan sistemde genç nüfusun neredeyse altıda biri işsiz.
– Bütün işsizlere iş bulabilme gibi bir seçenek matematik olarak yok.
– İnternet ve diğer teknolojileri sadece eğlence amaçlı kullanıyoruz.
– Dünyayı görmek güzel ama komşulardan öteye gitmiyoruz.
– Ailemizle yaşıyor, aynı kaptan yemek yiyor, yabancı dil öğrenmiyor, kendini geliştiren bir toplum olamıyoruz.
Biraz daha rakam verelim, 65 OECD ülkesi arasında eğitim kalitesi yönünden Türkiye kaçıncı sırada?
– Matematikte 44’ncü.
– Okuduğunu anlama ve anlatmada 42’nci.
– Fen Bilgisinde 43’ncü.
Bu rakamlar yeterince içinizi karartmadıysa büyüme rakamlarına geçelim
– 2002-2008 arasında gelişmekte olan ülkelerin büyüme ortalaması yüzde 7,6 idi.
– Bu rakam, Türkiye için yüzde 5,9.
– 2008-2012 dönemini alırsanız, Çin hariç gelişmekte olan ülkeler yüzde 5,6; Türkiye yüzde 3,9 büyümüştür.
– 2002-2013 arası büyüme rakamları ortalamasını alırsanız, gelişmekte olan ülkelerin ortalaması yüzde 7, Türkiye’nin ortalama büyümesi ise yüzde 5,2’dir.
– Çin, aynı süre içinde ortalama yüzde 10 büyümüştür.
– 1923-2002 arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ortalama büyümesi yüzde 5’tir.
– Ekonomi Bakanlığı öngörülerine göre, 2002-2014 dönemindeki büyüme yüzde 4,9 olacaktır.
Türkiye’nin dünya ekonomisinde şu anki konumu nedir ve bu gelecekte nasıl olacaktır?
– 1985 yılında Kore dünya ekonomisinin yüzde 0,9’unu oluştururken, Türkiye yüzde 1’ini oluşturuyordu.
– 2012 yılına geldiğinizde Kore yüzde 1,9’a gelmişken Türkiye yüzde 1,35’te
– PwC öngörülerine göre, 2030 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi sırasıyla Çin, ABD, Hindistan, Japonya, Brezilya, Rusya, Almanya, Meksika, Fransa ve İngiltere olacak.
– Bununla birlikte, Dünya Bankası, IMF, Goldman Sachs gibi uluslararası finans kuruluşlarının hiçbiri, Türkiye’yi 2050 yılında bile ilk 10 ekonomi arasında göstermiyor.
Ufak bir karşılaştırmalı ihracat örneği verelim
– 1990 yılında; Çin 4,3 milyar dolar, Kore 10,9 milyar dolar, Türkiye 0,1 milyar dolar (100 milyon dolar) yüksek teknolojili ürün ihracı yapmakta idi.
– 2012 yılında; Çin 457 milyar dolar, Kore 122 milyar dolar, Türkiye 1,9 milyar dolar yüksek teknoloji ihracatı yapmaktadır.
Ankara Sanayi Odası’nın 2012’de yaptığı bir araştırmada enteresan ihracat ithalat kıyaslamaları yer alıyor
– Her yıl 432 ton demir satıp, 1 ton ilaç alıyoruz.
– 670 tır demir satıp, 1 tır cep telefonu alıyoruz.
– 582 tır un satıp, 1 tır ilaç alıyoruz.
– 2088 tır krom cevheri satıp, 1 tır aşı alıyoruz.
– 25 tır mermer satıp 1 adet tomografi cihazı alıyoruz.
– 2612 tır çimento satıp 1 tır bilgisayar alıyoruz.
Neyi kaça satıp yerine neyi kaça aldığımıza dair birkaç örnek daha
– Çimentonun kilosu yaklaşık 14 kuruş, bilgisayarınki yaklaşık 860 lira.
– 5,6 ton buğday satıp, 1 kilo uçak yedek parçası alıyoruz.
– 3,4 ton domates satıp, 7 kilo domates tohumu alıyoruz.
– Yaklaşık 2 liraya 1 kg patlıcan satıp, patlıcan tohumunun kilosuna yaklaşık 14.250 lira ödüyoruz.
Peki ileri teknolojiyle aramız nasıl?
– Enerjiyi çıkarırsak dış ticaret açığımızın yüzde 98’i ileri teknoloji ürünlerinden kaynaklanıyor.
– Yaptığımız ihracatta ileri teknolojinin payı yüzde 3.
Araştırmalar Türk insanının karakteri ve alışkanlıkları hakkında neler diyor?
– Türkiye’de yaşayan her 10 kişiden sadece biri genelde insanlara güvenebileceğini düşünüyor.
– Dinin esas anlamının, insanlara iyilik etmekten daha ziyade kurallara uymak olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 64.
– Türkiye’nin sağ sol skalasındaki yeri 6,4 puanla, 47 Avrupa Konseyi ülkesinin en sağında yer alıyor.
– Cinsiyet eşitliği skalasında, Türkiye 60 ülke arasında 48. sırada.
– Türkiye’de “kadın kocasına her zaman için itaat etmeli” diyen kadınların oranı yüzde 59. Bu oran bazı bölgelerde yüzde 71’e kadar çıkıyor.
– Aynı araştırma 1990’dan 2011’e Türkiye’nin muhafazakarlık oranını 3 puan artırıp yüzde 63 olarak belirliyor.
Birkaç ilgi çekici araştırma sonucu daha sunalım sizlere
– Türkiye vatandaşlarının yüzde 71’i ülkesinin bilimsel ve teknolojik başarılarından gurur duyuyor, ama bu başarıların ne olduğunu pek bilmiyor.
– Türkiye’de hükümetin büyük çıkar lobileri tarafından yönlendirildiğini düşünenlerin oranı yüzde 49.
– Bu oran Norveç’te yüzde 5, ABD’de yüzde 64.
– Türkiye’de yurttaşların geneli hükümetin yolsuzluk ile mücadelede başarılı olduğunu düşünüyor. (Raporun 2013 tarihli olduğunu -yani 17 Aralık öncesinde yayınlandığını- unutmayalım.)
– Türkiye’deki en yozlaşmış kurumun hangisi olduğu sorusuna verilen yanıt; siyasi partiler.
– Yozlaşmışlık indeksinde siyasi partilerin Türk insanından aldığı not on üzerinden sekiz.
Ve korkutucu bir rakam daha verelim
– 2014 yılı itibariyle bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş toplam kişi sayısı 3 milyon 183 bin kişi.
Peki bu raporlar, istatistikler, rakamlar bize ekonomimizle ilgili neler söylüyor olabilir?
– Hükümet Kemal Derviş reformlarını çok iyi uyguladı, biz de dünyanın genel büyümesinden çok iyi faydalandık.
– İkisinin birleşmesi son 12 yılın özetidir.
– Bu büyümenin nefesi bitti, yeni bir başarı öyküsü lazım, ama ortada yok.
– Bu öyküyü yaratabilecek yüksek teknoloji ihracını, katma değerli hizmet/ürün üretimini gerçekleştiremiyoruz.
– Gerçekleştiremiyoruz, çünkü eğitim sistemimizden toplumsal yapılanmamıza dek kendi insanına güvensizlik, takım halinde çalışamamak, ezbercilik, tutuculuk gibi özellikler baskın çıkıyor.
– Bu esnada başarı öyküsü yaratan diğer ülkeler dünyanın ilk 10’una girmek üzere bizi geçti gidiyor.
Kendimizi tanımak adına rakamlara bakmak her zaman faydalıdır
– Türkiye sağcı, muhafazakar ve olaylara cinsiyetçi pencereden bakan vatandaşların çoğunlukta olduğu bir ülke.
– Karşılıklı iyilikten ziyade, insanlarda kurallara uyma güdüsü baskın.
– Vatandaşlar Türkiye’yi değiştirdiğini iddia eden siyaset kurumunu (parti belirtmeksizin) Türkiye’nin en yozlaşmış kurumu olarak tanımlıyor. (Ama yine de başarılı buluyorlar, bu da bir Türkiye çelişkisi.)
– Tüketim toplumu kültürü ve ucuz mal/hizmet üretiminin bileşkesi sonucunda, bireysel ve kurumsal planda borçlanma rekor seviyelere çıkıyor, bu da orta vade için büyük tehlike arz ediyor.
– Bu borcu uzun dönemde ödememizi sağlayacak, yükte hafif, pahada ağır ürün/hizmet ihracını gerçekleştirecek mekanizmalardan yoksunuz.
Sonuç: Umut var mı peki?
– Cumhuriyet tarihinden gelen yapısal sorunlar “çözülüyormuş gibi” yaparak çözülemiyor. Ancak 2010’larda yapılacak önemli, sonuca yönelik reformlar 2050’lerin Türkiye’sini rekabetçi hale getirebilir.
Farklı kaynaklardan bunca bilgiyi derleyen ve analiz eden Utku Kaynar’ın blogunu buradan takip edebilirsiniz. Bizim listeyi hazırlarken doğrudan faydalandığımız yazıları ise şunlar:
1- Uyuyan Türkiye Vatandaşını Uyandıran İstatistikler (Kaynak site geçici olarak yayında olmadığı için arşiv linki.)
2- Uyuyan Türkiye Vatandaşını Uyandıran İstatistikler – 2. Bölüm
(Kaynak site geçici olarak yayında olmadığı için arşiv linki.)
Çe-o-me-a-re ler sizce anlıyacak mı bu yazdıklarınızı. Çomarlar eğitilemezdir. Bakın eğitim eksik demiyorum bu adamlar eğitilemez. Nefesinizi boşa yormayın, kaldı ki adamlar onar onar bir üst versiyonu eğitimsiz kürtler on beşer on beşer ürüyor. Kaçıp gitmeye bakın ülke bok olmadan, kurtuluş savaşında kaç kaç yapan ekip bugün aslan kesliyor :D. Donanımızı yüklenin basın medeni bir ülkeye. Vatan uğrunda öleceğin bir topluluk varsa vatandır. Senin gördüğün yerde boğazını kesicek adamlar için ne vergi veririm,ne savaşırım. Çomarlar haklı beğenmiyoruz ve basıp gideceğiz. Ama anlamıyorlarki bu ülkenin ekonomisi batıdan ve eğitimli insanlardan dönüuor, bilmiyorlarki büyük bir beyin göçüyle bu çomarları beslediğimiz vergiler çıkmayacak, herhangi boktan bir ortadoğu ülkesine dönüceklerine. Boşverin ağzınızı yormayın, kaçmaya bakın.
yorum/eleştiri becerisi “dingil” den ötelere taşımak için karşılaştırmaların neye işaret ettiğinin anlatılması daha iyi olurdu. mesela aynı kaptan yemek yemek, kültürel bir soruna işaret eder gibi anlaşılıyor. onun yerine “nüfusun %67’si ailesiyle yaşıyor” ile birlikte değerlendirilip işaret ettiği ekonomik anlamlar açıklanmalıydı ya da yorum yapılmalıydı, buğday ile uçak parçası kıyaslamanın amacı da keza. yoksa sadece sayılar ile nüfus artış hızını içeren bir istatistiğe bakarak -istediği kadar yüksek teknoloji ihraç etsin- bir çok “modern” ve gelişmiş ülkenin 40-50 yıl içinde nüfusunun ne hale geleceğini düşünüp oh canıma değsin diye sevinebiliriz.
la olm siz mal misiniz, adam tutmus turkiyeyi cinle kiyaslamis. lan cin gelismekte olan ulke mi dingil. abd gelismekte olan ulke mi. isiniz gucunuz muhalefet olm siz muhalefet etmek uzere yaratilmissiniz yolda ayaginiz tasa takilsa hukumete soversiniz. sizin yuzunuzden bu halde zaten bu ulke biraz adam olun da su en azindan egitim hakkindaki dogru istatistiklerdekileri baskalari saymak yerine kendiniz oldugunu bilin. birakin birbirinizi yemeyi mk. Mustafa diye bi ateist de cikmis din sudur din budur demis,ulan dingil sen simdiye kadar zaten mevzuyu anlamadiysan sana Peygamber gelse care bulamaz, yazdim seni kenara perde kalkinca eger dua hakkim olursa insallah ilk duam boyle sizin gibileri karsima alip noldu tirrekler demek olacak. islah olasiniz.
Genç nüfus çok ama iş sektörü çok az. Üniversitelerin hepsi aynı bölümlerden mezun veriyor. Üst düzey yabancı bir üniversitede bulunan bölüm sayısı bizdeki bütün üniversitelerdeki bölümlerden fazla. Nitelikli ara eleman sıkıntısı çok fazla. Güzelim ülke, güzelim topraklar bu kadar mı değerlendirilmez anlamıyorum.. “Ne gerek var” cümlesini o kadar çok kullanıyoruz ki..
Din, fakirler zenginleri öldürmesinler diye vardır. Fakirlere şükretmeyi öğretip, sorgulamadan ot gibi yaşayıp bir hiç olarak toprağa karışıp gitmelerini istiyor din. Kadın istismarı, ayrımcılık, insanların birbirini sömürmesi dinin getirileridir. Din, insanın alt üst olmuş kendi hayal gücüyle yarattığı var olmayan yaratıkların korkusuyla, insanın yargılama yeteneğini yok ederek, bütün akli yeteneklerini kaybettirdi ve insanı en sefil, acınası köle haline getirdi.
Bak bu çok değişik bir bakış açısı. Tebrik ediyorum farklı bir açıdan bakmamı sağladınız. Tek kelime ile mükemmel.