Türkiye’de öyle işletmeler var ki, hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Onlarca yıldır nesilden nesile aktardıkları değerleriyle Vefa Bozacısı ve Hacı Bekir Lokumları bu işletmelerden yalnızca ikisi. İşte dükkanlarının kapısından girdiğimiz andan itibaren buram buram tarih kokan, yıllar geçmesine rağmen bir çınar gibi hala ayakta duran Türkiye’nin en eski işletmeleri…
1. Hacı Bekir Lokumları / 1777
Türkiye’nin en eski işletmeleri arasında yer alan Hacı Bekir Lokumları, 1777 yılında kuruldu. Kastamonu’dan İstanbul’a gelerek Bahçekapı’da küçük bir dükkan açan işletmenin ilk sahibi Bekir Efendi, başlarda şirketin ismini “Araçlı Şekerci” yapmıştı. Bekir Efendi’nin hacca gitmesinin ardından ise şirket “Hacı Bekir” olarak anıldı ve bu da günümüze kadar ulaşan tarihin şirketin adı oldu. Şeker ürünleri üretimi Türkiye’de 16.yy’da başladı. Şeker ürünlerinin üretiminde; tatlandırıcı olarak bal, pekmez, su bağlayıcı, doku yapıcı olarak da un kullanılıyordu. 18. yüzyılın sonlarında ise akide şekerleri Türkiye’ye geldi. Hacı Bekir ise onları havanlarda dövüp eriterek gül, tarçın gibi doğal aromalarla ve boyalarla pişirip geliştirdi. Aynı şekilde özellikle Türk kahvesinin yanında ikram edilen lokumları da 1811’de bir Alman bilgini tarafından bulunan nişastayı un yerine kullanarak şeker ile birlikte Haci Bekir üretmiştir.
2. Vefa Bozacısı / 1876
Arnavutluk’tan 1870 yılında gelip İstanbul’a yerleşen Hacı Sadık Bey, o dönemin bürokratlarının ve aristokrat ailelerinin oturduğu Vefa’ya yerleşerek bugünkü Vefa Bozası’nı üretti. 1876 yılında Vefa Bozacısı adı ile bozacılığı meslek ve marka haline getirdi. Günümüzde ise Vefa semtindeki Vefa Bozacısı hala müşterilerini ağırlıyor. Vefa Bozacısı Türkiye’nin en eski işletmeleri arasında yer alıyor.
3. İskender Mehmetoğlu / 1867
Bursa’nın en meşhur yemeği bildiğiniz gibi iskender. Bu lezzetli yemeğin geçmişi ise 19. yüzyıla 1850 yılına dayanıyor. Mehmetoğlu İskender Efendi, 1860 yılında babasının desteği işini geliştiriyor ve kuzuyu kemik ve sinirlerinden arındırarak dik mangalda ayağa kaldırarak pişirmeyi öneriyor. Babası ise buna onay veriyor. Kuzuyu ateşin karşısında döndürerek pişiren ve ince ince kesip servis eden İskender’in bu icadı halk arasında “İskender’in dönen kebabı” olarak anılmaya başlıyor. Ardından ise tüm burda bu yemeği iskender olarak biliyor ve bu şekilde Türkiye’ye yayılıyor.
4. Karaköy Güllüoğlu / 1820
Bugün baklava denilince akla ilk gelen marka şüphesiz Güllüoğlu Baklavaları. Güllü ailesinde baklavacılığa ilk başlayanın Gaziantep’te Güllü Çelebi diye anılan Hacı Mehmed Güllü olduğu biliniyor. Güllü lakabı, ailenin bireylerinin yüzünde çıkan çıbanların gül şeklini almasından dolayı veriliyordu. Güllü Çelebi Halep ve Şam’a giderek baklavacılıkla ilgili ince bilgiler edindi. Ardından ise Gaziantep’e gelerek baklava üretmeye başladı. Oğlu Hacı Mahmud Güllü’nün torunu Mustafa Güllü ise 1949 yılında Karaköy’de İstanbul’un ilk baklava dükkanını açtı. Ancak aile 1820’lerden beri baklavacılıkla uğraşıyor. .
5. Sabuncakis / 1874
Sabuncakis Çiçekçilik’in hikâyesi 1870’lerde Girit’ten Midilli’ye, oradan da İstanbul’a göç eden İstirati Sabuncakis’le başladı. İstirati’nin babası, Girit’te bitki kökleri ve çiçeklerden elde ettiği esanslarla sabunlara güzel koku veren ünlü bir sabun imalatçısıydı. Ailenin soyadı ise, babası İstavro Sabuncakis’in bu mesleğinden geliyordu. İstirati Sabuncakis İstanbul’a gelince, şehirdeki iki çiçekçiden birinin yanında çıraklığa başladı ve 1874’te Beyoğlu’ndaki Aynalı Pasaj’da ilk şubesini açtı. O zamanlar çiçek, kız isteme gibi önemli bir amaç için alınacaksa İstanbul dışındakiler bile Sabuncakis’e geliyordu. Sabuncakis’in ünü Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni başkent Ankara’ya kadar yayıldı. Ancak firmanın asıl geliştiği yer ise İstanbul oldu.
1940’ta Beyoğlu’nda açılan ilk dükkândan sonra Sabuncakis’in yolculuğu 1945’te açılan Galatasaray şubesiyle devam etti. 1961’de Kadıköy, 1966’da Bakırköy, 1971’de Şişli, 1973’te Yeşilköy, 1974’te Caddebostan, 1981’de Göztepe semtlerindeki şubeler açılarak Sabuncakis çiçeklerinin kokusu tüm İstanbul’a yayıldı.
6. Rebul / 1895
Rebul Eczanesi, 1895 yılında Jean Cesar Reboul tarafından İstanbul Beyoğlu’nda Grande Pharmacie Parisienne-Büyük Paris Eczanesi adıyla kuruldu. Osmanlı’nın son dönemine tanıklık eden ve günümüze kadar kurulduğu yerde yaşamını sürdüren tek eczane olan Rebul, bugün en bilinen markalardan biri. Cumhuriyet tarihinin ilk eczacılarından Kemal Müderrisoğlu, 1920’de üniversitenin ikinci yılında staj yapmak için Rebul Eczanesi’ne başvurdu. Bunun ardından başlayan ve uzun yıllar süren bu hem ortaklık hem de baba oğul ilişkisi; 1938 yılında Türk halkını lavanta kolonyası ile tanıştırdı. Önceleri Bay Reboul’un bahçesinden yetiştirilen lavantaların uçan yağlarından elde edilen kolonya, daha sonra her yıl Fransa’nın güneyinde Grasse kentine yakın bölgelerden gün ağarana kadar toplanan, kokusuyla fabrikanın ağır havasını yok eden, lavanta çiçekleri ile üretilmeye başlandı. Sonuçta ise bugün karşımıza herkesin bildiği “Rebul” markası çıktı.
7. Komili / 1878
Midilli Adası’nda 1878 yılında Komi’li Hasan, sabun ve zeytinyağı üreterek geçimini sağlıyordu. Aile daha sonra mübadele gereği Ayvalık’a göç etti ve komilinin öyküsünü burada devam etti. Marka o günden beri yenilikçi ve kaliteli bir duruş izleyerek bugüne kadar geldi.
8. Kurukahveci Mehmet Efendi / 1871
Bugün hala Eminönü’deki dükkanının önünde metrelerce kuyruk olan Kurukahveci Mehmet Efendi 1871 yılında kuruldu. Mehmet Efendi, çiğ kahveyi kavurup öğüterek müşterilere hazır olarak satmaya başladı. Bu yenilik ve kolaylıkla kısa sürede tanınan, sokağı mis gibi taze kavrulmuş kahve kokusuyla dolduran Mehmet Efendi’nin ardından oğulları mesleği sürdürdü. Bugün ise en çok bilinen Türk kahvesi markası haline geldi. Kurukahveci Mehmet Efendi de Türkiye’nin en eski işletmeleri arasında.
9. Hacı Şakir / 1889
Hacı Ali bey, 19. yüzyılın ortalarında Kırım’da sabun ve mum üreten Kazan Tatarı bir müteşebbisti. Bu sabunun ilk üretimi, 1889’a kadar götürüldü. Hacı Şakir ise Hacı Ali Bey’in oğlu. Hacı Şakir daha sonra Sabuncuoğlu soyadını aldı.
Karadeniz’in kuzeyinin Rus egemenliğine girmesiyle ve Volga nehrinden kaynaklanan doğal sebepler yüzünden Hacı Şakir ailesi ile birlikte 1915 yılında Türkiye’ye göç etti. Göç ettikten sonra, Laleli Atpazarı’nda evinin altında sabun ve mum üretmeye devam etti.. Hacı Ali Bey’den sonra oğlu ve torunları dört kuşak şirketi yönetti. Daha sonra şirket 1987’de Maya Grubuna ve daha sonra Colgate’e satıldı.
10. Ziraat Bankası / 1863
Ziraat Bankası Osmanlı Devleti’nin kurduğu ilk banka olma özelliğini taşıyor ve Türkiye’nin en eski işletmeleri arasında yer alıyor. 1863 yılında Ahmet Şefik Mithat Paşa, ilk Memleket Sandığı’nı oluştururken imece geleneğinden esinlendi. Ziraat Bankası da Türkiye tarihinin en eski işletmelerinden biri.
Kaynak: 1