Corona virüsü yaklaşık 1 yıldır dünya gündemindeki yerini korumaya devam ederken ülkemizdeki durum da geçen mart ayından bu yana kötü bir tablonun oluştuğunu gösteriyor ne yazık ki. Hükümetin çeşitli önlemlerine karşın bir türlü engellenemeyen virüsün yayılımı Türkiye için de tehlike çanlarının sesini kısamadığımızı gösteriyor. Bireysel ve toplumsal önlemlerin ikna edici bir boyutta olmadığını anladığımız bu günlerde şahit olduğumuz tartışmalar ise vakâ ve ölü sayıları üzerinde yoğunlaşıyor.
Corona virüsü hakkındaki son veriler: Bugün itibariyle toplam yaklaşık 59 milyon vakâ
Türkiye’deki “Corona virüsü” tablosu da korkutucu
Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de can almaya devam eden yayılım, gün geçtikçe daha karanlık bir tablonun ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Sağlık Bakanlığı tarafından günlük olarak sunulan tabloya göre 23 Kasım itibariyle toplam vakâ sayısı 453 535 olurken kaybedilen toplam hasta sayısı ise 12 511 olarak açıklandı.
Corona virüsünün Türkiye’deki merkezi İstanbul oldu
İBB Başkanı İmamoğlu’ndan “kritik corona virüsü” uyarısı
İmamoğlu ayrıca kısıtlama gerekliliğinin de altını çizerek şöyle söylemişti: “Nüfusu İstanbul’dan az olan Avrupa ülkelerinden dahi daha az sayı açıklamanın salgınla mücadelede ne anlama geldiğini ben anlayabilmiş değilim… Toplumda ‘gerçekleri konuşmuyorsunuz’ intibası oluşmasına katkı sunan yetkililerin, bu tavrını biz çözemiyoruz bir türlü. Madem biz nüfusu 10 milyonu bile aşmayan bir kısım ülkelerden 83 milyonluk ülke olarak çok daha iyi durumdaysak dünyanın gelip bunu incelemesi bizi alkışlaması, bizim de bunun insanlık adına bütün dünyaya anlatmamız gerekir. Düşünün ki; 11 milyonluk Belçika’dan bile bizde vakâ- ölüm sayısı 2-3 kat az ise gerçekten bunu bütün dünyaya insanlık namına öğretelim, anlatalım. Ama eğer bir yanlış varsa açıklamalarda bunun anlamlı olmadığını, milletimizi yanlış bilgiler vermenin doğru olmadığının altını çizmek zorundayım.”
“Ben İstanbul adına konuşmak zorundayım” diyen İmamoğlu: “Birkaç haftalık kapanmayı şart görüyoruz”
“Devletimiz güçlüdür…”
İBB Başkanı İmamoğlu Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı corona virüsü tablosunun gerçek rakamları yansıtmadığını dile getiriyor
İBB Başkanı İmamoğlu: Ben konuşmazsam ne yapacağım? Mecburum konuşmaya. Dün İstanbul'da bulaşıcı hastalıktan vefat sayısı 186. Susayım mı? Yutkunayım mı? Ben uyuyamadım ki bu gece. Defin sayımız 450'ye gidiyor. Normalde Kasım ayında defin sayımız 180-200 kişidir. pic.twitter.com/UtHpI9fmWe
— Büyükşehir Çalışıyor (@tcbuyuksehir) November 23, 2020
Hükümetin şeffaf davranmadığını belirten İmamoğlu, kendileri ile hasta verilerinin paylaşılmamasına da tepkili olduğunu ifade ederek şu sözleri kaydetmişti:
“İnsanların dışarıya çıkışlarında en önemli takip sistemi bizim elimizde; İstanbulkart. Milyonlarca kullanıcısı var. Hasta verilerini bize verin, biz de İstanbulkart kullanıcılarını engelleyelim… Otobüse geldiğinde kartı alarm verecek, uyarıyı yapacak ve biz gerekli işlemleri vatandaş hakkında başlatacağız. Israrla bize tek bir hasta verisi verilmedi. Bunu anlayabilmiş değilim… Bu talebimizi haksız bulan hiçbir devlet yetkilisine de rastlamadım. Madem haklıyız, bize hasta verisini niye vermezsiniz. Şu yapılıyor; biz yolcuların sayısını göndereceğiz, bindikten sonra takip edilecek… Hasta araçlara bindikten sonra takip etsen ne olacak, bulaştırdıktan sonra bulsan ne olacak bulmasan ne olacak? Sebepsiz yere uzatılan bu tür yanlış uygulamaları gidermeliyiz.”
İmamoğlu gün içinde Twitter hesabından yaptığı açıklamada ise “susmayacağını” dile getirmişti
“Ben konuşmazsam ne yapacağım? Mecburum konuşmaya. Dün İstanbul’da bulaşıcı hastalıktan vefat sayısı 186. Susayım mı? Yutkunayım mı? Ben uyuyamadım ki bu gece. Defin sayımız 450’ye gidiyor. Normalde Kasım ayında defin sayımız 180-200 kişidir.”
TTB vaka sayısı hakkında ne diyor?
Bakanlık tarafından açıklanan verilerin şeffaf olup olmadığı tartışmalarında taraf olan Türk Tabipler Birliği (TTB) de salgının en başından bu yana farklı veriler sunuyor ve durumun Sağlık Bakanlığınca açıklanandan daha vahim olduğunu iddia ediyor.
TTB, 17 Kasım tarihinde web sitesi üzerinden yaptığı açıklamada şu uyarılarda bulunmuştu:
“Türkiye açısından yapılması gerekenler:
Ülkede birçok alanda yaşanan kriz karşı karşıya olduğumuz sindeminin tetiklediği sağlık kriziyle birlikte daha da derinleşmiştir. Bu krizi aşmanın temel yolu alanda çalışanların örgütlü olduğu yapıların sesine kulak vermekten geçmektedir. Sağlık özelinde koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği, sağlıktaki piyasalaşmanın son bulduğu toplumcu bir sağlık sistemi inşa edilmelidir. Bu gerçekleşinceye kadar sindemi ile mücadelede başarılı olmak için aşağıdaki tedbirler alınabilir.
Sindemi mücadelesi demokratikleşmelidir. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bakanlıkların da içinde olduğu sağlık alanındaki emek meslek örgütleri temsilcileri ve siyasi parti temsilcilerinin oluşturduğu yeni “bağımsız” bir sindemi kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurulun alacağı kararlar toplum ile en kısa sürede tüm ayrıntıları ile paylaşılmalıdır.
Aynı kurulun izdüşümü olarak her ilde sindemi kurulları oluşturulmalıdır. Bu kurullarda o yerelde bulunan DKÖ’ler, STK’lar, muhtarlar, kanaat önderleri yer almalı ve bu şekilde toplumun karar alma süreçlerine katılımı sağlanmalıdır. Yerele dair her türlü kararlaştırmalarda bu kurul etkili olmalıdır.”