Moda’ya yaklaşan bir motor, sıcak yaz akşamlarının tadını çıkarmak için deniz kenarına gelenlerin dikkatini çekiyor. Sakarya isminin okunmasıyla karadakiler arasında önce bir fısıltı başlıyor. Henüz birkaç dakika geçmeden o fısıltılar uğultuya dönüşüyor. Çünkü Sakarya isimli motorla kıyıya yaklaşanın Atatürk olduğu anlaşılıyor. Fırsat bulan kıyıya yakın bir yerde demirleyen Sakarya’ya ulaşmak için o an orada olan sandallara doluşuyor ve Sakarya’ya yaklaşmaya can atan onlarca kişi heyecanını bastırırcasına sevinçten bağırmaya başlıyor. Sandallarla ziyaretine gelen vatandaşlarına Atatürk durumdan hoşnut bir şekilde ikramda bulunmak istiyor ve şu anı ortaya çıkıyor; “Vatandaşlarım… Buna ‘rakı’ derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Karşılıklı içiyoruz. Hepimiz eşitiz. Benim için rakı içer, şunu bunu yapar diyorlar. Ben bunların hepsini yaparım. Hepsi doğrudur. Neticede unutmayın ki, ben de sizin gibi insanım. Sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım.”
Atatürk, rakı, “İki ayyaş” ve festival yasağı
“İki ayyaş” nitelemesiyle 2013’te yüksek perdeden konuşulmaya başlanan Atatürk ile rakı arasındaki ilişki, bugünlerde dolaylı yoldan, özellikle sosyal medya üzerinden başka bir tartışma ile gündem maddesi oldu; Adana Valiliği tarafından yasaklanan “festival” ve sonrasında yaşanan siyasi atışmalar odak noktamızı belirledi.
Peki, Adana Valisinin kontrolünden çıkan ve Meclis’te bile tartışmalara sahne olan rakı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifade ettiği gibi kültürümüzde yok mu?
Konstantinopolis’te içki kültürü çok eskiye dayanıyor
Fetihten önce dahi canlılığıyla gözbebeği olan İstanbul (Konstantinopolis), limanlarının hareketli olmasına dayanan sebeplerden dolayı denizcilerin uğrak yeriydi. Hal böyle olunca alkol olmazsa olmaz bir seçenek oluyordu. Şehrin birçok yerinde taverneia, pouskareia, kapeleia olarak bilinen mekanlar bulunuyordu ki özellikle kapeleia adı verilen mekanların bugünkü meyhanelerin ilk hali olduğuna dair bilgiler var. Bu bilgiye ek olarak Eminönü ve Galata civarının bu mekanlar ve mekanların müdavimi için biçilmiş kaftan olduğu da açık.
Yasal düzenlemeler
Hal böyle olunca egemen zihniyetin yasal düzenlemeleri uygulamaya koyma çabaları da gecikmiyor. Çeşitli sebeplere ya da yer yer bahanelere sığınarak alkolün üretim ve tüketiminin yasaklanmasını içermekle birlikte durumu kontrol altına alma ihtiyacı dönemin yöneticileri tarafından fark ediliyor ve çeşitli düzenlemeler tarihe geçiyor.
Alkolün satışı ve tüketimine dair biliinen ilk düzenleme M.S 895 tarihinde “Bilge” olarak bilinen Bizans İmparatoru Leo’ya ait. İmparator, ilan ettiği kanun ile kapeleia (meyhane) loncasını şarap satışında tek yetkili unsur olarak belirliyor.
Dindarların müdahalesi ve lobisi
Dindar kesimin tarih boyunca alkolle olan mesafesi Bizans’ta da hissediliyor. Dini kesimin önemli isimlerinin dönemin yöneticilerini etkilemesiyle alkol denetimi ara ara sıklaştırılıyor. Sonra? Kurallar yine gevşiyor.
İstanbul’un Fethi’nden sonra da benzer manzara görülüyor
Tarihçi Ekrem Koçu, 1453 sonrası için şu ifadeleri kullanıyor:
“Balıkpazarı (Eminönü) meyhanelerinin şöhreti Fatih Sultan Mehmed devrine kadar uzanır; öyle ki, Türklerin İstanbul’u fethinde Balıkpazarı ile Tahtakaleyi ve etraflarını kesif bir günlük alışveriş yeri ve baldırı çıplak tabakasının meyhane ve harabathanelerle diz dize iskan ettikleri semtler olarak buldukları ve havasını değiştirmedikleri muhakkaktır. Uzak mazîsinin hatıralarını bilmiyoruz. Malûmumuz olan Fatih Sultan Mehmed’in nedimliği şerefine nail olmuş Şair Melihî’nin daima buralarda dolaşan namlı ayyaşlardan biri olduğudur.”
Sadece Galata’da 200 meyhane
17. yüzyılda sadece Galata’da bulunan 200 civarı meyhane, Osmanlı dönemindeki alkolün durumunu ortaya koyan küçük bir örnek olarak tarihin tozlu sayfalarında duruyor.
Osmanlı yöneticilerinin başarısız yasaklama girişimleri
Yasaklar cazibe merkezi midir bilinmez ama alkole karşı Osmanlı Devleti’nin dönem yöneticileri çok defa yasaklama girişiminde bulunsa da alkol tüketiminin önüne geçilemiyor.
Koçu’dan devam ediyoruz; “Padişah 1. Ahmet 1613 Temmuz’unda, en şiddetlisi İstanbul’da tatbik edilmek üzere bir içki yasağı ilân etti ve ne kadar meyhane varsa kapatıldı, Hamr Emaneti kaldırıldı; fakat hükümdarın gösterdiği şiddete rağmen, Vak’anüvisin tabiri ile “çünkü beşerin tab’ında fesad ve şer galibdir, çok geçmeden eskisi gibi içilir oldu”
Bu arada İslam aleminin 89. Halifesi Kanuni Sultan Süleyman’dan Kösem’in aşkı Sultan Ahmet’e, Koçibey’in risalesini sunduğu 4. Murat’tan 3. Selim’e kadar geniş zaman içinde birçok defa yasaklanmaya çalışılan alkol, ne yapıp edip yine şehrin her yanına sızmayı bildi.
Alkol lobisi fazla mesai yapmış demek ki…
Rakı Osmanlı topraklarında
Tarihi seyir 19. yüzyılı göstermeye başladığında rakı da iyiden iyiye kursaklara girmeye başlıyor.
Bu dönem içinde alkol kültürünün şaraptan rakıya doğru bir dönüşüm içinde olduğu görülüyor. Bu dönemin devamında Cumhuriyet’in ilan edildiği takip eden eden zamanlarda Türk bürokrasinin elinden düşürmediği rakı kadehleri şarap kültürünün yerini rakı kültürünün aldığını kanıtlıyor.
Cumhuriyet döneminde rakı düzenlemeleri
Atatürk’ün Cumhuriyet’e ek olarak devrim kararlarını aldığı o ünlü aydınlık sofralarının vazgeçilmezi olan rakı, artık bir anlamda resmi içki haline geliyor.
Sağlık olgusunun öne çıkmaya başlamasıyla rakı hakkında düzenlemeler yapılması gereği rakı için çıkacak yasalara zemin hazırlıyor. Bu anlamda rakının 01.06.1926 tarihinde yürürlüğe giren 790 sayılı yasa ile devlet tekeline alındığı biliniyor. Belli bir standardın oluşturulmak istenmesi rakı üretimi için nitelikli bir dönemin varlığına işaret ediyor.
Yasal düzenlemenin ardından 1930’ta Gaziantep Rakı Fabrikasının ve 1931’de İnhisarlar İdaresinin (Tekel) ve yine peşi sıra Diyarbakır, Tekirdağ Nevşehir Rakı Fabrikalarının kurulması Cumhuriyet rejiminin rakı kültürünü benimsediğini gösteriyor. Tüm bunlarla birlikte Mersin ve Adana’da faaliyete geçirilen rakı üretim tesisleri unutulmamalı. Rakı üretimi, 1944’ten 2004’e kadarki 60 yıllık dönemde devlet tekelinde gerçekleştiriliyor.
Rakı Türk kültürünün bir parçasıdır
Geleneksel Alkollü İçki Sanayicileri Derneğinin (GİSDER) açıklamasına göre rakı, Türk kültürünün önemli bir parçası. Bunun dünya genelinde de böyle bilindiğini ifade eden Gisder; “Bugün rakı Almanya, Amerika ve Çin başta olmak üzere onlarca ülkeye ihraç edilmektedir. Rakının yüzyıllardır Türk topraklarında tüketilmesi, tabiatıyla rakının Türkiye coğrafyası ile özdeş bir kültür haline gelmesini sağlamıştır.” diyor.