Tomris Uyar hakkında bir liste hazırlamak zor iş, yürekli bir yazı için sıvıyoruz kolları. Biraz tedirgince ama rakı kadehlerimizi tokuşturmanın rahatlığıyla başlıyoruz Tomris’ten konuşmaya, Tomris’i söylemeye. Aralıyoruz edebiyatın kapısını, edebiyatın ilham perisiyle.
Not: Bu yazıyı esintili balkonunuzda, elinizde rakınız ve fonda Türk sanat müziği eşliğinde okumanız tavsiye edilir.
Kimdir Bu Kadın?
Tomris Uyar edebiyata düşkün bir ailenin kızıydı. Babasının şiir kitabı, annesinin ise çevirileri olan yazarın, Arnavut Kız Koleji yıllarında kalbinde canlanmaya başladı öykü yazma isteği. Böylece Kız Koleji’nin ardından Gazetecilik Enstitüsü’nü bitiren Tomris çeviri denemelerine başladı. Öykü yazmanın hemen öncesinde Türkçenin tüm kıvraklığına sahip olmak istedi, çeviri yapmak onun için bu yolda bir egzersiz görevi gördü.
Edebiyatta İlerleyen Adımlar
Tomris Uyar öykü yazarı ve çevirmen olarak girdi hayatımıza. Devamında Papirüs dergisinin kurucularından biri olarak çıkar karşımıza. Yeni Dergi, Soyut, Varlık’ta da deneme, eleştiri ve kitap tanıtım yazıları yayımlandı ileriki yıllarda. Edebiyatımızın en önemli kadın figürlerinden biri olarak yerleşti gönüllerimizdeki tahta. 60’ı aşkın çevirisi kitaplaşan Uyar, 10 öykü derlemesinden Yürekte Bukağı ile 1979, Yaza Yolculuk ile 1986 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı.
Hangi Kadın, Nasıl Kıskanmaz Onu?
Ne güzeldir bir insana şiir, şarkı, roman yazmak; bir sanat eserinin birine ithaf edilmesi. Tomris Uyar her kadının kıskanacağı bir hayata sahip olarak; Ülkü Tamer, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Edip Cansever’in hayranlığı ve kendisine yazdığı şiirler arasında bir ömür geçirdi. Kıskanmamak elde mi? Kendisinden bahsederken, onu hayatındaki erkeklerin gölgesinde bırakmak değil asla niyetimiz. Ayrıca bundan çok da hoşlanmayacağına eminiz. Ancak aşkları, adına yazılan şiirler ve hayranlarının bahsini geçirmeden kendisini anlatmak çok güç.
Kolej Yıllarına Dayanan İlk Aşk; Ülkü Tamer
Tomris Uyar ve Ülkü Tamer’in aşkı ikilinin tanıştıkları kolej yıllarına dayanır. Şair ve gazeteci Ülkü Tamer ve Tomris Uyar kısa sürede evlenirler. O sıralar Tamer soy ismine sahip olan Tomris Uyar ilk çevirisi olan Tagore’den “Şekerden Bebek”i bu yıllarda tamamlar. İkilinin belki de çok farklı şekillerde sonuçlanacak ya da daha uzun yıllar devam edebilecek olan evliliği hazin bir son ile noktalanır. Tomris Uyar ve Ülkü Tamer’in Ekin isminde bir kızları olur. Bebekleri henüz birkaç aylıkken sütten boğulur. Bu büyük kayıp ikilinin ayrılığı ile sonuçlanır.
Sahip Olunamayan Kadının Büyük Aşkı; Cemal Süreya
Tomris Uyar’ın Cemal Süreya’nın Hayatında önemli bir yeri vardır. Tomris Uyar ve Cemal Süreya ikisinin de evli olduğu bir dönemde tanışırlar. Doğruluğu çok bilinemese de ikisinin de eşlerinden birbiri için boşandığı söylenir. İlişkileri üzerine pek konuşmasalar da Tomris Uyar’ın şu sözleri bu derin ilişkiyi anlamamızda biraz yardımcı olabilir nitelikte. Uyar, Cemal Süreya ile olan ilişkisi sorulduğunda, şöyle demiş bir keresinde: “Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. ‘Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim; benim ağzımdan kimse duymayacak’ dedi ve doğrusu hiç yazmadı.”
Bu, sır gibi ilişkinin başlangıç hikâyesini ise Cemal Süreya’nın şu sözlerinden dinliyoruz: “Kendisini tanıdığımda ben evliydim, o da evliydi. Ankara’da tanıştık, Sanatseverler Derneği’nde -hiç unutmuyorum-… O, bana herhalde bir arkadaşıyla, yani Ülkü Tamer’le evli ve edebiyata düşkün genç bir kız olarak ilgi gösterdi ama çok sıradan bir ilgi gösterdi. Ben de onun, sandığımdan çok daha -nasıl söylesem- daha derin demeyeyim de, daha keşfedilmeye değer bir insan olduğunu düşündüm.”
Türk Edebiyatının En Ses Getiren, En Verimli Aşklarından Biri
İkili eşlerinden ayrılıp aynı evde yaşamaya başlar, aşkları Türk edebiyatının en ses getiren ve de en verimli aşklarından biri olarak tanımlanır. İlişkideki Tomris Uyar dominantlığını ise şu hikâyeden hissediyoruz: “Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, ‘biraz gez dolaş arkadaşlarınla falan buluş’ dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu’ Cemal Süreya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı…” Üç yılın sonunda tükendi Cemal Süreya ile Tomris’in aşkı ve güzel bir dostluk kaldı geriye…
Cemal Süreya En Unutulmaz Şiirlerini Tomris Uyar’a Yazar
İkilinin aşkları ise en güzel şu dizelerde hayat bulur…
“Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğunda öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni…”
Suya Yazılı Öyküler
Tomris Uyar ilk öykü dosyası “Suya Yazılı”yı bitirdiğinde tarih 1967’ydi. Adı, dosyanın kaderini de çizdi, “Suya Yazılı”nın tek kopyası, Cemal Süreya ile birlikte çıkardıkları Papirüs dergisi yangınında kül oldu. Geriye yalnızca 1965’te Türk Dili dergisinde yayımlanan “Kristin” adındaki öyküsü kaldı. Ne o dosyayı ne de aynı yangında yok olan, Dos Passos’un “USA” çevirisinin 100 sayfasını yeniden yazmayı düşündü. Tomris pişmanlık ve üzüntüler ile uğraşacak biri değildi. O devamlı çakırkeyif bir hava da, bir rahatlıkta idi: “Yaptığı işi çok ciddiye alan insanlar için üzülürüm. Bir şeyi ciddi yapan bir insanın bir de kişisel bir ağırlık taşıması gerekmez.”
Turgut Uyar’ın “Esin Perisi”
1962 senesinde tanışmışlar ilk, ama birliktelikleri 1966’da başlamış. O yıl, Tomris Uyar Cemal Süreya’dan ayrılmış, Turgut Uyar da karısından; yine Ankara’da olmuş bu ilişkiye dönüşen sürecin başlaması.
Tomris Uyar, Turgut Uyar ile tanışmalarını şöyle anlatır: “1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı. Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”
Bir Kafesin İçinde Kalan Özgür Kuş
İkilinin birlikteliği Tomris Uyar’ın en uzun ilişkisidir. Ancak Tomris Uyar’ın şu sözlerinden anlıyoruz ki Turgut Uyar’ın hayatında bu denli önemli ve odak noktasında bir yere sahip olmak kendisini çok yormuş: “Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii…” demiştir.
Tomris Uyar, Turgut Uyar’ın kendisine olan aşkını şu sözleriyle çok güzel ifade ediyor: “Turgut, her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.”
Turgut Uyar’dan Tomris’e Dizeler
Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile
Seni ben geçerken
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Edip Cansever’in Yarı Gizli Yarı Açık Hayranlığı
Tomris Uyar’a büyük hayranlık duyan Edip Cansever aynı zamanda Turgut Uyar’ın da en yakın dostudur. Tomris Uyar; Turgut Uyar ve Edip Cansever arasındaki ilişkiyi şöyle anlatır: “Turgut Uyar’ın başından itibaren çok fazla dostu yoktu. Çok içine kapanık diyemeyeceğim ama sonuna kadar dost olduğu için, belki yaşamı boyunca en önemli dostu Edip Cansever olmuştur diyebilirim. Onun istediği dozda bir dostluk olarak. Sanıyorum Edip için de öyle. Yani hem şiir konuşulabilen hem patlıcan salatası tarif edilebilen; hem bir yerde oturup keyifle garsonlarla konuşulabilen -garsonlarla, halktan insanlarla konuşmayı ikisi de çok severdi- böyle entelektüel ortamlardan uzakta olmayı, bir deniz kıyısında oturmayı filan yeğleyen kişilerdi ikisi de. O yüzden demek ki zevkleri, yaşama anlayışları bir noktada birleşiyordu.”
Tomris Rakıyı Severdi Bense Onu
Edebiyat dünyasının yakinen bildiği ancak üzerine çok da konuşulmayan gizli bir hayranlıktı Edip Cansever’inki. Usta şair her yıl Mart’ın 15’inde (Tomris Uyar’ın doğum günü) bir şiir yayınlayarak hayranlığını her yıl bıkmadan usanmadan anlatmıştır şiirlerinde.
Tomris Uyar ise Edip Cansever’e duyduğu dostluk hissini şöyle ifade eder; “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.”
Tomris Uyar ölümünden kısa bir süre önce, Edip Cansever’in kendisini daha çok etkilediğini söyleyecektir ama eleştirmen tavrından vazgeçmeyerek: “Daha çok anlatan, daha süslü ve imgesi bol. Tekrarı seven bir şair…” olarak tanımlayacaktır onu.
Edip Cansever Dizelerinde Haykırır Tomris’e Olan Hayranlığını
“Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet’nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Yok bir yanıtın ”nereye” diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler’den Hisar’a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
Hiç Şiir Yazmadığı Halde İkinci Yeninin ‘Olmazsa Olmaz’ı
Tomris Uyar, ufacık tefecik ancak kalbi kocaman olan kadınlardandı. Nasıl yetmiş böyle önemli şairlere sevgisi? Bir akımın ilham kadını deniyor Tomris Uyar için, ne doğru benzetme. Tomris olmasaydı bunca şiir ile buluşamayacaktık belki de.
Uyar’ın Unutulmaz Kitapları
“Suya Yazılı”nın akıbetinden sonra, yayımlanan ilk kitabı “İpek ve Bakır” oldu. Devamında ise Ödeşmeler (1973), Dizboyu Papatyalar (1975), Yürekte Bukağı (1979), Yaz Düşleri/Düş Kışları (1981), Gecegezen Kızlar (1983), Rus Ruleti- Dön Geri Bak (1985), Yaza Yolculuk (1986), Sekizinci Günah (1990), Otuzların Kadını (1992), Aramızdaki Şey (1997) gibi öyküler ile edebiyat dünyamıza adını altın harflerle kazıdı usta yazar.
Güzellik dışında her şeye sahip olan kadın.Cemal Süreyya,Turgut Uyar,Edip Cansever ona hayrandı.Biz onların şiirlerine…
Güzel kadın..