Kadınların memelerini desteklemek için tasarlanmış giysiler, binlerce yıldır hayatımızda. Daha 4. yüzyılda Roma döneminden kalma mozaiklerde, kadınların strophium adı verilen bir tür bant şeklindeki sütyen giydiği görülüyor. İlginçtir ki, aynı döneme ait bir Hint oyununda da kadın kahramanın benzer bir giysi kullandığından bahsedilir. Yani sütyenin tarihi, farklı coğrafyalarda eşzamanlı olarak gelişmiş! Fashion Institute of Technology Müzesi Müdürü Valerie Steele’in dediği gibi: “Korseyi ya da sütyeni tek bir kişi icat etmedi. Bu giysiler, farklı yerlerde farklı insanlar tarafından zamanla geliştirildi.” Önce memeyi desteklemek için kumaş parçaları dikildi yüzyıllar sonra sütyen bedenleri ortaya çıktı ve elbette estetik görünümlü tasarımlar da…
Moda nasıl değişiyorsa, iç çamaşırları da onunla birlikte dönüşüyor. “Hoorah for the Bra” kitabının yazarı Cheree Berry, “Sütyenler, modanın bir yansımasıdır,” diyor. Örneğin, Çin’in Ming Hanedanlığı’nda (1368-1644) düz göğüsler modaydı ve kadınlar bunu başarmak için dudou adı verilen bir tür iç giysi kullanıyordu. Benzer şekilde, 1920’lerde Amerika ve Avrupa’da, düz ve çocuksu bir görünüm trend haline gelince, bandaj tarzı sütyenler ortaya çıktı.
Ancak bazı dönemlerde kıvrımlı hatlar revaçtaydı. 1950’ler ve 60’lar, kadınları daha belirgin göğüs şekline kavuşturan kurşun sütyenler ve Wonderbra’nın yükselişine sahne oldu.
Berry’ye göre, sütyenler yalnızca bir ihtiyaç değil, başlı başına bir moda haline geldi. Askısız elbiseler için askısız sütyenler, esnek hareket için likralı sütyenler, hatta sırtı açık elbiseler için özel tasarımlar… Her ihtiyaca yönelik bir sütyen modeli vardı! Peki bu giysinin tarihini hiç merak ettiniz mi? İşte sütyenin tarihi..
1500’ler – 1900’lerin başları: Korselerle tanışma
Korseler, özellikle Avrupa’da yüzyıllar boyunca kadın modasına damgasını vurdu. Başlangıçta her iki cinsiyet tarafından da kullanılan bu bel inceltici giysi, zamanla yalnızca kadınlara özgü bir hale geldi.
1500’lerde, korse bugünkü anlamına yakın bir forma büründü. Balina kemiği, ahşap ya da daha sonra metalden yapılan sert malzemelerle güçlendirilen bu giysi, bel bölgesini inceltirken göğüs ve kalçaları ön plana çıkarıyordu. Ancak 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde, kadınlar artık bu rahatsız giysiden kurtulmak istiyordu.
1869: Herminie Cadolle ve modern sütyenin doğuşu
Fransız mucit Herminie Cadolle, korselerin rahatsızlığından bıktı ve devrim niteliğinde bir fikirle ortaya çıktı. Korseleri iki parçaya ayırdı: Göğüsleri destekleyen üst kısım ve beli saran alt kısım. Bu tasarım, 1900 yılında Paris’teki Dünya Fuarı’nda “iyilik hali” anlamına gelen bien-être adıyla tanıtıldı. 1905 yılına gelindiğinde ise üst kısmı “soutien-gorge” adıyla ayrı bir ürün olarak satmaya başladı. Bu isim, günümüzde Fransızcada sütyen kelimesi olarak kullanılıyor.
İlginizi çekebilir:
Kim Bilebilirdi Ki? Her Gün Sütyen Takmanın Size Sağlayacağı 6 Fayda
1914: Mary ‘Polly’ Phelps Jacob ve ilk patentli sütyen
Amerikalı Mary “Polly” Phelps Jacob, sütyeni daha esnek ve rahat bir hale getiren ilk patentli tasarımıyla tarih yazdı. Bir balo öncesi korsesi elbisesinden taşınca, iki mendili birbirine dikerek pembe kurdelelerle bağladı ve ortaya tam bir yenilik çıktı! Tasarımı o kadar çok beğenildi ki, Polly bu icadına “Caresse Crosby” takma adıyla patent aldı. Sütyenin tarihi yazımıza devam ediyoruz.
Dünya Savaşı sırasında kadınlar korse giymeyi reddetmeye başladı (1914-1918)
Kadınların korseleri bir kenara bırakmasının arkasında I. Dünya Savaşı’nın büyük etkisi var. Birinci Dünya Savaşı Müzesi ve Anıtı’ndan eğitim küratörü Lora Vogt, bu dönemi şu sözlerle açıklıyor: “Savaş sütyenin yükselişini sağladı. Kadınlar, savaş endüstrisinde ve mühimmat fabrikalarında çalışmaya başladı. Korseyle bu işleri yapmak imkânsızdı.”
Ancak değişimin tek sebebi kadınların yeni rollerine uyum sağlama zorunluluğu değildi. Savaş dönemi karne uygulamaları da korselerin tarih sahnesinden çekilmesine katkıda bulundu. NPR’nin bildirdiğine göre, korselerden elde edilen çelik, Amerikan savaş çabalarına yönlendirildi. Bu dönüşüm sonucunda 28.000 ton çelik, iki savaş gemisi inşa etmeye yetecek kadar malzeme sağladı!
1916: İlk Bandeau sütyen patenti
Kadın iç giyiminde bir diğer önemli dönüm noktası, Edgar Guggenheim’ın basit ama etkili bandeau sütyen tasarımını patentlemesi oldu. Scultetus bağlayıcısından ilham alınarak tasarlanan bu ürün, göğsün üzerine sıkıca oturan bir kumaş şeridinden oluşuyordu. O dönemin popüler modası olan flapper tarzına uygun olarak, göğüsleri düzleştirmek için tasarlanmıştı. Bu yenilik, kadınların rahatlığı kadar dönemin estetik anlayışını da şekillendirdi.
1930’lar: Cup ölçülerinin doğuşu
Sütyen dünyasında devrim yaratan bir diğer gelişme ise 1930’larda cup ölçülerinin hayatımıza girmesiydi. The Underpinnings Museum araştırmacısı Lorraine Topper, bu konuyla ilgili şunları söylüyor: “Cup boyutlarının tanıtılması, sütyen uyumunu iyileştiren en önemli adımlardan biriydi. Daha önce üreticiler, göğüs boyutu ile göğüs hacmi arasındaki farkı ayırt edemiyordu.”
Cup ölçülerini ilk kimin ortaya çıkardığı konusunda tartışmalar olsa da, Formfit 1932’de küçük, orta ve büyük olmak üzere üç cup ölçüsünü tanıttı. Aynı yıl SH Camp & Company, bugün bildiğimiz A, B, C ve D harflerine dayalı sistemi kullanmaya başladı. Ancak bu sistemi geniş kitlelere ulaştıran ve yaygınlaştıran marka Warner oldu, bu nedenle genellikle sistemin mucidi olarak anılır. Peki sütyenin tarihi burada bitti mi? Tabi ki hayır!
1940’ların ortası: Naylon iç çamaşırıyla devrim!
1947’de British Industries Fuarı’nda naylon iç çamaşırları tam anlamıyla bir “güzellik ve devrim” olarak sahneye çıktı. Pamuk ve saten gibi daha ağır kumaşlara veda etmenin zamanı gelmişti. Hafif ve ekonomik olan naylon, sütyen ve korseleri herkesin ulaşabileceği bir seviyeye taşıdı.
Elizabeth Ewing, Fashion in Underwear adlı kitabında bu devrimi şöyle anlatıyor: “Elle dikime uygun olmaması nedeniyle, el yapımı ipek, saten ve krep de Chine iç çamaşırlarına olan talep sona erdi. İç çamaşırı, artık gerçek anlamda demokratikti.” Yani naylon, iç çamaşırını sadece bir lüks değil, herkesin dolabında yer alan bir ürün haline getirdi.
1941-1950’ler: Koni sütyenin altın çağı
1941’de Perma-Lift tarafından piyasaya sürülen “mermi sütyen” (ya da koni sütyen), kadın modasında bir dönüm noktası oldu. Meme uçlarını belirginleştiren konik tasarımı ve eşmerkezli dikişleriyle bu sütyenler, 1950’lerde Jane Russell ve Marilyn Monroe gibi yıldızların önderliğinde moda sahnesini kasıp kavurdu. “Sweater Girls” adı verilen bu akım, vücuda oturan kazakların altına giyilen koni sütyenlerle, kadınsı figürleri belirginleştirdi. Şıklığın en cesur hali!
İlginizi çekebilir:
Moda Tarihi: Korselerden Converse’lere 20. Yüzyılın En İkonik Kıyafetleri ve Hikayeleri
1947: Dolgulu sütyenin doğuşu
II. Dünya Savaşı sonrası Amerika, modaya yön vermeye başlamıştı. Hollywood’un etkisi ve savaşın yaralarını çabuk sarmasıyla, Amerikan sütyenleri Avrupa’ya hükmetti. Bu dönemde, Frederick’s of Hollywood markasının kurucusu Frederick Mellinger, askerlikten döndüğünde pin-up kızlarının büyüsünden esinlenerek dolgulu sütyeni icat etti.
Bu yenilik, kadınların göğüs boyutunu artırma hayalini kolayca gerçeğe dönüştürdü. Hatta, bazı modellerde kadınlar istedikleri dolgunluğa kadar şişirebilecekleri pnömatik özellikler bile vardı. Hem fonksiyonel hem eğlenceli!
1950’ler: Eğitim sütyenleri ve gençlik modası
1950’lerin bebek patlaması dönemi, gençlere yönelik ürünlerin altın çağıydı. Eğitim sütyenleri, genç kızlar için bir “geçiş ayini” olarak pazarlanıyordu. Reklamlar, bu sütyenleri büyümenin bir sembolü olarak tanıtıyordu:
“Anlayışlı bir anne, büyüyen kızını sadece bir eğitim sütyeniyle okula gönderir. Bu, kızınıza yeni bir duruş ve güven kazandırır. İhtiyacı olsun ya da olmasın, psikolojik olarak ona fayda sağlar.” Moda, gençlerin özgüvenlerini bile şekillendiriyordu!
1958: Lycra (Spandex) ile esneklik ve konforun zaferi
1958 yılında DuPont’ta çalışan kimyager Joseph Silvers, Lycra olarak da bilinen Spandex’i icat etti ve iç giyim dünyasına adeta sihir kattı. Bu elastik malzeme, orijinal uzunluğunun tam beş katına kadar uzayabiliyor ve şekline geri dönüyordu. Ayrıca ter, losyon ve çamaşır deterjanına karşı dayanıklılığıyla kadınların hayatını kolaylaştırdı.
Moda tarihçisi Berry, Lycra’nın etkisini şöyle açıklıyor: “Sentetik kumaşlar, kadınlara rahatlık, destek ve hareket özgürlüğü sağladı. Sütyenler artık sadece vücudu şekillendiren birer araç değil, aynı zamanda konforun temsilcisiydi.”
1964: Louise Poirier ve Wonderbra efsanesi
Sütyenin tarihi yazımıza devam ediyoruz. Kanadalı tasarımcı Louise Poirier, kadın iç giyimi tarihinde çığır açan bir yeniliğe imza attı: Wonderbra! Ama bu öyle sıradan bir sütyen değildi. Öyle ki, üretimi için tam 50’den fazla desen parçası kullanılıyordu. Wonderbra, sıradan dolguların ötesine geçti ve göğüsleri yukarı doğru kaldırarak daha çekici bir dekolte ve büyüleyici bir cup yanılsaması yarattı.
Ancak bu sütyeni efsane yapan yalnızca tasarımı değildi. 1990’larda süper model Eva Herzigová’nın başrolünde olduğu ve oldukça cesur bir mesaj taşıyan “Hello Boys” reklam kampanyası, Wonderbra’yı moda dünyasının zirvesine taşıdı. Bir iç giyim ürünü, yalnızca işlevselliğiyle değil, pop kültürü üzerindeki etkisiyle de bir ikon haline geldi.
İlginizi çekebilir:
Geçmişten Günümüze İç Çamaşırlarının Şaşırtıcı Değişimleri
1965: ‘Sütyensiz’ sütyenin doğuşu
1960’lar, “doğallık” akımının altın çağını yaşadığı bir dönemdi. Bu trend, özellikle ince ve narin vücut hatlarıyla ünlenen Twiggy gibi modellerin etkisiyle şekillendi. İşte tam bu dönemde tasarımcı Rudi Gerneich, kadınları “doğal güzelliklerini” ön plana çıkarmaya teşvik eden devrim niteliğinde bir sütyen tasarladı: “Sütyensiz” sütyen.
Elastik kenarlara ve şeffaf naylon kumaşa sahip bu tasarım, giymiş gibi değil, sütyensizmiş gibi bir görünüm sunuyordu. Üstelik minimal destek sağlayarak rahatlık da vadediyordu. 1960’ların özgür ruhunu tam anlamıyla yansıtan bu tasarım, moda dünyasında kısa sürede ses getirdi.
1977: Spor sütyeni
Şimdi bir spor sütyeni giymeden spor yaptığınızı hayal edin… Evet, oldukça zor olurdu! İşte bu sorun, Lisa Z. Lindahl’ın hayatını değiştiren icadıyla ortadan kalktı. Lindahl’ın söylediğine göre her şey, koşarken yaşadığı bir rahatsızlıkla başladı: “Göğüslerim büyük bir koşucuydum ve bu inanılmaz derecede rahatsız ediciydi. Sürekli düşen askılar işleri daha da zorlaştırıyordu.”
Başlangıçta bir şaka olarak başlayan fikir, kısa sürede ciddi bir tasarım sürecine dönüştü. Lindahl, Polly Smith ve Hinda Miller’dan oluşan bu yaratıcı ekip, ilk prototipi oluşturdu: İki askıyı kestiler, yeniden diktikleri parçaları birleştirdiler ve ortaya koşu sırasında test edilen ilk spor sütyeni çıktı. Polly’nin, Lisa’nın koşarken ne kadar zıpladığını görmek için geriye doğru koştuğunu düşününce, bu tasarım sürecinin ne kadar eğlenceli olduğu ortada!
Spor sütyeni, kadınların spor yaparken yaşadığı iki büyük sorunu çözdü: rahatsızlık ve özgüvensizlik. Özellikle 1972’de yürürlüğe giren Title IX yasası ile kadın sporlarına daha fazla destek sağlanırken, spor sütyeni bu süreci hızlandırdı. Lindahl ve ekibi, icatlarının büyük bir başarıya dönüşeceğini hayal bile edemezdi. İlk yıllarında kârlı bir işe dönüşen Jogbra, kadın spor giyiminin öncülerinden biri oldu.
Sütyenin tarihi yolculuğunun sonuna geldik. Bu içerik de ilginizi çekebilir:
Kaynak: 1