Geçtiğimiz hafta sonu bir arkadaşımla bir araya geldim. Kendisi işi gereği ismini ve çalıştığı kurumu belirtmek istemedi. Çünkü Türkiye’de daha çok mültecilerle ilgilenen uluslararası bir sivil toplum örgütünde çalışıyor. İşi gereği her gün farklı mültecilerle görüşüyor. O ve topluluktaki diğer çalışanlar, mültecilere insani destekler sunma konusunda pek çok farklı konularla ilgileniyor. Hukuk, sağlık ve eğitim alanlarında destek verirken birçok farklı kolda deneyim kazanıyor ve gözlem yapmak imkânına sahip oluyor.
İş gerçekten özellikle yarattığı psikolojik tahribat nedeniyle zor
Yüz yüze görüşmeler de yapıldığı için, karşıdaki kişinin derdi bir nevi senin de derdin oluyor. Ama arkadaşın asıl derdi bu değil. Kendisine “İşinle ilgili insanlara neyi özellikle vurgulamak isterdin?” diye sorduğumda şunu söyledi: “Yaptığımız iş çok zor, evet. Ama asıl zorluğu işin kendisinde değil, toplumun kendisinde. Mülteciler, ki Türkiye’de çoğunlukla Suriyeliler hakkında o kadar çok şey yanlış biliniyor ki, bu yardıma muhtaç kişilere ulaşmada işi daha da zorlaştırıyor… Zaten yanlış anlaşılmalar olmasa, belki de bu kadar yardıma muhtaç olunmazdı.”
Genel anlamda ne tür problemler var?
Türkiye’deki duruma kısaca bakmak gerekirse; Göç İdaresi ve BMMYK’nin en güncel rakamlarına göre, şu anda Türkiye’de 3,5 milyon Suriyeli mülteci bulunuyor. İllere göre dağılımda ise İstanbul, Antep, Urfa ve Hatay en çok Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan şehirler. Suriyelilerin Türkiye’deki en büyük ihtiyaçlarını ise barınma, korunma, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişim oluşturuyor. Tüm Suriyeliler Geçici Koruma Kimlik Kartı denen ve 99’lu bir numaraya sahip kimliklerle kayıt altına alınıyor. En büyük problem ise dil.
Peki, “toplum” olarak biz Suriyeliler hakkında neleri yanlış biliyoruz? Medya ve sosyal medyada hangi yanlışları bilinçsiz ya da “bilinçli” şekilde yayıyoruz?
1. Devlet Suriyelilerin telefon faturalarını ödüyor!
Hayır, ödemiyor! Bu yalan bir haber. Üstelik bu yalan haber ilk olarak ismini burada vermek istemediğimiz sol görüşlü ulusal bir gazetede yayımlandı. Çok okunan bu gazetede bu haber yayımlanınca da gerçekten yayılması konusunda önü alınamadı. Haber, yayımlanmasının hemen ardından aslında Göç İdaresi tarafından yalanlandı. Ancak korkarız toplum olarak inanmaya istediğimiz şeye çoktan inanmıştık zaten.
multeciler.org.tr’de yer alan bir açıklamaya göre, Göç İdaresi tarafından “ankesörlü telefonlarda” kullanılmak üzere dağıtılacak olan telefon kartlarının başka bir amacı vardı. Bu kartlar Türkiye’de yaşayan Suriyeliler için değildi. Geri Gönderme Merkezleri’nde sınır dışı edilmek üzere bekleyen yabancılar içindi. Amaç bu kişilerin kendi konsoloslukları ve ülke makamlarıyla belge temini için görüşmelerini sağlamak ve haklarında yapılan sınır dışı işlemlerini hızlandırmaktı. Bu yanlış ile ilgili daha geniş bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.
2. Suriyeliler devletimizden maaş alıyor!
Hayır, almıyor! Hem sosyal medyada hem de ulusal geleneksel medyada sık sık gündeme gelen Suriyelilerin devletten maaş alması konusundaki bu “tedirginliğimiz” tamamen yersiz. Üstelik medyada bu konuyu net bir şekilde belirten içerik sayısı da çok az. Dolayısıyla yanlış bilmeye de devam ediyoruz. Bu konudaki tartışmaların çıkış noktalarına baktığımızda, mültecilere KIZILAYKART ile yapılan yardımların bu yanlış anlaşılmaya sebep olduğunu görebiliyoruz. Bu kartların üzerinde bulunan logolar ise bize işin aslını açıklıyor. Üzerinde Avrupa Birliği logosu bulunan projelerin finansmanı Türkiye hükümeti değil. Bu yardımlar Avrupa Birliği üye ülkeleri ve WFP tarafından karşılanıyor. Suriyeliler Türk hükümetinden kesinlikle maaş almıyor. Üstelik her başvuran kişi bu yardımdan faydalanamıyor, sert kriterleri olan bu yardım için şartları sağlamak gerekli. Yalnız kadın olmak, 4’ten fazla 12 yaş altı çocuğu bulunmak, engelli olmak gibi kriterler var. Bu konu özelinde detaylı bilgiye ise buradan ve buradan ulaşabilirsiniz…
3. Suriyeliler istedikleri üniversiteye sınavsız girebiliyor!
Hayır, giremiyor! Üniversite konusunda Suriyeli öğrencilere hiçbir şekilde imtiyaz tanınmıyor. Bir Almanya vatandaşı, bir ABD vatandaşı olan herhangi bir öğrenci Türkiye’de nasıl haklara sahipse, bir Suriyeli öğrenci de aynı haklara sahip. Türkiye’de bir üniversiteye girmek isteyen yabancı uyruklu öğrenciler, hangi ülke vatandaşı olduklarına bakılmaksızın; “Türkiye Bursları”, Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı ya da yatay geçiş şartlarını sağlamadan bunu yapamazlar. Bu konu özelinde detaylı bilgi için burayı okuyabilirsiniz…
4. Suriyeliler sahip oldukları arabaları için vergi ödemiyor!
Hayır, ödüyor! Trafik şube veya bürolarına kayıtlı olan her motorlu kara taşıtı sahibi hangi ülke vatandaşı olursa olsun motorlu taşıtlar vergisine (MTV) tabi tutuluyor. Herkes gibi Suriyeliler de sahip oldukları araçları için MTV ödemekle yükümlü. Sigorta ve fenni muayene gibi işlemleri yaptırmakla da yükümlü. Suriyelilerin araçları için vergi ödememesi, sigorta yaptırmaması ya da araç muayenesine gitmemesi gibi bir ayrıcalık söz konusu değil, hiç olmadı. Vergiden muaf olan araçlar da var ve bunlar MTV kanununda belirtilmiştir. Bu araçlar; dereceleri yüzde 90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar, il özel idareleri, köy tüzel kişilikleri, belediyeler, hurda halinde olan araçlar, Türkiye Kızılay Derneği adına kayıt ve tescil edilen taşıtlar, elçilik ve konsolosluk memurlarına ait taşıtlar ve müflis bankaların iflas idarelerine ait taşıtlardır. Ve bu listede “Suriyelilere ait olan araçlar” gibi bir eklenti de yoktur.
5. Seçim olduğu zaman Suriyeliler de oy kullanacak!
Hayır, kullanmayacak! Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşen seçimlerde ve halkoylamalarında oy kullanabilmek için ilk şart Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan biri, hangi ülke vatandaşı olursa olsun, seçimlerde asla oy kullanamaz. Hiçbir yabancı Türkiye’de yapılan seçimlerde oy kullanma hakkına sahip değildir.
6. TOKİ evleri Suriyelilere bedava verilecek!
Hayır, verilmeyecek! TOKİ’den ev sahibi olmanın ilk şartı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. Suriyeliler TOKİ’den ev satın alamazlar, çünkü Türk vatandaşı değiller. TOKİ yabancılara ev satışı yapmaz. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan biri, hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun, parasını ödese bile TOKİ’den ev satın alamaz.
7. Suriyeliler devlet memuru olarak işe alınacak!
Hayır, alınmayacak! 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48. Maddesi’nde bu durum açıkça belirtilmiştir; devlet memuru olmanın ilk şartı Türk vatandaşı olmaktır. Suriyeliler Türk vatandaşı değildir. Suriyeliler burada geçici koruma kapsamında yaşarlar. Bir Alman vatandaşının Türkiye’de devlet memuru olamayacağı gibi, Suriye vatandaşının da memur olma hakkı yoktur.
8. Suriyeliler ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanıyor!
Hayır, faydalanmıyor! Toplu taşıma araçlarının ücretsiz kullanımı ile ilgili Ulaştırma Bakanlığı’nın yönetmeliği vardır ve her şehirde bu yönetmeliklere riayet ederek belediyeler toplu taşımadaki ücretler, kart tipleri, kartların hangi şartlar dahilinde alınacağı ile ilgili meclis kararları çerçevesinde yönetmeliklerle belirler. Ücretsiz ulaşımdan faydalanabilme kriterleri de bu bağlamda zaten belirtilmiştir ve Suriyeli bir aile de bu şartları sağlamıyorsa bunlardan faydalanamaz.
9. Irkçı söylemlerimizin bir zararı yoktur!
Hayır, vardır! Belki de en büyük yanlışımız toplum olarak medyada ve sosyal medyada Suriyeliler hakkında nefret söyleminde bulunmamız. Haberlerde, TV programlarında, evdeki muhabbetlerimizde, sokaktaki oyunlarımızda… Dilimiz hepimizin aynasıdır. Suriyeliler bu ülkede bizim düşmanımız olarak değil, geçici koruma kapsamında bulunuyor. Onlar hakkındaki korkularımızın, tedirginliklerimizin neredeyse tamamı yersiz. Yapmamız gereken şey de aslında çok basit; işin aslı nedir diye biraz merak etmek, araştırmak.
Ek olarak çok fazla kişinin aklını kurcalayan büyük sorulardan biri: “Geri dönecekler mi? Ne zaman geri dönecekler?”
Bu soruya verilecek cevap halihazırda tahminlerden öteye gitmiyor. Savaş sonrası yaşanan göçlerde, savaş ortamı durulmadığı ve “güvenli bölge”ler oluşturulmadığı müddetçe, “Güvenli Geri Dönüş” denilen protokoller uygulanamıyor. Bunun için de, savaş ülkesinde güvenli bölgenin oluşturulmuş olması, güvenli geri dönüş yollarının olması ve bölgeye dönen kişilerin temel ihtiyaçlarını (barınma, gıda, sağlık vb.) karşılayabilecekleri sistemlerin kurulmuş olması gerekiyor. Bu uygulamaları genelde başta BM kuruluşları olmak üzere yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşları başlatıyor ve fonluyor. Şu anda baktığımızda Suriye için bunu söylemek zor. Bölge bölge merkezi otorite sağlandığını medyadan takip edebiliyoruz ama bu da büyük bölgeleri kapsamıyor. Fakat şu söylenebilir ki; 2011’de başlayan Suriye iç savaşı sonrası yapılan büyük göç hareketi 7. yılında ve bu, büyük miktarlardaki insan nüfusunun başka bir hayata başlaması için de uygun bir süre. Nice çocuklar büyüdü, eğitim gördü, yeni iş imkanları doğdu, nice bebekler doğdu bu süre zarfında. Türkiye’nin bir karar ile Geçici Koruma Statüsünü iptal etmesi durumunda kaç kişinin Türkiye’de kalmayı isteyeceği ve kaçının da dönmek için talepte bulunacağı ile ilgili bir tahmin yürütmek oldukça zor. Bunu da ilerleyen dönemdeki siyasi, kültürel ve ekonomik olaylar sonucunda görebileceğiz.