Kafamızda birçok eylem için toplumun yarattığı belli kalıplar vardır. Bireylerin cinsiyetine, toplumda yer aldığı kesime, eğitimine ve daha birçok kritere göre yapması gerekenler bellidir. Elbette bunlar birer kalıptır ve bu kalıpların yıkılması gerekir. Bu nedenle bir yandan çiftçilik yaparken diğer yandan seyahat eden Şırnaklı Feyzullah ve Taybet Artuç çiftini yadırgamayacağınızı düşünüyoruz…
Çoğu zaman hayallerimizi gerçekleştirmek için önümüzde birçok engel olduğunu düşünür, bahaneler üretiriz. Ancak Feyzullah ve Taybet Artuç çifti adeta kendi kaderlerini belirleyip, kendi hikayelerini yazıyorlar
Yıllar önce binbir zorlukla görücü usulü evlenen çift birbirlerine oldukça bağlı. 50 yaşındaki Feyzullah Artuç ilkokul mezunu olsa da 48 yaşındaki Taybet Artuç ise çocukluğunda okula gitme imkanı bulamamış
Bu nedenle evlendiklerinde okuma yazma bilmiyorken eşi Feyzullah Artuç’un ısrarıyla okuma yazma kurslarına gitti Taybet Artuç
Feyzullah Arduç ise, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini, bu nedenle zamanında köyde istediği hiçbir kızı vermediklerini, evlenemediği söylüyor
“Ben köy çocuğuyum. Balveren beldesinin kırsal kesiminde büyüdüm. Hayvancılıkla uğraştık. Fakir bir ailenin çocuğuyum. İlkel dediğimiz şartlarda yatıp büyüdük. Çiftçilik ile uğraştığım için annemin köyde istediği hiçbir kızı vermediler bana. Çünkü, ben çobandım. Rençberlikle uğraşıyordum. Ben onların kızlarını ekine, buğday biçmeye götürecekmişim. Dolayısıyla bana vermediler. Annem de Şırnak’a gitti. Tanımadığımız Uğur ailesinden eşimi istediler. Tabii görücü usulü ile beni oraya götürmeden, beni anlatmışlar. Annem, ‘Oğlumuz daha okula gidiyor, biz köyde kalıyoruz’ demişler ama kırsal kesimden söz etmemişler. Vermemezlik etmesinler diye. Onlar da Taybet hanımı bana verdiler. Biz de onu önce köye getirdik. Sonra ahıra götürdük. Orada hayvanlarımız vardı”
5 çocukları olan çift 2001 yılında seyahat etmeye karar verdi. Feyzullah Artuç eşi olmadan hiçbir yere gitmek istemiyordu ancak çocuklarını da bırakmak istemiyorlardı
Şırnak’ın Balveren beldesinde yaşayan çift, bu güne kadar beraber çalışıp beraber kazandılar. Çocukları büyüyünce ilk seyahatlerini Çanakkale, Bodrum, Marmaris ve Türkiye’nin tarihi ve turistik yerlerine gerçekleştirdiler
Türkiye’nin ardından 10 farklı ülkeyi gezdiler. Bu ülkeler; Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Küba, Japonya, Brezilya ve Katar
Gittikleri her ülkede yöresel kıyafetlerini giydiler. Ayrıca gittikleri her yerde hoşgörüyle karşılaştılar, birçok farklı sosyal ve kültürel altyapıyla tanıştılar
“Japon, Çinli ve daha bir çok kafile ile karşılaştık. Bizlere nereli olduğumuzu sordular. Şırnaklı olduğumuzu anlattık. Yöresel kıyafetimiz olduğunu anlattık. Yabancı dil bilmediğimiz için yabancılarla işaret dili ile anlaşıyorduk. Gideceğimiz yerleri öğrenmeye çalıştık. Japonya ziyaretinden sonra ‘niye Küba’ya, Brezilya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine gitmiyoruz’ dedik.”
Çift seyahatlerini farklı kültürleri tanımak adına gerçekleştiriyor. Feyzullah Artuç ise yaşlandıkları zaman evde oturmak zorunda kalacaklarını, henüz gezebiliyorken bu seyahatleri gerçekleştirmeleri gerektiğini düşünerek yola çıkmış
Yurt dışında ise yabancı dil bilmeseler de işaret diliyle anlaştılar diğer insanlarla. Ayrıca Feyzullah Artuç, her seyahat öncesi gidecekleri ülkeyle ilgili kitaplar okuyor, detaylı araştırma yapıyordu
Ayrıca Feyzullah Artuç eşine o kadar bağlı ki asla onsuz bir yere gitmiyor. Her ne kadar yaşadıkları bölgede kadın haklarına önem verilmese de Feyzullah Artuç kadın-erkek eşitliğini savunuyor
“Muhafazakar ailelerde kadının değeri bellidir. Ama, ben hiçbir zaman kadın ve erkeği ayırt etmedim. Ben ırk, dil, din ayrımı yapmadım. Burada hayat müşterektir. Ben eşimi seviyorum. O da insan ben de insanım. O da çalışıyor ben de çalışıyorum. Beraber çalışıyoruz, beraber de yiyoruz. Yemek onun da hakkı. Burada kadının özgür olabilmesi için önce kendi sosyal güvencesini kazanması lazım, kendi kazanması lazım. Ben eşime hak veriyorum. Ama eşime tüm haklarını veremem ama eşimin tüm haklarını bilmesi lazım. Bana karşı kendini korumayı bilmesi lazım. Önce kendi hakkını savunması lazım sonra başkanının hakkını savunabilmeli.”
Taybet Arduç ise başlarda seyahat fikrine sıcak bakmasa da sonradan kabul ettiğini ve gittikleri yerlerde kendi adetlerini tanıttığını söylüyor
“Eşim de, ben de çalışıyorum. Ev işleri yapıyorum, çiftçilik yapıyorum. İneğe bakıyorum, domates ekiyorum, okul kantinine bakıyorum. 5 çocuğum var 3 erkek 2 kız. Eşim bana, ‘Ben 50 yaşında, sen 48 yaşındasın biraz kendimize bakalım, yurtdışına devletlere gidelim, onların kültürleri ile kendi kültürlerimizi karşılaştıralım’ dedi. Ben önce gitmeyeceğimi söyledim. İlk başlarda zorla gidiyordum ama şimdi alıştım. Her yerin bir adeti, örfü, geleneği var bende yöresel kıyafetle kendi örfümü adetimi tanıtıyorum. Eşim istediği için ben de onunla gidiyorum. Çok mutluyuz. O beni seviyor, ben de onu seviyorum. Komşularımız, ‘Kocan nereye gidiyorsa sen de oraya gidiyorsun. Çocukları öyle bırakıyorsunuz’ dediler. Ben de ‘çocuklar büyümüş kendilerine bakıyorlar. Bize muhtaç değiller’ dedim. Ben hem çocuklarıma bakıyorum hem de gidip geziyorum. Kocam istiyor ben de gidiyorum”
Kızları Bahar Artuç “Babam, ziyaret edeceği ülkeye gitmeden önce o ülke ile ilgili kitapları okur. Babam ilkokul mezunu.Ancak kendisiyle sohbet edince yüksekokul bitirdiğini düşünürsünüz…” diyor
“…Çok bilgili ve kültürlüdür. Yabancı dili yok ama girişken olduğu için insanlarla dillerini bilmese bile kolaylıkla anlaşabiliyor. Anneme dayatarak okuma yazma kursuna gitmesini sağladı. Onlar şimdi dünyayı gezerek gittikleri yerlerin kültürlerini öğreniyorlar”