Amerikan sinemasının usta yönetmenlerinden Sidney Lumet, 2011 yılında aramızdan ayrıldı. Filmografisine 30’dan fazla film bırakan yönetmenin en popüler filmleri “Network”, “12 Angry Men”, ve Al Pacino’lu “Serpico”dur. 2000’li yıllarda da özellikle “Before the Devil Knows You’re Dead” ile akıllarda yer etmeyi başardı. Ben de yönetmenin en iyi filmlerini sıraladım. Elbette kişisel seçimlerle!
1. Equus (1977)
Altı çiftlik atını kör eden gizemli bir gencin ve olayı inceleyen bir doktorun hikayesi. Peter Shaffer’ın oyununun bir uyarlaması olan “Equus”, ‘delilik’ ve ‘normallik’ kavramlarının arasında dolanırken, Sidney Lumet’in ustalığı sayesinde çarpıcı bir din eleştirisine dönüşüyor. Richard Burton’ın güçlü performansından destek alan film, hikayenin esrarını çözmeye çalışırken korku filmivari bir atmosfer yaratıyor.
2. Prince of the City (1981)
Ustanın “Serpico”sunun gölgesinde kalmış bir polisiye ama kanımca ondan bir gömlek üstün… Bir narkotik ekibinde görevli polisin, Daniel’in öyküsü. Ekibini ele vermek zorunda kalan Daniel üzerinden polis teşkilatının perde arkası aralanırken, bir anda kendini bir köstebek olarak bulan başkarakterin ‘arada kalmış’ ruh hali, Treat Williams’ın oyunuyla seyirciye de geçiyor. Filmin süresinin 167 dakika olmasına rağmen sıkılmanız mümkün değil! Öykünün ve karakterlerin ayrıntılarla dolu dünyası ve dönemin atmosferi izleyeni avucunun içine alıyor. Müthiş senaryosu ve yönetmenlik performansı ile “Prince of the City”, polisiye sinemanın başyapıtlarından biridir.
3. Dog Day Afternoon (1975)
Sinemanın en iyi rehine gerilimlerinden. Al Pacino’nun bir banka soyguncusuna hayat verdiği film, güçlü alt metni dışında dinamik bir anlatıma sahip. ‘Eşcinsel çifti’ ve özellikle sarsıcı finali hala unutulmadı! Filmin, senaristi Frank Pierson’a Oscar ödülü kazandırdığını eklemek lazım.
4. 12 Angry Men (1957)
Bugün ‘tek mekan filmleri’nin en popüler örneklerinden biri olan “12 Angry Men”de, bir mahkeme jürisi bir gencin ‘suçlu mu? suçsuz mu?’ olduğuna karar vermeye çalışıyor. Tek mekanı avantaja çeviren film, diyalogların akışındaki ritim duygusunun ve Lumet’in yönetmenliğinin de katkısıyla perdenin en sürükleyici mahkeme filmlerinden birine dönüşmekte zorlanmıyor.
5. Running on Empty (1988)
Ustanın popüler filmlerinin gerisinde kalan işlerden biri daha… “Running on Empty”de devlet tarafından arandığı için sürekli kimlik değiştirmek durumunda kalan bir aile ile karşılaşıyoruz. River Phoenix bu ailenin oğlunu canlandırıyor. Öykünün ‘aşk hikayesi’ kolunu Phoenix ve Plimpton sırtlanıyor. İkisinin de performansları kusursuz. Özellikle finali ile unutulmazlaşan duygusal bir drama bu. Lumet’in yönettiği, içinde Christine Lahti, River Phoenix ve Martha Plimpton’ın bulunduğu bir filmi tavsiye etmeye gerek var mı?
6. Network (1976)
“Network” için, Sidney Lumet filmografisinin en popüler filmlerinden biridir diyebiliriz. Özellikle medya ve televizyon eleştirisine soyunan kusursuz senaryosu ve rejisi ile zihinlerde yer etmiştir. Peter Finch’in meşhur ikonik sahnesi gibi çarpıcı anlar yaratmıştır film. Medya eleştirisi denildiğinde akla ilk gelen filmlerdendir. Peter Finch, Faye Dunaway ve Beatrice Straight, filmdeki performanslarıyla Oscar ödülünü kucaklamışlardır.
7. Serpico (1973)
Polis memuru Frank Serpico’nun, gerçek bir kişiliğin beyazperdedeki tasviri. Al Pacino’nun titiz oyunuyla hayat bulan Serpico karakterinin peşine takılarak, kasvetli dramatik yapıyı öne çıkaran bir polisiye/suç filmi izliyoruz. Polis teşkilatının gizli odalarına dalarken dönemin politik atmosferinden de birçok şekilde faydalanıyor “Serpico”.
8. Before the Devil Knows You’re Dead (2007)
Ustanın 2007 tarihli veda filmi, klasiklerle dolu nitelikli bir filmografiye hiç de fena bir kapanış yapmıyor. “Ustada hala iş var!” dedirtmeyi başaran filmde Sidney Lumet, kendine has bir hikaye anlatıcısı olduğunu kanıtlıyor. Philip Seymour Hoffman ve Ethan Hawke’ın performanslarına da çok şey borçlu olan film, iki kardeşin başarısız bir soygun girişimi sonrası yaşadıklarına odaklanan sıkı bir gerilim-suç öyküsü.