Bugün vazgeçemeyeceğimiz kaynaklarımızdan biri kesinlikle internet. Yiyeceğimiz yemekten, tutacağımız eve hatta sevdiklerimize göndereceğimiz hediyelerden kendimizi ödüllendirmek gözümüzü kestirdiğimiz en ufak bir eşyaya kadar… Bununla birlikte nöbetçi eczane ararken, beklediğimiz otobüsün gelmesine kaç dakika kaldığını merak ettiğimizde de yine imdadımıza internet koşuyor. Fakat tüm bunlara rağmen internet zararlarını da sürekli tartışıyoruz. Çünkü ne kadar verimli bir kaynak olsa da bilinçsiz bir kullanım ile birlikte oldukça zararlı bir odak haline gelebiliyor. İşte o zararlardan biri de dijitalleşmeye mecbur kalmamızın bir bedelini ortaya çıkarıyor; siberkondria… Siberkondria nedir?
Teknolojinin yol açtığı diğer hastalıkları öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Siberkondria nedir?
Hayatımıza internetin yaygınlaşması ile birlikte giren bu hastalığın literatüre 2002 yılında girdiğini söyleyelim. “İnternette hastalık arama hastalığı” olarak karşımıza çıkan bu sağlık sorunu, hepimizin kendimizden ya da çevremizdeki insanlardan bildiğimiz bir durumun tanımı.
Siberkondria, siber ile hipokondriyazis (hastalık hastalığı) sözcüklerinden ortaya çıkan bir terim. Siberkondriayı, hipokondriyazis hastalığının dijital bir versiyonu olarak da değerlendirmemizde bir sakınca yok. Başka bir deyişle bu sağlık sorunu, hastalık hastalığının dijital hali. “Hastalığın ‘e-‘ hali de olur muymuş canım?” demeyin.
Bilimsel araştırmalara ve açıklamalara göre hipokondriyazisin tartışmalı bir terim olduğunu görüyoruz. Ancak bu terimlerin eş anlamlı olmadığını da sözlerimize eklememiz gerekiyor.
Bilimsel tartışmalar ışığında siberkondrianın hem sağlık kaygısını hem de hipokondriyazisi karakterize ettiği görüşü ağır basıyor.
İnternete erişimin kolay hale gelmesi, insanların sağlığa dair sorunlar konusunda sık sık internette araştırma yapmalarını da beraberinde getiriyor.
Öte yandan, siberkondria, çoğu zaman bir kişinin sağlığına ilişkin kaygı, yani sağlık kaygısı ile beslenen ve bu belirli kaygıyı güçlendiren çevrimiçi sağlıkla ilgili bilgi arayışı olarak da açıklamalara muhatap oluyor. Bilim insanlarına göre bu terim, anormal bir davranış biçimine ve rahatsız edici bir duygusal duruma işaret ediyor.
Hastalığın riskleri nelerdir?
Özet olarak; internette hastalık arama hastalığı olarak da bilinen “Siberkondria” yalnız internette bilgi aramak değil, bunun için fazla/gereksiz zaman harcama ve kaygı/stresle sonuçlanan bir davranış çeşididir.
İnternetteki teknik bilgi, uzmanlık gerektiren yorumlar, bilgi karmaşası kişiyi herhangi bir hastalık için yanlış yönlendirebilir.
Siberkondria (Siberkondri) sağlık sorunu, okur-yazar seviyesinin yüksek olduğu kesimlerde daha sıklıkla ortaya çıkıyor.
Konuyla ilgili farklı araştırmalarda farklı sonuçlar ortaya çıksa da tablo yaratmak için bazı veriler sunan bilim insanları, bu hastalığın belirtilerinin daha çok genç ve etkin okur-yazar seviyesi olan bireylerde olduğunu belirtiyorlar.
Siberkondria hakkında uzmanlar ne diyor?
Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uzm. Dr. Taner Canatar, yapılan çalışmaların, neredeyse her üç kişiden birinin sağlıkla alakalı konularda internetten araştırma yaptığını ve buna göre kendilerine teşhis koyduklarını, yani “siberkondria” eğilimi taşıdığını gösterdiğini belirtiyor.
Uzm. Dr. Canatar, bireylerin internet üzerinden her tür bilgiye kolay bir şekilde ulaşabilirken, bu bilgilerin doğruluğunun belirsiz olduğunu ifade ediyor ve ekliyor:
“Çağın hastalığı olarak tanımlanmaya başlanan ‘siberkondria’, kişilerin internette okudukları bilgilere göre kendi şikayetlerine tanı koymaları hastalığıdır. Uzun yılladır sağlığı ile ilgili yoğun kaygı yaşayanlar halk arasında ‘hastalık hastası’ veya tıp camiasında ‘hipokondriyak’ diye anılmaktadır. Hipokondriaizis, bilinen tıbbi bir neden bulunamamasına rağmen ciddi bir hastalığın olduğuna dair korku ve kendi bedeniyle gereğinden fazla uğraşma şeklinde tanımlanan bir hastalıktır.Zaman içinde teknolojinin bu kadar ilerlemesi, bazı kişilerde internet kullanımı ile hastalık kaygısının pekişmesine ve ‘siberkondria’ olarak tanımlanan yeni bir rahatsızlığın görülmesine yol açtı. Bu kişiler, bedenlerindeki küçücük bir belirti nedeniyle ciddi bir hastalıkları olduğuna, hatta en kötü hastalığa yakalandıklarına inanıyor, kendi yaşadıkları durumu internette buldukları bir hastalıkla ilişkilendiriyor, kendilerine tanı koyuyor ve tedavi arıyorlar. Ancak bu hastalıkta doktorlara inanç oldukça düşük ve hastalar hekim teşhisi yerine internetteki bilgileri doğru olarak kabul ediyor çünkü internetteki bilgiler onlara daha çok güven veriyor ve aksine ikna olmuyorlar… Maalesef siberkondria çağın hastalığı haline geldi”
Hastalığın cinsiyetler arasında görülme durumu ise eşit
Uzm. Dr. Canatar’a göre bu hastalığın kadın ve erkeklerde görülme sıklığında bir şeitlik var:
“Kadın ve erkeklerde görülme oranı eşittir ve herhangi bir yaşta başlayabilmektedir. Bununla birlikte tanı için en az 6 aydır sürüyor olması gerekir. Siberkondria hastaları, genellikle internette fazla vakit geçiren, birçok işlerini internet üzerinden halleden kişilerdir. Sosyal hayatlarında fazla başarılı olamamakla birlikte internette etkin bir sanal ortama sahip olabilirler. Sürekli ilgi ve sevgi arayan, genelde kaygılı, evhamlı, olumsuza odaklanan, yakınlarını kaybetmekten korkan, özgüveni düşük, karamsar kişilerdir. Bu kişilerin iç dünyalarında sevgi, ilgi eksikliği veya fark edilme ihtiyacı vardır ve bunu sağlıklı bir iletişimle karşılayamazlar…”
Bu sağlık sorununun bireylere olan zararları
Dr. Rıdvan Üney’ye göre ise bireyin şüphelendiği hastalıklara karşı yürüttüğü bu aramalar, onların psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor:
“Sağlığı konusunda fazla endişeli olma durumuna Sağlık Kaygısı (Sağlık Anksiyetesi) denilmektedir. Bu endişe, basit bir meraktan hastalık hastalığına kadar gitmektedir. Sağlık endişesi arttıkça, hastalığı internetten arama durumu da artar. Artık en ufak belirtide kişi, internetin başında oldukça fazla zaman geçirmektedir. Bu duruma ‘İnternette Hastalık Arama Hastalığı’ ya da ‘Siberkondriya’ denilmektedir.
İnternette hastalık arama hastalığının bireylere yönelik yarattığı tehlikeler ise:
Kişi en ufak belirtinin nedeni olarak, onlarca hastalık bulabilmektedir.
Bunu bir rahatlama davranışı olarak yaparken, birçok olumsuz bilgiyle karşılaşmaktadır.
Bulduğu hastalıkları okudukça, endişesi daha da artmaktadır.
Çoğunlukla kendisindeki belirtilerden çıkarttığı sonuç, olduğundan çok daha fazladır.
Basit bir belirtinin ölümcül olabileceği korkusuna kapılabilmektedir.
İnternetteki bilgi kirliliğinden dolayı, hastalığıyla baş edebilmek için, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan sitelerden tedavi bilgileri almaktadır.
Gereğinden fazla vitaminler ya da saçma sapan bitki ilaçlarını uygulamaktadırlar.
Tamamen ticari, sağlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan sitelerden alışveriş yapmaktadırlar. Kendi sağlıklarını tehlikeye atmaktadırlar.
Bir seansta tedavi, 5 günde 10 kilo verme, baş ağrısına kesin çözüm gibi reklamlarla kandırılabilmektedirler.
Kimileri tıbbi makale okuyarak; latince, karmaşık ve anlaşılmaz bilgilerle kendilerini daha fazla endişeye sokmaktadırlar.
Bazı kişilerin hastalıkla ilgili kötü deneyimlerini paylaştıkları forum sitelerinden, ciddiyetten uzak bilgilerle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Üney şunları ekliyor:
“Hastalık belirtileri ile ilgili; illa bir bilgi aranacaksa, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Kardiyoloji Derneği, Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği gibi birçok derneğin internet sitelerinden bilgi almak en doğru davranıştır. Bundan da önemlisi bir hekime giderek bilgi almak, hem çok gerçekçi, hem çok kolay hem de endişenin oluşmasını engellemek konusunda en iyi davranıştır.”
Araştırmalara göre her iki kişiden biri hastalığını internette sorguluyor
Amerika Birleşik Devletleri kökenli araştırma şirketi olan Harris Interactive, 2002 yılında bir çalışma gerçekleştirmiş ve ülkedeki yetişkin bireylerin %53’ünün, sağlık bilgileri aramak için internete giriyor. Şirket, ABD’deki yetişkinlerin yaklaşık %70’inin, 2012 yılı boyunca sağlıkla ilgili bilgileri çevrimiçi olarak aradıklarını, yaklaşık %35’inin ise özellikle interneti tanı aracı olarak gördüğünü belirtiyor.
İngiltere’deki durum ise pek de farklı değil; ülkede sağlık bilgisi aramak için interneti kullananların oranı 2007 yılında %18 iken, 2016’da %51’e ulaşıyor.
Gelelim Türkiye’ye; üniversite öğrencilerinde yapılan bir çalışmada, bir sağlık sorununun varlığında öğrencilerin %14.2’sinin internet üzerinden sağlık bilgisi aradığı ortaya çıkmış. Öğrencilerin %83.7’si internete erişmek için cep telefonu kullanırken %25’i haftada bir veya daha fazla kez sağlık bilgisi araması yapıyormuş.
Bir üniversitede yapılan başka bir çalışmaya göre kurumdaki bireylerin, % 5,8’inin internette okuduğu bilgiler nedeniyle doktorunun başladığı tedaviyi bırakıyor. İnternetten elde ettiği bilgiler ile kendi sağlığını takip edebileceğini düşünenlerin oranı ise %13,8. Buna ek olarak katılımcıların %86.1’i sağlık sorunuyla ilgili hekime başvurmadan önce internetten araştırma yaptığını, %68.2’si hekimin önerdiği ilaç veya tedaviye başlamadan önce bunlarla ilgili internetten araştırma yaptığını belirtmiş. Ayrıca %34.1’i de hastalık belirtilerini ve bulgularını internetten araştırmanın aile veya sosyal yaşamını olumsuz yönde etkilediğini belirtmiş.
Kaynak: 12
Yaklaşık 8 yıl boyunca çeşitli dijital reklam ajanslarının bünyesinde pek çok markanın projelerinde metin yazarlığı yapmamın yanı sıra hala akademik öğretim danışmanlığı ve iletişim danışmanlığı alanlarında hizmet veriyorum.
İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümünün "okulu uzatan kıdemli öğrencilerinden biri" olarak; 2016 yılındaki mezuniyetimi takiben yeniden metin yazarlığı, eğitmenlik gibi görevlerinde bulunmaya başladım. Bununla birlikte 2017 yılında Nayn.co internet haber sitesinde baş editörlük görevini üstlendim.
2019 Şubat itibariyle, Listelist.com’da okuyucularımızın keyif almasını, yeni bilgiler edinmesini umduğum tarihi ve güncel içerikli yazılar üretme gayretinde olan bir editörüm. Bu bağlamda sıklıkla tarihi ve güncel konularla birlikte bilimsel araştırmalara yönelik içerikleri, kağıtlarım kalemim ve klavyemin ortaklığında beğeninize sunuyorum.