Romantik(!) her akşam yemeğinin vazgeçilmez eşlikçisi ve burjuvazinin caka satma nesnesi olarak nam salmış olsa da; her kesime hitap edebilen, her gelir sahibinin ulaşabileceği bir mesafede olan şarap bugünkü listemizin kahramanı. Ve sahip olduğu bu üst kültür yaftaları hasebiyle de jargonunu bilene epey fors sağladığı bir gerçek.
Yılbaşlarında, özel günlerde avm’lerin şarap reyonlarını dolduran onlarca kalabalığın arasında Vedat Milor gibi ışıldamanızı sağlayacak 9 maddeyi sizin için detaylandırdık…
1. “Kırmızı mı? Beyaz mı? Yoksa biraz kırmızı biraz beyaz; pembe mi?”
Öncelikle, ‘Ben kırmızı seviyorum.’, ‘Ben rozeden başka içemiyorum.’ şeklinde cümlelerle şarabı sınırlamak, doğru tercihlerle, doğru eşlikçileri bulmanıza ket vurur; bu da şaraptan alacağınız keyfi azaltır.
Yazın plajda da elbette şarap içebilirsiniz; lakin oda sıcaklığında gövdeli bir kırmızı sizi yoracakken, buzdolabından çıkmış asiditesi yüksek bir beyaz güneşlenmenizi daha keyifli hale getirecek ve Instagram’a eklediğiniz fotoğraflarda işi bilen birisinin laf sokma çabasını sonuçsuz bırakacaktır.
2. “Şampanyayı biz köpük partisi sanıyorduk, meğersem Fransa’da bir bölgenin adıymış yav…”
Üzüm, binlerce türü olan; genellikle sıcak iklimde yetişse de, türüne göre farklı hava sıcaklıklarında da yetiştirilebilen bir meyve; yemek için mevsimi de geliyor yavaştan hani. Ve her üzüm türünün iyi yetiştirildiği bölgesi ya da ‘Ne yapsa içilir…’ denebilecek üretim bölgeleri illaki var.
İyi bir Öküzgözü üzümünün Elazığ’da yetiştiğini, Fransa’nın Bordeux Bölgesi’nden kalitesiz şarap çıkmadığını bildiğiniz anda, en azından yerel bir kanalda ‘Lezzet Şölenleri’ adı altında bir fine dining programı yapabilirsiniz, emin olun.
3. “Ne öküzü ne gözü arkadaşım, bir kadeh kırmızı şarap istemiştim ben…”
En önemli başlığımıza geldik. Şarap alan birçok aceminin ‘Nedir abicim bu, Kalecik Karası, Cabarnet Sauvignon, Sultaniye, Viognier…’ diyerek içinden çıkamadığı yabancı kelimeler, o şarabın yapıldığı üzüm türünün isminden başka bir şey değil aslında; evet, biz de kendi aramızda başka isim mi bulamamışlar bunlar diyoruz, ne yalan söyliyelim…
Chardonnay üzüm türünün hemen hemen tamamının fıçılarda dinlendirildiğini, bu nedenle gövdeli ve düşük asiditeli olacağını, bununla birlikte Sauvignon Blanc’in bekletmeden şişelendiğini ve bu sayede kolay bir içim sunduğunu bildiğini düşünsene, çıldırırsın.
4. “Bunun üzerinde 2012 yazıyor, bunun son kullanma tarihi geçmiş olmasın?”
Her şarabın üzerinde mutlaka üzümlerin toplandığı yıl yazar. Ön etikette yazan yıl 2011 iken, arka etikette şişeleme tarihi olarak 2014 yazabilir; bu bilgi bize şarabın şişelenmeden önce 3 yıl kadar fıçılarda bekletildiğinin bilgisini verecektir, evet gerçekten adamlar bunu bile yazıyorlar etikete.
Fıçıda bekleyen bir şarap, odunsu, baharatımsı notalar / lezzetler alabileceği gibi; gövdelilik de kazanacağından, ağır / yağlı bir yemeğin yanında yorucu bir eşlikçi de olabileceğinin bilgilerini bize verebilir, belki de vermez.
Siz ağzınızdaki yudumu önce meraklı gözlerle, sonra şaşırmış bir ifadeyle yutun ve ‘Terli bir at…’ (Gerçekten tadım literatüründe böyle bir tanım var, gerçekten…) tadı aldığınızı söylemekten çekinmeyin; orada mutlaka ‘Hmmm… Gerçekten ilginç… Tebrikler…’ diyen birisi mutlaka olacaktır. (Arkadaş arkadaşa içiyorsanız, bu dediklerimizi unutun; sadece için!)
5. “Sek ne ya, bu şaraplar karışık da mı oluyor?
Şaraplar sek (dry), -bu tanım tatlı olmayan manasında kullanılır; dry’ın türkçe meali olarak düşünülmüş- yarı sek (yarı tatlı – dömi sek), tatlı olmak üzere; 3 farklı tatlılık seçeneğine sahipler.
Bütün roze şarapların tatlı olduğunu sanmak, beyazların da tatlı olabileceğini unutmak, evde şaraptan ilk yudumu aldığınızda beklenmedik karşılaşmalara neden olabilir ansızın.
Şarap sevmeyen arkadaşlarınıza, ‘Bunu içersin ya, meyve suyu gibi bu…’ diyerek yarı tatlı bir roze ile şaraba başlamalarını sağlayabilir, ‘Aaaa hakkaten bu çok iyimiş…’ geri dönüşleriyle, egonuza 2 fırt daha hava basabilirsiniz; bizden söylemesi.
6. “Ben açarım o şarabı, verin tirbuşonu… Aaa mantar kırıldı lan!”
Şaraplar sadece odundan elde edilen (çoğunlukla meşe ağacı) mantarla kapatılmaz, plastik mantar ya da kapaklı olabilir. Şişede yıllanmayan, standart sofra şarapların kalitesini belirleyen bir etken değildir kilit sistemi.
Şarabın oksitlenmesine neden olan birincil etkenin mantar olduğunu düşününce de, kapaklı şarap alırken kalite tereddütüne düşmemeniz gerektiğini söyleyebilir ve bununla birlikte tirbuşonu iyi kullanmanın bir karizması olduğu gerçeğini de eklemek isteriz.
Tirbuşonla aranız bozuksa alın kapaklı, rahatınıza bakın ya da tekelci amcadan rica edin, açsın şarabı. (Tabii, onun düzgün açabileceği de muamma elbette…)
7. “Köpek öldüren alalım ucuzdur; hem bizi öldürmezmiş, belli ki derdi köpeklerle…”
Her zaman üst kültüre hitap ettiği ya da tam tersi köpek öldüren gibi isimlerle evsizlerin içkisi olarak anılan şarabın fiyat skalası epey geniş; şu reyonları bir gezseniz nelerle karşılacaksınız inanın bize. Ve bu genişlikte, kalite her zaman fiyatla doğru orantılı olarak değişmez.
Bir çok bölge ve marka sadece tarihleri ve klasmanları gereği pahalı olup iliğimizi sömürürken, cennetten düşen yağmur damlalarını kadehe koymuş olan ufak bir üretici şarabını 3 kuruşa satıyor ve evet alıcı bile bulamayabiliyor. Siz onları bulun ve yakın çevrenize underground bir müzik grubu keşfetmiş gibi hava atmaktan geri durmayın.
8. “Şarap mahzeni kurmaya karar verdim abicim; şu borçlar bir bitsin de, kuruyorum mahzeni…”
Her zaman, aynı gece gömeceğiniz şaraplar alacaksınız diye bir kural mı var? Hayır. Yıllandırılabilirliği olan ya da sadece yedekte durması için de şarap alışverişi yapabilirsiniz; bunun havası bir başka zaten. Ama şarabı alıp, buzdolabında saklarsanız bir çuval üzümü berbat etmiş olursunuz.
Bir kırmızı şarabın 13-17 derecelik bir ortamda saklanması, şarabın sahip olduğu tatları daha iyi korumasını sağlar ve bu sıcaklığın sürekli muhafazası mümkün değilse, sürekli sıcaklık değişikleri şarabın tadını bozabilir; yıldönümünüz için sakladığınız şarabın içinden leş gibi bir içecek çıktığını düşünsenize; anlayamazsınız…
9. “Ben rahat 3 şişe içerim abi, ona göre alın.” (İkinciyi açmadan sızdı.)
Akşam eve 3 arkadaşınız gelecek ve şarap içeceğinizi önceden konuşmuşsunuz ve şarap alışverişini de tabiri caizse size kitlemişler.
Şarap şişelerinin genellikle 75 cl olduğunu, bir kadehe ortalama 12-15 cl şarap koyarak servis edildiğini bilerek yola çıkarak; bir şişeden 5 kadeh çıktığını hesap edebilir ve 4 kişinin her birinin 3-4-5 kadeh içebileceğine, arkadaşlarınızı tanımanız doğrultusunda karar verebilir ve bu sayede daha doğru bir alışveriş yapabilirsiniz.
‘Ya bırak şimdi kadehi madehi, bakkaldan 2 şişe şarap, 2 litre de gazoz aldık, sahilde pet bardağa doldurup gömücez’ derseniz de, ‘Afiyet olsun’ deriz tabi.
Unutmadan, yarım kalmış bir beyaz ya da roze şarabı hava almayacak şekilde kapatarak buzdolabında maksimum 3 gün saklayabileceğinizi ama ne olur ne olmaz demeden açtığınız her kırmızı şarabın dibini görmeden masadan kalkmamanızı tavsiye edip, o şarap reyonunun yıldızı olun dileklerimizle listeyi bitirelim.