Salvador Dali biyografisinde, 6 yaşındayken aşçı olmayı hayal ettiğini söylemiş. Ve 1973 yılında çocukluk hayalini bir şekilde gerçekleştirip, “Les Diners de Gala” adındaki yemek kitabını yazmış. Sürreallist sanatçının filmleri, resimleri hatta mobilyaları düşünüldüğünde ortaya nasıl bir yemek kitabı çıkabileceğini az çok kestirebilirsiniz.
Sanatçının savruk illüstrasyonlarla donattığı, 12 bölümden oluşan yemek kitabının 10’uncu bölümü ise afrodizyak etkili yemek tariflerinden oluşuyor.
Baştan uyaralım, bu kitap formunu korumak için diyet tarifleri arayanlar için değil. Sadece damağını mutlu etmek isteyenler için yazılmış

Dali’nin ilk etapta sadece 400 kopya basılan “Les Diners De Gala” kitabı 136 tarif ve 12 bölümden oluşuyor

‘Les “je mange GALA” adındaki bölüm afrodizyak etkili tariflerden oluşuyor. Dali’nin çok sevdiği karısı Gala’yı yemek istemesine ithafen

Kitabın 5. bölümü tamamen salyangoz ve kurbağa tariflerine aitken, 12. bölüm afrodizyak özelliğindeki yemeklere ayrılmış.
“Les Diners de Gala” temel öğeleri ve illüstrasyonlarıyla hassas damak zevklerine hitap ediyor

Bu kitap, kalori hesabı ile yemeği zevkten çıkarıp bir cezaya dönüştürenler için kesinlikle uygun değil

Kitap yaşamaktan keyif alanlar için yazılmış ve bu da kitabın giriş bölümünde belirtiliyor.
Dali bu kitabı; yer yer agresif, hatta münasebetsiz ve sadece “yaşayanlar” için yazdığı bir kitap olarak nitelendiriyor

Örneğin, afrodizyak bölümüne ait tariflerden “Kazanova Kokteyli”ni sevgilisine ikram etmek isteyenler olabilir

Biraz portakal suyu, zencefil ve kanyak karışımının yer aldığı tarifi kullanarak güzel bir iş çıkartabilirler.
Dali; “Sadece temiz ve düzgün biçimdeki yiyecekleri tüketebiliyorum…

…Mesela, ıspanak denen o iğrenç sebzeden nefret ediyorsam bunun sebebi tamamen şekilsiz görüntüsü yüzünden.”

“Dünya mutfağına ve ahlak değerlerine büyük bir estetik katkı yaptım. Ve özellikle de ıspanağa…”

“Kabuklu deniz ürünlerini çok seviyorum. Sadece kabuklarını soymak için verdiğiniz savaşın damağınızda bıraktığı zafer hissi bile çok değerli.”

“Tiksinti duygusu benim sofralarımın en iyi bekçisi, yemek yaparken çok dikkatli olmamı sağlıyor.”
































