Pokemon Go çılgınlığı her yeri sardı. Ellerimizde telefon koca koca insanlar yollarda Pokemon avlar olduk. Yeni jenerasyon bu hevesimizi anlamasa da, anne ve babalarımız bu çılgınlığa baya aşikar. Sonuçta Pokemon’un gerçek anlamını sadece tanık olanlar bilebilir. Pokemon; animelerden, oyunlardan ve kart serilerinden çok daha farklı bir tanıma sahip çünkü. Pokemon demek, aslında ortak bir geçmiş demek…
Fareli köyün kavalcısı gibi, dünyanın her yerinden milyonlarca çocuğu peşinden sürükleyerek hayaller aleminde gezintiye çıkaran, televizyonlardan taşıp sokak kaldırımlarında ellerimizi nasırlaştırana kadar taso oynatan bu kültür, hatırlamaktan en çok keyif aldığımız anıları oluşturdu.
Her gece yatağımızda Pokemon’un yeni bölümünün düşünü kurar; Ash’in hangi rozeti alacağını, hangi Pokemon’u yakalayacağını, Roket Takımı’nın ne gibi pislikler yapacağının hayallerini kurardık. En yakın arkadaşlarımız Brock ve Misty, en büyük rakibimiz Gary’ken ne kadar mutlu ve mesuttuk. Ta ki o acı haberi alana kadar…
Develer tellal iken, pireler berber iken ve bizler hayatımızın çizgi filmini bulduğumuzu düşündüğümüz günlerin içinde mutlu mesut yaşar iken…
Kendini Pokemon zanneden 4 yaşındaki Ferhat, 7. kattan havalandı
21 m yükselikten aşağı atlayan Ferhat, neyseki şanslıydı ve sadece sol bacağı kırıldı.
Ve Ferhat, hastanede tedavi görürken doktorların “Neden düştün?” sorusuna verdiği cevapla, aslında hepimizin kaderini değiştirdi:”Ben Pokemon’um ve Pokemon gibi uçtum.”
Ferhat Pokemon olduğu konusunda israrcıydı, çünkü atladığı için pişman olmadığını ve iyileştikten sonra tekrar uçacağını söylüyordu kendisine soru soran muhabirlere. 🙂
Nereden bilebilirdik ki, izlediğimiz bölümün aslında son bölüm olacağını?
Böylece yeni bölümü yayınlanmadan kaldırıldı ekranlardan Pokemon. Ferhat bu kadar inanmasaydı Pokemon olduğuna; kimbilir daha neler izleyecektik…