Pasifik Okyanusu, yaklaşık 165 milyon km² yüzey alanıyla dünyanın en büyük ve en derin okyanusu olma unvanına sahip. Bu devasa su kütlesi, tarih boyunca antik medeniyetlerden bugünün ekolojik harikalarına kadar sayısız sırra ev sahipliği yaptı. Okyanus tabanının derinliklerine yapılan keşifler, bilmediğimiz dünyaları ve okyanus ekosisteminin gizemlerini ortaya çıkarıyor. Neyse ki, günümüz teknolojisi sayesinde, Pasifik Okyanusu’nun sırları daha da derinlemesine incelenebiliyor. Bu keşifler arasında, su altı ekin çemberlerinden antik eserlere kadar pek çok şaşırtıcı bulgu yer alıyor. İşte Pasifik Okyanusu’nda keşfedilen ilginç şeyler…
1. Altın küre
Pasifik Okyanusu’nda keşfedilen en ilginç şeyler yazımıza başlıyoruz. 2023 sonbaharında Seascape Alaska 5 keşif gezisi, bilim insanlarını şaşkına çevirdi. Okyanus tabanında, altın rengine sahip, yaklaşık 10 cm çapında bir küre bulundu. Alaska kıyılarında, yaklaşık üç kilometre derinlikte bir kayaya yapışık halde keşfedilen bu küre, uzaktan kumandalı araçlarla (ROV) görüntülendi ve daha fazla analiz için laboratuvara getirildi. Nesnenin bir yumurta, mercan veya sünger olabileceği düşünülüyor. Ancak kürenin üzerinde bulunan küçük delik, sanki içinden bir şeyin girip çıktığını düşündürerek, bilim insanlarını meraklandırıyor. Bu nesnenin henüz ne olduğu bilinmiyor.
2. Savaş mezarlığı
Pasifik Okyanusu’nun ortasında yer alan Chuuk Lagünü, II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın ana deniz üslerinden biriydi. 1944 yılında ABD’nin düzenlediği “Hailstone Harekatı” ile 60’tan fazla Japon gemisi ve 250 uçak burada battı. Bugün, lagünün derinliklerinde, savaşın izleri hala canlı bir şekilde duruyor. Gaz maskeleri, insan kafatasları, mermiler ve daha fazlası deniz altında korunmuş halde. Ünlü Fransız oşinograf Jacques Cousteau’nun 1969 yılında çektiği belgesel, burayı dalış meraklıları için popüler bir yer haline getirdi. Ancak lagün, aynı zamanda bir savaş mezarlığı olarak da görülüyor ve bu da dalışların etik tartışmalar yaratmasına neden oluyor.
3. Amelia Earhart’ın uçağı (Lockheed 10-E Electra)
Tarihe adını yazdıran ünlü pilot Amelia Earhart, 1937’de dünyayı dolaşmaya çalışırken Pasifik Okyanusu üzerinde kayboldu. Yeni Gine’den Howland Adası’na doğru giderken uçağından haber alınamadı. Yıllardır çözülemeyen bu kayboluş, yeni teoriler ve keşiflerle sürekli gündemde. Ocak 2024’te Deep Sea Vision adlı keşif şirketi, Earhart’ın kullandığı Lockheed 10-E Electra model uçağın sonar görüntülerini Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde yakaladığını açıkladı. Henüz doğrulanmamış olsa da bu bulgu, kayboluşun ardındaki gizemi çözme yolunda büyük bir adım olabilir. Unutmadan belirtelim; Earhart, Atlas Okyanusu’nu uçakla tek başına geçen ilk kadın pilot olarak tanınıyor.
4. MV Derbyshire
Bir gemi enkazı denince akla ilk gelen isim Titanic olabilir. Ancak, Pasifik Okyanusu’nda batan MV Derbyshire’ın hikayesi de oldukça çarpıcı. 1976 yılında suya indirilen bu dev ticaret gemisi, Japonya açıklarında Orchid Tayfunu sırasında battı. Tam 42 kişilik mürettebatıyla birlikte denizin derinliklerine gömülen gemiden hiçbir yardım sinyali alınamadı. 1994 yılında keşfedilen enkaz, bugün hala denizde kaybolan en büyük İngiliz gemisi olma özelliğini taşıyor.
İlginizi çekebilir:
Heykelden Ayakkabıya: Ay Yolculuğu Sırasında Astronotların Uzayda Bıraktığı 11 Şey
5. Ejderhanın üçgeni
Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde, Japonya’nın güneyinde “Ejderhanın Üçgeni” olarak bilinen gizemli bir bölge var. Aynı zamanda “Şeytan Denizi” olarak da anılan bu alan, dünyadaki on iki önemli girdaplarından biri olarak kabul ediliyor. Bu girdapların, yüksek elektromanyetik bozulmalarla çevrili olduğuna inanılıyor. Asırlar boyunca, gemiler bu bölgede kaybolmuş ve en eski kayıplar Cengiz Han dönemine kadar uzanıyor. MS 1280’de Han’ın donanmasının bir kısmı bu sularda sırra kadem basmıştı. 1940’lar ve 1950’ler boyunca da balıkçı tekneleri ve askeri gemiler bu tuhaf suların kurbanı oldu. O kadar ki, kaybolanları bulmak için gönderilen araştırma gemisi Kaio Maru No.5 de 31 kişilik mürettebatıyla birlikte kayboldu. Japonya hükümeti, bu olayların ardından bölgeyi tehlikeli ilan etti. Bermuda Şeytan Üçgeni ile kıyaslanan Ejderha Üçgeni, derinliklerinde hangi gizemleri saklıyor, sadece hayal edebiliriz.
6. Su altı ekin çemberleri
1995 yılında Japonya’nın Amami Oshima Adası’nın deniz tabanında dalgıçlar, dikkat çekici bir keşif yaptı: Geometrik şekillerden oluşan dairesel yapılar. Bu şekillere “su altı ekin çemberleri” adı verildi. Ancak, yaklaşık on yıl sonra yapılan araştırmalarda, bu ilginç desenleri aslında erkek balon balıklarının çiftleşme ritüelleri sırasında yaptığı ortaya çıktı. Erkek balıklar, yüzgeçleriyle deniz tabanını süpürerek mükemmel daireler çiziyor, dişileri etkilemek için adeta bir sanat eseri yaratıyorlardı. Dişi balıklar, dairelerin merkezine yumurtalarını bırakıyor ve erkek balıklar bu yumurtaları döllüyordu. Doğanın bu olağanüstü davranışı, su altındaki en büyüleyici keşiflerden biri haline geldi.
7. Antik kent
Pasifik Okyanusu’nun en ilginç buluntularından biri de Yonaguni Anıtı’dır. 1980’lerin ortalarında keşfedilen bu su altı yapısı, Japonya’nın batısındaki Yonaguni Adası’nın yakınlarında bulunuyor. Anıt, 50 metre uzunluğunda, 20 metre genişliğinde ve devasa basamakları, terasları ve sütunları andıran geometrik şekillerle dolu bir yapı. Bazı araştırmacılar, bu yapının 5.000 yıllık, su altında kalmış bir medeniyete ait olduğunu savunuyor. Ancak diğerleri, anıtın deniz akıntılarının doğal bir sonucu olduğunu iddia ediyor. Antik şehir teorisi hayal gücünü zorlayıcı olsa da, Yonaguni Anıtı’nın tam olarak ne olduğu hala bir muamma.
8. The Blob
Bu olguyu, 1958 yapımı bilim kurgu klasiği “The Blob” ile karıştırmayın! Ancak kuzeydoğu Pasifik Okyanusu’nda ortaya çıkan “Blob” isimli fenomen de en az film kadar korkutucu. 2013 yılının sonlarında, Alaska’nın yakınlarında okyanus sıcaklıkları aniden yükseldi. Bu sıcak dalga, 700 günden fazla sürdü ve bölgede yaşayan 1,2 milyon deniz kuşunun ölümüne yol açtı. Araştırmacılar, bu sıra dışı ısınma olayını yüksek basınç sistemleri ve sera gazlarının neden olduğu devasa bir ısı alanına bağladı. Blob, sadece kuş ölümlerine değil, kambur balina ve morina balığı popülasyonunun azalmasına da neden oldu. Bu gizemli sıcaklık artışı, Pasifik Okyanusu’nda endişe verici ve tehlikeli bir bulgu olarak dikkat çekiyor.
9. Dev delikler
Kaliforniya’nın ünlü Big Sur kıyılarında, Los Angeles’ın büyüklüğüne eşdeğer bir alana yayılmış olan “Sur Pockmark Sahası” bulunuyor. Bu devasa alan, tam 5.200’den fazla dairesel çukur barındırıyor. Peki, bu çukurlar nasıl oluştu? Bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre, bu delikler ortalama olarak 175 metre çapında ve 5 metre derinliğinde. Başlangıçta, bu deliklerin insan faaliyetleri sonucu oluştuğu düşünülüyordu. Hatta, bir teoriye göre metan gazı püskürmeleri bu çukurların oluşmasına neden olmuş olabilirdi. Ancak Monterey Körfezi Akvaryum Araştırma Enstitüsü, Stanford Üniversitesi ve ABD Jeoloji Araştırmaları ekibi, bu dev çukurların aslında su altı çığları ve tortu akıntıları gibi doğal jeolojik süreçler sonucunda yüz binlerce yıl boyunca şekillendiğini keşfetti. Yani bu çukurlar, okyanusun güçlü yerçekimi akıntıları tarafından yavaş yavaş oluşmuş olabilir. Ancak tripofobisi olanlar için bu manzara hiç de hoş değil. Delikler arasındaki simetrik dizilim, deniz tabanını rahatsız edici bir görüntüye dönüştürebilir.
10. Uzaylı sünger
Okyanusun derinliklerinde keşfedilen bir diğer ilginç canlı, Pasifik Okyanusu’nun dibinde yaşayan ve bilim insanları tarafından “ET Süngeri” adı verilen sıra dışı bir sünger. 1,6 km derinlikte, batık bir volkanın üzerinde bulunan bu cam sünger, bilim insanlarına bir uzaylıyı anımsatmış ve adını da buradan almış.
Bir keşif gezisinde bulunan bu sünger, sadece Mariana Çukuru çevresinde keşfedilmiş nadir bir canlı türü. Görünüşü itibariyle, sıradan süngerlerden oldukça farklı ve gerçekten de uzaydan gelmiş gibi görünüyor. Bilimsel ismi “muhteşem uzaylı” olan bu canlı, Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde var olan hayatın ne kadar tuhaf ve gizemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
11. Mariana çukurunda plastik poşet
Dünyanın en derin noktası olan Mariana Çukuru, okyanus keşiflerinde adı sıkça geçen bir yer. Çukur 11 kilometre derinliğe sahip. 2018 yılında yapılan bir dalışta, bilim insanları bu çukurun dibinde bir plastik poşet keşfettiler. Evet, marketlerden aldığımız sıradan plastik poşetlerden biri, okyanusun en derin noktasına kadar ulaşmış durumda. Bu keşif, binlerce fotoğraf ve video taranarak tespit edildi ve aslında okyanuslardaki plastik kirliliğinin ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi. Okyanus tabanında bulunan bu plastik poşet, insanlık için büyük bir çevre sorununun sembolü haline geldi. Çünkü plastik atıklar sadece yüzeyde değil, en derin noktalarda bile varlıklarını sürdürüyor. Pasifik Okyanusu’nda keşfedilen ilginç şeyler yazımızın sonuna geldik. Bu içerik de ilginizi çekebilir:
Kaynak: 1