Bayramlar, bizi bir araya getiren, hoş vakit geçirdiğimiz özel günlerdir. Pandemi sebebiyle her ne kadar bayramları eskisi gibi yaşamasak da bundan önce de “Nerede o eski bayramlar” diye yakınıp duruyorduk zaten.? Ama yine de aynı ortamı ve aynı heyecanı birlikte paylaşmanın verdiği duygu, paha biçilemez! Eğer siz de eski günlere özlem duyuyorsanız bugün ufak bir zaman yolculuğuna çıkalım ve sizi pandemiden çoooook önceye götürelim. Mesela Osmanlı’da bayram merasimlerinin yapıldığı bir döneme ışınlanalım.? İşte 18 maddede Osmanlı’da bayram gelenekleri!?♀️
1. Osmanlı’da bayram gününden bir gün önce sarayın ikinci avlusunda, kubbe altında Arife töreni yapılırdı. Padişah, şık ve temiz kaftanı ile bayram tebriklerini kabul ederdi
Arife gününde ikindi vaktinden itibaren bayramın sonuna kadar tersaneden top atışları yapılırdı.
2. Osmanlı’da bayram gelenekleri arasında, bayramın ilk günü padişahın sarayın Hırka-i Saadet dairesinde namaz kılması bulunuyordu. Padişah, Revan Kasrı denen yere giderek saltanat elbisesini giyerdi
3. Padişah, bayram namazı kılacağı camiyi seçer ve ona bir bayram alayı eşlik ederdi
Padişah bayram alayında başına mücevherli üsküf, mücevher kakmalı entari, belinde incili kuşak ve kaftan giyerdi. Ona eşlik eden sadrazam ise sağ elinde gümüş asa tutar, sırtına kısa bir kürk alırdı.
Bayram namazından sonra saraydaki çalışanlara hediyeler verilirdi.
4. Bazı bayramlarda ise padişah, halka açık eğlenceler, şenlikler düzenlerdi. Özellikle Ramazan Bayramı’nda bu tip etkinlikler olurdu. Hatta halk, bayram geceleri panayırlarda geç saatlere kadar eğlenirdi
Osmanlı’da bayram eğlencelerinde bir düzen söz konusuydu. Örneğin öğleden önce vakit, bayramlaşma ve ikram ile geçerdi. Gösteriler ise öğleden sonra olurdu.
Örneğin Sultanahmet Meydanı’nda şerbetçiler, oyuncakçılar ve yiyecek tezgahlarının olduğu panayırlar kurulurdu. Herkesin yemek yiyebilmesi için maddi durumu yerinde olanlar, gereken ücreti kendi ceplerinden öderdi.
Bayram şenliklerinde güreşçiler, orta oyuncuları, meddahlar, hayalbazlar hünerlerini sergilerdi.
5. Günümüz Ramazan ayında camilere ampullerle asılan mahyalar, Osmanlı’da iplere gerilen kandiller ile asılırdı. Minarelerin arasına Ramazan’ın 15’ine kadar yazılar, 15’inden sonra ise resimler asmak bir gelenek haline gelmişti
Bu geleneğin İslam dünyasında sadece Türklere has bir gelenek olduğunu da ekleyelim☝️
6. Hatta mahya asılmaya başlarken halk da çıkacak yazıyı tahmin etmeye çalışır, o anlardan kendisine eğlence çıkarırdı. Bazı mahyalar ise iplerle minareler arasında gezdirilir ve bunlara “gezdirme mahyalar” denirdi
En çok yetenek isteyen gezdirme mahyalar, kandillerden yapılan resim ve şekiller ile oluşturulurdu.
Öte yandan Kadir gecelerinde minareler, şerefenin altına kadar aydınlatılırdı. Buna “kaftan giydirmek” denirdi.
Teravihten sonra kandil ipi cami avlusuna gönderilirdi. Buna “kandil uçurma” adı verilirdi.
7. Tıpkı günümüzdeki gibi Ramazan davulcuları, sahurda halkı uyandırmaya çalışırdı. Ancak şimdikinden farklı olarak davulcunun yanında bir de fenerci olurdu
Osmanlı’da genelde Çingeneler ve tulumbacılar Ramazan davulcusu olurdu. Ramazan davulcuları, genelde büyük konakların önünde bekler, bir yandan davul çalar, bir yandan mani söylerdi.
Genelde söyledikleri maniler, çocuklara yönelikti. Çocuklar mani dinlemeyi sevdikleri için ev halkı bahşişi biraz geç verirdi. Kimi zaman davulcunun daha fazla çalması istenir ve bu sırada bütün sokak pencereye çıkardı.
Ayrıca davulcuların bahşişleri gizlice verilirdi. Örneğin bir kağıda sarılırdı. Ramazan davulcusu, bayramda da geleceği için şekeri ve bahşişi önceden hazır edilirdi.
8. Halkın Ramazan ihtiyaçlarını ucuza karşılaması için Sultan Ahmed, Bayezid, Ayasofya gibi mekanlarda cami avlusu sergileri açılırdı
Bu sergilerde 1930’lu yıllara kadar her çeşit ürün satılırdı. Ancak pek çok gelenek gibi bu sergiler de savaş ve işgal zamanından nasibini aldı. Ve zamanla unutulmaya yüz tuttu?
9. Osmanlı’da bayram gelenekleri arasında çocukların hazırladıkları kandillerden mahya yapmaları da vardı. Fakat bu gelenek, ne yazık ki I. Dünya Savaşı’ndan sonra yavaş yavaş yok oldu
Çocuklar çiçek, gemi, top gibi farklı desenlerde yaptıkları mahyalar ile cami avlusunda ya da camiye yakın bir yerde beklerlerdi. Bu sırada teravih namazına giden kişilerden mahya bahşişi ve yağ parası toplarlardı.
10. Çocukların bayram adetlerinden biri ise Ramazan gecelerinde toplanıp bir çanağa kandil veya mum koyup kapı kapı dolaşmak ve “donanma parası” istemekti
Çocuklar, gittikleri evlerin önünde tekerlemeler söyler ve “donanma parası” dedikleri bahşişi vermeyen evlerin kandillerini taşlardı.
11. Bir başka gelenek ise, kandil uçurmaydı. Mahyacılar cami avlusu ile minare şerefesi arasındaki yüksek bir yere ip gerer ve bu ip üzerinde kandil kaydırırdı. O anlar tıpkı yıldızların kayması gibi görünürdü ve halk ilgiyle izlerdi
Kandil uçurma gösterisi, teravih namazından sonra yapılırdı. Ayrıca mahyacılar bu gösteriyi yaptıktan sonra bahşiş alırlardı.
12. Maddi durumu iyi olan kişiler iftar yemeklerine yoksulları da davet ederdi. İftar yemeği bittikten sonra ev sahibi, evine gelen yoksul kişilere işlemeli bir kese içinde “diş kirası” dedikleri akçe veya altın paralar verirlerdi. Onlar da evin bereketinin artması için dua ederlerdi
13. Öte yandan Osmanlı’da bayram törenlerinin nasıl olacağına dair ayrıntılar, kanunlarda yer alıyordu. Örneğin devlet protokolünde nasıl bayramlaşılacağı belirtiliyordu
İlk olarak fetih şehitlerinin mezarları ziyaret edilir, daha sonra aile kabristanına gidilirdi. Daha sonra kurban kesilip bayram yerine gidilirdi.
14. Hatta Fatih Sultan Mehmet, saraydaki bayram merasimi ile ilgili bir kanun hazırlamıştı;
- Buna göre padişah, sabah namazını Hırka-i Saadet Dairesi’nde kılardı.
- Padişah, Hırka-i Saadet kapısının önündeki kafeste tahta otururdu.
- Oradaki imamlar ve hatipler aşr-ı şerif okuduktan sonra hazinedarbaşı onlara caizelerini ve hediyelerini verirdi.
- Daha sonra mehter çalardı.
- Mehter çalarken orada bulunanlar alkış tutar, duacı çavuşlar ise dua ederlerdi.
15. Kurban Bayramı’nda ise kurban etlerini çocuklar dağıtırdı. Çocuğu olmayan çiftler, mahalledeki başka çocuklara harçlık vererek bu işlemi gerçekleştirirdi. İstanbul’un en önemli kurban satış noktası ise Beyazıt Meydanı idi
16. Öte yandan Osmanlı’da bayram günlerinde memurlar, amirlerini ziyarete giderdi. Ancak bu çok masraflı olduğu için 1845’ten sonra resmen kaldırılmıştı
Ve memurlar, çalıştıkları yerde bayramlaşmaya başlamıştı.
17. Osmanlı’da Ramazan Bayramı hazırlıkları, 15 gün öncesinden başlardı. Bu süre zarfında yeni kıyafetler dikilir, maddi durumu olmayanlara ise hali vakti yerinde olanlar bayramlık kıyafet diktirerek destek olurdu
Bayramlık kıyafetleri kimi zaman terziler diker, bazıları ise kendisi dikmeyi tercih ederdi.