Herkesin inandığı şeyler uğruna savaşabilecek gücü sınırlıdır. Bazıları kolayca pes eder bazıları ömrü boyunca savaşır. Elinde olanı korumak ya da istediğini elde edebilmek için verilen tüm bu emeklerin sonucunda belki de bir tarih yazar pes etmeyen… Yaptıklarıyla adeta tarih yazanlardan biri de artık aramızda olmayan ama büyük bir yadigar bırakan Yozgatlı Osman Kalın…
Arkasında bıraktığı etkileyici hikaye torunu Funda Kalın sayesinde bizlere ulaştı. Yazı, BBC’den Elaine Chong‘un hazırladığı haberden derlenmiştir.
1. Yozgat’ta koca bir ev ve tarla bırakarak Almanya’ya göç eden Osman Kalın
Osman Kalın, Yozgat’ta kır yaşamı sürerken çeşitli sebeplerle koca bir evini ve tarlasını bırakarak eşiyle birlikte Almanya’ya göç etti. Yozgat’ta ise inşaat işçiliği yapıyordu. “Dedem kır yaşamından geliyordu. Memleketinde oradan oraya eşekler üzerinde giderken, burada bir apartmana hapsolmuştu. Dışarı çıkmak, hareket etmek istiyordu.” diyor torunu Funda.
2. Batı Almanya’nın da Doğu Almanya’nın da el koyamadığı 350 metrekarelik boş arsa
1961’de, 12 Ağustos’u 13’üne bağlayan gece Berlin Duvarı inşa edildi. Duvarlar yükselirken dikenli teller çekildi ve Alman askerleri devriye gezmeye başladı. Ancak kavisli bir sokaktan geçmesi gereken duvar inşaat işçilerinin kolayına geldiği için dümdüz inşa edildi. Böylece duvarın batısında Doğu Berlin’e ait üçgen bir arsa kaldı. Bu boş arsa ne Batı Almanya’ya ne de Doğu Almanya’ya ait olmadığı için iki taraf da el süremiyordu. Boş olması sebebiyle kısa sürede komşu mahalle Kreuzberg’de yaşayanların dikkatini çekti ve oraya çöpler ve eski eşyalar yığılmaya başladı.
3. Çöpleri tek başına temizledi
Duvarın yapılmasından 20 yıl sonra mahalleye taşınan Osman Kalın, evinin penceresinden boş arsayı gördü. Yeni emekli olmuştu ve uğraşacak bir şeyler arıyordu. Çöpleri temizlemeye karar verdi ve işe koyuldu. Hiç durmadan çalışan Osman Kalın’a eşi sürekli yemek taşıyordu, işe dalıp yemeden içmeden kesilmesini istemiyordu.
4. Boş arsadan güzel bir bahçeye…
Günlerce çalışarak temizlediği arsayı bir bahçeye dönüştürdü Osman Kalın. Elma ağaçları ve bol bol soğan, sarımsak… Bu sırada elbette bunları ekebilmek için bahçesini kazıyordu. Bu durum Doğu Almanya sınırındaki askerlerin dikkatini çekti.
5. Köpekli askerlerin devriyesi
Doğu Almanya sınırında silahlanan askerler gözetleme kulelerinden etrafı izliyordu. Osman Kalın’ın bahçeyi kazmaya başlaması dikkatlerini çekti. Bahçe işleri başladıktan 2 hafta sonra askerler ziyarete geldi. Tünel kazıyor olabileceğinden şüpheleniyorlardı. Ancak karşılarında bir bahçe görünce duvardan 3 metre uzakta kalması şartıyla arsada kalmasına izin verdiler.
6. “Bana burayı Allah bahşetti. Sizden korkmuyorum.”
Doğu Berlin askerlerinin ziyaretinin hemen ardından Batı Berlin polisleri Osman Kalın’ın bahçesine geldi. Ama Doğu Berlin askerlerinden farklı bir tepki verdiler ve burayı boşaltmasını istediler. Ancak Osman Kalın “Bana burayı Allah bahşetti. Sizden korkmuyorum. Bahçemi almak için önce cesedimi çiğnemeniz lazım” diye bağırdı polislere. Osman Kalın’ın Batı Almanya polisini sinirlendiğini görünce Doğu Almanya askerleri bu fırsatı kaçırmadılar ve karşı tarafı iyice sinirlendirmek için Kalın’ın arsanın tamamını özgürce kullanmasını sağladılar.
7. Ölüm Şeridi
Doğu Almanya’nın ikinci bir duvar ördürmesiyle sonraları “Ölüm Şeridi” denen bir alan oluştu. Sınırı geçmeye çalışanlar, tünel kazıp kaçmaya çalışanlar… Osman Kalın hepsine şehit oluyordu. Şahit olduğu en kötü olay ise 2 kişinin sınırı geçmek isterken öldürülmesiydi.
8. “Hükümetlerle savaşan, cool ve düzen karşıtı bir adam”
Doğu Almanya askerleri Osman Kalın’ alışmış, adeta benimsemişlerdi. Her sabah gözletme kulesine çıkarken el sallıyorlardı, Osman Kalın ise onlara ektiği soğanlardan veriyordu. Noellerde Kalın’a kart yazdıkları, hatta bir şişe kırmızı şarap hediye ettikleri de oldu. Ancak Osman Kalın dini bütün bir Müslüman olduğundan alkol kullanmıyordu. “Dedemin haberi yoktu ama gelen şarabı babam içiyordu” diyor torunu Funda.
Sadece güvenlik görevlileri değil mahalle sakinlerinden üniversite öğrencilere, anarşist punk gençlere kadar hepsi çok seviyordu Kalın’ı, aynı zamanda çok saygı duyuyorlardı. Torunu Funda onu sevenleri şu şekilde anlatıyor:
“Dedem herkese karşı arkadaş canlısıydı, duvarın tepesine oturmuş bir asker olmanız ya da Batı Berlin polisi olmanız bunu değiştirmezdi. Biraz sarımsak, çay ya da baklava mı istediniz? Sizi bahçesine davet ederdi. Bazı üniversite öğrencileri gelip ödevlerini burada yapardı. Dedemi bahçesi için hükümetlerle savaşan, cool ve düzen karşıtı bir adam olarak bellemişlerdi, gelip onunla otururlardı. Dedem de onların kendisini ve bahçesini koruduğunu düşünür, onlara ‘Askerlerim’ derdi. İnanılmazdı. Bazıları ona ‘Leo’ (Aslan) diye sesleniyordu çünkü çok güçlü ve savaşçı ruhluydu.”
9. Duvardaki Ağaç Ev
1983’te arsayı devraldı ve bir baraka kurdu Osman Kalın. Ardından bahçenin ortasına 2 katlı ağaç bir ev yaptı. Elektriği, suyu, yatak odası, çalışması odası, her şeyi vardı. Burası daha sonra “Duvardaki Ağaç Ev” (das Baumhaus an der Mauer) adını aldı. Torunu Funda, çocukken yazları dedesinin bahçesinde mangal yaptıklarını söylüyor…
“Ellerinden tuz karabiber gibi sarımsak ve soğan eksik olmazdı. Soğanlar masaya gelene kadar yemeğe başlamazdı. Yemin ederim bu kadar uzun yaşayabildiyse, sebebi soğandır. Mahallede Türk yemeklerinde soğan ve sarımsağı o kadar çok kullanıyorduk ki, kadınlar gelip ondan tazesini isterlerdi. Önce bahçeyi biraz genişletti dedem, sonra da sokak pazarında bu soğanları satmaya başladı. Hatırlıyorum bebek taşır gibi her hafta bohçasında soğanlarını taşırdı.”
10. “Merhaba, Çok üzgünüm çünkü babama hırsız olduğunu söylediniz.”
Bahçesi için gereken suyu başlarda evinden bidonlarla taşıyan Osman Kalın, yakınlarda bir kilisenin eski kuyusu olduğunu keşfetti. Buradan su çekmeye başladı ancak sonradan oranın eski bir kuyu değil Batı Berlin’in acil durum içme suyu rezervlerinden (Landesbrunnen) biri olduğu anlaşıldı. Buradan su çekmek yasaktı ve bu nedenle Osman Kalın 600 Euro para cezasına çarptırıldı.
Osman Kalın’ın Almancası iyi değildi, bu yüzden oğlu Mehmet Kalın çok da iyi olmayan Almancası ile bu mektubu yazdı;
“Merhaba, Çok üzgünüm çünkü babama hırsız olduğunu söylediniz. Çok öfkeliyim ve üzgünüm babama böyle dediniz diye, o hayatında hiçbir şey çalmadı. Sebzeleri için biraz su almanın sorun olmayacağını düşündü. Size ödeyecek para yok, çok teşekkürler. Mehmet Kalın.”
İlginç bir şekilde bozuk bir Almanca ve el yazısıyla yazılmış bu mektup işe yaradı. Alman yetkililer cezadan vazgeçtiler.
11. Ve Berlin Duvarı yıkıldı…
Duvarın yıkılmasıyla Kalın’ın bahçesi artık Kreuzberg’de değil Mitte tarafında kalmıştı. Kreuzberg’de herkes onu sayıp, sevip desteklerken Mitte’de kimsesi yoktu. Mitte Belediyesi Kalın’dan arsayı terk etmesini istedi ama Kreuzberg sakinleri duyar duymaz destek için sokaklara döküldü. Yakınlardaki St Thomas Kilisesi’nin papazı da yetkililere mektuplar yazarak Osman Kalın’a destek verdi. Papaz, bahçenin aslında kilise toprağı olduğunu gösteren 1780’li yıllara ait bir haritayı belge olarak sundu. Harita çok eski olduğu için mahkemede işe yaramazdı ama kamuoyu baskısı olunca, belediye de sınırı resmi olarak yeniden çizdi ve bahçeyi Mitte’den Kreuzberg tarafına, yani ait olduğu yere taşıdı.
12. Tanrı Ağacı
Osman Kalın 96 yaşnda hayatını kaybetti. Hayatının son dönemlerinde oldukça huysuz ve öfkeli bir adam olmuştu ancak yine de en huzurlu gğnlerini bahçesinde geçirmişti. Oğlu Mehmet ve torunu Funda defalarca gelen tekliflere rağmen burayı satmayı reddetti ve alıcılara bahçenin kendilerine ait olmadığını söyledi.
Eve bakıldığında Osman Kalın’ı hatırlatan şeylerden biri de Tanrı Ağacı, tıpkı onun gibi inatçı ve savaşçı ruhlu…
“Dedem, ‘Bu ağaca ihtiyacım yok, çok yer kaplıyor’ derdi ama çok büyüktü ve dalları her yerden uzamış, her şeyi kaplamıştı. Köklerini kesip atmaya çalıştı ve yıllarca bu ağaçla savaştı dedem.
Ağaç aynı dedem gibi inatçıydı. Sonunda dedem de ‘Tamam, bu burada kalacak demek ki’ dedi. Evin içinden dışarıya doğru büyüdü, duvarları yıktı ve ağaç-evin bir parçası oldu. Aynı dedemin buranın bir parçası olduğu gibi…”