Gelişen teknolojiyle birlikte savunma, tıp, enerji ve endüstri gibi pek çok alanda radyoaktif maddelerin kullanımı giderek yaygınlaşmaya başladı. Bunlar arasında nükleer enerji santralleri 20. yüzyıla damga vurdu. 1954 yılında ilk reaktör kurulduğundan beri nükleer kaza ihtimali tartışılmaya başlanmıştı. Her ne kadar enerjide nükleer gücün güvenli olduğu söylense de radyasyon seviyesindeki normalden sapmalar ve büyük nükleer kazalar son yüz yılda gezegenimize oldukça büyük zarar verdi. Bu nükleer kazaların yarattığı tahribatı belirlemek için belirli skalalar tanımlandı. Tıpkı depremlerin büyüklüğünü ölçmek için kullandığımız Richter ölçeği gibi nükleer faciaların derecelendirilmesi de Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Olay Ölçeği (International Nuclear and Radiological Events Scale- INES) baz alınarak sınıflandırılıyor. INES derecelendirmesinde her seviye bir öncekinden 10 kat daha fazla tahribat yapan kazaları tanımlıyor. INES skalasına göre 4, 5, 6 ve 7. seviyeler nadir olan en ağır kazalardır. 1, 2 ve 3. seviyeler ise rutin radyasyon kullanımı sırasında oluşan küçük kazaları tanımlar. Gelin hep birlikte bu nükleer kazalara ve dünyadaki olumsuz etkilerine daha yakından bakalım.
1. Mayak (Kyshtym – Rusya)
Mayak nükleer faciası 29 Eylül 1957 tarihinde Ural Dağları yakınlarında bulunan Kyshtym kentindeki nükleer yakıt tesisinde yaşandı. Mayak nükleer tesisindeki patlama ısı tankında suyun buharlaşması nedeniyle gerçekleşti. Buharlaşan su nitrat ve asetat birikmesine yol açtı. Bu maddelerin hava ile teması sonucu kimyasal bir patlama meydana geldi. Patlamanın ardından çevreye 80 ton kimyasal atık yayıldı. Mayak faciasını ilginç kılan ise dünyanın bu nükleer kazayı tam 20 sene sonra öğrenmesiydi. 1957’de nükleer reaktör patladığında dünyadaki kimsenin Mayak nükleer santralinden haberi yoktu. Patlama olsa dahi Sovyet Rusya yaşananları gizlemeye karar verdi. Nükleer kazanın olduğu hafta ABD havadaki radyasyon seviyesinde büyük değişiklikler olduğunu hemen anladı. Fakat o sırada kendileri de büyük nükleer denemeler yapıyordu. Bu nedenle Sovyetlerle birlikte ABD’de nükleer faciaya sessiz kaldı. Dünya, Mayak’ta yaşananları kazadan 20 yıl sonra Sovyet bilim insanının itirafıyla öğrenmişti. Fakat bu patlamaya dair bugün bile hala net bir bilgi yok. Nükleer kaza sonucu kaç kişi öldü, kaç kişi etkilendi, çevredeki yerleşim yerleri tahliye edildi mi gibi pek çok sorunun cevabı ne yazık ki yanıtlanamıyor.
2. Windscale (İngiltere)
İngiltere Cumberland’da bulunan Windscale nükleer tesisi, ikinci dünya savaşından sonra atom bombası projesi için inşa edildi. Windscale’deki nükleer kaza 10 Ekim 1957 tarihinde tesisin birinci bölümünde yangın çıkmasıyla meydana geldi. Yangın üç gün boyunca söndürülemedi ve nükleer serpinti tüm Avrupa’ya yayıldı. Olaydan sonra bölgeye yakın olan yerleşim yerlerinin tahliye edilmesine gerek olmadığı söylendi. Fakat tesisin etrafındaki 500 kilometrelik bir alanda yetişen tarım ürünlerinin tamamı imha edildi. INES skalasına göre 5. seviye olarak ölçeklendirilen bu kazanın ardından toplam 240 kişi kansere yakalandı.
3. Three Mile Adası (ABD- Pensilvanya)
ABD tarihindeki en büyük nükleer kaza 28 Mart 1979 tarihinde gerçekleşti. Three Mile adasında bulunan nükleer santral iki basınçlı su reaktörüne sahipti. İki numaralı reaktörün soğutma sisteminde meydana gelen arıza, reaktör çekirdeğinin erimesiyle sonuçlandı. Çekirdeğin erimesiyle açığa çıkan radyoaktif gazlar ikincil bina içinde bulunan bir tank içinde birikmişti. Kazadan iki gün sonra biriken radyoaktif atık gaz bozunma tankına aktarıldı. Bu aşamada çevreye düşük düzeyde gazlar sızdı fakat önemli bir kısmı filtrelerde tutuldu. Kaza sonucu oluşturulan rapora göre sızan radyasyonun sağlığa etki ettiği düşünülen radyasyon seviyesinden daha düşük bir değerde olduğu iddia edildi. Ancak INES bu kazayı 5. seviye olarak belirledi. Kazanın ardından ABD’de nükleer santral projelerinin neredeyse tamamı iptal edildi.
4. Çernobil (Ukrayna- Eski Sovyetler Birliği)
Çernobil faciası tarihin en büyük nükleer felaketlerinden biriydi. Çernobil nükleer santrali, dönemin Sovyetler Birliği’ne bağlı Ukrayna’nın Pripyat şehri yakınlarında bulunuyordu. Santralde çalışan operatörler, 26 Nisan 1986 günü 4 numaralı reaktörde bir deney gerçekleştirmek istediler. Bu deneyin en temel amacı; ana güç kaynağının kesilmesi durumunda türbinlerin ne kadar süreyle enerji sağlayacağının belirlenmesiydi. Deney sırasında beklenmeyen bir güç dalgası fark edildi. Hemen acil durum butonuna basıldı fakat buhar basıncı bir dizi tepkimeye çoktan neden olmaya başlamıştı. Basınç reaktörün 1000 ton ağırlığındaki üst kapağını ayıracak kadar yükselmişti. Bu durum yakıt kanallarına zarar vererek 4. reaktörde bulunan nükleer çekirdeğin erimesine neden oldu. Reaktörde çıkan yangın aşırı buhar üretimiyle birlikte büyük bir hızla atmosfere yükseldi. Böylece Pripyat başta olmak üzere Sovyetler, Avrupa, Karadeniz ülkeleri ve Türkiye üzerine nükleer serpinti bulutu yayıldı. Çeşitli bağımsız çalışmalar bu facianın 200.000 kişinin doğrudan ya da dolaylı yollardan ölümüne yol açtığını belirtiyor. 2016 yılında nükleer santral tamamen çelik bir kalkanla örtüldü. Yaklaşık 100 yıl boyunca radyoaktif sızıntıyı engelleyeceği öngörülen bu kalkan 1.5 milyar dolara mal oldu. Çernobil faciası bugüne kadar gerçekleşen en kötü nükleer kaza olarak kabul ediliyor. Öyle ki bu facia INES’ın en yüksek sınıflandırması olan 7 ile ölçeklendirildi. Bu seviyede ölçeklendirilen yalnızca iki nükleer kaza bulunuyor. Bunlardan biri Çernobil diğer ise Fukuşima nükleer santral kazalarıdır. Çernobil maliyeti ve kayıplarıyla tüm dünya üzerinde bir şok etkisi yarattı. Bu kazanın ardından küresel ölçekte nükleer enerji santrali karşıtı protesto gösterileri düzenlenmeye başladı.
5. Mihama Nükleer Santrali (Japonya)
9 Ağustos 2004’te, Mihama Nükleer Santralı’nda bulunan reaktörün türbininde yeterli soğutma suyu olmaması nedeniyle büyük bir kaza meydana geldi. Bu kaza Fukuşima felaketine kadar Japonya tarihinde yaşanan en büyük nükleer kazaydı. Japonya her ne kadar kazada radyoaktif sızıntı olmadığını açıklasa da santral türbinlerinden sızan buhar 5 kişinin ölümüne neden oldu. 18 kişinin ise vücudunun neredeyse tamamı yandı. Santral ve çevresinde üst düzey önlemler alınmış olsa da burada çalışan 400 kişi radyasyona maruz kalmıştı.
6. Fukuşima Nükleer Faciası (Japonya)
11 Mart 2011 tarihinde Japonya’da 9.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Depremden tam 45 dakika sonra şehrin tamamını vuran tsunami, Çernobil’den sonraki en büyük küresel nükleer felaketin Fukuşima’da yaşanmasına sebep oldu. Japonya aynı gün içinde iki felaketle mücadele etmek zorundaydı. Denizin hemen yanında konumlanan nükleer santralin elektriği tsunami nedeniyle kesilmişti. Dizel jeneratörler ise büyük hasar almıştı. Bir süre sonra jeneratörler de devre dışı kaldı. Aktif olarak sürekli soğutulması gereken reaktörlerin aşırı ısınması sonucu çekirdekler erimeye başladı. Felakete ilk müdahale eden yaklaşık 400 kişi yüksek doz radyasyona maruz kaldı. 12 Mart günü santral çevresindeki yerleşim yerlerinde tahliye başladı. Kaza sonucu 160 binden fazla insan yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda kaldı. Kaza anında bir ölüm olmasa da Fukuşima nükleer santralinden sızan radyasyon dünyayı turlamaya devam ediyor. Japonya’da düzenli olarak yapılmaya başlanan sağlık taramalarında bölgede yaşayan çocukların %44’ünde tiroid anormallikleri tespit edildi. Fukuşima nükleer kazasının üzerinden tam dokuz yıl geçmesine rağmen dünyaya yayılan radyasyon azalmak bir yana artmaya devam ediyor. Kazanın dünya üzerinde yarattığı tahribat o kadar ağırdı ki INES Fukuşima felaketini 7. Seviye olarak ölçeklendirildi. Dünyada en fazla reaktör sayısına sahip olan Japonya, Fukuşima felaketine kadar enerjisinin yaklaşık %30’unu nükleer güçten elde ediyordu.