Kadınların dünya siyasetinde önemli yerlere gelmesi çok yeni bir durum. İstenilen düzeyde olmasa da bazı ülkelerde kadınlar, devlet başkanlığı gibi kilit alanlarda rol almaya başladı. Yine de Türkiye dahil çoğu ülkede hiçbir zaman kadınlar önemli görevler üstlenemedi. Şu an bize çok uzak bir hayal gibi gelse de 3000 yıl önce Antik Mısır’da kadınların ülke yönetmesi çok normal karşılanıyordu. Kleopatra ve Nefertiti gibi bazı kadınlar o kadar güçlü hale geldi ki günümüzde isimleri hala büyük bir saygıyla anılıyor.
Mısır’ın güçlü kadınları arasında bulunan Nefertiti özel bir yere sahip. Hatta hakkında konuşulması en zor olan kraliçelerden biri diyebiliriz. Nefertiti, hayatının belirli bir dönemine kadar sadece güzel bir kadın olarak ön plana çıkmıştı. Ancak siyasi güç kazandığında adeta kimliğini değiştirdi ve güzelliğini geri plana attı. Berlin Neues Müzesi’ndeki Nefertiti büstünün de kanıtladığı gibi kraliçe, siyasi güç kazandıktan sonra kendini yeniden tanımladı ve artık kadınsı bir şekilde tasvir edilmedi. Gelin bu gizemli kadının hikayesine yakından bakalım.
Nefertiti’nin kim olduğundan ziyade kim olmadığı daha iyi biliniyor. Onun hakkında kesin olarak bildiğimiz tek şey firavun Akhenaten’in karısı olduğu
Bunun ötesinde Mısır bilimciler, Nefertiti’nin net bir şekilde kim olmadığını söyleyebiliyor. Örneğin kraliyet prensesi değildi. Çünkü birçok unvanı arasında “kralın kızı” yoktu. Nefertiti, M.Ö. 1323’de Kral Tut’un ölümünden sonra firavun olmaya devam edecek olan baş danışman Ay’ın kızı olabilir. Alternatif bir teoride, onun Kuzey Suriye’deki Mittani Krallığı’ndan bir prenses olduğu ileri sürülüyor. Bazı tarihçiler ise Nefertiti’nin, Mısır firavununun birinci dereceden kuzeni olduğunu iddia ediyor. Onun hakkında bilinen en doğru bilgi, Firavun Akhenaten’in karısı olduğu. Nefertiti, 1913 yılında keşfedilen dünyaca ünlü büstü sayesinde Antik Mısır’ın en bilinen kraliçelerinden biri.
Eski Mısır’ın en gizemli ve güçlü kadınlarından biri olan Nefertiti, M.Ö. 1353’den 1336’ya kadar Firavun Akhenaten ile birlikte ülkeyi yönetti
Akhenaten’in saltanat dönemi muazzam bir kültürel kargaşa dönemiydi. Aslında bu dönem hem Mısır hem de diğer antik dünya için çok ilginç bir zamandı. Akhenaten, Mısır’ın dini ve siyasi yapısını Güneş Tanrısı Aten’e tapınma etrafında yeniden düzenliyordu. Bu tam anlamıyla kültür devrimiydi. Bu nedenle Nefertiti’nin kraliçe olduğu dönemde Mısır oldukça karışık bir yapıdaydı. Akhenaten’in devrim niteliğindeki siyasi hamlesi, Nefertiti’nin ülke yönetiminde önemli bir yer edinmesini sağladı. Çünkü firavunun toplumsal alanda yaptığı yenilikleri güçlendirmek için kraliyet ailesinin üyelerine daha fazla yetki verildi. Bu dönemde Nefertiti’nin Mısır’ın düşmanlarıyla savaşırken tasvir edilmiş resimleri bulunuyor. Bu durum hiçbir Mısır kraliçesinde görülmeyen bir şey. Bu nedenle onun kraliçe mi yoksa firavun mu olduğu çok sık tartışılıyor. Bazı Mısır bilimciler onun Akhenaten’in kraliçesi olduğunu bazıları ise Nefertiti’nin müthiş saygı gören kadın firavun olduğunu ileri sürüyor.
Nefertiti hayatının ilk dönemlerinde güzel ve genç bir kadın şeklinde tasvir edilmiş. Ancak sonraki tasvirlerinde daha erkeksi bir figür ortaya koyulmuş
Nefertiti, Akhenaten hükümdarlığı döneminde başka hiçbir Mısır kraliçesinde görülmeyen sıklıkta tasvir edilmiştir. Bu dönemden kalma mezar ve tapınak duvarlarında güçlü ve otoriter bir figür olarak görülüyor. Çiftin Meritaten, Meketaten, Ankhesenpaaten, Nefernefruaten-tasherit, Neferneferure ve Setepenr isimlerinde altı tane kızı olmuş. Hiçbir belgede Nefertiti ve Akhenaten’in oğlu olduğuna dair bir bilgi bulunmuyor. Peki o zaman Tutankhamun’un annesi kimdi? Net bir şekilde Tutankhamun’un babasının Akhenaten olduğu biliniyor. Ancak Akhenaten’in iki karısı var. Biri Nefertiti diğer ise Kiya. Nefertiti’nin neredeyse tüm tasvirlerinde onun altı tane kızı olduğu çizilmiş. Hiçbirinde erkek çocuğuyla tasvir edilmemiş. Bu nedenle tarihçiler Tutankhamun’un annesinin Kiya olduğunu belirtiyor.
Akhenaten’in iki karısı olsa da Nefertiti en büyük kraliçeydi. Akhenaten, kendi mührünü Nefertiti’nin mührüyle birleştirmişti. Bu durum ikisi arasındaki eşitliğin en net göstergelerinden biri. Günümüze ulaşan tasvirler; Nefertiti’nin dini görevler aldığını, yabancı devlet adamlarını kabul ettiğini ve diplomatik toplantıları yönettiğini gösteriyor. Hatta Akhenaten’in ölümünden sonra ülkeyi önce tek başına ardından Tutankhamun’la birlikte yönettiği iddia ediliyor. Ancak Nefertiti ve Tutankhamun’un birlikte hüküm sürdüğü teorisi evrensel olarak kabul edilmiyor. Bu konuda Mısır bilimciler yine ikiye ayrılmış durumda. Bazıları, Tutankhamun ülke yönetiminin başına gelmeden önce Nefertiti’nin tek başına firavun olduğunu ileri sürüyor. Ancak yine de Mısır tarihi hakkında bilinen şeylerin küçük bilgiye dayanan çılgınca tahminler olduğunu akılda tutmakta fayda var.
Nefertiti, Akhenaten’in 12. saltanat yılı civarından bir anda tarihi kayıtlardan kayboluyor
Nefertiti’nin aniden ortadan kaybolmasını açıklamak için dört farklı teori öne sürülmüş durumda:
- Erkek varis doğuramadığı için kocasının gözünden düşmüş ve yerine Kiya geçmiş olabilir.
- Aten dinini terk ettiği için Akhenaten tarafından sürgüne gönderilmiş olabilir.
- Kızını kaybetmenin üzüntüsü içinde intihar etmiş olabilir.
- Üvey oğlu Tutankhamun tahta geçecek yaşa gelene kadar Smenkhkare adı altında hüküm sürmeye devam etmiş olabilir.
Bu teorilerden döndüncüsü dışında hiçbiri kanıtlanamıyor. Çoğu tarihçi dördüncü teorinin dahi belirsiz olduğunu iddia ediyor. Örneğin bazı tarihçiler kocasının resmi eş vekili Smenkhkare’nin Nefertiti olabileceğini belirtiyor. Antik Mısır’da Akhenaten ile Tutankhamun’un hükümdarlığı arasındaki kısa bir dönemde Neferneferuaten ve Smenkhkare adlarıyla hüküm süren iki ayrı firavun olduğu biliniyor. Tarihçiler bu iki ismin de Nefertiti olduğunu düşünüyor. Tabi ki bunlar tahminin ötesine geçmiyor. Nefertiti bir firavun olarak hüküm sürmüş olmasa da Antik Mısır’ın en ünlü kraliçelerinden biri olduğu kesin.
Nefertiti’nin Meşhur Büstü ve Hikayesi
6 Aralık 1913 tarihinde Alman arkeolog Ludwin Borchardt liderliğindeki bir ekip, başkent Amarna’da yapılan kazılarda baş aşağı gömülmüş bir heykel keşfetti. Boyalı ve son derece iyi halde olan bu heykel, ince boyunlu ve zarif yüz hatlarına sahip bir kadını tasvir ediyordu. Bu heykelde, Nefertiti’nin diğer tasvirlerinde görülen mavi silindirik bir başlık bulunuyordu. Borchardt’ın ekibi, heykel bulunduktan sonra arkeolojik kazı alanında bulunan eserleri paylaşmak için Mısır hükümetiyle bir anlaşma yaptı. Bu nedenle büst, Almanya’nın payı olarak Berlin’e gönderildi. 1922 yılında Mısır Firavunu Tuthankhamun’un mezarının keşfedilmesiyle, Nefertiti büstüne olan ilgi daha fazla arttı. Günümüzde Mısırlılar, Nefertiti büstünün yasa dışı yollarla Almanya’ya götürüldüğünü iddia ediyor. Bu nedenle büstün tekrar Mısır’a götürülmesi için çok fazla çaba harcanıyor. Ancak Almanlar, Nefertiti büstünün yasal mülkiyeti olduğunu bu nedenle müzede kalması gerektiğini savunuyorlar. Bugün Berlin’deki Neues Müzesi’nde sergilenen bu büst, yılda 500.000’den fazla ziyaretçi çekiyor.
Bu içerik ilginizi çektiyse; Ölüler Kitabı: Antik Mısır’da Ruh ve Öte Dünya İçin Hazırlanan Rehber Kitap ve Antik Mısır Mitolojisinde Savaş ve Yıkımın Tanrıçası: Sekmet başlıklı listelerimize de göz atabilirsiniz!?