Günümüzde bir anne doğum yaptığında bebek bakım çantasında mutlaka bulunması gereken eşyalar şunlardır: Zıbın, battaniye, şapka, müslin bez ya da minik bir oyuncak. Ve bu eşyaların rengi çoğu zaman bebeğin cinsiyetine göre belirleniyor: kızsa pembe, erkekse mavi. Bu, o kadar yerleşmiş bir norm haline geldi ki çoğumuz bu renk tercihinin tarihsel bir kökeni olduğunu ve “hep böyle” olduğunu sanıyoruz. Oysa gerçek, bu kadar basit değil. Aslında, tarih boyunca pembe ve mavi renkleri çocuk giyimiyle ilişkilendiren anlayış defalarca yer değiştirdi; hem kültürel hem de sosyo-politik gelişmelerle şekillenip durdu. Bugün “doğal” kabul ettiğimiz bu ayrım, geçmişte oldukça farklı bir anlam taşıyordu. Hatta öyle zamanlar vardı ki, pembe erkek çocukların, mavi ise kız çocukların rengiydi! Peki ne oldu da bu renklerin cinsiyeti değişti? Neden kız bebekler pembe, erkekler mavi renk kıyafet giyiyor birlikte inceleyelim.
Tarihte çocuk kıyafetleri birçok farklı forma büründü. Örneğin Viktorya döneminde erkek çocuklar elbise giyebiliyordu ve bu durum oldukça normaldi
Hayal edin: Yıl 1884. Şirin mi şirin, daha iki yaşında bir çocuk… Üstünde dantel detaylı bembeyaz bir elbise, minik ellerinde tüylü bir şapka, ayağında rugan ayakkabılar. Saçları omuz hizasında. Ve bu tatlı minik bebek kim mi? Franklin Delano Roosevelt. Evet, yanlış duymadınız. Geleceğin Amerikan Başkanı tam bir “küçük prenses” havasında!
Ama bu görüntü, o dönemde kimsenin kaşını kaldıracağı bir şey değildi. Çünkü Viktorya dönemi modası gereği, erkek çocuklar 6-7 yaşlarına kadar elbise giyerdi! Hem de böyle tüllü, dantelli olanlardan. Pantolon giymeleri ise ancak “breeching” denen o meşhur geçiş ritüelinden sonra olurdu. Yani resmen “artık adam oldun” töreni!
Şimdi soruyor olabilirsiniz: “Neden kız bebekler pembe, erkekler mavi renk kıyafet giyiyor?” İşte asıl eğlence burada başlıyor
Öncelikle bu iş hiç de düşündüğünüz kadar eski bir gelenek değil. 19. yüzyılın ortalarına kadar pembe ve mavi, bebek kıyafetlerinde sadece pastel tonlar olarak vardı. Cinsiyet belirleyici özellikleri yoktu. Hatta 1918’de bir ticaret dergisi “erkek çocuklar için pembe, kızlar için mavi daha uygundur” diye yazmıştı! Sebep mi? Pembenin daha “güçlü” bir renk olması!
Aynı derginin mantığına göre pembe, kırmızıdan türediği için daha “ateşli ve dinamik”, dolayısıyla erkeklere uygun. Mavi ise narin ve uysal, haliyle kızlara daha çok yakışıyor. Yani neden kız bebekler pembe, erkekler mavi giymeli konusunda resmen kafalar karışık.
1920’lerin sonlarına doğru işler epey çetrefilli hale geliyor. Time dergisi, o dönemde “kızlara pembe, erkeklere mavi” sloganıyla bir tablo yayınlıyor
Ama bir sorun var: Her mağaza aynı fikirde değil! Boston’daki Filene’s mesela, “pembe erkekler içindir” diyor. Chicago’daki Marshall Field’s de öyle. Yani Amerika’da renk savaşı başlamış durumda ama bariz bir galip henüz yok.
Bu konuda yapılan en ilginç araştırmalardan biri Jo B. Paoletti’ye ait
“Pink and Blue: Telling the Boys From the Girls in America” adlı kitabında, renklerin nasıl nötrden cinsiyete büründüğünü adım adım anlatıyor. Ona göre, bir zamanlar sadece “pratik” olan şeyler (beyaz giysi kolayca ağartılır, her bebek aynı giydirilir) zamanla “cinsiyet kimliğini belirleyenl detaylara” dönüştü.
Ama Marco Del Giudice adında bir başka araştırmacı 1880-1980 arası yayınlanan beş milyon kitaba baktığında, pembe = kız ve mavi = erkek ilişkisini çokça bulmuş ama tam tersine dair pek bir şey görememiş. Yani “eskiden erkeklere pembe giydiriliyordu” efsanesi, biraz abartılmış olabilir.
Fakat… gazetelere ve dergilere bakınca işler değişiyor. 1881-1930 arası, hem pembe-erkek hem mavi-erkek örnekleri neredeyse eşit! Yani halkın kafası da en az bugünkü kadar karışıkmış.
1950’ler – 60’larda cinsiyete dayalı giyimde patlama yaşanıyor. Savaş sonrası Amerika’da doğan baby boomer nesli (yani 1946-1964 arası doğanlar), net rollerle büyüyordu. Erkekler babaları gibi giyinmeli, kızlar da anneleri gibi
1960’ların ortalarında feminist hareket, giyimin kadınları nasıl “süs eşyası” gibi göstermeye programladığını fark etti. “Kızlarımızı daha aktif, daha özgür bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak, onları fırfırdan uzak tutmalıyız!” dediler. Ve unisex moda doğdu!
1970’lerde çocuk modasında pembe iki yıl boyunca neredeyse tamamen ortadan kalktı. Sears kataloğu gibi büyük firmalar bile pembe bebek kıyafetlerini çıkarıp daha nötr renklere yöneldi. Kızlar artık mavi de giyebiliyordu, çünkü mesele “kadınsı olmamak” üzerinden tanımlanıyordu.
Ama her devrimde olduğu gibi, bu hareketin de bir karşı tepkisi oldu. 1980’lerde doğan çocukluklarına pembe giydiremeyen anneler (ki birçoğu ikinci dalga feministlerden), “Biz feminizmi kadınsı olmamak olarak mı algıladık?” diye sorgulamaya başladı
Yani evet, kızları doktor olsun istiyorlardı ama “Barbie pembesi bir doktor olmasında ne sakınca var ki?” diyorlardı.
1980’lerin ortasına geldiğimizde doğum öncesi cinsiyet tahminleri işin rengini tamamen değiştirdi. Anne babalar artık bebek daha doğmadan onun cinsiyetini öğreniyor, ve alışverişe başlıyordu.
O mavi tulum artık sadece düz bir tulum değildi; üzerinde futbol topu tutan ayıcıklar vardı. Pembe beşikler, kızlara özel arabalar, “erkek” oyuncaklar derken… cinsiyet kodları tekrar moda dünyasını ele geçirdi.
Çocuk gelişimi uzmanları, 2 yaşındaki bir çocuğun cinsiyet farkındalığına sahip olduğunu söylüyor
Yani bebeklikten çıkıp, daha yürümeyi yeni öğrenmişken, reklamlar ve medya temsilleriyle “erkek gibi olmalıyım” ya da “kız gibi davranmalıyım” mesajları bombardımanına tutuluyorlar. Ve bu durum giyim tercihlerini doğrudan etkiliyor.
Z kuşağı (1997-2012 doğumlular) bu klasik cinsiyet ikiliğine savaş açmış durumda
Gençlerin %51’i diyor ki: “İki cinsiyetten fazlası var!” Milenyum kuşağında bu oran %35’ti. Bu ne demek? Artık siyah-beyaz değil, gri tonları da konuşuluyor. Bu da moda dünyasını doğrudan etkiliyor. Podyumlar, markalar ve mağazalar artık sadece kadın-erkek koleksiyonları sunmuyor. Unisex bölümler açılıyor, “herkes için moda” anlayışı güç kazanıyor. Shawn Grain Carter’ın dediği gibi: “Moda, genç kuşakların kültürünü ve politik duruşunu yansıtır.” Yani günümüzde gençler ne istiyorsa, vitrinler ona göre şekilleniyor.