Ana sayfa » Teknoloji - Bilim » Albert Einstein’dan Nikola Tesla’ya: Dünyaya ve Evrene Bakış Açımızı Değiştiren 10 Bilim İnsanı
Albert Einstein’dan Nikola Tesla’ya: Dünyaya ve Evrene Bakış Açımızı Değiştiren 10 Bilim İnsanı
Kimileri teleskopla göğe baktı, kimileri mikroskopla hücrelerin derinliklerine indi. Hepsinin ortak noktası aynıydı: “Neden?” sorusuna cevap aramak. İşte, dünyayı ve evreni algılama biçimimizi kökten değiştiren o büyük zihinlerin hikâyesi.
Gökyüzüne bakıp yıldızların sırrını çözmeye çalıştığımız, bir çiçeğin yapraklarını incelerken yaşamın karmaşık kodlarını merak ettiğimiz anlar olmuştur hepimizin. İnsanlık olarak bu bitmek bilmeyen merakımız, bizi sıradanın ötesine taşıyan, adeta evrenle aramızdaki perdeyi kaldıran büyük zihinler sayesinde bir anlam kazandı. Onlar, sahip olduğumuz en temel inançları sorgulattı, görünmez olanı görünür kıldı ve bugün içinde yaşadığımız modern dünyanın temel taşlarını döşedi. Gelin, tarihin sayfaları arasında bir yolculuğa çıkalım ve bakış açılarımızı baştan aşağı değiştiren bu sıra dışı insanlarla tanışalım. İşte bakış açımızı değiştiren bilim insanları ve gerçek dâhiler…
1. Nicolaus Copernicus
15.yüzyılın sonlarında, herkes Dünya’nın evrenin merkezinde olduğuna inanıyordu. Ta ki Polonyalı bir rahip ve matematikçi olan Nicolaus Copernicus, bu fikri tersine çevirene kadar. O, Güneş’in aslında sistemin merkezinde olduğunu, gezegenlerin ise onun etrafında döndüğünü savundu. Bugün bize çok sıradan gelen bu düşünce, o dönemde adeta bir devrimdi. Ancak Copernicus’un fikirleri kilisenin öfkesini çekti. Onun “Göksel Kürelerin Dönüşleri Üzerine” adlı eseri ölümünden sonra yasaklandı. Yine de Copernicus, gökyüzüne bakışımızı sonsuza kadar değiştirdi. Evrenin merkezinde değil, sadece bir köşesinde olduğumuzu anlamamızı sağladı ve bakış açımızı değiştiren bilim insanları arasında unutulmazlardan olmayı başardı.
2. Galileo Galilei
Galileo, teleskopun mucidi değildi ama onu kullanma biçimi her şeyi değiştirdi. Yaptığı geliştirmeler sayesinde gökyüzü artık yalnızca mitlerin değil, merceklerin de konusu haline geldi. Jüpiter’in uydularını, Venüs’ün evrelerini ve Samanyolu’ndaki sayısız yıldızı gözlemleyerek evrenin düşündüğümüzden çok daha büyük olduğunu kanıtladı. Ancak Galileo’nun bulguları kilisenin öğretileriyle çatıştı. “Dünya dönüyor” dediği için yargılandı, ev hapsine mahkûm edildi. Yine de tarihin akışını durduramadılar. Onun cesareti ve gözlemleri, modern astronominin doğuşuna zemin hazırladı.
Newton’u yalnızca elma ağacının altındaki bir dâhiden ibaret sanmak büyük haksızlık olur. O, fiziğin temel taşlarını attı. Hareket yasalarıyla evrendeki nesnelerin nasıl davrandığını anlamamızı sağladı, yerçekimi yasasıyla gökyüzündeki düzeni açıklığa kavuşturdu. Işık üzerine yaptığı çalışmalar, renklerin aslında beyaz ışığın birer yansıması olduğunu gösterdi. Tüm bu keşifler, bilimin yalnızca merak değil, sistematik gözlem ve matematikle birleştiğinde neler başarabileceğini kanıtladı. Newton’un annesi onu çiftçi yapmak istemişti, ama neyse ki o toprağı değil, bundan daha fazlasını hedefledi.
4. Charles Darwin
Darwin, doğayı gözlemlemeyi bir tutku haline getiren bir doğa bilimciydi. 1859’da yayımladığı “Türlerin Kökeni” kitabıyla, canlıların sabit olmadığı, çevrelerine uyum sağlayarak evrim geçirdiklerini öne sürdü. Bu, o dönemde dini inançlarla çeliştiği için büyük tartışmalar yarattı. Darwin’in Galapagos Adaları’ndaki gözlemleri, kuşların gagalarından yola çıkarak evrimin kanıtlarını ortaya koydu. Bugün biyolojideki hemen her kavramın temelinde onun fikirleri yatıyor. Darwin’in en büyük başarısı, doğayı bir mucize olarak değil, işleyen bir mekanizma olarak gösterebilmesiydi.
19. yüzyıl İngiltere’sinde, kadınların bilim dünyasında pek yeri yokken, Ada Lovelace geleceğe adını altın harflerle yazdırdı. Matematik dehası olan Lovelace, Charles Babbage’ın “analitik makine” fikrini inceledi ve bu makinenin sadece hesap yapamayacağını, mantıksal işlemler gerçekleştirebileceğini fark etti. Bu vizyon, modern bilgisayar programlamasının temelini oluşturdu. “Döngü” kavramını ilk kez teorik olarak ortaya koydu. Yani günümüzün yazılım dili onun fikirlerinin devamıdır. Lovelace’ın ismi 1980’de ABD Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilen bir programlama diline verildiğinde, zamanın ötesinde olduğunu bir kez daha kanıtladı.
6. Gregor Mendel
Mendel, Avusturya’da bir manastırda görev yapan mütevazı bir keşişti. Ancak onun bahçesindeki küçük bezelye bitkileri, genetik biliminin doğmasına neden oldu. Bitkileri çaprazlayarak kalıtımın nasıl aktarıldığını araştırdı ve bazı özelliklerin baskın, bazılarının ise çekinik olduğunu keşfetti. O dönem kimse çalışmalarının önemini kavrayamadı. Ancak ölümünden sonra bulguları tekrar incelendiğinde, modern genetiğin temellerinin onun deneylerinden çıktığı anlaşıldı. Mendel, bir laboratuvar yerine manastır bahçesinde bilim tarihine yön verdi.
Freud, insan davranışlarını yalnızca dış etkenlerle değil, bilinçaltındaki bastırılmış duygularla da açıklamaya çalıştı. Psikanaliz kuramıyla id, ego ve süperego kavramlarını ortaya koydu; rüyaların bilinçaltının bir yansıması olduğunu savundu. Onun çalışmaları modern psikolojinin temellerini oluşturdu. Her ne kadar bazı teorileri günümüzde tartışılsa da, Freud’un insan zihnini çözme çabası, bilimi bambaşka bir yöne taşıdı. Kısacası, o insanın kendini anlamasının kapısını araladı.
8. Nikola Tesla
Elektriği sadece keşfetmedi, ona bir karakter kazandırdı. Hırvatistan doğumlu Tesla, alternatif akım sistemini geliştirerek dünyanın enerji kullanım şeklini değiştirdi. Bugün evlerimizi, şehirlerimizi aydınlatan sistemin temeli onun fikirlerine dayanıyor. Ayrıca kablosuz iletişimin, radyo sinyallerinin ve uzaktan kumandanın da öncüsüydü. Tesla bobini hala modern teknolojinin temel taşlarından biri. Hayatı boyunca ticari başarıdan çok bilime tutkuyla bağlı kaldı. Belki Edison kadar zengin olmadı, ama fikirleriyle dünyayı aydınlattı.
Einstein, fiziği sadece yeniden yazmadı; evreni algılama biçimimizi tamamen dönüştürdü. Görelilik kuramıyla zamanın ve uzayın sabit olmadığını, hız ve kütleye göre değişebileceğini gösterdi. Ünlü E=MC² denklemiyle enerji ve madde arasındaki ilişkiyi ortaya koydu. Einstein yalnızca bir bilim insanı değil, aynı zamanda bir insan hakları savunucusuydu. Irkçılığa karşı durdu, özgürlüğü savundu. Onun zekâsı kadar vicdanı da büyüktü. Bugün hala, evrenin sırlarını çözmeye çalışırken onun fikirlerinden yola çıkıyoruz.
10. Rosalind Franklin
Franklin, X-ışını kristalografisiyle DNA’nın yapısını anlamamızı sağlayan kişiydi. Laboratuvarda yaptığı ölçümler sayesinde DNA’nın çift sarmal biçiminde olduğunu gösteren ilk veriler onun elinden çıktı. Ancak bu bulgular, başka bilim insanlarının eline geçince kendi adı gölgede kaldı. Yine de Franklin’in katkısı, biyolojide devrim niteliğindeydi. Onun çalışmaları olmadan ne genetik mühendisliği ne de modern biyoteknoloji bu kadar ilerleyebilirdi. Erken yaşta hayatını kaybetti, ama bilimin sayfalarında adı sonsuza kadar silinmeyecek şekilde yazılı kaldı.