Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan rahatsızlık bugünlere özgü olmadığı gibi Cumhuriyet’in ilan edilmesinden çok daha öncelerde de vardı. Kişiliğinden ya da yaptıklarından rahatsız olan tüm kesimlerin hayalini süsleyen “yok etme dürtüsü” o zamanların koşullarında olağanlaşmıştı. Bazı tarihi kaynaklara göre ölümüne dek 40 civarında suikast girişiminin hedefi olan Mustafa Kemal Atatürk, bazen beceriksizlikler nedeniyle ama çoğu zaman da ihbarlar ve güçlü istihbarat sistemi sayesinde yara almaksızın devrimlerini gerçekleştirme ülküsünü canlı tutmayı bilmiştir. Bu içerikte Atatürk’e düzenlenmek üzere tertip edilen suikast girişimlerinden yedisini okuyacaksınız.
1. Mustafa Kemal Atatürk: “Benim ceketimdeki silahı al çünkü arkamızdaki adam suikast düzenleyecek”
Mustafa Kemal, Dr. Rasim Ferit Talay ile birlikte 76 numaralı malum evin yolunu tutmuş, Akaretler yokuşundan iniyorlardı. Valideçeşmesi’nden sonra daralan yolda bir köşeye yaklaşmışken Mustafa Kemal Atatürk Doktor’a tabancası olup olmadığını sordu. “Hayır” yanıtını alınca: “Benim ceketimin cebimde bir tane var, al ve tetiğini aç. Arkadan bir adam geliyor, suikast yapacak” dedi. Doktor, denileni yaptı. Bu sırada Mustafa Kemal Atatürk de diğer cebindeki silahını aldı ve atik bir hareketle arkasını dönerek gelen kişiye durması için uyarıda bulundu. Oldukça iri yapısıyla dikkat çeken bu zat, şaşkınlıkla elinde duran ve parabellum adıyla bilinen otomatik silahı elinden düşürdü… Doktor, birkaç adım öne geçip yere düşen silahı aldı. İkili, adının İdris Çavuş olduğunu öğrendikleri tetikçi ile birlikte yola devam ettiler. Mustafa Kemal’e suikast düzenlemek üzere görevlendirildiğini itiraf eden İdris Çavuş, kendine ne yapılacağını bilemez bir şekilde sorulan tüm sorulara dürüstçe cevaplar verdi. Kendisinin hedefte olduğu bu girişimi önemsemeyen Mustafa Kemal, olayın üzerinde durmadığı gibi daha sonra Suriye’de VII. Ordu Komutanlığı görevindeyken İdris Çavuş’u yanına alacaktır. Ancak o İdris Çavuş, 1918 Eylül’ündeki bir geri çekilme harekatında şehit edilecektir.
2. Ali Galip, Mustafa Kemal’e suikast düzenlemesi için Damat Ferit Paşa tarafından görevlendirildi
Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenleme fikri, Birinci Dünya Savaşı’nda gösterdiği fedakarlık ve başarılardan sonra başladı. Dikkat çeken bu Türk subayının sesinin kesilmesi gerekiyordu. Ancak bir türlü başarı sağlanamamasına karşın Mustafa Kemal Atatürk de sürekli kendini hedef tahtasına oturtacak özgürlükçü işlere imza atıyordu.
Anadolu’ya ayak basmasının ardından kurtuluş düşüncesini tam anlamıyla hayata geçirme gayesinde olan Mustafa Kemal, 9. Ordu Müfettişliği göreviyle temaslarda bulunuyor, örgütleme çalışmalarını aralıksız sürdürüyordu. Paşa, Amasya Genelgesi’ni yayımladığı 22 Haziran 1919’da tarihe geçecek o satırların yazılmasını emrediyordu: “İstanbul hükûmeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş göstermektedir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır…”
Suikast çetesinde kimler yok ki
Bu maddelerin de yer aldığı tamim, gizli olması istenmesine karşın bir şekilde sızdırılmış ve teslimiyetçilikte engel tanımayan Saray’ın hoşuna gitmemişti. Mustafa Kemal’in susturulması şarttır!
Damat Ferit Paşa, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robbeck’e ve dolayısıyla işgal kuvvetlerine yaranma gayretinde olduğunu saklamıyordu. Koltuk hırsında muhteşem bir azme sahip olan Damat Ferit, yine Amasya Genelgesi’nde belirtildiği üzere Sivas’ta düzenlenecek toplantıdan haberdar olduğu gibi bu toplantının engellenmesi ve tüm milliyetçilerin dağıtılıp Milli Mücadele’yi etkisiz kılmanın kendisi için ne kadar önemli olduğunun farkındaydı. Üstelik bu amacı beslerken yalnız olmadığını da biliyordu. Onunla birlikte İngiliz Yüksek Komiserliği ve Kürt Teali Cemiyeti’nin kurucusunun da aralarında olduğu birden fazla odak bu gayede birleşmişti. Komplo da bu şekilde planlandı.
Ali Galip kendisine verilen görevi kabul edip Sivas’ta katliam yapmak için yola çıktı
1911’de askerlik görevini bırakan Ali Galip, kendisine verilen görevi gerçekleştirmesi karşılığında mirliva (tümgeneral) rütbesine kavuşup yeniden askerliğe dönecektir.
Ali Galip, sözde Doğu’daki bir ayaklanmayı bastırmak üzere Sivas’ın yanı başındaki Malatya’da toplanacak Kürt aşiretlerinden 100-150 civarında adamla birlikte Sivas’a geçecek ve böylece Heyet-i Temsiliye üyeleri ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk de ya tutuklanacak ya da öldürülecektir. Böylece kongrenin yapılması engellenecek ve teslimiyetçi ruhun amaçlarına vurulmak istenen darbelerin önü kesilecektir.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk, yapılması gerekenleri panikten uzak, profesyonelce yaptı. Verdiği emirlerle aralarında İngiliz askerlerinin de olduğu Kürt isyancıların ve Ali Galip’in sıkıştırılması için Malatya’ya çevre illerden birliklerin kaydırılmasını emretti. İsyancıların elebaşları olan Harput Valisi Ali Galip, Malatya Mutasarrıfı Halil, İngiliz Binbaşı Noel ve Kürt Teali Cemiyeti üyeleri bugün Adıyaman’a bağlı olan Kahta’ya kaçmaya çalıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın dehası ve onun emirlerini harfiyen uygulamak isteyen askerlerinin özverili çabalarıyla suikast girişimi sonuçsuz kalmış, Damat Ferit Paşa Hükümeti de bu olayın ardından düşmekten kurtulamamıştı.
3. Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenlemesi için görevlendirilen Hint asıllı İngiliz Casus: Mustafa Sagir
Beş yaşından itibaren İngilizler tarafından yetiştirilen, yuvarlak yüzü ve ince bıyıklı görüntüsüne ek olarak, verilen emirler doğrultusunda birçok casusluk olayına karışan Mustafa Sagir, güçlenen Milli Mücadele yanlılarını yok edebilecek kudrete sahipti. En azından o dönem İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği ve işbirlikçilerinin gözünde böyleydi.
Sagir’in görevi kağıt üzerinde basittir; Hindistan’daki Müslümanlardan toplanan yardım paralarını Mustafa Kemal Paşa’ya teslim etmek üzere Ankara’ya geçecek ve burada Milli Mücadele’nin liderine suikast düzenleyerek İngiliz yetkililerin derin bir nefes almasını sağlayacaktır. İnandırıcılığı artırmak amacıyla önce İngilizler tarafından, bir zaman sonra da Yunan yetkililerce tutuklanacak ve böylece vatanseverleri Anadolu’ya gönderen kişilerin güvenini kazanıp Ankara’ya geçmek için gerekli vizeyi alacaktı.
Evinde gençleri eğitim vermek gerekçesiyle toplayıp vitrin peşinde olan Sagir, Milli Mücadele etrafında toplanan bazı isimlerin dikkatini çeker hatta onları ikna da eder. Ancak, Sagir’den haberdar olan Ankara, kendisiyle ilgili iyi bir izlenime sahip olamaz. Yapılan araştırmalar sonrasında Hint asıllı İngiliz casus, tutuklanır ve Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanır.
Sagir yapılan yargılamaların ardından asıldı
Sagir’in yargılama sonrası akıbeti ise 25 Mayıs 1920 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinin başlığında görülür: “Dünkü İdam: Casus Mustafa Sagir Asıldı”.
4. Manok Manukyan Çetesi de Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenlemek istedi
Cumhuriyet’in kurucusuna sadece Saray çevresi ya da İngilizler değil, dahili ve harici pek çok kesim düşmanlık besliyor ve suikast planlarını uygulamak adına kolları sıvıyordu. Bu amaçla harekete geçen bir başka oluşum da Sevr Anlaşması ile ümitlenen ancak Milli Mücadele’nin zaferiyle hayal kırıklığına uğrayan yasa dışı Ermeni örgütlerdi. Onlardan biri olan 3 kişilik Manok Manukyan Çetesi, Anadolu’nun yolunu tuttup kendilerince kutsal nitelikli olduğuna inandıkları amaca hizmet etmeyi planladı. 1924 yılında ortaya çıkarılan bu suikast için Manok Manukyan Trakya üzerinden, onun adamları ise Suriye üzerinden İskenderun ve Hatay istikametinin devamında Ankara’ya geçeceklerdi. Ancak çete lideri Manukyan, 20 Nisan 1925’te Eskişehir’de yakayı ele verince işler değişti. Beş gün süren gözaltının ardından Ankara’ya götürülen Manukyan’ın ifadesiyle Eskişehir’de 4, Edirne’de de 1 kişi tutuklandı. Polis raporlarına göre soruşturma Adana’yı da kapsama alacak şekilde genişletildi. Fakat buna rağmen adı geçen 5 kişi polisten önce davraıp kaçmışlardı. Manukyan, İstiklal Mahkemesi kararıyla 6 Mayıs 1925’te Ankara’da darağacında cezalandırıldı.
5. En bilinen teşebbüs: İzmir Suikastı Girişimi
Devrim tarihinin en meşhur olaylarından biri olarak bilinen İzmir suikastı, eski İttihatçıların rol aldığı bir girişim olarak tarihteki yüz kızartıcı olaylar arasındaki yerinde duruyor.
Rejim karşıtlarının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası etrafında toplanması, partinin sonunu hazırlamış ve Ebedi Şef’in çok partili yaşama geçme amaçlarını rafa kaldırmasına sebep olmuştu.
Kara Kemal ve Şükrü Beygibi eski İttihatçılar ile birlikte Ankara eski Valisi Abdülkadir Bey düğmeye basmak istediler. Daha önce de iki kez suikast planladığı iddia edilen Lazistan eski Milletvekili Ziya Hurşit’le görüşen planlayıcılar, komplonun detaylarını belirlediler.
Plana göre Gürcü Yusuf, Laz İsmail ve Çopur Hilmi isimli tim üyeleri; Kemeraltı Karakolu önünde Mustafa Kemal Paşa’ya ateş edeceklerdi. Ziya Hurşit ve arkadaşları kargaşadan yararlanarak Yemiş çarşısında bekleyen bir arabayla Giritli Şevki‘nin rıhtımda bekleyen motoruna binip Sakız Adası’na kaçacaklardı. Giritli Şevki’nin vicdanına yenilmesi planın da suya düşmesine sebep oldu. Çünkü Giritli Şevki, pişman olup İzmir valisi Kâzım Bey’e ulaştı ve ihbarda bulundu. Polisin operasyonuyla Ziya Hurşit ve arkadaşları yakalanıp İzmir İstiklâl Mahkemesi tarafından yargılandı. Yargılama sonrası adı geçen 15 kişi idam cezasına çarptırıldı. Ziya Hurşit’in de aralarında bulunduğu suikast timinin cezaları 14 Temmuz 1926‘da İzmir’de infaz edildi.
Kaçanların takibi ve yargılamaların ikinci perdesi
Kara Kemal, suikast timinin yakalanması üzerine tası tarağı toplayıp kaçtı. Polisin ısrarlı takibi sonrası ulaşılan Niyazi isimli kişi Kara Kemal’den haberdar olmadığını söylese de yetkilileri inandıramadı. İtirafın gelmemesi üzerine polis, Niyazi’nin torununu tutuklayarak gözdağı verdi. Köşeye sıkıştırılan Niyazi, ağlayarak verdiği ifadede itirafta bulundu. Verilen ifadeyi değerlendiren polis, gözaltı yaptığı başka bir şahıstan Kara Kemal’in bulunduğu adresi aldı. Fakat kaçamayacağını anlayan Kara Kemal, sıkıştırıldığı bir bahçede yanındaki tabancayla intihar etti.
Diğer bir kaçak olan Abdülkadir de polise yakalanmamak için kaçmaya devam ediyordu. Soruşturmanın kapsamının genişletilmesi, jandarmayı bir çiftliğe yönlendirdi fakat burada bir jandarma erinin dikkatsizliği sonucu dolaylı yoldan haber alan Abdülkadir, Bakırköy’de saklandığı evden kaçıp 40 km’lik yolu aşmış ve Istranca ormanlarını takiben Bulgaristan’a geçmek üzere İğneada’ya varmıştı.
Yerli halkın yabancı bir şahsı görmesi, yetkililerin durumdan haberdar olmasını sağlayınca Abdülkadir kıskıvrak yakalandı. İsnat edilen suçlamaları inkar eden Abdülkadir bir süre sonra itirafta bulunmak zorunda bırakıldı ve yargılanmak üzere Ankara’ya sevkedildi. Zanlı Abdülkadir, 31 Ağustos’ta idam edildi.
6. Mısır’dan gelen istihbarat Mustafa Kemal Atatürk suikastını önledi
Kahire’deki Türk Büyükelçiliği, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e düzenlenecek suikaste dair istihbaratta bulununca bir komplo daha önlendi.
İstihbarata göre beş kişiden oluşan suikast timi, ülkeye girmek üzere Kahire’den Beyrut’a geçecek ve ardından Lâskîye, İskenderun, Payas, Mersin yolunu takip ederek İzmir’e geleceklerdi. Burada Canavar Dimitros isimli bir şahsın evinde toplanacak timde Kuneytaralı Çerkez Bin Mehmed, Adana köylülerinden Mehmet Fehim oğlu Derviş Mahmut, Krikor oğlu Camcıyan, Kayseri Rumlarından Tomas oğlu Elmas olduğu da verilen istihbarattaki diğer detayları oluşturuyordu. Ayrıca Beyrut Başkonsolosluğu, isimleri öğrenilemeyen iki erkek ve üç kadın suikastçının Türkiye’ye geldiğini bildiren bir istihbaratı bildiriliyordu.
Neyse ki, diğer girişimler gibi bu girişimler de sonuca ulaşmadı.
7. Milli Mücadele’nin önemli isimlerinden Çerkez Ethem de Mustafa Kemal’i öldürmek istedi
Kurtuluş Savaşı sırasındaki faydaları şüphe götürmeyen, hatta Batı Cephesi’nin açılmasını geciktiren Anzavur İsyanları’nı dahi bastırabilen Kuva-yi Seyyare’nin simgesel isimlerinden biri olan Çerkez Ethem, istiklalin kazanılması için kaçınılmaz bir gereksinim haline gelen düzenli ordunun kurulmasına ve ordunun yönetimine girmeye karşı çıkmış, başına buyruk davranıp isyan bayrağını çekmiş hatta saf değiştirmişti.
Kutlu amaca ulaşan Ankara Hükümeti ve Kurtuluş Savaşı’nın liderine kin besleyen Çerkez, Mustafa Kemal’in bir şekilde yok edilmesi gerektiği saplantısından bir türlü kurtulamamıştı.
Çerkez Ethem’in Atatürk’e karşı planladığı sayısız suikast fikirlerinden biri de 1927’deki girişim. Çerkez’in kardeşi Kuşçubaşı Eşref ve 150’likler olarak bilinen listedeki bir başka isim olan olan Hacı Sami, bu suikast girişiminin aslarını oluşturuyordu. Azmettirici olan Çerkez Ethem ve kardeşi Eşref, ikna çabalarında sonunda istediklerine ulaşmış ve çetesini harekete geçirmesi için Hacı Sami’yi cesaretlendirmişlerdi.
8. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk trende suikasta uğrayacaktı
Plana göre Hacı Sami ile birkaç adamı, Ankara Nallıhan civarında pusuya yatacak ve içinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in yanı sıra bakanların ve milletvekillerinin olduğu tren bu bölgeden geçerken treni patlatacaklardır.
Hacı Sami ile birlikte adamları; Abaza Hakkı, Düzceli Yusuf oğlu Mecit ile Sökeli Mecit Yunan kaynaklı destekler sayesinde Sisam’dan bir kayığa binerek 17 Ağustos 1927 günü sabaha karşı Kuşadası sahilinden Anadolu’ya çıktı. Suikast timi, 18 Ağustos’ta Hacı Sami’nin kardeşi Ahmet’le buluştular. Çete üyeleri Madran yaylasına geçtiklerinde burada bulunan Tahtacı aşiretinin üyelerinden zorla yiyecek almaya çalışınca aşiret üyeleriyle çatışmaya girdiler. Çıkan çatışmada Düzceli Hakkı’nın Tahtacı Aşireti tarafından yaralı yakalanmasının ardından, olay yerine gelen jandarma güçleri, 24 Ağustos 1927’de aşiretin de yardımı ile bölgede bir operasyon başlattı. Yapılan operasyonda güvenlik kuvvetleri kayıp vermeden Hacı Sami’yi ve kardeşi Ahmet’i ölü, Sökeli Mecit ve Düzceli Mecit’i ise sağ olarak ele geçirdiler. Yakalanan suçlular, ifadelerinde treni patlattıktan sonra geniş çaplı bir ayaklanmanın hedeflendiğini ve Romanya’da bulunan Vehip Paşa’nın da Doğu Anadolu’ya ayaklanmanın bu bölgelere de yayılmasını sağlayacağını itiraf ettiler.
Zanlılar, mahkeme kararıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.
Bonus
Mustafa Kemal Atatürk’e karşı düzenlenmesi için planlanan pek çok suikast fikrinin hiçbiri amacına ulaşamadı. Ancak dönemin polis raporlarından da derlenen akademik metinlere ve gazete arşivlerine göre Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ardından ivme kazanan “suikast yarışı”nda İngiliz ve Yunan destekli Ermeni çeteler ile birlikte Çerkez Ethem’in boy gösterdiği anlaşılıyor.
Bitmez tükenmez kiniyle her yenilgisinde ayrı bir doyumsuzluk hisseden Çerkez’in konuyla ilgili görüşünü ve niyetlerini anlamak için kardeşi Reşid’in İzmir suikast girişiminin ardından söyledikleri tarihe not olarak düşmüştür: “Nihayet uzun araştırmalardan sonra suikastın bizim eski İttihatçılar tarafından düzenlenmiş olduğunu anlayabildiler. Bizim İttihatçıları siz bilmezsiniz. İttihat ve Terakki teşkilatı bugün de Türkiye’nin her yerinde hâkimdir. İttihatçıları bilenler bu suikastın tekrar edeceğini takdir ederler.”