Antik mısırlıların tahnit yani mumyalama adı verilen uygulamaları ilk kez MÖ 15. yüzyılda ölülerin, ölümden sonra dirilip kendi bedenlerine kavuşacaklarına olan inançları ile yapılmış. Başlangıçta sadece Firavunlara uygulanan mumyalama işlemi ardından soylu ve halktan kişilere de uygulanmaya başlanmış. Hemen her medeniyette mumyalama stilleri bulunuyor. Ancak antik dönemde mumyalama uygulamasını en iyi yapan şüphesiz Mısır medeniyetiydi. Antik dönemde Mısır mumyalama örnekleriyle doluydu. Kedi, köpek gibi evcil hayvanlar dahi mumyalanıyordu. Mumyalama nedeni dini kurallara göre ölüm sonrası hayatın başlangıcında dünyadaki görünüş ile aynı kalmaktı. Hatta eli kolu olmayan kişilere bile protez takılıyor ve görünüm tamamlanıyordu. Çünkü öteki hayatında eksik uzvu olmamalıydı. Ölen insanlar evcil hayvanları da öldükten sonra yanlarında istiyorlardı. Antik Mısır’a dair yapılan araştırmalarda kedi ve köpek mumyalarına da sıklıkla rastlanıyor. Peki mumyalamada ne kullanılır? Mumyalar nasıl bozulmaz? Mumyalama yapılırken hangi organ atılır? Mumyalama tekniklerine dair merak ettiğiniz her şeyi sizin için listeledik.
Bilim insanları da XI Ramses döneminde bir rahip olan Nesyamun’un mumyasını inceledi ve yapay ses telleri ile mumyayı konuşturmayı başardı. 3 bin yıllık mumyadan elde edilen ses hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isterseniz 3 Bin Yıllık Mumyanın Sesini Duymayı Başaran Bilim İnsanları içeriğimize göz atabilirsiniz.
Mumyalama nedir?
Mumyalama ya da ölüleri muhafaza etme süreci, bir zamanlar eski toplumlarda sıklıkla görülen bir uygulamaydı. Günümüzde mumyalama deyince akla gelen ilk şey korku filmleri ve gotik kitaplar olsa da mumyalama geleceği antik çağlarda oldukça önemli bir yere sahipti. Mumyalar insanlar için ölümü çağrıştıran bir simge olarak da görülüyor. Bu nedenle yıllar boyunca mumyalar korku filmlerine, dini geleneklere ve romanlara konu olmuş ve halkın ilgisini çekmeyi başarmıştır. Antik çağda tesirini koruyan mumyalama işlemi bilir kişiler tarafından gerçekleştiriliyordu ve oldukça onurlu bir gelenek kabul ediliyordu. Ölen kişileri kutsamanın ya da değerli bir dini inancı, özellikle ölümden sonra yaşam inancını, ifade etmenin bir aracı olarak uygulanırdı. Tarihte çeşitli kültürlerin ve inanışların ölülerini mumyaladığı biliniyor. En bilinen uygarlık Antik Mısırlılar olarak kaydedilmiş ancak Çinliler, Kanarya Adaları’nda yaşayan antik halk, Guançeler ve İnkalar da dahil olmak üzere Colomb öncesi Güney toplumlarının çoğunluğunda mumyalama yöntemi tercih ediliyor ve kullanılıyordu.
Mumyalama işlemi nasıl yapılır?
Mumyalama işleminin ne olduğundan bahsettik. Peki mumyalama nasıl yapılır? Hemen yanıtlayalım. Mumyalama, bedeni bilinçli olarak kurutarak ya da fiziki bedenin bozulmaması için ilaçlayarak, ölümden sonra bedeni olduğu şekilde muhafaza etme süreci. Genel anlamda açıklamak gerekirse bu süreç, ölen kişinin vücudundan nemin çekilmesi, deriyi ve organları kuru hale getirmek için reçine benzeri kimyasallar ya da doğal koruyucuların kullanılması ile gerçekleşiyor. Mumyalar ayrıca, “doğal” mumyalama olarak tabir edilen müdahalesiz ya da kazara gerçekleşen süreçlerle de oluşabiliyor. Ölen kişinin vücudu soğuk ve kuru koşullara ya da çürüme sürecini azaltan, yavaşlatan başka bir çevresel nedene maruz kaldığında, doğal mumyalama dediğimiz mumyalama şekli de ortaya çıkabilir.
Nevada, Fallon’un dışında Ruh Mağarası’nda bulunan Kuzey Amerika’nın en eski mumyası niteliğinde, doğal mumya örneğidir. Hasır otuna sarılmış bir şekilde derin bir mezarda bulunan mumya örneği, kuru hava ile beraber mağaranın oksijen oranının az olması sebebiyle görünümü bozulmadan yıllarca korunuyor. 1940 yılında keşfedilen ve 2.000 yıllık olduğu düşünülen bedenin, 1990’larda radyo-karbon tarihlemesi yapıldığında aslında 10.000 yıldan daha eski olduğu belirlenmiş. Öte yandan bilinen en eski doğal şekilde korunmuş Mısır mumyası 5.500 yıl öncesine kadar dayanıyor. Mumyanın öldükten sonra vücudu keten ve kürkle sarılmış genç bir kadına ait olduğu tahmin ediliyor. Doğal yöntemlerle korunmuş başka bir mumya örneği ise aynı zamanda Avrupa’nın bilinen en eski mumyası niteliğini taşıyor. Yaklaşık 5.300 yıl önce yaşayan Buzadam Ötzi, günümüz İtalyan Alpleri’nin bulunduğu noktada öldürüldükten sonra 1991 yılında bölgeye gelen turistler tarafından kalıntıları keşfedilene kadar bedeni kar ve buzda bozulmadan korunmuş.
Mumyalama teknikleri nelerdir?
1. Siyah Mumyalar
İlk kez 1995 yılında Latin American Antiquity dergisinde yayınlanan “Siyah Mumyalar” listemizin ilk sırasında yer alıyor. Şili ve Peru sahillerinde, yaklaşık 9 bin yıl önce yaşamış balıkçı halkı Chinchorrolar, ölülerine bilinçli olarak farklı bir mumyalama tekniği uyguluyorlardı. Chinchorrolar ölülerinin baş kısmını, kolunu ve bacaklarını kesip, iç organlarını ayırıyorlardı. Ölen kişinin kafatasına bir delik açıp, içindeki beyni de çıkartıyorlardı. Bedenin bu haliyle kurumasını sağlamak içinde bedenin içine kömür dolduruyorlardı. Ardından tüm deriyi soyuyorlardı. Beyaz küllerle tüm bedeni tamamen kaplayıp, üzerini ağaç dallarından yaptıkları çubuklar ile tamamlıyorlar ve hayvanlardan aldıkları kılları kullanarak işlemi bitiriyorlardı. Ölülerinin cesetlerini en son siyah manganez ile boyayıp, kafasınada bir avuç siyah saç ekliyorlardı. Siyah manganez kullanılmasından dolayı bilim adamları bu mumya modeline “Siyah Mumyalar” adını verdi. Üstelik hala bazı köylerde bu ürkütücü uygulama devam ediyor.
2. Budist Rahiplerin Mumyaları
Şimdi ilginç bir mumyalama tekniğinden söz edeceğiz. Yaşayan bir kişinin kendi isteğiyle öldüğü ve budist rahiplerin mumyalama işlemini gerçekleştirdiği bir teknik. Bu insanlar verdikleri karar sonucunda bedenlerinin nirvanaya ulaşması fikriyle 3 yıl boyunca bitki tohumlarından yani köklerden oluşan besinler tüketiyorlar. Bu şekilde vücutta yağ kalmayacak ve mumyalama işlemi başlamış olacaktı. Bu tekniği uygulayan kişiler ölümden sonra bakterilerin cesetlerini çürütmemesi için zehirli bir çay içip ardından kusarak, vücut suyundan kurtuluyorlardı. Ayrıca kanda bulunan zehir ise ölüm sonrası fiziki bedeni çürüten bakterileri yok ediyordu. Peki bu mumyalama işlemi nasıl yapılıyor? Hemen anlatalım. Bahsettiğimiz şekilde beslenen bir rahip, kendini bir mağaraya ya da bir taş odanın içine kapatıyor ve inzivaya çekiliyor. Hareketsiz kalan rahip ağzında bulunan boru ile nefes alıyor. Rahibin elinde bir ip ve ipin diğer ucunda mağara dışında bulunan bir çıngırak var. Dışarıda inzivada olan rahibi bekleyenler eğer çıngırak sallanmaz ise onun öldüğünü anlayacaklar. Rahip ölünce taşınmıyor ve aynı yerde bırakılıyor. 12. yüzyıldan bugüne dek bu şekilde bulunan 24 adet mumya var. Bu şekilde bir mumyalama, yakın tarihte, 2015 yılında Çin’de bir Buda heykelinin iç kısmında bulunmuş.
3. Papua Yeni Gine’deki Mumyalar
1907’de İngiliz kaşif Charles Higgins, Papua Yeni Gine‘ye gittiği zamanlarda yerli halkın ölülerine yaptıkları mumyalamayı yazılı olarak kaydetmiş. Ölen kişi el işçiliği ile yapılan bir sandalyeye oturtularak sabitleniyor. Güneş görmeyen tütsülenmiş bir oda içerisinde bu kişinin iç organları kuruyana dek bırakılıyor. Kurumuş parçaların birbirinden ayrılmaması için parçalar kırmızı kil ile kaplanıyor. Mumya daha sonra Papua Yeni Gine yerlisinin yaptıkları tapınaklarda saklanıyordu. Özel günlerde yerlerinden alınan mumyalar, ilkel yöntemlerle köylerde gezdiriliyordu. Ölünün yakınları ise kafalarına takılan ve cevabını merak ettikleri konuları atalarıyla konuşup istişare ediyorlardı. Üstelik bazı köylerde bu uygulamanın hala devam ettiği biliniyor.
4. Bataklık Mumyaları
İrlanda’nın bataklık kesiminde bulunan mumyalar, günümüze dek kusursuz şekilde muhafaza edilmiş gelmiş en iyi korunan mumyalar niteliğinde. Mumyaların bazıları boğazı kesilmiş şekilde, bazılarının da boynunda ip bulunuyor. Bu durum korunan mumyaların, idam edilen kişiler olduğu düşüncesini destekliyor. Cesetlerin bu kadar iyi şekilde korunmasının nedeni olarak bataklıklarda ki oksijenin oldukça az olması ve bakterilerin cesetlere temas edememesi olduğu düşünülüyor.
5. Mısır Mumyaları
Sayısız filme konu olan Mısır mumyaları herkesin mutlaka duyduğu ve en çok bildiği mumya çeşiti diyebiliriz. Bu mumyalama stili genel olarak Firavunlar ve soylu aile bireyleri için yapılırdı. Ölen kişi yapılan işlemler sonucu mumyalanıp ya lahit yada tabut içine yerleştiriliyordu. Ölüm anından sonra ruhların yaşadığına inanılan Mısır’da, ölen ruh eğer beden bulamazsa kaybolacaktı bu nedenle ölülerin bedenleri öldükten sonra mutlaka mumyalanmalıydı.
Mumyalama işlemini ilk kim yaptı?
En eski mumyalar ilk kez Şili’nin Camarones Vadisi’nde bulundu. Bu vadi, ülkenin en kuzeyinde yer alan Atacama Çölü adında bir bölgede bulunuyordu. Pasifik Okyanusu ile And Dağları arasında dar bir arazi şeridinde yer alan bu çöl, az yağış alan bir bölge. Bölgede bulunduğu açıklanan mumyaların 1917 yılında Arica kasabası yakınlarındaki Chinchorro Plajı’ndaki Alman arkeolog Max Uhle tarafından bulunduğunu kaydedilmiş. Bulunan mumyalar, Chinchorro kültürü olarak adlandırılan, günümüzde ise Güney Peru ve Kuzey Şili bölgesinde yaşayan insanlara ait. Chinchorro halkı, kıyı köylerinde yaşıyordu ve kabuklu deniz hayvanlarından yapılan çatal iğneler yardımıyla temel geçim kaynakları olarak bilinen balıkçılıkla ilgilendiler. Ayrıca karada yaşayan hayvanları avladılar ve çevrede bulunan yenilebilir bitkileri tükettiler.
Chinchorro’ların mumyalama işlemi, bilinen ilk Mısır mumyalarından yaklaşık olarak iki bin yıl önce başladı. Uygulama biçimi zamanla çok daha karmaşık hale gelse de temel süreç hep aynı kaldı. Bu uygulama, yumuşak dokunun, organların ve beynin çıkarılmasından oluşan bir süreçten meydana geliyordu. İçi boş gövde daha sonra kurutulup, tekrardan birleştirme işlemi uygulanıyordu. Hasır otu, kurutulmuş bitki ya da diğer bitkisel maddeler doldurma işleminde kullanılıyordu. Ardından kol ve bacaklara çubuklar sokuluyordu. Cesetlerin yüzüne ilginç şekilde kil maskesi yapılıyor ve perukları sıkı bir şekilde takılıyordu. Bu işlemler bitince son olarak mumya tamamen boyanıyordu. Chinchorro toplumu, başlangıçta mumyalarını siyah manganezle boyuyordu. Fakat MÖ 2.500 yılından, MÖ birinci yüzyıla dek kullanılan uygulamanın ortadan kalkmasıyla aşı boyası, manganezin yerine tercih edilir oldu. Bebekler, çocuklar, yetişkinler ve hatta anne karnında bulunan bebekler de dahil olmak üzere, Chinchorro toplumunun sadece seçkin kişileri değil, toplumun tüm insanları mumyalanıyordu.
Mısırlıların ölülerini mumyalama nedenleri nelerdir?
Antik Mısır’da mumyalama, toplumun dini inançlarıyla beraber anılıyordu. Berkeley, Kaliforniya Üniversitesi’nde Mısırbilimci ve uzman olan Rita Lucarelli, “Antik Mısırlılar öte dünya inancına takıntılıydı.” ifadelerini kullanıyor. Yani dünyadaki yaşamın ardından başka bir yaşamın olduğuna inanıyorlardı. Antik Mısır’da insanlar bir kişi öldüğünde, ölen kişinin manevi özünün yani ruhunun yaşamda kaldığına inanıyordu. Bu öz, çok sayıda ilahi ve şeytani varlıkla karşılaşacağı bir yolculuğun ardından, ölülerin tanrısı olarak bilinen Osiris tarafından asıl kaderi belirleniyordu. Şayet ölen kişi suçsuz ise, cennette tanrılarla ölümsüz biri olarak yaşamasına müsade ediliyordu. Ölen kişinin manevi yolculuğu yapabilmesi için bedeninin sağlam kalması şarttı. Bu yüzden Mısırlılar, mumyalama işlemine son derece önem veriyordu ve tüm mumyalama sürecini titizlikle gerçekleştirmeye özen gösteriyorlardı.
Ancak, günümüze kadar gelen Antik Mısır metinlerinde, gerçek mumyalama sürecinden çok fazla ve detaylıca bahsedilmiyor. Sürecin detayları daha çok 5. yüzyılda yaşamış, Yunan yazarı Herodotus gibi Mısır dışında yer alan kaynaklar sayesinde günümüze dek ulaştı. Herodotus, “Tarih” adlı ünlü eserinde, mumyalama sürecinin üç aşamadan oluştuğunu açıklamış. Üstelik gösterilen çabaya bağlı olarak her birinin bir diğerinden farklı şekilde mumyalandığından bahsediyor. Mısırlılar da mumyalama işleminde kalp hiçbir zaman vücuttan çıkarılmazdı, çünkü Mısırlılar kalbin, aklı içerdiği için kişinin en önemli yeri olduğuna inanıyordu. Dördüncü yüzyıla gelindiğinde ise, Mısır’da mumyalama işlemi yavaş yavaş kaybolmaya başladı.