Listemize geçmeden önce minimalist sinema nedir sorunun yanıtını arayalım. Türkçe sözlük anlamı, “sadeleşmek”le eşdeğer görülen “minimalizm”, sanatsal terminolojideki yeri ile “mümkün olan en küçük malzemeyi, en küçük renk skalasını, yalnızca çok basit şekilleri veya formları kullanan bir stil” şeklinde açıklayabiliriz. Ancak sinemada minimalizmin kullanımı, örnekleyeceğimiz üzere; bu kavramın diğer sanat biçimlerinde ortaya çıkışından oldukça farklıdır. Sanılabileceğinin aksine, minimalist sinema eserlerinde; filmde hangi teknolojinin ve tekniğin kullanıldığı değil, daha çok izleyiciye neyin gösterildiği önemlidir. Bu genel çerçevenin yarattığı karmaşıklığı gidermek açısından minimalist sinemayı bir fotoğraf ile veya tablo ile kıyas edebiliriz.
Minimalist sinema ögeleri
Bir filmin minimalist bir yapım olup olmadığını belirleyebilecek bir dizi ölçüt sayabiliriz. Bu ölçütler arasında görsellik, ses, hikâye ve olay örgüsü bulunmaktadır.
Bu unsurlar, izleyiciye ne kadar bilgi aktarıldığını yahut izleyicinin hayal gücünü ne kadar canlandırdığını belirler. Bu unsurun yoğunluğunun yeterince azaltıldığı filmler birer minimalist sinema eseri olmaya bir adım daha yaklaşmışlar demektir. Minimalist sinemacılık anlayışına göre soyutlama genellikle ayrıntıdan daha güçlüdür. Çünkü filmlerin izleyicinin hayal gücünü harekete geçirebilmesi; büyük bir film bütçesi ile yaratılabilenden çok daha canlı ve özgün bir seyir deneyimi sağlar.
Minimalist sinema ve ses
Az önce bahsettiğimiz dört ölçüt arasından ilk olarak “ses”i ele almak gerekirse, seyircilere bir filmde iletilen işitsel ögeler dış ses, müzik ve diyaloglardır. Minimalist filmlerde diyalog net ve abartısız olmalıdır. Karmaşık sözcükler, yalnızca izleyicinin karakterle ilgili istenen algıya veya niyetlerine sahip olması gerekiyorsa kullanılır. Açıklayıcı sözcükler, yalnızca seyircilerin anlatılanın bu özelliği bilmesi gerekiyorsa kullanılır. Gereksiz yorumları kesinlikle bırakılır. Filmde bir şeyleri doğrudan söylemeyip, “gösteren” bir tarz benimsemek yönetmenleri genellikle minimalizme götürmektedir.
Minimalist filmlerde ses sahnesi de minimize edilmelidir, ancak unutulmamalıdır ki dış ses gibi unsurlar yetkin bir sinema eseri yaratabilmek için hâlâ ölçülü düzeyde gereklidir.
Minimalist sinema ve görsellik
Minimalist sinema eserlerinde bir diğer faktör olan görsellikte ise, temel mesele izleyicinin gördüklerini azaltmaktır. Minimalist bir film yapımcısı olduğunuzu hayal edin. Neler mi yapmalısınız? Duvardaki dikkat dağıtıcı resimleri kaldırın. Filmin çerçevesini daraltın. Filmin çerçevesini ayrıntılarla boğmak yerine, sahnenin odaklamasını bozun veya gölgelerde saklanın.
Bir aktörü, karakteri hakkında daha çok şey anlattığını düşündüğünüz kot pantolon ve ipek ekranlı bir tişört yerine tek bir renkle giydirin. Karakter sayısını olabilecek en az sayıya düşürün. Belki filmin çekimlerini siyah beyaz hâle getirebilirsiniz. Sahnedeki bir öge veya karakteristik unsur, izleyicinin bir kez bir şeyi algılamasına neden olduktan sonra; aynı algıyı destekleyen diğer her detayı kaldırın. Aksi takdirde, detayların yoğunluğunu bir tek sahneye sıkıştırarak seyirciyi boğan bir atmosfer yaratabilir veya seyircinin diğer mesajlara dönük odağını ve dikkatini dağıtabilirsiniz.
Görsel deneyimin bir parçası da kamera hareketi ve kurgudur. Çağdaş minimalist sinema temsilcilerinin genellikle tercih ettikleri şey, bir tripod üzerinden statik çekimler yapmaktır. Minimalist sinemacılar; kamera hareketlerini, görselleri çekici kılmak adına değil, yalnızca hikayeye fayda sağlamak adına kullanırlar. Minimalist sinemacılar, seyircinin ilgisini korumak için filmin temel amacına güvenir ve filmlerinde bir şeyin nasıl olacağına dair tahminlerden, seçeneklerden veya kehanetlerden uzak dururlar.
Minimalist sinema ve hikâye / olay örgüsü
Minimalist filmlerde, hikâye olay örgüsünden farklıdır. Hikaye, olanları anlatırken; olay örgüsü ise temelde bir hikayenin izleyiciye nasıl aktarıldığıdır. Bir hikâye karmaşık olabilir. Hikayeye dahil olan birçok detay olabilir. Bu detaylardan bazıları gerçekten film için önemli olabilir. Ancak filmde hikâyenin kendisi önemli değildir. Aslında önemli olan, izleyiciye ne aktarıldığıdır.
10 sayfalık hikayenizi 5 sayfada anlatabiliyorsanız, kısa versiyon orijinali ile aynı etkiye sahipse veya aynı mesajı veriyorsa; hatta belki daha etkiliyse, o zaman minimalizme göre hikayenin 5 sayfalık versiyonunu kullanmalısınız. Zira 10 sayfalık versiyon, izleyicilerin dikkatinin dağılmasına veya ilgilerinin azalmasına çok daha uygun bir zemin yaratır.
Minimalist bir olay örgüsü, hikayeyi baştan sona anlatıyor da olabilir, ancak genellikle böyle değildir. Yine minimalizm, izleyicinin hayal gücüne dayanır ve genellikle izleyicilere ne olduğunu gerçekten sezdirerek anlatır. Bir çocuğu tuvalet kağıdıyla bir evi tahrip ederken göstermek yerine, çocuğun elinde bir tuvalet kağıdı rulosu tuttuğunu ve evde sırıtarak dolaştığını; daha sonra ise çocuğun cezalandırılıp odasına kapatıldığını görmek daha ufuk açıcıdır ve seyircinin zihnini de filmin içerisinde tutar.
Minimalist üretim süreçleri, iyi icra edilebildiği takdirde muazzam eserler ortaya çıkarabilir. Ancak konu edilecek her kavram üzerine daha fazla düşünmeyi gerektirir ve bir bakıma risk potansiyeli de taşır. Bugün, yazdığımız her bir unsuru taşıması ile sinema tarihinde yer edinmiş birbirinden değerli 13 minimalist sinema eserini kısaca tanıtacağız.
Keyifli okumalar…
Bu yazımızı da incelemek isteyebilirsiniz: Save Ralph’den Suçlular’a: Hepsi Birbirinden Değerli 12 Ödüllü Kısa Film
1. A Csendesek / Silent Ones (2013) – IMDB: 5.9
Bir araba kazasından sağ kurtulan bir kadın, kazadan bir süre sonra uyandığında yanındaki küçük erkek kardeşinin ortadan kaybolduğunu görür. Ona söz verdiği gibi, yeni bir hayat bulmak için bir kargo gemisine biner. Burada yolunun kesilmesi ile, yaşam ve ölümün kırılgan sınırında gerçeküstü bir yolculuğa çıkacaktır.
2. Jauja – Hayal Ülkesi (2014) – IMDB: 6.3
Film, Danimarka’dan, medeniyetin sınırlarının ötesinde bir diyarda var olan bilinmeyen bir çöle giden bir baba ve kızın yolculuğudur.
3. Los Muertos – Ölüler (2004) – IMDB: 6.7
54 yaşındaki bir adam olan Vargas, Arjantin’in Corrientes eyaletinde hapisten çıkmasının ardından; bataklık ve ücra bir bölgede yaşayan artık yetişkin olan kızını bulmak istiyor. Oraya ulaşmak için, nehirlerde küçük bir teknede büyük mesafeler kat ederek ormanın derinliklerine inmesi gerekiyor. Vargas sessiz ve kendine yeten bir adamdır. Doğaya yakın yaşayanların kısıtlamasına sahiptir. Etrafında derin bir gizem, karşılaştığı insanlar ve geçtiği yerler, uzun yıllar hapiste kaldıktan sonra neredeyse hiç değişmemiş bulduğu değişmez dünyayı içine alan her şey onu çevreler.
4. Zama (2017) – IMDB: 6.7
Antonio Di Benedetto’nun 1956 çıkışlı aynı adlı romanından uyarlanan bu film, on yedinci yüzyılda Asunción’a yerleşmiş ve Buenos Aires’e atanmayı bekleyen İspanyol bir subay olan Don Diego de Zama’nın yaşamını konu edinmektedir. Hiçbir şeyin bu atanma durumuna gölge düşürmemesini sağlamak için her şeyi yapmaya hazır olan Don Diego de Zama, bunun için üstleri tarafından gelecek her türlü kirli göreve ve aşağılanmaya da boyun eğmek zorundadır.
5. Stray Dogs – Sokak Köpekleri (2013) – IMDB: 6.9
Taipei’de alkolik bir adam ve iki küçük çocuğu zar zor hayata tutunmaya çalışmaktadırlar. Daha iyi bir hayat kurmalarına yardımcı olabilecek yalnız bir bakkal tezgahtarıyla yolları kesiştiğinde, bir şeyler değişmeye başlar.
6. Tropical Malady / Sud Pralad (2004) – IMDB: 7.1
Tropical Malady, iki erkek arasındaki tutkulu bir ilişkiyi alışılmadık sonuçlarıyla inceliyor. İki bölüme ayrılan filmin ilk yarısı; güneşli ve dinlendirici bir kırsalda iki adam arasındaki gelişen duygusal çekimi, ikinci yarısı ise ormanın gölgelerinin derinliklerinde gizlenen ve bilinmeyen bir tehdidin kafa karışıklığı ile dehşetini gösteriyor.
7. 71 Fragments of a Chronology of Chance – Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası (1994) – IMDB: 7.2
Film, ismi üzere; yeni göç etmiş bir göçmen, kızlarını yeni evlat edinmiş bir çift, bir üniversite öğrencisi ve yalnız bir yaşlı adam etrafında dönen 71 sahneden oluşmaktadır.
8. What Time Is It There? – Orada Saat Kaç? (2001) – IMDB: 7.3
Bir saat satıcısı, kısa süre sonra Paris’e gitmek üzere yola çıkan genç bir kadınla tanışır ve ona aşık olur, bu yüzden Taipei’deki tüm saatleri Paris saatine çevirmeye karar verir.
9. The Son / Le Fils – Oğul (2002) – IMDB: 7.5
Rehabilitasyon merkezinde çalışan bir marangozluk eğitmeni olan Olivier, yeni bir öğrenci olan Francis’i çırak olarak yanına almayı ve eğitmeyi reddeder, ancak daha sonra çocuğu koridorlarda ve sokaklarda takip etmeye başlar. O günün ilerleyen saatlerinde, eski karısı Magali kendisine bir ziyaret gerçekleştirir ve ona hamile olduğunu, yeniden evlenmeleri gerektiğini söyler. Bu iki olay arasında tuhaf bir bağlantı kuran Olivier, gerçeklik algıları bulanıklaşırken sorgulamalarını sürdürecektir.
10. Red Desert – Kızıl Çöl (1964) – IMDB: 7.5
Kasvetli ve yıkık bir sanayi bölgesinde, genç Giuliana hayatla baş etmeye çalışmaktadır. Yerel bir fabrikanın müdürü olan Ugo ile evlidir, ancak aynı zamanda onu ziyarete gelen iş arkadaşlarından biri olan Corrado Zeller ile de ilişkisi bulunmaktadır. Kararsızlık içerisindeki Giuliana; hayattaki rolünün bir eş mi, bir anne mi yoksa dünyadaki başka biri mi olduğunu sorusuna tam olarak cevap verememektedir. Giuliana’nın aklına takılan kimi soru işaretleri, belli başlı sorgulamaları beraberinde getirecektir. Bu süreçte keşfedecekleri ve anlayacaklarının keskinliği; hayattan kaçışının zannettiği kadar uzun olmayacağını ona gösterir.
11. The Turin Horse / A Torinói Ló – Torino Atı (2011) – IMDB: 7.7
Alman filozof Friedrich Nietzsche, İtalya’nın Torino kentinde seyahat ederken bir atın kırbaçlanmasına tanık oldu. Onu korumak için kollarını atın boynuna doladı ve sonrasında ise yere yığıldı. Bir aydan kısa bir süre içinde Nietzsche’ye, ölümüne kadar geçen on bir yıl boyunca onu yatalak ve suskun bırakacak ciddi bir akıl hastalığı teşhisi konulacaktı. Ama gözden kaçırılan nokta şu ki, Nietzsche’nin uğruna canını siper ettiği o ata ne oldu? 7.5 saatlik sinema eseri Sátántangó’nun usta yönetmeni Béla Tarr, The Turin Horse’ta bu soruya eğiliyor.
12. Taste of Cherry – Kirazın Tadı (1997) – IMDB: 7.7
Orta yaşlı Bay Badii intihar etmeyi planlıyor. Ancak bu yolda ona yardım edecek birini arama uğraşında oldukça çaresiz bir durumdadır. Bir dağda kendi mezarını çoktan kazmış olan Bay Badii, intiharının hemen ardından onu dağ başına gömmek zorunda kalacak kişiyi bir türlü bulamamakta; herkes onun bu teklifini reddetmektedir. Sonunda, bu görevi hakkıyla yerine getirebilecek birisi olan; hasta bir evlada sahip ve daha önce kendisi de intihara teşebbüs etmiş olan yaşlı bir Türk tahnitçiye ulaşır. Ancak her şey bu kadar basit mi? Bazen bir kiraz dahi insanı ölüm fikrinden uzaklaştırabilir…
13. Cleo from 5 to 7 – Cléo Beşten Yediye (1962) – IMDB: 7.9
Bu film, hastanedeki doktorundan test sonucunu teslim almaktan korkan Fransız şarkıcı Cléo’nun birkaç saatine tanıklık etmemizi sağlıyor. Kanser olduğuna ve hastalıktan öleceğine inanan Cléo’yu Paris sokaklarında dolaşırken iki saat boyunca takip ediyoruz. Bu iki saatin ardından Cléo’nun önce Cezayir’de savaşa giden bir askerle tanışmasına, ardından ise kendisine teşhis koyacak olan doktor ile karşılaşmasına; tüm bu süreç boyunca ise düşüncelerine ve duygularına şahitlik edeceğiz.
Birbirinden yetkin 13 minimalist sinema eserini sizler için derlediğimiz listenin ve dolayısıyla yazımızın sonuna geldik. Önümüzdeki haftalarda başka yazılarda görüşmek dileğiyle, hoşça kalın…
Özgürleşmenin En Sade Yolu: 10 Adımda Minimal Yaşamın Dayanılmaz Hafifliği