İnsan nüfusu her geçen gün çoğalırken ne yazık ki hayvan türlerinin sayısı azalıyor. Bir yanda insanlar kürklere, avlanmaya ve hayvanlara şiddete karşı dursa da diğer yanda ne yazık ki büyük bir vahşet yaşanıyor. Bu noktada iş hayvanseverlere düşüyor. Kendini koruyamayan masum canları korumak bizim öncelikli görevlerimizden biri haline geliyor. 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü de bu ruhu yaşamak, masum canları bir kez daha gündeme getirmek ve farkındalık yaratmak için muhteşem bir fırsata dönüşüyor. Birçok sivil toplum kuruluşunun yanı sıra markalar da bu güne özel kampanyalar hazırlıyor. Biz de ListeList ekibi olarak evimizi, hayatımızı paylaştığımız, çocuğumuz gibi sevip koruduğumuz biricik tüylü dostlarımızı nasıl koruduğumuzu, hikayemizin nasıl başladığını sizlerle paylaşmak istedik. Siz sevimli dostunuzla nasıl tanıştınız? Bizimle paylaşmayı ve etrafınızdaki her canı koruyup kollamayı ihmal etmeyin…
Buse ve koca kulaklı şımarık kedisi Lilith
Lilith’i geçen senenin ağustos ayında sahiplendim. O zamanlar henüz iki aylık olan minik, çelimsiz, koca kulaklı bir bebekti. Üniversiteden bir arkadaşım Esenler Otogarı’nda ölmek üzereyken bulmuş. Ciğerlerinde büyük bir problem varmış, veteriner tedavi etmiş ancak çok fazla yaşamaz bile demiş. Lilith’i bulan arkadaşım ona “Melahat” adını vermiş. Instagram hikayelerinde Melahat’i (yani benim Lilith’imi) paylaşıp sahiplendirmeye çalışıyordu. Onun evinde büyük başka bir kedi olduğu için benim bebeğimi eve götürememiş, ofiste bakmaya başlamış. Hikayelerde Lilith’i gördüm. Bit kadar boyuyla koltuklara tırmanmaya çalışıyor, arkadaşımın omzunda uyuyor, etrafındaki her şeyle oynamaya çalışıyordu. Annem evde evcil hayvan istemediğinden ilk başta sahiplenmeyi düşünemedim. Ancak Lilith’in sahiplendirilmezse sokağa bırakılacağını öğrendim, bu benim kırılma noktam oldu. Ufacık sevimli bebekciğin bir yuvası olsun istedim ve annemin tatilde olmasından faydalanarak Lilith’i gizlice sahiplendim ? Tabi annem dönünce küçük çaplı bir kıyamet koptu, ben onu oyalamak için “Sahiplendireceğim, hasta biraz daha iyileşsin” gibi bahaneler buldum. İlk 6 ay annem sahiplendireceğime inanıyordu, sonra o da durumu kabullendi ve alıştı. Başta evcil hayvana karşı olan tüm ebeveynler gibi Lilith’i benden daha çok sevmeye başladı. Velhasıl küçük fındığım bir yaşını biraz daha geçti. 2 aylıkken sahiplendiğim minik, çelimsiz, koca kulaklı bebek büyüdü ve bir yılı aşkın süredir bizimle yaşıyor. Neredeyse eve ilk geldiği günden beri benimle uyuyor. Hem de yastığımda yatıyor! Suyumu içip, yemeğimi de yemeğe çalışıyor. Yani her kedi gibi biraz işgalci ve arsız.
Tam bir sevgi arsızı olan Lilith aynı zamanda oyun delisi. Küçüklüğünden beri her gece bir top oyunu seansımız oluyor. Ben ne zaman uyumaya hazırlansam, topunu getirip ayağımın ucuna bırakıyor. Yaramaz Lilith’in en sevdiği ikinci oyun ise saklambaç! Evet, evde koşarak benden saklanıyor, sonra da ben ondan saklanıyorum bu oyun da her gece istisnasız olarak belirli saatlerde oynanıyor. Biraz arsız olduğunu söylemiştim. Çok şımarttığımdan sanırım; ben ve annem dışındaki kimseden hoşlanmıyor. Eve misafir geldiğinde bazen gidip pati atıyor bazense kendini odaya kapatıp saatlerce çıkmıyor. Veteriner maceralarımız da bir hayli hırçın geçiyor. Özetle; bazen gerçekten beni inanılmaz kızdırsa da, bana olan sevgisini ben evden giderken üzülüp bir köşeye çekilerek, evdeyken de sürekli yanımda dolaşıp elimi ya da yüzümü yalayarak gösteren bu koca kulaklı şirin bebek her anıma güzellik katıyor!
Hande ve iyi huylu ama yaygaracı köpeği Jack
Jack ile tanışmamız 2014 Kasım ayındaydı. Henüz 3-4 aylık bir yavruydu. Eşimin catering şirketi olduğu için toplu yemek üretimi yapıyor ve bir bölgedeki şantiye ve fabrikalarla çalışıyordu. Bir gün çalıştığı bir şantiyede bekçilik yapan Alman çoban ve Rottweiler anne babanın yavruları olduğunu ve bu yavrulardan birinin çok güzel, çok oyuncu olduğundan bahsetti. Yavru köpek, oyun oynamak için işçilerin ayakkabılarını kaçırıp yediğini ve bu yüzden dayak yediğini söyledi. İkimiz de çok üzüldük tabii ama elimizden bir eşy gelmedi.
Ben çocukluğumdan beri hem evimizdeki, hem dedemin çiftliğindeki köpeklerle büyüdüğüm için zaten köpeklere çok yakın oldum hep. Bir akşam eve geldiğimde eşim ve Jack açtı bana kapıyı, böylece hayatımıza girdi. Artık her sabah eşimle birlikte işe gidiyor ve akşamları birlikte eve geliyorlardı. 6 aylıkken iş yerimizin bahçesinden çalındı. Saatlerce aradık, sonunda bulduk da. Bir gecekondunun karanlık çatı katına kapatılmıştı, ihbar üzerine bulabildik.
Jack kırma olmasına rağmen çok yakışıklı bir köpek oldu ? Zaten cinsin ne önemi var? Sonra bebeğimiz oldu, araları gayet iyi. Evimize kurtardığımız, tedavi ettiğimiz ve sahiplendirdiğimiz onlarca köpek geldi gitti. Hepsine ağabeylik yaptı… Tanıdığım en iyi huylu ama en yaygaracı köpektir. Hem korkaktır, hem yaygaracı ? Bir de sürekli açtır, her şeyi yer. Hatta öyle bir yer ki arada poşet, boş mısır koçanı ya da tuvalet kağıdına yeltendiği bile olur 🙂
Hande’nin ikinci çocuğu, mahalle halkının gözdesi Kısmet
İşten ayrıldığım dönemde birkaç ay eşimle iş yerine gittim ve bir sabah, müşterilerden birine giden servisin eksik olduğunu fark ettik. 2. araçla servis arabasının arkasından çıkıp eksiği tamamlamak için yola koyulduk. Fabrika o kadar ücra bir köydeydi ki ormanda kilometrelerce yol gittik. Eksiği yetiştirmek için Gebze’nin Denizli köyündeki fabrikanın bahçesine hızla girerken, yolda neredeyse ölmek üzere olan Kısmet’i fark ettik. Fabrikaya girdik, işimizi tamamladık ve çıkarken eşime, köpeğe bakmak istediğimi söyledim. İndik, baktık gerçekten durumu çok kötüydü. Bütün vücudu demodeks, tüm bacakları ve ayakları enfekte olmuş ve kanamalıydı. Sadece deri ve kemikti. Bırakamadık, aldık. 2 ay klinkte kaldı. Çok yoğun tedavi gördü. Kan paraziti düzeldi, demodeksi kısmı düzelebildi ve artık karnı doyuyordu. 2 sene iş yerimizin bahçesinde baktık. Tam olarak düzeldi ama bir türlü sahiplendiremedik çünkü kangal kırması bir kızı özel bir cins olmadığı için kimse istemiyordu. İş yerimiz kapanınca mecburen evimizin sokağına getirdik, tesadüfen ve iyi ki tanışmış olduğum, belediyemizde veteriner olan Nimet Hanım yardımımıza koştu. Kısmet mahallemize kaydoldu, çiplendi ve kısırlaştırıldı. Kısmet artık mahalle halkından biri, özgürce yaşıyor, her gün Jack’le oynuyor, düzenli parazitleri yapılıyor ve her gün karnı doyuyor. Ayrıca kalıcı hasarları olduğu için gıda ve vitamin takviyeleri alıyor. Jack’in aksine gördüğüm en cesur, en gözü kara köpek. Tam bir Kadın! ?
Hazal ve kestane, haşlanmış mısır ve hindi füme sevdalısı Nugget
Minik burunlu patatesimi sahipleneli tam iki sene oluyor. Aslında Nugget’la bir araya gelişimiz büyük bir şans. O gün başka bir kediyi sahiplenmek için Göztepe’deydim, ancak sahiplendirecek kadına asla ulaşamadım. Sonrasında arkadaşım arayıp “Buralardaysan gel, çok güzel bir kedi var. Sahiplendiriyorlar!” deyince gidip Nugget’ı almam ve evime doğru yola çıkmam yirmi dakika sürdü.
Minik kuzumun pek de minik olmadığını kabul ediyorum. Zaten sahiplendiğimde de minik değildi. Sokakta patisi kırık bir halde bulunmuş, ameliyat olmuş ve iyileşme sürecindeydi. O zamanlar 8 aylık olan kızım, şimdilerde 2.5 yaşında ve dünya güzeli bir kedi oldu. Sol ön patisini hala tam olarak kullanamasa ve yüksek yerlere zıplayamasa da oldukça ilerleme kaydetti.
Patisinden olsa gerek hareket etmeyi de sevmiyor… Boğazına da bir hayli düşkün. Eskiden ben ne yersem benimle birlikte tadına bakıyordu. En sevdiği şeyler arasında kestane, haşlanmış mısır ve hindi füme var. Hatta kestane ve haşlanmış mısırı açık bir alanda bırakıp arkamızı bile dönemiyoruz. Tabii son zamanlarda biraz kilo aldığı için bu tarz şeyler yasak!
Belki bunca detay vermem size ilginç geliyordur ama inanın onun her hareketini izlemeye bayılıyorum. Nugget’ın zorlu geçen şu son aylarında fark ettim ki onu hasta gördüğümde yaşadığım çaresizliği daha önce hiç yaşamamışım. Benim güzel kızım iyi ki hayatıma girmiş ve tüm hayvanlara karşı bakış açımı değiştirmiş!
Selen ve hayatının erkeği Kırpık
Sizi hayatımın biricik erkeğiyle tanıştırayım: Kırpık.
Yıllarca birlikte yaşadıktan sonra bir veteriner sayesinde Ankara kedisi olduğunu öğrendiğim (Evet, siyah renkli Angora’lar da olabiliyormuş. ?) bu güzelliği 2011 yazında bir Facebook ilanından görüp sahiplendim. “Kara kedi” batıl inancından mütevellit adına açılmış ilana aylardır emojili yorumlardan başka bir talep gelmiyordu. Sahibine ulaştım ve aynı gün içinde kucağımda birlikte evimize dönüyorduk.
Yeni hayatının ilk gecesinde Kırpık’la birlikte uyumak istedim, kediyle insan arasındaki o görünmez bağı kurmak için. Peki bizimki ne yaptı dersiniz? Gece boyunca heyecandan bir dakika bile uyumadığı gibi, göz kapağımı ısırıp saçlarımı çekerek ertesi gün – hatta onu odama aldığım bütün gecelerin sabahında – ofiste ruh gibi dolanmama sebep oldu ?
Tuhaf huyları vardı; et yemiyor, süt bile içmiyordu. Balık sevmeyen kedi mi olurdu Allah aşkına? Ya yüksekten korkması? Başka kedilerin delirdiği oyuncaklara burun kıvırması? Kırpık zor kediydi. Kırpık, kedi dışında her şeydi. Çoğu insan vazgeçerdi belki ama ben direttim. “Bu adamda muhteşem bir potansiyel var” dedim. Ve oldu. Çok da güzel oldu. Kucağıma ilk aldığımda çelimsiz, ürkek ve donuk olan o kedi, birlikte geçirdiğimiz sekiz yıl içinde heybetli, karakterli ve köpek sadakatine sahip şövalye ruhlu bir kediye dönüştü ⚔ Şimdi çılgınlar gibi balık yiyor, eve her geldiğimde beni kapıda karşılıyor, adını duyduğu gibi yanımda bitiyor, tuvalete bile peşimden geliyor, yasaklı odaların kapı eşiklerinde durup içeri girmek için icazet istiyor ?
Kara kedilere uğursuz derler bir de. Ne münasebet! Sırf yaş aldıkça tüylerinin beyazlamasına veya “paslanmasına” şahit olmak için bile kara kedi sahiplenmeye değer! ?
Selim ve tokluktan ıslak mamayı reddettiği bir züppeliğe erişen Cosmo Kramer
Birçok insan gibi ilk kedi sahiplenme deneyimimde endişelerim olsa da bir gün iş arkadaşımın gösterdiği iki yaşında koca burunlu bu sıska kedi tüm endişelerimi yok etmişti. Kendileri bir hayli çirkin ve diğer kedilere karşı kızgın olsa da insanlara tam tersi şekilde bir o kadar sevgi doluydu. İlk gecemizde üzerimde nereye yatacağına karar verememiş, sürekli yorganın içinde konum değiştirerek gırlamalar eşliğinde adeta mutlu olduğunun sinyallerini veriyordu.
Sahiplendiğim yardımsever kadın görünüşünden dolayı adını Sfenks koysa da çevremdeki birçok insan “Şevket, Şefik, Şenol, Mülayim, Kamber” gibi isimlerle çağırmaya başlamışlardı. Açıkçası hayatımın merkezinde olacak içi güzel bu canlıya Kamber diyecek olma ihtimalim beni tedirgin etse de yardımıma o sıra en çok sevdiğim Seinfeld karakteri Cosmo Kramer yetişti. Aynı komşusu Jerry Seinfeld’in buzdolabını yağmalamak için kapıdan girdiği gibi. Sakarlığı, gereksiz uzunluğu, Karadenizli burnu ve sevgi dolu bakışlarıyla adeta bir Cosmo Kramer’dı. Eh ben durur muyum? Yapıştırdım hemen Cosmo ismini.
Soğuk bir Kasım ayında hangi tarihte doğduğunu bilmediğim bu güzel canlı hayatımın merkezine yerleşti. Her gece birlikte yaptığımız uyuma ritüelleri, eve gelir gelmez kapıda karşılaması, sünger dışında hiçbir oyuncağa alışamaması ve tokluktan artık ıslak mamayı reddettiği bir züppeliğe erişmesi… Her bir özelliği beni mutlu ediyor. Umuyorum, bir kediyle birlikte yaşamanın tarifsiz mutluluğunu umarım her insan yaşayabilir ve aslında bizden pek de farklı olmadıklarını kavrayabilir.