“Libya Tezkeresi” olarak tarihteki yerini alan oylama, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçti. Türk askerinin bölgeye gidip gitmeyeceği son birkaç haftadır tartışıladursun bu tezkerenin kabulüyle tartışmaların da seyri değişti.
Libya’da neler olduğuna, tezkerenin detaylarına, bölgede Türkiye ile karşı karşıya gelebilecek ülkelere ve bundan sonra neler olabileceğine dair soru işaretleri büyümeye devam ederken Listelist de konuyu mercek altına aldı.
Libya nasıl bu hale geldi?
Libya Diktatörü olarak tanınan Kaddafi’nin ölümü Libya için bir kırılma noktası olmuştu. “İyi Lider” “Kanlı Diktatör” tartışmaları bir yana Kaddafi’nin ülkesinde linç edilmesi kadar ülkesini kişisel egemenliği altına alması da tarihi açıdan ilginç noktalar barındırıyor.
Yüzbaşı Kaddafi
Libya’nın neredeyse yarım asırlık tarihine damga vuran Kaddafi 1960’lı yıllarda Libya Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Ardından askeri akademiye kayıt yaptıran genç tarihçi, İngiltere’de uzmanlık eğitimi aldığı bilinen bir anti siyonist. Arap milliyetçiliğinden de etkilendiğini defalarca dile getiren Kaddafi, 1 Eylül 1969’da dönemin Libya Kralı I. İdris’i deviren darbenin lider ismi olarak hafızalara kazındı. Dünya Barış Günü olarak bilinen 1 Eylül tarihi Kaddafi için milat oluyor.
Bu darbenin başarıya ulaşması nedeniyle kahraman olarak görülmek istenen Kaddafi önce albaylık rütbesi aldı. Sonra iki sene boyunca ülkesinin başbakanlığı görevini üstlendi. Beraberindeki yedi sene boyunca da kendini devlet başkanı olarak ilan eden Kaddafi, ülkesini tam 42 yıl demir yumrukla yönetti.
Halkı tarafından linç edilen bir lider
Libya, çevre ülkeler gibi Arap Baharı’na direnemedi ve iç karışıklıklar sonrası Kaddafi, muhaliflerce sokak ortasında linç edildi.
Kaddafi sonrası Libya</h3
Libya, 42 senenin ardından hala toparlanamadı. NATO bombalarının yoğun olduğu 2011’de ülkenin uğradığı ekonomik zarar kaba taslak 14 milyar dolar olarak açıklandı.
2018 verilerine göre Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra ülkede bulunan hastanelerin neredeyse yarısı kullanılamaz hale geldi. Bölge analizinde ortaya çıkan gerçekler gösterdi ki, 435 bin Libyalı ülke içinde göç etmek zorunda kaldı
Ülkede GSYİH yüzde 40’dan fazla düşüş yaşadı ve 33 milyar civarına geriledi. Günlük petrol üretimi de yine iç karışıklıkların sona erdirilememesi nedeniyle yüzde 25 dolaylarında düşüş gösterdi. Son olarak, IŞİD (DAEŞ) terör örgütü bu topraklarda da yapılandığını gösterdi.
Özetle, Libya halkı, yağmurdan kaçarken doluya tutuldu.
Libya tezkeresinin TBMM’ye gelmesine zemin hazırlayan etkenler
Mevcut rejime muhalefet olarak başlayan gösteriler tıpkı komşu devletlerde olduğu gibi şekil değiştirdi ve aynı akıbete uğradı. Yani, son yıllarda çok fazla tanık olduğumuz kanlı bir iç savaşa evrildi. 2011’den sonra akan kanın durdurulması gerektiğini ifade eden BM, ülkedeki taraflara toplanma çağrısında bulundu. Yaklaşık 1 yıl süren görüşmelerin ardından 17 Aralık 2015 tarihinde Fas’ın Suheyrat şehrinde bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma sonucunda tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti ise bir anlamda işlevsiz kaldı.
Sonuç olarak, Libya içinde çatışan iki büyük güç kaldı. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Hafter’in Ordusu.
Libya ve General Hafter
Kaddafi’nin eski dostu General Halife Hafter, Sovyetler Birliği’nde askeri eğitim aldı. Eski dostu diyoruz çünkü Hafter, Kral I. İdris’in devrildiği 69 edarbesinde Kaddafi ile aynı safta yer aldı. Ancak 1986’daki Çad sorunu olarak bilinen ve silahların konuştuğu süreçte 300 askeriyle Çad kuvvetlerine esir düştü. Bu durum Kaddafi’nin hoşuna gitmedi ve Hafter, Kaddafi tarafından vatan haini ilan edildi. Sonrası bilindik bir senaryo, ABD’ye gitti, önce tutuklandı ardından CIA ile anlaşma yapınca serbest kaldı. Güçlendi, büyüdü ve Kaddafi aleyhinde gelişen protestolar sırasında ülkesine dönüp isyan bayrağını çekti.
Sayısal olarak Hafter Ordusu
General Hafter’in emrinde olan kuvvetler kendilerine “Libya Ulusal Ordusu” adını veriyor. Bu kuvvetler içinde yaklaşık 38 bin civarında askerin var olduğu belirtiliyor. Bu sayının 1500’ü çeşitli rütbeler taşıyan subaylardan oluşuyor. Hafter’in merkezi “Trablusgarp, Derne, Bingazi” ile birlikte andığımız ve tarih derslerinden bildiğimiz Tobruk’ta yer alıyor.
Ordunun elinde Rus yapımı 300 kadar ana muharebe tankı bulunuyor. Resmi verilere göre bu birliklerde yaklaşık 7 bin dolayında roketatar ve uçaksavar var. Bunlara ek; yaklaşık 50 adet İtalyan menşeli Palmaria obüsü ordunun elinde.
Libya’da tanınan hükümet olan Libya Ulusal Hükümetinin zor durumda kalma sebepleri bu silahlı gücün büyüklüğüne dayanıyor.
Libya Tezkeresi ve iki ülkenin anlaşması
Hafter’in askeri birlikleri ilerleyişlerini hızlandırınca Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, bölgede güçlü gördüğü Türkiye’den açık açık yardım istemiş ve Ankara da bu çağrıya olumlu yaklaşmıştı.
27 Kasım tarihinde Ak Parti Hükümeti ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin temsilcileri tarafından imzalanan savunma ve güvenlik işbirliği ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması muhtıralarının imzalanması savunma ve güvenlik işbirliği ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması muhtıraları ile süreç resmen başladı.
Haftalarca tartışılan tezkere, geçen pazartesi TBMM Genel Kurul’una getirildi ve Meclis’in olağanüstü toplanmasında karar kılındı.
Libya Tezkeresi ile ilgili Meclis tartışmalarında milletvekilleri bildiğiniz gibi
Genel Kurul’a gelen Libya tezkeresi için görüşlerini sunan partilerin kararları önceden biliniyordu. Çünkü gerek İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ve CHP’nin yine parti kurmaylarınca yapılan açıklamalarda “Biz yokuz” mesajı doğrudan verildi. Hükümet ve MHP ise “Doğu Akdeniz’deki varlığımızla birlikte insani durumun kötüye gitmesi” gerekçelerini sunarak Türk askerini bir kez daha yurt dışına gönderme teklifinde ısrarcı oldu.
CHP, İYİ Parti, HDP, SP, DP ve TİP Libya iç savaşında taraf olmanın Türkiye’yi zor durumlara sokacağnı belirtirken asker gönderilmesine karşı olduklarını belirttiler. CHP, BMGK’nin 2015 tarihli 2259 sayılı karar ile 2011 tarihli 1970 sayılı kararın çeliştiğini ve uzlaşmacı olmak varken muharip güç olarak Libya’da bulunmanın Türkiye için ciddi zararlar doğuracağının altı çizildi.
Hükümet ise Türkiye’nin bölgede olmasının gerekliliğini vurguladı.
Libya tezkeresinin detayları
Tezkerenin oylanmasında çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti ve MHP’nin istediği oldu. Görüşülen tezkere, 325 kabul ve 184 ret oyuyla kabul edildi.
Tezkerenin en tartışılan bölümü ise metinde yer alan “Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin yapılması için, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesi…” ifadeleri oldu. Çünkü bu ifadelerin yer aldığı tezkereye göre bölgeye gidecek birlikler, Cumhurbaşkanı tarafından geniş bir yetkiyle yönetilecek. Muhalefet, bu konuya dair Gazi unvanı taşıyan TBMM’nin işlevsizleştirildiği iddiası üzerinde duruyor.
Dünya Libya’da
Libya’da taraflar yalnızca merkezi hükümet ve Hafter’in birliklerinden ibaret değil. Irak’ta ve Suriye’de de sıklıkla tanık olduğumuz gibi Rusya, ABD, Fransa, Yunanistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi birçok ülke kendi çıkarlarını bahane ederek tarafını seçti.
Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek olmak için tezkereyi kabul ederken karşı tarafta yer alan General Hafter’a destek Rusya, Fransa, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri’nden geldi.
Libya tezkeresine tepkiler gecikmedi
Libya Tezkeresi oylanırken süreci anbean takip eden Rusya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs kabul edilen tezkere tepki gösterdi. Yunanistan, kararın 1982 Uluslararası Deniz Sözleşmesi’ne aykırılık taşıdığı iddiasını öne sürüyor.
Rusya ise yaptığı ilk açıklamada tezkerenin kabulünü “endişe verici” olarak yorumladı.
Bundan sonra ne olacak?
TSK, Cumhurbaşkanı’nın belirteceği şekilde MSB ve Genelkurmay Başkanlığı aracılığıyla belirlenecek birliklerle muharip güç olarak Libya’ya gidecek. Muharip güç olarak gitmesi sıcak çatışma riskinin en üst düzeyde olduğunu gösteriyor.
Libya Tezkeresi sonrası Türk askeri, Libya’da General Hafter’a bağlı birliklerle çatışabilir. Çünkü hak iddia eden ve ciddi silahlarla donatılmış olan bu birlikler aynı zamanda bölge ülkelerinden destek alıyor. Dolayısıyla Türkiye aslında sadece “Libya Ulusal Ordusu” ile değil bu ordunun sırtını sıvazlayan Rusya, Fransa, Yunanistan, Mısır ve BAE’yi de karşısına almış oluyor. Yakın tarihte Rusya ile yaşanan büyülelçi cinayeti ve uçak düşürme krizleri de düşünüldüğünde iyi gittiği düşünülen ilişkilerin tepetaklak olması muhtemel.
Yine adı geçen diğer devletlerle de olan sorunlar ve zayıf kalan ilişkiler düşünüldüğünde ortaya pek de iyimser bir tablo çıkmıyor. Ayrıca Türkiye’nin Suriye’deki terör bağlantıları ile olan mücadelesi de gözönünde bulundurulduğunda bu tablo biraz daha korkutucu bir hal alabiliyor.
Fakat buna rağmen, TSK’nin sahada ciddi başarılar elde etmeyi alışkanlık haline getirmesi ve sağduyuyu önemseyen samimi adımların atılabileceği öngörüsü Türkiye’nin umutlanmak istediği ihtimalleri ortaya koyabiliyor.