Muhtemelen ne kadar Latince bildiğimizin farkında olmayabiliriz çünkü gündelik dilin içine yerleşen bu kelimeleri kullanırken ikinci kere düşünmüyoruz. Örneğin; “ex”, “memo”, “alibi”, “agenda”, “census”, “sapiens” “veto”, “via”, “versus” gibi… Bazıları ise kısaltmalardan oluşur; i.e. (id est), etc. (et cetera) gibi… Bir de deyimler ve kalıplar var: “Bona fide”, “alter ego”, “persona non grata”, “vice versa”, “carpe diem” gibi… Çok yaygın kullanılan yukarıdaki örnekler dışında, bu listemizde daha az bilinen Latince deyimlere bir göz atacağız. Bunların yaygınlaşması, elbette sıklıkla kullanılmalarına bağlı, fakat herkes tarafından bilindik hale gelmeden önce; bu deyimleri yerinde kullanmanız durumunda ortamlarda epey “cool” bir hava estireceğiniz kesin… Lectori salutem! (Okuyucuya selam olsun!)
1. Auribus teneo lupum
Anlamı; “kurdu kulaklarından tutmak”. Romalı oyun yazarı Terentius’un “Phormio” adlı çalışmasında yer alan bu deyim, daha sonra Roma’da çok popüler hale geldi. “Sert kayaya denk gelmek” ya da “zor bir işe kalkışmak” olarak tarif edilebilecek deyim, sürdürülemez bir durumun içindeyken hiçbir şey yapmamak ile bir şey yapmanın eşit derecede riskli ve ölümcül olduğunu anlatmak için kullanılır.
2. Barba tenus sapientes
Anlamı; “sakalı kadar bilge”. Yani “bilgeliği sadece görünüşte” anlamında… Başka bir deyişle “akıllı görünebilir fakat aslında öyle değildir”. Erasmus’un Adages koleksiyonunda geçen bu deyim dışında Romalıların, sakalı akıl ve bilgelikle ilişkilendirdikleri başka deyimleri de var. Örneğin “barba non facit philosophum”, “sakal, kimseyi filozof yapmaz” demek… “Barba crescit caput nescit”, ise “sakal uzar ama baş bilgece büyümez” anlamına gelen başka bir Latince deyim.
3. Brutum fulmen
Kelime anlamı; “anlamsız yıldırım”. Romalı bilim insanı Büyük Pliny’nin icat ettiği bu deyim “zararsız ve boş tehdit” manasına geliyor.
4. Caesar non supra grammaticos
1414’de Histiyanlığın üçe ayrıldığı bir dönemde bu ayrılığa son vermek ve kilisede reform yapmak amacıyla gerçekleştirilen Konstanz Konsili’nde Kutsal Roma İmparatoru Sigismund yaptığı konuşmada, kullandığı bölünme, parçalanma, hizipleşme anlamına gelen Latince “schisma” kelimesinin cinsiyet tanımlığını karıştırıp nötr olması gerekirken dişi yapar. Bu duruma dikkat çekildiğinde ise Sigismund öfkeyle, imparator o olduğu için, sözcük nötr olsa bile bundan böyle feminen olacağını ilan eder. Bunun üzerine bir konsül üyesi “Caesar non supra grammaticos” yani “İmparator, gramerlerin üzerinde değildir” der. Bu cümle daha sonraları iyi bir dilbilgisi ve imlaya sahip olmanın önemini savunmak açısından epey önemli hale geldi.
5. Carpe noctem
“Carpe diem” ile benzer bir biçimde “geceyi yakalamak, geceyi kaçırmamak” manasına gelen bir deyim. Çoğunlukla bir işi tamamlamak için sabahın erken saatlerinden itibaren çalışan insanların motivasyonuna katkı sağlamak amacıyla söylenir. İşin tamamlandığı zor bir günün ardından gecenin eğlencesini iyi değerlendirmek manasına geliyor. Gün batımından sonraki tüm sosyal etkinlikler için kullanılabilir.
6. Carthago delenda est
“Kartaca yok edilmelidir” anlamına geliyor. Roma ve Kartaca arasında MÖ. 264-146 arasında gerçekleşen Pön Savaşları’nın en yoğun olduğu dönemde Romalı devlet adamı Büyük Cato, Senato’daki tüm konuşmalarının sonunu bu cümleyle tamamlıyordu. Onun bu sözleri hızlı bir biçimde Roma’da yayıldı; popüler ve etkileyici bir slogan haline geldi. Günümüzde ise mecazi bir şekilde bir fikir ve/veya eyleme verilen mutlak desteği ifade etmek için kullanılan bir deyim. Fransa ve Hollanda’nın halk oylaması ile redderek düşürdügü AB Anayasası’nı belirleyen ve ufak değişikliklerle tekrar ülkelerin onayına sunulan AB’nin temel antlaşması olan Lizbon Antlaşması’nın onaylanmasından önce Daniel Hannan, Avrupa Parlamentosu’ndaki her konuşmasını benzer bir biçimde şu cümlelerle tamamlıyordu: “Pactio Olisipiensis censenda est-Lizbon Antlaşması referanduma sunulmalıdır.”
7. Castigat ridendo mores
“Gülmek, ahlakı düzeltir” anlamına gelen bu ifade, hiciv yazarlığının toplumsal değişime ne kadar yararlı olduğunu göstermeyi amaçlayan Fransız yazar Jean de Santeul (1630-97) tarafından kullanıldı. Kuralları değiştirmenin en iyi yolu, onların ne derece absürd olduklarını vurgulamaktı. Yani herhangi biri, gelenekleri ancak onlara gülerek düzeltebilirdi.
8. Corvus oculum corvi non eruit
“Bir karga, başka bir karganın gözünü oymaz.” Çok yaygın bir eleştiri karşısında dahi, meslektaşını savunan birini buna örnek verebiliriz. Her ne olursa olsun, bir grup birbirini seven insan arasındaki dayanışmayı ifade eder.
9. Cui bono?
“Kimin yararına?” Cezai soruşturmalarda, suç unsuru olan etkinliğin en çok kimin faydasına dokunacağı göz önünde bulundurularak, olaydan kimin sorumlu olduğunun ortaya çıkarılması gerektiğini vurgulayan retorik bir soru. Örneğin, işlenen bir cinayetten en çok fayda sağlayacak kişinin büyük ihtimalle cinayetten de sorumlu olduğunu ima etmek için kullanılır. Tersi; “cui malo?”; yani “kimin zararına?”, “kimin için kötü?”
10. Et in Arcadia ego
Arcadia, Atina’daki kent yaşamının koşuşturmacasından uzak pastroral bir yaşam sürdüren özellikle çoban ve çiftçilerden oluşan sakinlerden oluşan Antik Yunan’ın kırsal bir bölgesi. “Arcadia’da bile, işte ben” anlamına gelen bu deyim, Fransız Barok sanatçı Nicholas Poussin’in (1594-1665), Arcadialı bir erkeğin mezarının başındaki dört yerel çobanı resmeden tablosunun ismi. Poussin’in tablosuna bu ismi vermekle neyi ima ettiği tartışmalı olmakla birlikte, başkasının hayatının sizinkine kıyasla nasıl da iyi olduğunun hiçbir önemi yoktur, neticede hepimizi aynı kaderin beklediğini hatırlatır. Buradaki “ben” o kadere, yani ölüme ve ölen benliğe vurgu yapar.
11. Ex nihilo nihil fit
“Hiçbir şey, hiçbir şeyden kaynaklanır.” Ünlü filozof Permenides’in savunduğu düşüncenin felsefi ifadesi. Bir şeyi başarmak için daima zorlu çalışmanın gerekli olduğunu hatırlatan bir deyim olarak kullanılır. Antik Yunan kozmolojisi ile ilişkili olan deyim, var olmayan bir dünya ile var olan dünya arasında bir kırılma olamayacağını ifade eder çünkü hiçlik, başlangıçta var olmuş olmayandır.
12. Felix culpa
Felix: “Mutlu, şanslı, kutsanmış” manalarına geliyor. Culpa: Hata ya da düşmek… Yani ister bu deyimi “mutlu hata” diye, ister “şanslı düşüş” diye, ister “kutsanmış günah” diye tercüme edelim; ardında yatan Hristiyan terminolojisine göre, Adem ile Havva’nın işlediği ilk günaha ve cennetten kovulmalarına binaen söylenmiş olduğunu bilmemiz gerekiyor. Hristiyan tasavvufuna göre bu olay, şaşırtıcı biçimde faydalı sonuçlar doğuran belirgin bir hata ya da felaket olarak görülüyor. Tek tanrılı dinlerin hepsinde her şeyin başlangıcı olarak görülen bu olayda Tanrı; kulunu, kendi iradesi dışında ve onun bilgisi dahi olmadan teste tabi tutan bir varlıktır. Tanrı’nın, Lucifer’in planlarını bilmesine rağmen özgür iradeye karışmamasını, tüm olacaklara göz yummasını ve eğer isterse tüm bu planlara müdahele edecek güçte olmasına karşın bunu tercih etmeyip bir nevi merhamet göstermesini ifade eder. Yani ilk günahı (“elma yemek” olarak sembolize edilmesine karşın, esasen yasak olan bir şeyi yapmak ya da izinsiz bir şey almak olarak düşünülmesi daha doğrudur.) işleyeceklerini bilmesine rağmen “tamamen iyi niyetle” yine de Havva ve Adem’i yaratan bir Tanrı vardır ortada. Neticede cennetten düşüşü gerektiren cürüm, bizzat Tanrı’nın “bile bile” hazırladığı bir ortam ve şartlar altında fakat öznesi tarafından nedeni, sebebi ve sonuçları “bilinmeden” ve irade dışı işlenmişti. Bu durumun mücrimin lehine işletilerek en azından öldükten sonra mutlu olmasına neden olacağı savunuluyor. Şöyle ki; cennetin kıymetini bilmediğimiz için, fani dünyada yaşayacağımız tüm deneyimler, bize cennetin kıymetini bildirmek içindir. Yaptığımız yanlış seçim sonrası, yaşadığımız bu “şanslı düşüş” sayesinde, çektiğimiz acılarla kurtuluşa ve aydınlanmaya ulaşacağımız varsayılır.
13. Hannibal ad portas
“Hannibal kapılarda.” MÖ. 2. yy’ın başında Roma İmparatorluğu ile Kartaca arasında gerçekleşen Pön Savaşları’nın en ünlü Kartacalı generalidir Hannibal. Romalı ebeveynler, yaramaz çocukları karşısında çaresiz kaldıklarında onları korkutmak ve düzgün davranmalarını sağlamak için bu deyimi kullanıyorlarmış.
14. Hic manebimus optime
Galyalılar, MÖ. 390’da Roma’yı istila edince, Senato kenti terk edip etmemek ve yakındaki görece daha güvenli bir şehir olan Veii’ye kaçmayı tartışmak üzere toplandı. Romalı tarihçi Livy’ye göre, Marcus Furius Camillus adlı bir yüzbaşı “burası, en mükemmel biçimde kalacağımız yerdir” anlamına gelen bu cümleyi sarf etti. O günden beri, tüm olumsuz koşullara rağmen yerinde kalma kararlılığını göstermek için kullanılan bir deyim haline geldi.
15. Homo sum humani a me nihil alienum puto
“Ben bir insanım ve hiçbir insan bana yabancı gelmiyor” demek. Romalı tiyatrocu Terentius’un bir oyununda geçen bir replik daha… O zamandan beri herhangi birinin bakış açısından farklı düşünen ve yaşayan başka başka insanların kültürlerine saygıyı ifade eden bir slogan olarak kullanılıyor.
16. Ignotum per ignotius
“Bilinmeyen yoluyla daha da bilinmeyen.” Bir ifadenin kendisinden de karışık ve bilinmeyen bir şeyle tanımlanması, anlamına gelir. Örneğin; fırın sıcaklığının ne olduğuna aşina olmayan birine temel bir fizik yasası olan Fourier Yasası ile ne olduğunu açıklamak, ifadenin kendisinden daha da bilinmeyen bir yolla o ifadeyi açıklamaya çalışmaktır. Bu yanlış değildir ama yararlı bir açıklama olmaktan çok kafa karıştırıcı olduğundan, açıklanmak istenen ifade daha da bilinmez hale gelir dolayısıyla yararsız bir tanımlamadır.
17. Imperium in imperio
“İmparatorluk içinde imparatorluk”. “Devlet içinde devlet”. Daha büyük bir devletin içindeki kendini yöneten bir devlet. Ya da başka bir devletten bağımsız olmak için savaşan başka bir devlet. Ya da daha büyük bir organizasyona karşı sorumlu olan ama kendileri için çalışan bir grup çalışan ya da departman. Daha çok; “derin devlet” olarak da tabir edilen bir devletin içindeki silahlı kuvvetler; istihbarat teşkilatları, polis, idari makamlar ve hükümet bürokrasisinden oluşan sivil yetkililerin; belirlenen devlet yapısı dışında oluşturdukları yasadışı bir iç birim ya da devlet yapısı.
18. Panem et circenses
“Ekmek ve sirkler” ya da “ekmek ve oyunlar”. Bir insanı mutlu etmek için gerekli olan temel ihtiyaç ve arzuları olan yiyecek ve eğlenceyi ifade eder. MS 1.-2. yy’da Romalı şair Juvenal’ın yazdığı hicivli şiirlerden oluşan eserinden bir alıntı. Siyaset söz konusu olduğunda bu cümle, kamunun onayının örnek niteliğindeki veya mükemmel kamu hizmeti politikası yoluyla değil; dikkat dağıtma yoluyla topluluğun acil ve sığ gereksinimlerini yerine getirmekle alınabileceğini; bunun toplumun “yumuşak karnı” olduğunu belirtir. Bireylerin gündelik endişelerinin vatandaşlık görevlerini hakkıyla yerine getirmelerine engel olduğuna ve toplumun bu konudaki cehaletine işaret eder. Buna çok basit bir örnek olarak; seçimler yaklaştığında partilerin halka kömür ya da erzak dağıtarak oy istemesi ve bunlardan fayda sağlayan insanların da oylarını bu partiler için kullanması, verilebilir.
19. Velocius quam asparagi coquantur
“Kuşkonmaz pişirmekten daha hızlı.” Çok hızlı yapılan bir şey için kullanılıyor. Çok yaygın bir varyasyon “celerius quam asparagi cocuntur” da “kuşkonmazdan daha çabuk pişirilir” anlamına gelir.
20. Vox nihili
Tam anlamıyla “hiçbir şeyin sesi.” Tamamen anlamsız olan bir ifadeyi tanımlar. Aynı zamanda bir sözcüğün yanlış telaffuzu, yazım hataları veya yanlışlıkla “otomatik düzelt” yapılan anlamsız ifadeler için de kullanılır. “Vox populi” ise mesela; “halkın sesi” anlamına geliyor. “Vox dei” ise “Tanrı’nın sesi.”
BONUS: Başka bazı Latince deyimler
• Dimidium facti qui coepit habet: “Başlamak, yarısını bitirmektir.”
• Accipere quam facere iniuriam praestat iniuriam: “Haksızlığa uğramak, haksızlık yapmaktan evladır.”
• Veritas vitae magistra: “Hakikat, hayatın öğretmenidir.”
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14