Kripto Para ve NFT’ler Hakkında Doğru Bilinen 10 Yanlış
Kripto dünyası hâlâ birçok kişi için yeni, gizemli ve bol söylentili. Ama doğru bilgiyle donandığınızda, hem riskleri hem fırsatları daha iyi analiz edebilirsiniz.
Kimileri için kripto para, sabah kahvesiyle birlikte kontrol edilen grafikler; kimileri içinse “büyük kuzenimin arkadaşı zengin olmuş” hikayeleriyle dolu bir sis perdesi. NFT mi dediniz? O da ayrı bir şenlik! Piksel piksel maymunlara milyonlar döken insanlar, JPEG’lerle övünen yatırımcılar ve “ben de bir tane yaptım ama kimse almadı” diyen kırgın dijital sanatçılar… Evet, dijital dünyanın bu rengârenk, bir o kadar da karmaşık evrenine hoş geldiniz! Burada bilgiyle efsane iç içe geçmiş durumda. Bir yanda “Bitcoin sonsuzmuş” diye anlatılan şehir efsaneleri, diğer yanda her kripto düşüşünde “gördünüz mü, demiştim!” diye ortaya çıkan finans filozofları. Oysa gerçek, ne bu kadar basit ne de bu kadar karanlık. İşte Kripto para ve NFT hakkında doğru bilinen yanlışlar…
1. “Bitcoin’in sonsuz arzı var”
Şimdi gelin dürüst olalım. Kripto para deyince kafanızda ilk beliren görüntü ne? Uçuşan dijital coin’ler mi, Matrix kodları mı yoksa “ya bu gerçekten para mı?” diye kafasını kaşıyan bir amca silueti mi? Haklısınız, çünkü kripto, fiziksel olarak elimizde tutamadığımız, gözle göremediğimiz bir şey. Ve tam da bu yüzden hakkında bolca efsane dolaşıyor.
En yaygın olanı ne mi? “Bitcoin sonsuza kadar üretilebilir, yani sınırsız!” diyenler var. Hadi gelin bunu tatlı tatlı çürütelim.
Bitcoin aslında tam tersine sınırlı bir arza sahip. Hatta bu sınırlama, bizzat sistemin içine ustalıkla kodlanmış. Yani bir nevi dijital altın gibi düşünün: sınırlı, değerli ve çıkarılması emek isteyen. Toplam üretilebilecek Bitcoin miktarı 21 milyon adetle sınırlandırılmış durumda. Ve bu sayı, 2140 yılına kadar tamamen dolaşıma girmeyecek. Evet, 2140! Çocuklarımızın çocukları bile madencilik yapmaya devam edecek yani.
Nasıl mı çalışıyor? Her yeni Bitcoin üretimi, karmaşık bir matematik bulmacasını çözmekle mümkün. Bu bulmacayı çözen dijital “madenciler”, ödül olarak yeni Bitcoin kazanıyorlar. Ama bu ödül zamanla azalıyor. Mesela 2022’de bu ödül 6.25 BTC iken, şu anda 3.125 BTC’ye düştü. Ve bu sistem her 210.000 blokta bir yarıya iniyor. Düşünün, bir portakalı sıkarsınız sıkarsınız, sonra artık su damlamaz ya… Aynen öyle!
Bu madencilik sadece coin üretmek için değil; aynı zamanda Bitcoin işlemlerini onaylamak, yani sistemin düzgün çalışmasını sağlamak için de gerekli. Tıpkı bankaların işlemleri doğrulaması gibi ama bu sefer merkezî bir otorite yok; her şey eşler arası bir ağda oluyor. Yani siz Ahmet’e Bitcoin yolladığınızda, dünya çapında çalışan bir sürü bilgisayar bu işlemi doğruluyor. Ve evet, bu sistem gece-gündüz 7/24 açık!
2. “Kripto para kesin değerlenir”
Tamam, Bitcoin sınırlı. Peki bu otomatik olarak “kesin değerlenir!” mi demek? Keşke hayat bu kadar kolay olsaydı.
Bir kripto paranın değeri, sadece arzının sınırlı olmasıyla alakalı değil. Talep olmazsa, kimse kullanmak istemezse, isterse uzaya yazılmış 5 coin olsun, değer yükselmez. Yani kıtlık otomatik zenginlik anlamına gelmez. Sosyal medyada “şimdi al, roketleyecek!!!” diye bağıran tiplere hemen kanmayın. Kripto biraz da talep ve güven işidir.
3. “Tüm kriptolar eşit derecede çevre düşmanı”
Bitcoin madenciliği ciddi anlamda enerji yutuyor, bu doğru. The New York Times’a göre, tüm Bitcoin madencileri yılda 91 terawatt-saat elektrik tüketiyor. Finlandiya kadar! Evet, ülke olan Finlandiya.
Ama bu demek değil ki her kripto para aynı etkiye sahip. Bitcoin, “Proof of Work” yani iş ispatı modelini kullanıyor. Bu model süper güvenli ama enerji manyağı. Diğer taraftan bazı kriptolar (örneğin Ethereum’un son versiyonları, Solana, Cardano) “Proof of Stake” yani hisse ispatı modeline geçti. Bu sistemde devasa bilgisayarlara değil, güvenilir katılımcılara ihtiyaç duyuluyor. Hem çevreci hem de enerji tüketimi %99 daha az. Yani her coin aynı değil; bazıları çevreyi daha çok seviyor.
Bitcoin bir gün bankaların yerini alacak mıydı? Evet, başlangıçta öyleydi. Ama gerçek şu: Bugün kripto ile kahve almak hâlâ zor. El Salvador gibi bazı ülkeler resmi para olarak kabul etti ama orada bile işletmelerin %80’i Bitcoin almıyor.
Gerçek hayatta kriptoyla alışveriş yapmak istiyorsanız, ekstra uygulamalar (mesela Flexa) kullanmanız gerekebilir. Hem işlem ücretleri yüksek hem de bazen bir onay için 10 dakika bekliyorsunuz. Bu nedenle birçok kişi kriptoyu bir yatırım aracı ya da emtia olarak görüyor. Aynen altın, petrol veya buğday gibi.
5. “Tüm kripto paralar Bitcoin’dir”
Kripto para ve NFT hakkında doğru bilinen yanlışlar yazımıza devam ediyoruz. Bitcoin ilk göz ağrısı olabilir ama kripto dünyası sadece ondan ibaret değil. Ethereum, Ripple, Dogecoin, Solana, Polkadot, Shiba Inu… Say say bitmez! Her birinin amacı, işleyişi ve hatta mizah anlayışı farklı.
Bazıları NFT’leri destekliyor, bazıları merkeziyetsiz uygulamalara kapı açıyor. Bazılarıysa sadece şaka (evet Dogecoin’e selam olsun). Hatta Kanye West’in adıyla çıkan ve çok kısa ömürlü olan Coinye diye bir şey bile vardı.
6. “Bitcoin’in %99’u sadece %10’luk bir grup tarafından kontrol ediliyor!”
Evet, bu iddia kulağa bayağı çarpıcı geliyor. “Kripto dünyası balinaların elinde!” diye düşünüyorsunuz belki. Çünkü bir zamanlar Bloomberg’in 2020’de yayınladığı bir rapor, bu söylentiyi adeta ateşlemişti: “Bitcoin’lerin %95’i sadece %2’lik bir hesap grubuna aitmiş.” Vay canına! Ama durun, bu iş o kadar da basit değil.
Glassnode’dan Rafael Schultze-Kraft diyor ki: “Yahu arkadaşlar, siz hesap sayısına değil, adres sayısına bakmışsınız!” Ne demek bu? Şu demek: Kripto borsalarında tek bir adres, milyonlarca kullanıcıyı temsil ediyor olabilir. Yani siz o dev cüzdana bakıp “Vay, bir kişi tüm Bitcoin’i kontrol ediyor!” diyorsunuz ama aslında o cüzdan arkasında binlerce kişi olabilir.
Şimdi gelelim şu meşhur balinalara: Evet, piyasada büyük oyuncular var. Onlar bu oyunun parçası ve büyük hacimli işlemlerle fiyatları etkileyebiliyorlar. Ama bu, “tüm sistemi bunlar yönetiyor” demek değil. Schultze-Kraft’ın analizine göre, evet %2’lik bir ağ kısmı büyük bir kısmı kontrol ediyor ama bu oran %99 değil, %71,5. Yani hâlâ yüksek, ama öyle dramatik değil.
Kıyas için: ABD’de en zengin %10’luk kesim, tüm hisse senetlerinin %89’una sahip. Sürpriz! Bu, yalnızca kripto dünyasında değil, klasik ekonomi dünyasında da eşitsizlik var demek. Yani bu bir “kripto problemi” değil, “kapitalizmin küçük sırrı.”
7. “Kripto paralar hiçbir şeye dayanmıyor”
Ah, bu da çok duyulan bir efsane. “Bunların arkası boş! Ne altın, ne devlet desteği… Bildiğin dijital hayal!” diyorsunuz belki. Ama durun, işler değişti. Tanıştırayım: Stablecoin’ler.
Stablecoin dediğimiz dijital paralar, gerçek dünya varlıklarıyla destekleniyor. Misal: Pax Gold ve Tether Gold. Bunlar bir troy ons altın değerine eşit. (Bu arada troy ons, Orta Çağ’dan kalma bir ölçü birimi; yaklaşık 31 gram.)
Bu coin’ler öyle ilginç ki, teorik olarak elinizde tuttuğunuz bu dijital parayı fiziksel altına çevirebiliyorsunuz! Yani “dijital” ve “gerçek dünya” arasında bir köprü gibi.
Ama tabii burada da işler her zaman pembe değil. 2022’de Tether 1 dolara sabit kalması gerekirken 95 cente düştü. TerraUSD adlı algoritmik bir stablecoin ise 1 dolardan 30 centin altına kadar indi. Evet, teori güzel ama pratikte işler bazen ters gidebiliyor.
Kripto para ve NFT hakkında doğru bilinen yanlışlar listemize devam ediyoruz. 2021’in sonunda kripto piyasası coşmuş, piyasa değeri 3,1 trilyon dolara kadar çıkmıştı. O dönem “kripto almazsan hayatı kaçırırsın” havası vardı.
Ama sonra… 2022 geldi. Enflasyon, ekonomik panik, savaş derken, hop! Piyasa 2 trilyon dolarlık değer kaybetti. Şok! “Eyvah, kripto balonu patladı mı?” sorusu her yerde dolaşıyor.
Ama unutmayın: Bu kripto dünyasında ilk düşüş değil. 2018’de de Bitcoin %37 değer kaybetmişti. O zaman da “öldü” dediler. Ama sonra ne oldu? Bitcoin, 68.800 dolarlık rekor seviyesine ulaştı!
Her düşüş, ölüm fermanı değildir. Ama elbette, her toparlanma da garanti değildir. Yatırım yaparken “kayıp ihtimali” her zaman masadadır. Kural basit: Kaybetmeyi göze almadığınız parayla kriptoya girmeyin. Ve unutmayın: “Kesin yükselecek!” diyenlere her zaman şüpheyle bakın.
9. “Kripto işlemleri tamamen anonimdir.”
O meşhur klişe: “Kriptoyla işlem yaparsam kimse bulamaz.” Evet, bir nebze doğru ama tamamen doğru değil.
Her işlem blockchain’e işleniyor. Yani işleminiz herkesin görebileceği dijital bir deftere yazılıyor. Evet, orada isminiz yok, ama cüzdan adresiniz var. Bu adresler harf ve rakam kombinasyonlarından oluşuyor. Anlamsız gibi duruyorlar ama…
Biri bu adresin size ait olduğunu tespit ederse? İşte o zaman tüm işlemleriniz halka açık hale geliyor. Hükümetler de bu verileri kullanarak suçla mücadele ediyor. Hatırlayın: 2022’de çift kişilik bir ekip, 4,5 milyar dolarlık kripto çalmakla suçlandı ve yakalandılar. Neden? Çünkü blockchain her şeyi kayıt altına alıyor.
Kısacası: Kripto işlemler, klasik bankacılığa göre daha anonim olabilir ama tamamen görünmez değilsiniz. Hele hele birileri sizin adresinizi çözerse, bütün hikâyeniz göz önüne serilir.
10. “NFT’ler kripto paradır.”
Kripto para ve NFT hakkında doğru bilinen yanlışlar yazımızın sonuna geldik. Hayır! NFT, yani Non-Fungible Token, değiştirilemez dijital bir varlıktır. Bir doları başka bir dolarla değiştirebilirsiniz, aynı değerde kalır. Ama bir NFT’nin eşi yok! O, tek ve özel. Dijital sanat eserlerinden müziğe, sanal arazilere kadar pek çok şey NFT olabilir. Her biri benzersizdir ve bu yüzden koleksiyonluk hale gelir. Yani kripto paralar alınıp satılabilir, bölünebilir ve işlem görebilirken; NFT’ler daha çok “dijital imzalı sanat eserleri” gibidir. Hem yatırım hem de koleksiyon değeri taşırlar.