Geçtiğimiz eylül ayında hayatını kaybeden İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, tarihin en uzun süre tahtta kalan hükümdarlarından biriydi. Tahtta kaldığı yıllar boyunca hem İngiltere hem de dünya siyasetinde önemli bir rol oynadı, pek çok tarihi olaya tanıklık etti. Ancak kraliçenin uzun saltanatı her zaman “günlük güneşlik” değildi. Bu zorlu dönemler arasında ise 1992 yılının ayrı bir yeri vardı. Çünkü bir kraliçenin başına gelebilecek felaketlerin pek çoğu 1992 yılında arka arkaya yaşandı!
Kraliyet ailesindeki skandallar milyonlarca insanın gözleri önünde tartışılıyor, ailenin İngiltere halkına büyük bir külfet olduğu haberleri basının gündeminden düşmüyordu… Bütün bunların üzerine aynı yıl meydana gelen bir yangın kraliçeyi derinden etkiledi. Bu gelişmeler nedeniyle II. Elizabeth, 1992 yılını “Annus Horribilis” olarak ilan etti! Annus Horribilis Latince, “korkunç bir yıl” anlamına geliyordu ve gerçekten de 1992 yılı, kraliçenin İngiltere tahtında geçirdiği 40 yıl arasında en korkunç olanıydı! İşte kraliçenin en korkunç senesi Annus Horribilis hakkında bilmeniz gerekenler…
1992 yılına, II. Elizabeth’in 4 çocuğundan 3’ünün özel hayatlarındaki skandallar damga vurdu
1992 nisanında kraliçenin tek kızı Anne, 18 yıllık eşi Mark Phillips’ten ayrıldı. 1992’nin mart ayında ise İngiltere, Prens Andrew ile eşi Sarah Ferguson’un ayrılığıyla sarsıldı. Ağustos ayında İngiltere’deki gazetelerin magazin sayfaları Amerikalı iş insanı John Bryan ile Ferguson’un samimi fotoğraflarıyla doluydu. Ancak bunlar aile içerisindeki boşanma skandallarının ufak kısmıydı!
Prens Charles ile eşi Diana arasındaki sorunlu ilişkiye dair haberler İngiltere basınının birinci gündem maddesi haline geldi. Aynı yıl Andrew Morton tarafından “Diana: Gerçek Hikâyesi” isimli bir kitap yayımlandı. Kitap, İngiltere’de eşi görülmemiş bir sansasyon yarattı ve bütün eleştirel bakışların kraliyet ailesine çevrilmesine neden oldu.
Kraliyet ailesindeki sansasyonel ayrılıklar hem aileyi hem de Kraliçe II. Elizabeth’i zor durumda bırakıyordu
Ancak kraliçe tarafından Annus Horribilis ilan edilecek olan 1992 yılı henüz tamamlanmamıştı! Yıl sonuna kadar sadece İngiltere’deki değil tüm dünyadaki insanları şaşkınlık içerisinde bırakacak kraliyet skandalları gün yüzüne çıkacak, kraliçeyi derinden etkileyecek olaylar yaşanacaktı…
1992 yılında ortaya çıkan “Squidgygate” skandalı İngiltere’de büyük yankı uyandırdı
Prens Charles ile eşi Diana, resmi olarak 1996 yılında boşandı. Ancak çiftin büyük sorunlar yaşadığı ve ilişkilerinin fiilen bittiği 1992 yılında ortaya çıkmıştı. Tüm dünyanın bilmediği şey ise bu ilişkiye dair skandalların 90’lı yıllardan önce başladığıydı! “Korkunç bir yıl” devam ediyor, Charles ile Diana çiftinin skandalları da 1992 yılında ortaya çıkıyordu…
1992’nin ağustos ayında The Enquirer isimli gazetede 1989 yılının yılbaşı akşamında gerçekleşen bir telefon görüşmesinin dökümleri yayımlandı. Görüşme, Prenses Diana ile James Gilbey isimli bir adam arasındaydı. İkili arasındaki samimi telefon görüşmesi cümlesi cümlesine gazete yer alıyordu. Diana, bazı cümlelerine “Bu lanet aile için yaptığım her şey…” diye başlıyor Gilbey ise Prensese “sevgilim” ve dilimizde kalamar anlamına gelen “squidgey” kelimeleriyle sesleniyordu. İngiltere, “Squidgygate” olarak isimlendirilen bu olayı son derece yakından ve şaşkınlık içerisinde takip ediyordu…
“Camillagate” isimli bir başka skandal, Squidgygate olayını gölgede bıraktı!
Camillagate skandalı, Prens Charles ile Camilla Parker Bowles arasındaki bir görüşmenin kayıtlarını içeriyordu. İkili arasındaki cinsel içerikli telefon görüşmesinin detayları yalnızca İngiltere’de değil tüm dünyada büyük bir şaşkınlığa neden oldu. Camillagate, Squidgygate skandalını unutturacak kadar büyüktü…
Kraliyet ailesinde yaşanan bu gelişmeler, toplumun aileye olan bakışını ciddi şekilde değiştirdi
Basında, her gün kraliyet ailesindeki yeni bir skandal haberi veya bu konular hakkındaki yeni yorumlar ve tartışmalar yer alıyordu. Bununla birlikte ülkedeki kraliyet karşıtı siyasiler için büyük bir fırsat ortaya çıkmıştı. Pek çok İngiliz, kraliyet ailesinin İngiltere halkına büyük bir mali yük olduğu hakkındaki tartışmalarda, ailenin karşısında saf tutuyordu. Öte yandan ortaya çıkan skandallar nedeniyle kraliyet ailesinin İngiltere’yi küçük düşürdüğü yorumları yapılıyor, pek çok insan kraliyetin gereksiz bir kurum olduğunu ileri sürüyordu… Kraliyetin başındaki II. Elizabeth, hükümdarlığının 40. yılında daha önce hiç olmadığı kadar zor durumdaydı…
Kraliçenin en korkunç yılında, evi olarak gördüğü Windsor Kalesi’nde büyük bir yangın çıktı
1992’nin kasım ayında gerçekleşen yangın 15 saat boyunca söndürülemedi. 1070 yılında inşa edilen kalenin içerisinde değerli sanat eserlerinden, tarihi mobilyalara kadar pek çok önemli nesne vardı. Yangın sonunda kalede ortaya çıkan maddi hasar 47,5 milyon dolar olarak açıklandı. Kraliçe II. Elizabeth için Windsor Kalesi, çocukluk ve gençlik dönemlerini geçirdiği, evi olarak gördüğü bir yerdi. Bu nedenle korkunç yangın, kraliçeyi son derece derinden etkiledi…
Bununla birlikte milyonlarca dolarlık restorasyon masrafının devlet bütçesinden ödeneceği iddiaları, zaten tepkilerin odağında yer alan kraliyet ailesi için işleri daha da kötü hale getirdi. Pek çok siyasi, kamu kaynakları ile aile arasındaki ekonomik ilişkilerin detaylı şekilde incelenmesi için kampanyalar düzenledi. Kraliyet imajının halkın gözünde giderek zedelendiğinin farkında olan kraliçe son derece radikal adımlar atmak zorunda kaldı…
II. Elizabeth, Windsor Kalesi’ndeki giderleri kraliyet bütçesinden karşılayabilmek için Buckingham Sarayı’nın bazı bölümlerini ilk defa halka açtı
Bununla birlikte 1937 yılından beri muaf olduğu gelir vergisini ödemeyi kabul etti. Ayrıca masrafları parlamento tarafından karşılanan kraliyet mensuplarının sayısını da azalttı. Bu hamleler sayesinde kraliyet ailesinin adı, 1992 yılında ilk kez iyi bir şekilde anıldı…
Yaşanan tüm bu gelişmeler nedeniyle Kraliçe II. Elizabeth, İngiltere tahtındaki 40. yılını kutlamak için yaptığı bir konuşmada, 1992’yi Annus Horribilis yani korkunç bir yıl ilan etti
Elizabeth, Annus Horribilis konuşmasında kraliyet ailesinin de İngiliz toplumsal dokusunun bir parçası olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte konuşmasının İngiliz halkına hitap ettiği bölümlerinde üstü kapalı bir şekilde de olsa eleştirilerin incelik ve nezaket çerçevesinde yapılması gerektiğini ifade etmekten de geri durmadı…
Kaynak: 1