Beşinci yüzyılda Sakson işgalcilere karşı kahramanca savaştığı iddia edilen Kral Arthur’un efsanesi, bugün bile popüler kültürü meşgul etmeye devam ediyor. Reyting rekorları kıran Merlin dizisini izleyenler; Camelot şehrini, Uther, Lancelot ve Guinevere’i yakından tanıyor olabilir. Tüm bunlar ne kadar doğru? Geçmişin ve geleceğin kralı olarak bilinen Arthur, dünya genelinde mit ve efsanelerin en ünlü karakterlerinden biri olarak tanımlanmaktadır. Tarihçilere göre (pek çoğuna göre) eğer Arthur gerçekten var olsaydı bir kral değil, savaşçılardan oluşan seçkin bir gücün komutanı olurdu. Ayrıca Orta Çağ efsanelerinin öne sürdüğü gibi 500 yıl yaşamış olması gerekirdi. O halde Kral Arthur’u sadece mitoloji karakteri olarak mı tanımlamalıyız? Peki kim bu Kral Arthur? Gerçek mi efsane mi? Gelin uzun bir tarih yolcuğuna çıkalım.
Kral Arthur kimdir?
Kral Arthur’a dair kesinlik bildiren bilgiler çok kısıtlı olsa da ona dair efsaneler anlatılmaya devam ediyor. Bilinen en kesin şey; Arthur isimli bir kişinin beşinci yüzyıl İngiltere’sinde işgalci Saksonlara karşı savaşan bir grup kahraman savaşçıya önderlik ettiği. Bir diğer teoriyi savunanlar Arthur’un M.S. 2. yüzyılda yaşamış Lucius Artorius Castus isimli bir Roma yüzbaşısı olduğunu iddia ediyor. Bu teoride Arthur’un doğum yeri ve operasyon üssü dahi şüpheli.
Kral Arthur’un yaşadığı iddia edilen Camelot, muhtemelen 12. yüzyıl Fransız şair Chrétien de Troyes tarafından icat edildi. Bazı arkeologlar Camelot’un orijinal yerinin Cornwall ve Galler’de olduğuna inanıyor. Bununla birlikte Kral Arthur’un Camelot’unu bulmak için bugün dahi çok sayıda girişimde bulunuluyor. Şimdiye kadar Winchester, Güney Cadbury Hillfort, Colchester ve Huddersfield gibi yerlerin Camelot olduğu ileri sürüldü. Gelecekte de bunlar gibi sayısız iddianın ortaya atılacağına şüphe yok.
Gerçek ne olursa olsun (tarihçiler net bir şey konuşamıyor) efsanevi Kral Arthur’un Camelot şehrindeki yuvarlak masa şövalyeleri ile olan maceraları, 11 ile 15. yüzyıllar arasında yüzlerce el yazmasında anlatıldı. Bu hikayeler onlarca dile aktarıldı ve dünyanın dört bir yanında anlatılmaya devam ediyor.
Kral Arthur efsanesine kısa bir bakış
Guinevere: Orta Çağ el yazmalarında geçen efsaneye göre; Arthur, Guinevere ile hayatını birleştirdi. Bu isim, Fransızların romantikleştirmesiyle 12. yüzyılda “Guinevere” olarak değişiyor.
Mordred: Hain yeğen Mordred karakteri, Camelot’ta kendisini kral ilan etmesiyle biliniyor. Mordred, Kral Arthur’u ölümcül bir şekilde yaraladıktan sonra ölen hain olarak tanınıyor.
Lancelot: Arthur efsanesinin ilk kayıtlarında Lancelot’un ismine rastlanmıyor. Lancelot’un yerine kraliçe Guinevere, Arthur’u Mordred ile aldatıyor. Adeta Adnan Ziyagil ve Behlül Haznedar!
Merlin: İlk kayıtlarda, Merlin ve Arthur’un tanıştığına dair bir bilgi yok. Büyücü Merlin, Arthur’un babası Uther ve amcası Ambrosius Aurelianus’un baş danışmanı olarak geçiyor.
Yuvarlak masa: Arthur efsanesinde geçen yuvarlak masa, 12. ve 13. yüzyıllardaki şövalyelerin kardeşliğine atıfta bulunuyor.
Kutsal kase: Kutsal kase arayışı, Arthur efsanesine sonradan dahil ediliyor. Hikayeye hem şövalyelik hem de dini kader konusunda büyük anlamlar katıyor.
Taştaki kılıç: Efsanenin ilk kayıtlarında taş kehanetinde bir kılıçtan söz edilmiyor. Arthur, krallığı babası Uther’den devralıyor.
Kral Arthur’un yuvarlak masası neydi ve kaç şövalye vardı?
Yuvarlak masa, Arthur hikayesinin en önemli parçası. 13. yüzyıl şairi Layamon’a göre; dünyanın yuvarlak oluşundan yola çıkan Arthur, bu masayı özel olarak ürettiriyor. Efsaneye göre yuvarlak masanın etrafında yaklaşık 150 şövalye var. Onların maceraları bugün bizi hala harikalar diyarına götürüyor. Şövalyelerin en temel görevi kutsal kaseyi bulmak. Ancak bu amaçla Camelot’tan ayrılan pek çok şövalye bir daha şehre dönemedi.
Peri kadınlar kimdi?
Peri kadınlar, Arthur ve şövalyelerinin hikayelerini bir araya getiriyor. Bunun nedeni muhtemelen efsanenin; peri inancına sıkı sıkıya bağlı olan kişilerin yaşadığı Armorica’da ortaya çıkmasıdır. Arthur efsanesinde anlatılan peri masalları, saray çevresi tarafından sevilen şövalyelikle iç içe geçti. Saray çevresinde bu hikayeler, Arthur efsanesini ezbere bilen şairler tarafından anlatıldı. O dönemde kadınların bilgili olması insanları şaşırtıyordu. Bu nedenle güçlü ve bilgili kadınlar “peri” ya da “büyücü” olarak kabul ediliyordu.
Kutsal kase arayışı hikayeye nasıl dahil oldu?
Arthur’un şövalyeleri tarafından üstlenilen en büyük görev, kutsal kaseyi aramak. Hikayenin anlatılmaya başladığı ilk zamanlar böyle bir arayışın olduğundan söz edilmiyor. 12. yüzyılda Avrupa’nın Hıristiyan inancıyla sıkı sıkıya bağlantı kurması, kâseyi Arthur’un şövalye kardeşliği tarafından aranan kutsal bir kalıntı haline getirdi. Orta Çağ döneminde anlatılan hikayelere göre kutsal gemi Camelot topraklarında göründükten sonra yuvarlak masanın 150 şövalyesi kaseyi aramak için yola çıktı. Ancak sadece üç şövalye geri döndü: Sir Galahad, Sir Percival ve Sir Bors. Diğer şövalyeler Camelot’a hiçbir zaman geri dönemedi. Bu durum hem yuvarlak masanın kutsallığını hem de Arthur’un iktidarını zayıflattı. Bu nedenle hain yeğen Mordred, Arthur’a karşı ayaklanma cesareti gösterdi.
Lancelot ve Guinevere
Lancelot ve Guinevere’nin Fransa kökenli aşk hikayesi, Arthur masallarının en bilinen sahnelerinden biri haline geldi. Şövalye Lancelot, Yuvarlak Masa’nın en önemli isimlerinden biri ve Arthur’un en güvenilir müttefikiydi. Ancak onu ünlü yapan Kraliçe Guinevere’ye olan yasak aşkıydı. Hikayenin sonraki versiyonlarında Lancelot ve Guinevere’nin aşkı, Yuvarlak Masa’yı çökerterek Kral Arthur’un saltanatının sonunu getiriyor. Efsanenin ilk versiyonlarında Guinevere, Lancelot’u reddediyor. Bazı Orta Çağ şairleri hikayeye heyecan katmak için araya Lancelot ve Guinevere aşkını eklemiş gibi görünüyor. 12. yüzyıl şairi Chrétien de Troyes, onların aşkının tüm detaylarını anlatıyor. Troyes’in anlatımına kadar Lancelot’un ismi hiçbir yerde geçmiyor. Bu nedenle Lancelot ve Guinevere aşkını Troyes’in icat ettiğini varsaymalıyız.
Kral Arthur nasıl öldü, Mordred’in bununla ne ilgisi var?
Kâse arayışı sırasında meydana gelen kayıplar ve ardından Lancelot ve Guinevere skandalıyla zayıflayan Arthur’un krallığı parçalanmaya başlar. Lancelot, yasak aşkından dolayı ölüme mahkûm edilen Guinevere’i kurtardıktan sonra Arthur ve şövalyeler arasında büyük bir savaş patlak verir. Savaş sırasında Lancelot, Arthur’un en iyi adamlarından ikisini, kraliçeyi koruyan Gareth ve Gaheris’i öldürür. Kraliçe kurtulduktan sonra Arthur, ona saldırmak için Fransa’ya bir ordu gönderir. Bu sırada hain yeğen Mordred bir ordu kurarak Camelot’a gelir ve kendini kral ilan eder.
Gerçek kralın İngiltere’ye aceleyle dönmesiyle, Camlann’da son bir savaş gerçekleşir. Arthur, Mordred’i öldürür, ancak Mordred’de Kral Arthur’u kötü bir şekilde yaralar. Sonunda Arthur iyileşmesi için Avalon’a götürülür. Bu sırada Arthur efsanesinin en ünlü sahnelerinden biri yaşanır. Arthur’un sadık takipçilerinden Sir Bedivere, kralın güçlü kılıcını kutsal göle fırlatır. Gizemli bir el sudan çıkar ve kılıcı yakalayarak tekrar gölün altına girer. Böylece Kral Arthur, Avalon’da ülkesi tarafından tekrar çağırılmayı bekler. Bu nedenle Arthur’a geçmişin ve geleceğin kralı unvanı verilir.
Kral Arthur nereye gömüldü?
Arthur’un bir gün tekrar İngiltere’ye döneceği inancı, Britanya halkı tarafından uzun yıllardır hikayelerde canlı tutuluyor. 12. yüzyılda Arthur’un kemiklerinin Glastonbury Manastırı’nda bulunduğu iddia edildi. Ancak bu istilacı Normanları korkutmak için tasarlanmış uydurma bir hikayeden başka bir şey değildi.
Kral Arthur’un hikayesi ne kadar doğru?
Arthur’un isminin geçtiği en önemli belge, Galli halkının genel tarihi olan Historia Brittonum’dur. Bu eser, 830 yılında Kuzey Galler’de iyi bir bilgin tarafından yazılmıştır. Eser, Kral Arthur’un -belki de ‘General’ Arthur’un- lider olduğu savaşların bir listesinden ibarettir. Bu listeye göre Arthur, Badon Dağı Savaşı’nda ve Guinnion Kalesi’ndeki başka bir savaşta tek başına 960 kişiyi öldürmüştür. Eserde aynı zamanda Arthur’un, Meryem Ana figürünü kalkanında veya omuzlarında taşıdığını belirtiliyor.
Kral Arthur hikayesini doğrulayan arkeolojik bir kanıt var mı?
Bugüne kadar Arthur’la ya da ondan bahseden herhangi bir metinle bağlantılı olabilecek hiçbir arkeolojik kanıta bulunmadı. Bu nedenle bilim insanları Kral Arthur’un hiçbir zaman var olmadığını düşünüyor.
Tarihsel anlamda bu efsane neden önemli?
Arthur efsanesi, hikayenin yazıldığı ve tekrar kurgulandığı dönemlere çok fazla ışık tutuyor. Örneğin, ilk yazıldığı Orta Çağ dönemi dillerinin önemli bir bölümünün örneklerini bu hikayelerde görmek mümkün. Aynı zamanda Kral Arthur efsanesi fikirlerin nasıl değiştiğini de gösteriyor. 12. yüzyılın ortalarında Arthur’u bir kral ve komutan olarak deneyimliyoruz, ancak yüzyılın son on yılında tüm dikkatler onun özel hayatına çevriliyor. Chrétien de Troyes gibi yazarlar Perceval, Guinevere ve Lancelot gibi ikincil figürlere odaklandılar ve kadınlara yönelik tutumlar, yüksek doğumun rolü ve sorumlulukları, şövalyelik saygısının temelleri, şövalyelik eğitimi gibi konuları tartıştılar. Tüm bunlar dönemin zihniyet yapısını göstermesi açısından oldukça önemli.
Bu içeriğimiz ilginiz çektiyse; Efsanelere Konu Olan Şahmeran Hakkında Bilmeniz Gerekenler başlıklı listemize de göz atmak isteyebilirsiniz!?