Y kuşağının temsilcileri iyi bilirler; yakınlaşmak istenilen hatun kişinin çembere çekilmesi amacıyla kullanılırdı korku filmleri. Bir dönemin bu hızlı Don Juan’ları sinemada ya da televizyon karşısında izlenen korku filmleriyle gerilimi yüksek tutmak ister ve böylece amaca uygun hareket etmek için gerekli adımları atmayı tasarlarlardı.
Don Juanlar, korku filmlerinin gerginliğinden faydalanmak istiyorlardı çünkü gerginlik vücuttaki çeşitli hormonların salgılanmasını sağlamaktaydı ve onlar bunu gayet iyi deneyimlemişlerdi. Kendilerinin deneyimlemediğini iddia edenler de “bir arkadaş vasıtasıyla” dolaylı olarak öğreniyorlardı süreç yönetimini.
Evet, korku filmleri vücuttaki çeşitli hormonların salgılanmasını sağlamaktaydı ve bunlar arasında stres hormonu da yer almakta. Stres hormonuyla kalori yakmanın kolay olduğu bilinen bir gerçekken biraz daha detaya inelim istedik.
Korku filmleriyle kalp atışları hızlanır, stres hormonunun salgılanmasının yanı sıra adrenalin pompalanır ve kalori yakmak için yeterli biyolojik zeminler yaratılmış olur.
Koşmaya üşenenlere 90 dakikalık alternatif çözüm
Ortalama 90 dakikalık bir korku filminin izlenmesiyle yaklaşık 113 kalorilik bir kayıp meydana geliyor.
Bu kalori miktarı, yarım saatlik orta tempoda koşma sonrası yakılan kaloriye eş değer. Koşmaya üşenenler için oturduğu yerden kilo vermenin alternatif bir çözümü korku filmi izlemekten geçiyor.
Yakılan kalori miktarı, filmin kurgusuna göre değişiklik gösteriyor
Londra Westminster Üniversitesinin yaptığı araştırmalarla ortaya çıkan korku filmleri ile kilo verme arasındaki ilişki, filmin kurgusuna göre yakılan kalorinin değiştiğini bize söylüyor. Yine bu araştırmaya göre ani korku yaşatan filmler, durağan bir korku seviyesiyle devam eden filmlere nazaran daha fazla kalori yaktırıyor.
Bu araştırmada görev alan Dr. Richard Mackenzie’a göre, bu iki değişken arasında bir korelasyon var. Dr. Richard Mackenzie, nabzın hızlandıkça vücuda pompalanan kanın arttığını belirtirken, bunun da vücutta oluşan adrenalin miktarını yükselttiğini belirtiyor ve ekliyor; oluşan adrenalin, metabolizmayı hızlandırarak kalori yakılmasını sağlıyor.”
Üniversitenin 10 farklı korku filmi üzerinde yaptığı incelemeyle ortaya çıkan bu sonuçla birlikte hangi filmlerin daha fazla kalori yaktırdığı da açıklandı.
The Shining, liste başı
En fazla kalori yaktıran film, Stanley Kubrick’in efsanelerinden olan ve Jack Nicholson’un başrolünde oynadığı Cinnet (The Shining) filmi. Araştırmayı gerçekleştiren bilim insanlarına göre Cinnet filmini izlerseniz yaklaşık 184 kalori kaybetmiş olursunuz.
Cinnet filmini, Jaws filmi takip ediyor ve izleyicinin 161 kalori kaybetmesini sağlıyor. Listenin üçüncü filmi ise 158 kalori yakılmasını sağlayan Şeytan (The Exorcist) serisi.
Korku filmleri kilo aldırabilir
Evet, korku filmlerinin hormonlar üzerinde etkisi var ve bu kilo vermek isteyenlerin işine yarayabilir ancak bilim insanları geçtiğimiz seneden bu yana yeni bir araştırmanın sonucu olarak izleyiciyi uyarıyor: “Kilo almanız da muhtemel”. Salgılanan stres hormonu izleyiciyi yemeğe yönlendirebilir.
ABD’deki bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre; korku ve gerilim filmlerindeki stresli sahneler; çikolata, bisküvi, patlamış mısır, cips gibi bedende geçici rahatlatma hissi uyandıran gıdalara yönelimi tetikliyor.
Korku filmi izleyenler, romantik komedi izleyenlere göre en az iki yağlı abur cubur daha fazla tüketiyor.
Korku filmi izlerseniz vücut kokunuz değişebilir
Yapılan başka bir araştırmanın sonucuna göre korku filmi izleyenlerin vücut kokusu değişiyor.
Viyana’da Candman’i izlemeye gidenler ve daha nötr bir film izleyenlerin filmden sonra koltuk altlarını bir mendille silmeleri istendi. Hormonların etkisiyle vücut kokusunun değiştiği gözlemlendi.
Tehlike çanları çalıyor
Korku filmleri ile bireylerin yalan söylemesi arasındaki ilişkiyi konu alan araştırmaların sonuçları bir hayli ilginç.
Concordia Üniversitesindeki psikologlar, korku filmi izlerken izleyicilerin beyninde neler olduğunu incelediler ve beynin amigdala, hipokampüs ve hipotalamus gibi önemli bölgelerinde adeta tehlike çanları çaldığını keşfettiler. Popular Science‘da yayımlanan araştırmanın sonuçlarına göre San Dego’da MindSign isimli bir nöropazarlama şirketi, MRI tarama yöntemini kullanarak, daha kaliteli korku filmleri çekilebilmesi için Hollywood’a veri sağlıyor. Film fragmanları kullanılarak MRI aktiviteleri ölçülüyor. Ölçülen değerlerin vardığı sonuca göre bu teknikle bireylerin yalan beyanda bulunma olasılıkları ortadan kaldırılmış oluyor. Belli korku tepkilerinde amigdalanın adeta ışıldadığı tespit ediliyor.
Korku en iyi motivasyon mudur?
Vanderbilt Üniversitesi’nden Prof. Dr. David Zald, insanların korku filmi ve diğer korku veren durumlardan hoşlandıklarını tespit etti. Zald’ın araştırması farklı beyinlerin dopamini nasıl kabul ettikleriyle ilgiliydi. Kendilerini korku veren durumlara sokan insanların beyinlerinde dopamin ile ilgili daha az otoreseptörün olduğu keşfedildi. Sosyolog Dr. Margee Kerr ise The Atlantic’de yaptığı açıklamada bizi aşırı derecede tedirgin eden ve korkutan olayların, sonunda büyük bir özgüven patlaması yaşattığını ve çok iyi hissettirdiğini ifade etti.
Korku filmleri genetik tepkiyi tetikliyor
Bonn Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise aslında vücudumuzda ve genetiğimizde etkili oluyor. Burada rol oynayan genin adı COMT. U.S. National library Medicine’e göre bu gen beyindeki belli transmitterlerin devreye girmesine yardımcı olmaktan ve sinyallerin bir nörondan diğerine aktarılmasından sorumlu. Yapılan çalışmada 2 aynı COMT genine sahip olan insanların korku filminden kaynaklı strese daha duyarlı olduğu bulundu. Başka bir deyişle bu bireyler filmden diğerlerine göre çok daha fazla etkileniyorlar ve genetik özelliklerinden dolayı anksiyete seviyeleri diğer insanlara göre çok daha yüksek oluyor. Fakat iki farklı COMT gene sahip olanlar ise filmden daha çok keyif almaya eğilim gösteriyorlar ve hatta korkunç sayılabilecek sahnelerden nerdeyse hiç etkilenmiyorlar.
Bağışıklık sistemi savunmaya geçiyor
Coventry Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, kontrol grubunun lökosit seviyeleri ile Teksas Katliamı (The Texas Chainsaw Massacre) filmini izleyen gönüllü grubunun lökosit seviyeleri karşılaştırıldı. Gönüllü grubunun kanındaki lökosit oranının kontrol grubununkinden çok daha fazla olduğu görüldü.Ayrıca gönüllü grubunun kan basıncı ve hemoglobin konsantrasyonları da daha yüksekti. Bu sonuçlara göre korkunç bir film izlemenin bağışıklık sistemini devreye soktuğu anlaşılıyordu.Lethbridge Üniversitesi’nden Prof. Dr. Javid Sadr, vücudumuzun bir korku filmine verdiği tepki ile gerçek bir duruma verdiği tepkinin nerdeyse aynı olduğunu ileri sürdü.
Korkudan Zevk Almak
Bunun muhtemel cevabı aslında yaşadığımız korkuyu güvenli bir ortamda deneyimliyoruz. Vücudumuz savunmaya geçiyor fakat beynimiz bunun gerçek bir tehdit olmadığını söylüyor. Bir korku evine ya da korku filmine gittiğimizde, günün sonunda “başardım” duygusunu yaşıyoruz ve bu büyük bir ödül. Kendimizi, bir şeylerin üstesinden gelmiş ve zafer kazanmış gibi hissediyoruz.
2003 yılında, Coventry University’de yapılan başka bir araştırmada ise korku filmi izlemenin, kişilerin hastalıklarla mücadele etme kabiliyetini geliştirdiği bulunmuştu.
Araştırmada ise şu açıklama yer alıyordu: “Yapılan araştırmalar ve sonuçları insanların kalp atışlarının artmasına ve sistolik ve diyastolik kan basınçlarındaki değişikliğe göre belirleniyor.”
Ruh halini iyileştirdiği iddiası
Daha da garip olan ise aynı araştırmanın, korku filmi izlemenin insanların ruh hallerini iyileştirdiğini iddia etmesiydi.
Bu konuda ise Margee Kerr (sosyolog ve korku araştırmacısı) şunları söylüyor: “İş arkadaşlarım ve benim yaptığımız araştırma, dışarıdan gelen negatif uyarıcıların insanların ruh hallerini değiştirdiğini ortaya koydu. İnsanlar, korkunç bir deneyimden sonra daha az endişeli ve daha az hayal kırıklığına uğramış hissediyorlar.”