Yeni yıla özel uçuk uçak bileti fiyatları, neredeyse iki katına çıkan otel fiyatları yüzünden tatile çıkamadıysanız ama deli gibi tatil kriziniz tuttuysa şimdi tam sırası! Kışın kayaktan başka tatil olur mu? Demeyin! Karla, yağmurla daha bir romantikleşen, daha bir bohemleşen şehirler tanıyoruz. Bu sebeple, kış mevsiminde görülmesi gereken şehirleri sizin için seçtik.
1. Bruges – Belçika
Gönül ister, yeni yıla; şehrin ışıkları, klasik müziği ve mimarisiyle sizi alıp da orta çağa götürecek olan Bruges’te girelim. Ama en başta belirttik, fiyatlar cep yakıyor. “Amaaan ne önemi var, yeni yıldı, christmastı!” diyenlerdenseniz, kış tatili için önerimiz Bruges. Yazın da fena değildir Bruges. Ama “O bohem havayı illa hissedeceğim”, “Sıcak şarap eşliğinde kanal turu yapacağım”, “Çan Kulesi’ne çıkıp, sevgiliye sıkı sıkı sarılıp, şehri izleyeceğim” derseniz burayı kışın görmelisiniz. Adeta bir küçük Venedik.
Bize inanmazsanız Colin Farrell ve Brendan Gleeson’un başrolünü paylaştığı ‘In Bruges‘ filmini izleyin.
2. Hallstatt – Avusturya
Fotoğraflarına baktıkça içimizin yağlarının eridiği, İstanbul’da olan şu günlerimize haklı olarak lanet ettiğimiz, huzur veren bir yerdeyiz: Hallstatt. Avusturya’nın Unesco tarafından korunan küçük bir köyü. Ama ne köy! 1000’e yakın nüfusu olan bu cennet yerin sakinliğini sizi düşünün!
Burada doğa yürüyüşleri yapmaktan, manzaraya dalmaktan, göllerden çıkan balıkları yemekten, fotoğraf çekmekten başka yapacak bir şey yok. Zaten huzurlu bir tatil için bundan fazlasını istediğinizi düşünmüyoruz. Ruhumuz, aklımız, her bir şeyimiz orada.
3. Prag – Çek Cumhuriyeti
Avrupa’nın gotik kraliçesini es geçer miyiz? Hiç de bile! Bizden önce de bas bas bağırdılar; ‘Prag görülecekse kışın görülmeli‘ diye. Parizska Caddesi’nde sıcak bir kahve içmeli, Petrin Tepesi’nden çatıları karla dolmuş şehir izlenmeli, Charles Köprüsü’nde kaygan taşlarda düşmeden yürüyebilmeli ve yine bu eski şehre tepeden bakabilmek için Astronomik Saat Kulesi’ne çıkmalı.
Prag’ın yazı bile soğuk, kışını siz düşünün artık! İçlik giymeyi falan unutmayın:)
Daha fazlası için buraya.
4. Tallinn – Estonya
Kendileri Estonya’nın başkentidir ve Bruges gibi tatlı mı tatlı, surlarla ve kulelerle çevrili olan bir Orta Çağ kentidir. Hallstatt gibi burası da Unesco tarafından Dünya Mirası listesine eklenmiş.
Burada öyle yorulacağınız bir tatil yaşamayacaksınız. Şehre yukarıdan bakmak için Toompea Tepesi’ne çıkabilir, Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşabilir, tarih kokan evlerinin önünde fotoğraf çektirebilir, miss gibi parklarında oturabilirsiniz. Vana Tallinn likörünü denemeyi de unutmayın.
5. Kopenhag – Danimarka
Kış deyince İskandinav ülkelerini atlamak olmaz. Bunların başında da Kopenhag geliyor tabii. Danimarka’nın başkenti olan Kopenhag’a, festivallerin şehri desek yanlış olmaz. Her ay mutlaka bir festival var. Bu yüzden gitmeden önce iyice bir araştırın. Belki Jazz Festivali’ne, Irish Festival’e, Bira Festivali ya da Kukla Festivali’ne rastlayabilirsiniz.
Nyhavn bölgesinde keyifli yürüyüşler yapabilir, kanalda tekne turuna çıkabilir, bu tur esnasında şehrin simgesi Deniz Kızı heykelini görebilirsiniz. Sabahleyin-öğlen yapacağınız bu turlar sizi kesmezse pek hareketli bir gece hayatı var. Sizi öyle alalım.
6. Amsterdam – Hollanda
Şimdiden, kış tatili için Amsterdam’a giden bir sürü arkadaş tanıyoruz. Kışın soğuğuna çok fazla katlanamayanlardansanız sizi sanata davet ediyoruz; Rembrandt’ın evini, Amsterdam Müzesi’ni, Anne Frank’ın evini, Van Gogh Müzesi’ni ve çeşitli seks müzelerini ziyaret edebilir, Heineken bira fabrikasında bira yapabilirsiniz.
Soğukta bile kapalı alanlar size dar geliyorsa; Red Light District’te, Dam’da, Çin Mahallesi’nde yürümeli ve bisiklet kiralayıp sokaklarda kaybolmalı. Bir kanal turu da hiç fena olmaz!
7. Salzburg – Avusturya
Avusturya’nın 4. büyük şehrindeyiz şimdi. Diğer büyük bir özelliği ise Mozart’ın doğum yeri olması. Birçok bestesini burada yapmış. Bu iki özellike de sizi ilgilendirmeyebilir, yapacağınız tatile bakmak isteyebilirsiniz.
Bu sebeple geçiyoruz tatil notlarına… Burada saraydan bol bir şey yok; Mirabell Sarayı, Aigen Sarayı, Arenberg Sarayı… Bunun dışında, Salzburg Kalesi ve Mozart’ın evi “uğramadan dönmeyiniz başlıkları” arasında en başta. Barok mimarinin en güzel örneklerine burada rastlayabilirsiniz. Bu sebeple bol bol yürüyüş yapabilir, bu yürüyüşleri hızlandırmak isterseniz Salzach Nehri kenarında bisiklet sürebilirsiniz.
8. Edinburgh – İskoçya
İskoçya’nın başkentindeyiz bu kez. Şatosuyla, sarayıyla, hayalet turlarıyla, anıt ve heykelleri ile adeta turist mıknatısı haline gelen bu şehrin hastasıyız.
Yine ‘bunları yapmadan dönmeyin’ dediğimiz şeyler var: Hiçbir zaman fethedilmemiş Edinburgh Kalesi’ni ve Holyrood Palace’ı gezin, Museum of Scotland’ı sanat aşkına bir görün, Royal Botanic Garden’da bol ‘like’lı fotoğraflar çekin…
Bira geleneklerini öne çıkarmak adına şehrin her köşesinde irili ufaklı publar var. Ama İskoçya’ya gidip de viksi tatmadan, almadan dönerseniz garip kaçar. Bu sebeple The Scotch Whisky Experience’a uğrayın.
9. Stockholm – İsveç
Kayak merkezlerini saymazsak herhalde bu listedeki en pahalı şehir budur. Gidip de aç kalmak olmaz, ona göre gitmeli:)
Önce Stockholm’un nabzının attığı Gamla Stan’e gitmeli. Orta Çağ’dan kalma bu bölgede hava kirliliğine karşı önlem alınmış ve bölge motorlu araçlara kapatılmış. Bol bol yürüyüş… Tabana kuvvet.
Eğer alışveriş çılgınıysanız ve şık yerlerde yiyip içmeyi seviyorsanız Östermalm bölgesine gitmeli. Burası benzetmek gerekirse biraz daha Nişantaşı gibi. Yok ben Beyoğlu istiyorum diyorsanız Södermalm bölgesine gidin. Burada; sokaklarda keşfe çıkabilir, birbirinden ilginç tasarımlı dükkanlara rastlayabilirsiniz.
10. Zürih – İsviçre
Kasvetinize kasvet eklemek için, Zürih diyoruz. Bize depresif hali bile kışın pek bir çekici gelen bu şehre “Kusursuzluğun Başkenti” de diyorlar. Sokakları bal dök yala. Peki bu trenleri dakik, sokakları temiz, her yeri güvenli, doğa harikası şehirde ne yapılır?
Şehrin gürültüsünden uzakta biraz daha huzur bulmak isterseniz, Belvoir Park size iyi gelecektir.
Zürih’e bir de tepeden bakayım derseniz Uetliberg’e tırmanabilirsiniz. Sanatseverler için de Kunsthaus Zürich’e gitmelisiniz. İçinde Monet’in iki tablosu ile Edvard Munch’un eserlerini de görebilirsiniz. Bir de modern sanat müzesi olarak bilinen Migros Museum’u listeye not etmeli.
Ne yiyilir ne içilir diye sorarsanız da pek bir şey yok. Avrupa’nın diğer ülkelerine göre akılda kalıcı lezzette yemekleri yok. Patates yemeği roşti, fondü ve sosis mideye sıkça indirilenler arasında.
11. Kayak Merkezi Bonusu I: Gstaad – İsviçre
Kışın şehirden uzaklaşıp beyaza bürünmek isteyen kayak severleri de unutmadık tabii. Madonna, Elizabeth Taylor, Roger Moore, Elton John gibi bir hayli kalbur üstü kesimin vazgeçemediği Gstaad, İsviçre Alpler’i arasında buram buram asalet kokan bir kasaba. Kayak, buz pateni, board gibi sporların yanı sıra spa merkezlerinin ve İsviçre yemeklerinin dibine vurmak için birebir.
12. Kayak Merkezi Bonusu II: Val- d’Isère – Fransa
Fransa’nın Paris’inden, Nice’inden, Cannes’inden, Lion’undan başka bir de dünyaca ünlü kayak merkezleri var imiş. Açıkçası, bu bilgiye “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisine Oscar adayı olan ‘Turist’ filmini izledikten sonra ulaştım. (Fransız Alpleri’nde, son derece lüks bir kayak merkezinde geçen bu film izlenesi)
Sonra araştırmalara başladım ve bu güzellikle karşılaştım. Kendisi dünyanın ikinci büyük kayak merkezi olma özelliğini taşıyor. Öyle huzura varacağınız bir tatil olmayabilir; canlı bir gece hayatı var. Kafe ve barlar oldukça fazla. Huzurlu bir tatil için Salzburg’u önere önere bitiremeyiz. Fırsatınız varsa gidin!