Kazım Koyuncu aramızdan ayrılalı 12 yıl oldu. Şarkılarla, horonlarla, mücadeleyle gelip geçti aramızdan…
Yaşama dair her şeyin daha da ötesinde bir şeyler yaratmıştı Kazım Koyuncu. Müziğinde, duruşunda, haksızlığa karşı kaldırdığı her itiraz parmağında başka şeyler vardı. Sevgiye, doğaya, insanlara ve müziğe inanıyordu. Çernobil Faciası‘ndan sonra Kazım gibi pek çok kişi kanserle mücadele etti Karadeniz’de. Kimisi yenildi kimisi ise kazandı. Elbette ondan öncesi de vardı, sonrası da oldu… Ve olmaya devam diyor…
Kazım Koyuncu‘nun gidişi hiçbir şeyi değiştirmedi. Dünya yine akşamdan sabaha yaşlanmaya, hırpalanmaya, talan edilmeye devam ediyor…
“Esas amaçlamak istediğim ve yapmak istediğim şey, müziğin bir hareket olduğu düşüncesinden yola çıkarak, insanlarla birlikte benim yaptığım müziğin ve benim hareket etmemdir…”
“Sadece müzik yapmaya kadar verdim. Çünkü sert hayat çok fazla seçenek barındırmıyordu. En çok sevdiğim şey müzikti ve onu yapmalıydım. Dedim, ve bir cesaret örneği sergiledim kendime. Müzik yapmaya başladım…”
“Hayat zaten ne olabilir ki yani? Hava aynı hava. Bir yerde biraz kirli bir yerde biraz temiz, vesaire. Yağmurlu ya da güneşli… Hayat, bir hayat yani. Bunun için çok fazla bir artistliğe falan gerek yok…”
“Mesela hala rüyalarım çocukluğumun etkileriyle buluşur. Hala ordaki büyülü şeyleri görürüm. Ama şu var ki hala çocukluğum devam ediyor. Bu iyi ki de devam ediyor…”
“Oradaki o masalsı hal, hem coğrafi olarak hem kültürel olarak hem de yaşadığımız bir sürü kadim bir tarihin varlığını hissetmek olarak, ki ben onu hissediyorum o topraklarda…”
“Bir ceket yaptırmak istedim İstanbul’a gelmişken, şair ceketi. Yani o kadar çok şairlerle uğraşıyordum ki…”
“Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamak için savaşmak zorunda değiliz. Barış içinde bir dünyayı, bütün insanlığa dilemek isterim. Tüm kalbimle bunu dilerim… ”
“Ve umarım da, pek yakında, ya da çok yakında hayat biraz daha iyiye gider…”
“Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik…”