Bazı insanlar vardır, bu dünyadan göçüp gitse de bir şekilde hafızalara kazınan; giyimiyle, sesiyle, bakışıyla, davranışlarıyla, sevgisiyle unutulmayan. İşte bu listemizde gençlik günlerimizde İstanbul sokaklarında, o sarı-kırmızılı giysileriyle dolaşan, yakasındaki çiçeğiyle ve hep gülümseyen yüzüyle belleğimizde yer eden, her gördüğümüzde yüzümüzü güldüren bir efsane ismi, Karıncaezmez Şevki’yi anlatacağız.
1. Karınca ezmez şoför
Karıncaezmez Şevki bir amigoydu. Futbolun kavgayla, öfkeyle, küfürle özdeşleştiği ülkemizde zarafetiyle, sevgisiyle belki de günümüzün öfkeli futbol sevenlerine örnek olacak bir kişilikti o. Ona ‘Karıncaezmez’ adını, dönemin İstanbul Emniyet Amiri olan Orhan Eyüboğlu vermişti. Çünkü Şevki on beş yıl İETT’de direksiyon sallamış ve sürücülük hayatı boyunca tek bir kaza bile yapmamıştı. Yıllarca ‘İstanbul’un en kibar şoförü’ seçilmesi de boşuna değildi.
2. Onu herkes severdi
Gazeteci Tevfik Yener şöyle anlatıyor onu: “Şevki abi çekinmezdi. Biz Fenerbahçelilerin bulunduğu bölüme gelirdi ki zaten tüm Fenerbahçeliler tribünleri doldurmuş olurdu. Karıncaezmez Sarı-Kırmızılı forması ve bayrağıyla yuhalanmaz, alkışlanırdı. Fenerbahçelilerle el sıkışırdı. Onu herkes severdi, ister Fenerbahçeli olsun ister Beşiktaşlı; çünkü o, efendi adamdı. Futbolun bir oyun, bir eğlence olduğunu bilirdi. En önemlisi; sportmenliğin barış, kardeşlik ve de centilmenlik olduğunu hissettirirdi.”
3. Gelmiş geçmiş en büyük taraftar
Karıncaezmez Şevki; hem Milli Takımın hem de Galatasaray’ın gelmiş geçmiş en büyük taraftarıydı belki de. 1919 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Şevki Güney, yoksul bir ailenin çocuğuydu. Öğrenimini tamamlayamayınca İETT’de otobüs şoförlüğü yaparak hayatını kazanmaya çalıştı.
4. Çiçek seven bir şoför
Şoför Şevki Güney çiçeklere olan düşkünlüğüyle diğer şoförlerden farklıydı biraz. Kullandığı otobüsün kaptan mahallini çiçeklerle donatırdı. Zamanla bu çiçek süslemesini öylesine abartır ki herkesin dikkatini çeker ve konuşulmaya başlanır. İşgüzar bir müdür tarafından “kılık kıyafet yönergesine uymuyor” gerekçesiyle uyarılır. Ama Şevki bu uyarıya aldırmaz ve İETT’den istifa eder.
5. Sarı-kırmızı karanfiller
Çiçek sevgisini bunun dışında ceketinin cebinde her zaman taşıdığı sarı-kırmızı karanfillerle de gösterir Şevki. Ama bu karanfiller ‘normal’ insanlar gibi ceketinin yakasına iliştirdiği koparılmış çiçekler değildir. Ceketinin üst cebine koyduğu içinde su olan minik bir şişede taşır bu karanfilleri.
6. Saf ve sevecen amigo
Karıncaezmez Şevki sadece yakasında taşımaz sevdiği renkleri. Giydiği pantolonu, ceketi, çorapları hep tutkunu olduğu sarı kırmızı renktedir. Bu haliyle o, fanatik bir taraftar değil en saf ve samimi duygularıyla, kanıyla, canıyla, yürekten sevdasıyla tam bir sevecen amigodur.
7. Müze gibi araba
İETT’deki görevinden istifa eden Şevki taksicilik yapmaya başlar. 1948 model taksisi Galatasaray müzesi gibidir… Taksisinin içi futbolcuların ve takımının fotoğraflarıyla, çiçeklerle süslüdür. Lastikleri, çamurluğu da yine sevdiği renklerdendir. Sadece Galatasaray galibiyetlerinde otomobilinin dışını çiçeklerle donatır. “Başka zaman ayıptır, Galatasaraylıdan başka taraftar da var. Arabamın dışıyla kimseyi rahatsız etmem. Dışı vatandaşa, içi bana ait Opelimin” diyecek kadar da saygılı ve ince ruhludur.
8. Sağ kolla verilen selam
Günler geçtikçe bir alışkanlık oluşur Şevki’de. Galatasaray gol atınca tribünün en önünde sağ elini havaya kaldırıp selam durma alışkanlığı. Şevki her golden sonra sağ kolunu havaya kaldırıp selam durur; Şevki’yi gören taraftar da coştukça coşar, takım coştukça coşar, Galatasaray şampiyonluklara koşar.
9. Takımı coşturan adam
Bilinen amigolardan değildir Karıncaezmez, hatta ona amigo bile denemez. O, tribün korkulukları üzerinde sırtı seyirciye dönük olarak durur, taraftarı coşturmak için hiçbir şey yapmaz, yalnız takım atağa kalktı mı, tıpkı yan hakem gibi o da atağa katılır.
10. Tepeden tırnağa sarı-kırmızılı garip bir adam
İETT’deki işini kaybetmesi, onu çok zor bir hayatın beklediğinin ilk sinyali olur, çünkü sonrasında ihanetler, vefasızlıklar ve kabalıklar peş peşe gelmeye başlar. Önce eşi, Galatasaray düşkünlüğü nedeniyle çocuklarını da yanına alıp evi terk eder. Davaya bakan hâkim, karşısında tepeden tırnağa sarı-kırmızı donanmış, “garip” bir adam görünce, davacıyı huzur içinde boşar.
11. Uğursuzluk ve vefasızlık
Artık Şevki’nin ne düzenli bir işi ne de ailesi vardır. Ve ne gariptir ki bu dönemde Sarı-Kırmızılı camia da onu bağrına basmaz. Galatasaray’ın ligdeki durumunun pek parlak olmadığı ve 3-2 yenildikleri bir Fenerbahçe maçında, bazı kendini bilmezler “uğursuz geliyor” diye onu tribün korkuluklarından aşağı atarlar. Sağ kolu kırılan Karıncaezmez’i o sezon stadyuma bile sokmazlar.
12. Protestocu bir heykel
Karıncaezmez Şevki bunun üzerine her maç, stadyumun içini gören bir yamaçtan maçları izler. Heykel gibi kar, yağmur, çamur dinlemeden; sağ kolu havada futbolcuları selamlar. Bu hareketi aynı zamanda onu stadyuma sokmayanları protesto etmek içindir.
13. Borcumu taksitle öderim
Yıllar sonra arabası büyük bir kaza geçirir. Galatasaray Spor Kulübü’nden istediği tek şey ona bir araba almalarıdır. “Ben size borcumu her ay taksitler halinde öderim.” demesine rağmen ne yazık ki, onun bu arzusu hiçbir Galatasaray yönetimi tarafından yerine getirilmez, hep lafta kalır.
14. Ve kesilen kol
Kolu kırıldıktan sonra bir türlü kaynamaz Şevki’nin, bazı tribün teröristlerinin gördükleri yerde ona saldırması sonucunda kolu birkaç kere daha kırılır, iyileşemez, kangren olur. Ve en sonunda doktorlar onu kurtarmak için kolunu keserler. O, artık kolu ameliyatla kesilen, eskisi gibi sokaklarda insanları selamlayamayan, içine kapanan, kimsenin sahip çıkmadığı bir adamdır.
15. Yalnız bir yaşama hüzünlü veda
Bu olaylardan sonraki günleri çok zor geçer Karıncaezmez’in. Kız kardeşi sahip çıkar ona son günlerinde. Yatırıldığı bir hastane odasında yoksul, kimsesiz ve birkaç vefalı taraftarın dışında unutulmuş olarak 23 Mart 2000 tarihinde 81 yaşında hayata gözlerini yumar. Turgay Şeren ve Bjk amigosu Paşalı Birol’un da katıldığı bir törenle, toprağa verilir. O; futbolun sadece bir oyun, bir eğlence, sportmenliğin ise barış, kardeşlik ve de centilmenlik olduğunu anlatmaya çalışmıştı yaşamı boyu. Saygıyla anıyor ve onu en güzel anlatan sözcüklerle bitiriyoruz listemizi.
“Çiçek sever, esans sürer, karınca ezmez, çarpar dağıtmaz, vurur incitmez, acele iş istemez, 30 km’den fazla gitmez, Galatasaray’dan dönmez.”